Korgeneral Metin İyidil'in davasında ilginç ifadeler...

Kritik davada neler yaşandı

Korgeneral Metin İyidil'in davasında ilginç ifadeler...




MÜYESSER YILDIZ YAZDI...

Korgeneral Metin İyidil'in davasında ilginç ifadeler... Kritik davada neler yaşandı

Yakın zamanda Türkiye'nin en çok konuştuğu dava, eski korgeneral ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'in kayınbiraderi Metin İyidil'in yargılandığı dava oldu...

Yakın zamanda Türkiye'nin en çok konuştuğu dava, eski korgeneral ve Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'in kayınbiraderi Metin İyidil'in yargılandığı dava oldu.

15 Temmuz'da EDOK Muhabere ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı olan Metin İyidil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Ancak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi, dosya üzerinden İyidil'in beraatına ve tahliyesine karar verdi. Bu karara en önce Erdoğan tepki gösterdi. Erdoğan'ın, mahkeme heyetinin “FETÖ'cü” olduğunu söylemesinden sonra Başkan ve üyeler hemen görevden alınıp, haklarında soruşturma açılırken, 21. Ceza Dairesi İyidil'in yeniden tutuklanmasına karar verdi.

Nihayetinde 6 sanıklı bu dosyayı ele alan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, İyidil'in “darbeye yardım” suçundan yeniden yargılanmasına hükmetti. 16. Ceza Dairesi, diğer bazı sanıklar hakkında verilen kimi kararları onarken, bazıları hakkında da bozma kararı aldı.

Bozma kararının ardından yeniden yargılamanın ilk celsesi 23 Ekim'de Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı.

Bugün de ikinci celse görüldü. Tutuklu sanıklardan Metin İyidil'in mahkemeye gelerek, Hamza Koçyiğit'in ise SEGBİS'le katıldığı duruşmada, beraat kararı bozulan Abdullah Barutçu da hazır bulundu.

“ANTALYA'DA 75 BAYAN AFGAN ASKER VARDI”

Duruşmanın başlangıcında Savcı'nın, Yargıtay'ın bozma taleplerine uyulması yönünde mütalaa vermesinden sonra ilk olarak sanıklardan Hamza Koçyiğit'le ilgili tanık Mehmet Ateş dinlendi.

15 Temmuz'da Antalya Tugay Komutanlığı'nda ERKAN Başkanı olarak görev yapan Albay Mehmet Ateş, darbe emri geldikten sonra 3. Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Kaya'nın dönemin EDOK Kurmay Başkanı Tuğgeneral Hamza Koçyiğit'le telefonla görüştüğünü, Koçyiğit'in de gelen emirlere uyulması talimatı verdiğini öne sürdü.

Sonrasında Mahkeme Başkanı ile tanık arasında şu diyaloglar yaşandı:

Başkan: Hamza Koçyiğit, Mustafa Kaya'nın hiyerarşik amiri mi?

Ateş: Hayır.

Başkan: Sizin birlik darbeye katılmaya elverişli mi?

Ateş: Normalde değil. Burası acemi birliği… Acemi erler eğitim görür. Usta asker denilen erbaş ve er sayısı oradaki nöbet, emniyet ve idari faaliyetleri yürütecek kadardır. Aktif muharip olabilecek birimler yoktur.

Başkan: Acemi askerlere silah, mermi veriliyor mu?

Ateş: Hayır. Atış eğitimi dışında silah vermiyorduk.

Başkan: Yani silahları yok. Silahlar nerede duruyor?

Ateş: Birliğin depolarında… 15 Temmuz'da acemi askerlerin hiçbirisi de silah da yoktu, acemi er de yoktu. Çünkü geliş dönemi değildi. Sadece 75 Bayan Afgan misafir askeri personel vardı, onlar eğitim görüyordu.

Başkan: EDOK Komutanı yokken, yerine kim vekâlet ediyordu?

Ateş: Faruk Şengül veya Metin İyidil. Emin değilim. İkisi de korgeneral.

Başkan: Metin İyidil'i aradınız mı?

Ateş: Hayır.

Başkan: Hamza Koçyiğit'i niçin aradınız?

Ateş: EDOK Başkanına ulaşamayınca Kurmay Başkanı olduğu için her şeyden haberi olacağı düşüncesiyle arandı.

