Konut fiyatlarındaki düşüş sürecek mi

Değerli TL ve “paranın dini, milliyeti olmaz” kandırmacasının sonucu olarak

Konut fiyatlarındaki düşüş sürecek mi


Dışarıdan gelen borç para kadar üretebilir, istihdam yaratabilir ve tüketebilir hale düşürülen ekonomimizde, borç para girişi sürdükçe artan konut fiyatları, 10 yılı aşkın devam eden yükseliş sonrasında -özellikle 2017 yılından itibaren gerek tüketici enflasyonu gerekse sepet kurdaki artış dikkate alındığında- ciddi oranda inişe geçmiş durumda.

 

Medyanın, sermaye kesiminin ve siyasilerin el birliğiyle vatandaşın parasını inşaat şirketleri ve bankaların cebine aktarmak amaçlı olarak yürürlüğe konan “konut seferberliği” girişiminin amacı ve sonucu şişmiş/şişirilmiş emlak fiyatlarıyla ilgili olarak 2005-2006 yılından bu yana kaç yazı yazdım hatırlamıyorum.

17 Ağustos 1999 depremi gibi bir felaketi bir daha yaşamamak gerekçesiyle yürürlüğe konarak toplum nezdinde meşruiyet kazanması sağlanan “seferberlik”, Deprem Toplanma Alanları, yapılaşma açısından birinci derecede sakıncalı İstanbul-Ataköy sahili gibi alanlar dahi yapılaşmaya, daha bilinen ifadeyle rant yağmasına açılarak, bizatihi 1999’da yaşanandan daha büyük olabilecek felaketlerin nedeni haline gelmiş durumda.

Değerli TL ve “paranın dini, milliyeti olmaz” kandırmacasının sonucu olarak, “bol ve ucuz” borç para ve vatandaşı devlet gücüyle cebren evsiz bırakıp, yapsatçıların (müteahhitlerin) insafına terk eden “kentsel dönüşüm” uygulamaları ile beslenen sürecin doğal sonucu emlak piyasasının canlanması oldu. Kira öder gibi ev sahibi olunacağı masalıyla ülkemizde de gündeme getirilip, borç verenlerin haklarını garanti edecek, borç alanları borç verenlerin insafına terk edecek şekilde hukuki alt yapısı oluşturulan ve borç parayla beslenen Mortgage kazığı ile coşturulan emlak piyasasında fiyatlar -artışı açıklayacak hiçbir mantıklı/maddi gerekçe olmaksızın- hızla arttı. Kentleri işgal eden niteliksiz, kimliksiz, devlet (TOKİ) destekli “markalı konutlar”, tüm birikimlerini bu yolda harcamaya, kazandığından çok borçlanmaya hazır hale getirilmiş kitleler tarafından adeta kapışıldı. Ülkenin “en köklü” sanayicileri, holdingleri dahi bire mal edip dörde, beşe satmanın cazibesine kapılıp yapsatçılığa, müteahhitliğe heves etti.

TERSİNE DÖNDÜ

Dışarıdan gelen borç para kadar üretebilir, istihdam yaratabilir ve tüketebilir hale düşürülen ekonomimizde, borç para girişi sürdükçe artan konut fiyatları, 10 yılı aşkın devam eden yükseliş sonrasında -özellikle 2017 yılından itibaren gerek tüketici enflasyonu gerekse sepet kurdaki artış dikkate alındığında- ciddi oranda inişe geçmiş durumda.

Toplumda sanal bir refah/zenginleşme algısı yaratılmasına, yandaş sermayenin “serpilip gelişmesine” dolayısıyla da AKP’nin siyaseten kalıcı olmasına büyük katkı sağlayan süreç, borç para girişlerinin zorlaşıp pahalanmasının sonucu olarak, aşağıda sizlerle paylaştığım tablodan da son derece açık bir şekilde görüleceği gibi, gelinen an itibarıyla tersine dönmüş durumda.

 

Merkez Bankası, Türkiye Hedonik Konut Fiyat Endeksi (THKFE), Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)

YÜZDE 53,89 VARLIK KAYBINA UĞRAMIŞ DURUMDALAR

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanmış olan verileri esas alarak hazırlamış olduğum tablo, AKP’nin konut seferberliği yıllarında konut alıp, reklamlarda söylendiği gibi “yüksek değer artışı”, “yüksek kira” beklentisinde olanlar açısından durumun hiç de iç açıcı olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. 2016 yılı Aralık ayında ve öncesinde konut alanlar, sadece son 2,5 yılda tüketici fiyat endeksine göre yüzde 25,20, ½ Avro ve ½ ABD Dolarından oluşan sepet karşısında ise yüzde 53,89 varlık kaybına uğramış durumdalar.

Yukarıda sizlerle paylaştığım tablonun ortaya koyduğu bir diğer gerçek-piyasa kanallarında “görüş belirten” sektör temsilcilerinin, “en kötüsü geride kaldı”, “düşen kredi faizleri nedeniyle şimdi konut alma zamanı” türünden söylemlerin gerçekle bağının olmadığı. Gerçeğin aksi algı yaratma, yönlendirme amaçlı söylemlerinin aksine, konut fiyatlarındaki aşağı yönlü gidişin bırakın sonlanmayı, bu koşullarda olması beklendiği ve tablonun son sütununda görüldüğü gibi ivme kazanarak sürdüğünü söylemek mümkün.

Sonuç olarak, bir zamanlar AKP’nin siyasi gücünü pekiştirmesini sağlayan en büyük nedenlerinden biri olan “konut seferberliği”, günümüz itibarı ile söz konusu seferberlikten yararlanıp konut alanlar açısından ciddi oranlı varlık kayıplarının yani fakirleşmenin nedeni haline gelmiş durumda. Daha da kötü olan bu durumun değişmesinin, yani konutların yeniden satılabilir, alınabilir olmasının dışarıdan yeniden para girişinin başlamasına bağlı olması. Esas sorun ise yeni para girişi karşılığında ne istenileceği, istenilenin verilip verilemeyeceği.

Ahmet Müfit

Odatv.com