Başkan: Metin İyidil'i niye aramadınız?

Ateş: Doğrudan hiyerarşik bir ilişki bulunmadığı için.

Mehmet Ateş'in bu beyanları üzerine Koçyiğit'in Avukatı Hıfzı Çubuklu, Mustafa Kaya ile Koçyiğit arasında böyle bir görüşme olmadığını belirterek, tanıkların ifadelerindeki çelişkilere dikkat çekti ve Ateş'in, Mustafa Kaya'nın beyanları doğrultusunda hareket ettiğini savundu.

“FETÖ'CÜLER” LİSTEMİZ DELİL GİBİ DEĞERLENDİRİLDİ

Mehmet Ateş'ten sonra geçmişte Metin İyidil için “FETÖ'cü” diyen, daha sonra ise bu iddiasından vazgeçen ve ilk yargılamalar sırasında tanıklık yapmak isteyen, ancak tanıklığı kabul edilmeyen Hava Kuvvetleri eski Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok dinlendi. Üçok özetle şunları anlattı:

“Hapse girdiğimizde Hasdal Cezaevi'nde FETÖ kumpaslarında tutuklanmış 367 arkadaşımızla ortak bir akıl oluşturarak, bu süreçte kimlerin olabileceği konusunda çalışmalar yaptık. Örneğin aynı yerde çalışan üç arkadaştan ikisi FETÖ kumpasıyla tutuklanmış, biri Cumhurbaşkanı yaveri olmuş. Biz TSK mensupları olarak çok dar alanda birlikte yaşarız. Bunun verdiği bilinirlikle arkadaşlardan hangisinin FETÖ üyesi olduğunu veya başka cemaatten, Atatürkçü, milliyetçi, MHP'li biliriz. Hapisteki ortak akılla, TSK'daki FETÖ'cü olduğunu tespit ettiğimiz kişilerin isimlerini liste yaptık. Bunları Savcılık, MSB ve ilgili kurumlara gönderdik. Hatta Cumhurbaşkanı'nın Başyaveri ile Muhafız Alay Komutanı'nın FETÖ mensubu olduğunu bizzat kendisine aracılar vasıtasıyla ilettim. Hatırlarsınız, her ikisi de 15 Temmuz'a fiilen katılmış ve ceza almışlardır. Bizim hazırladığımız bu listeler bir bilgi kaynağı olmasına karşılık birçok Savcılık, kamu kurumu ve MİT tarafından adeta bir delil gibi değerlendirildi. Sonradan bu listeye yazdığımız 2 kişiyle ilgili yanlış değerlendirmede bulunduğumuz kanaatine vardık. Bunlardan biri Tuğgeneral Ahmet Ercan Çorbacı, diğeri Korgeneral Metin İyidil'di. Çorbacı için darbe listelerinde 'göreve devam' yazılmış. Ancak Güneydoğu'da birlikte çalıştığı arkadaşları onun FETÖ'yle bir ilgisinin olmadığını söyledi. Ben de soruşturma savcısı olan arkadaşımıza bunu ifade ettim. 15 Temmuz gecesi ben Bodrum'daydım. Yanımızda muvazzaf 2 kurmay albay vardı. Saat 21.30'dan sonra TV'lerde hareketliliği gördüğümüzde bunun FETÖ'cü darbe olduğunu anladık. 2 kurmay albay arkadaşımızın telefonuna sıkıyönetim görevlendirme emri ve darbe açıklaması gönderildi. Emrin altında, daha önce FETÖ'cü olarak değerlendirdiğimiz Mehmet Partigöç'ün ismi vardı. Bu da bizim kanaatimizi netleştirdi. Ben bu listelerin hepsini Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Serdar Coşkun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan ile tanıdığım diğer savcı ve emniyet görevlisi arkadaşlarıma gönderdim. Birçok yerde komutanların darbeye niçin engel olmadığı, önlemediği sorusunun cevabı şurada saklı; Hiçbirisinin elinde darbeyi önleyecek operasyonel güç yoktu, çünkü neredeyse tamamı FETÖ'nün kontrolündeydi. O gece Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarının derdest edildiği bir ortamda Metin İyidil'in televizyona çıkıp, darbecilere karşı açıklama yapması, onları teslim olmaya çağırması, hükümetin emrinde olduğunu söylemesi, ertesi gün Etimesgut'taki darbecilerin teslim alınmasına ön ayak olması yazdıklarımızı tekrar gözden geçirmemize neden oldu. Ben ve arkadaşlarım yeni bir çalışma yaptık ve şunu gördük: Metin İyidil'in Personel Başkanlığı döneminde emrinde çalışan Tümgeneral İshak Ceylan ve Tuğgeneral Muzaffer Sönmez'in FETÖ'cülerin tayin ve terfilerini hazırlayarak, Metin İyidil'e imzalattığını, adeta onun tarafından yapılıyormuş gibi izlenim verildiğini tespit ettik. J. Başkanlarının, emrindeki binlerce personelin atama ve terfisiyle ilgilenmesi imkânsızdır. Bu çalışmalar aşağı düzeylerde yapılıp, imzalattırılır. Tüm bunları değerlendirdikten sonra ben Metin İyidil ile ilgili soruşturmayı yürüten Savcıya bu tespitlerimi aktarmak istedim. Çünkü İyidil'in tutuklanma nedenlerinin biri MİT'ten gelen, bizim oraya gönderdiğimiz listede de yer almasıydı. Savcıya bunların aynısını anlattım. Kendisi bu ifademi Başsavcı Vekiline götürdü. Onun da elinde darbe deliliği olmadığı için benim ifademi götürme gereği duyduğunu değerlendiriyorum. Bu olayla ilgilidir demiyorum, ama daha sonra hem Soruşturma Savcısı hem Başsavcı Vekili görevden alındı. Sonra da iddianame hazırlandı.”

NEYE GÖRE “FETÖ'CÜ” NEYE GÖRE “FETÖ'CÜ DEĞİL” KARARINA VARDINIZ

Üçok'un bu beyanları da şu diyaloglara yol açtı: 

Başkan: Daha önce hangi faaliyetlerine tanık oldunuz da FETÖ'cü dediniz, daha sonra hangi faaliyetlerine tanık oldunuz da FETÖ'cü olmadığı sonucuna vardınız?

Üçok: Atamalar ve terfilerden dolayı hakkında bir algı vardı. Darbe gecesi tutumundan dolayı…

Başkan: Sadece buna mı dayanıyorsunuz? Bunlar haricinde bilginiz var mı?

Üçok: İshak Ceylan ve Muzaffer Sönmez TSK'dan ilk ihraç edilen isimlerdir. Bu, Metin İyidil'in bu kişiler tarafından kullanıldığı kanaatini pekiştirdi. Bütün gece beraber olduğu Korgeneral Garnizon Komutanı oldu, Metin İyidil tutuklandı.

Başkan: Siz o korgenerale de FETÖ'cü demiş miydiniz?

Üçok: Hayır. Sadece Metin İyidil'e dedim. O gece onun gibi davranan olmadı.

Başkan: Bunu mahkememiz değerlendirir.

Üçok: Benim şahsi kanaatim, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmadığıdır. Altındaki FETÖ'cüler tarafından kullanıldığını düşünüyorum.

“KOMUTANLAR YARGILANACAKSA ÖNCE ÜMİT DÜNDAR YARGILANMALI”

Üçok'un beyanları üzerine söz alan Metin İyidil, Üçok'un “Fetosavar” olarak bilindiğini, kendisini neredeyse ilk kez gördüğünü bildirerek, 15 Temmuz gecesi diğer karargâhlarda durumun ne olduğunu sordu.

Üçok, “Genelkurmay, Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma karargâhı FETÖ tarafından işgâl edilmişti. Bunları askerler değil, kahraman polislerimiz FETÖ'cülerden geri almıştır” karşılığını verdi.

İyidil'in Avukatı Abdullah Kaya'nın bir sorusu üzerine de Üçok, “İstanbul'da binlerce asker var, ama köprüdeki 80 askere müdahale ettirilemiyor. Çünkü hepsi FETÖ'nün emrinde. Komutanlar yargılanacaksa, bu durumda Ümit Dündar Paşa'dan başlamak lazım” dedi.

HASDAL'DAKİ HERKES İYİDİL İÇİN “FETÖ'CÜ DEĞİL” DİYOR MU

İyidil'in diğer Avukatı Ali Rıza Bildik de, “Hasdal'da listeyi hazırlayan herkes Metin İyidil için  'FETÖ'cü değil' diyor mu” sorusunu yöneltti.

Üçok'un cevabı, “Hepsiyle görüşme imkânım olmadı, ama Karacılarla görüşünce, bu kanaati edindim” oldu.

Soruların ardından Savcı, tutuklu sanıkların tutukluluk haline devamla, esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın tarafına verilmesini istedi.

Savcı'nın mütalaası hakkında beyanı alınan Hamza Koçyiğit, tahliyesini talep ederken, tanık Mehmet Ateş'in iddiasının doğru olmadığını, Mustafa Kaya ile kesinlikle konuşmadığını söyledi. Koçyiğit, 15 Temmuz gecesi görüştüğü generaller Mehmet Daysal ve Ersin Altunsoy'un tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundu. 

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, bu isimlerin daha önce dinlenip, dinlenmediğini sordu.

Koçyiğit, “Hayır, söylediğim hiçbir tanık dinlenmedi” dedi.

Koçyiğit'in Avukatlarından Hıfzı Çubuklu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün, “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” sözüne atıfla tahliye talebinde bulunurken, Nazlı Çubuklu da müvekkilinin, 2 tanığın yalan beyanları yüzünden tutuklu olduğunu iddia etti.

“DEDİKODULARIN İNSANI NE HALE GETİRDİĞİNİN CANLI ÖRNEĞİYİM”

Metin İyidil ise özetle şunları söyledi:

“Zeki Üçok'un beyanı, dedikoduların bir insanı ne hale getirdiğinin canlı örneği olduğumu ortaya koydu. 360 kişinin 'hadi, liste hazırlayalım' demeleri mümkün mü? Biz de cezaevindeyiz. Kimseyi kimseyle karşılaştırmamak için infaz memurları trafikçilik oynuyor. Ben ABD'de tedavi gören ablamın rahatsızlığı nedeniyle, ona bakmak için 13 Temmuz 2015'te emeklilik dilekçesi verdim. Komutanlar kalmamı istedi, 'görev yerini değiştiririz, rahat gider gelirsin' dedi. Dilekçemi kabul etseler, bugün burada olmayacaktım. Biz ailecek FETÖ'nün hedefindeydik. Siz Adalet Bakanlığı personelisiniz, personelcileri sever misiniz? Antalya'ya gitmişseniz seversiniz, Bingöl Kiğı'ya gitmişseniz sevmezsiniz. Hakkımda ifadeler, şikâyetler var. Baktım, o zaman ben görevde değilim.  15 Temmuz gecesi gidip yatsam, başıma bunlar gelmeyecekti. Gerçek şudur; Olayları TV seyreder gibi seyretmedim. Erken yattım da demedim. Darbeciler başarılı olursa, bana görev verir diye de beklemedim. İlk andan itibaren işimi yaptım. Birliklerimi darbenin dışında tuttum. Hukuki gerçek, beraatıma ve tahliyeme karar veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi'nin kararında da yazdığı gibi, Metin İyidil'in suçsuz olduğudur. Bu karara direnerek, beraatıma ve tahliyeme karar verilmesini istiyorum. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.”

“CUMHURBAŞKANLIĞI TARAFINDAN SUÇLULUĞU ÖNCEDEN İLAN EDİLDİ”

Avukat Abdullah Kaya da İyidil'in beraat ettiği halde 10 aydır tutuklu olduğunu vurgularken, Avukat Ali Rıza Bildik, şu ilginç ifadeleri kullandı:

“En önemli tanık böyle, bugün dinledik. Yargıtay da kanıya vararak karar vermiştir.  Tutukluluk hali usulsüzdür. Ailenin zenginliği sebebiyle bu tanık bunları parayla mı söyledi diye bir sıkıntı da yaşadık. Cumhurbaşkanlığı tarafından suçluluğu önceden ilan edilmiş bir kişiyi savunmanın ne denli güç olduğunu da düşünün.”

Saat 18.00'de sona eren duruşmada Mahkeme, tutuklu sanıkların tutukluluğuna ve tutuksuz sanık Abdullah Barutçu'nun yurtdışı çıkış yasağına devamla, hazır edilmeleri halinde savunma tanıklarının dinlenmesi için bir sonraki celsenin 8 Aralık'ta yapılmasını kararlaştırdı.    

Müyesser Yıldız

Odatv.com