Koronavirüsle mücadele eden paramedikler anlatıyor: 'Virüsü ailemize götürmekten korkuyoruz'
Bu sözler, ambulanslarda çalışan bir paramediğe ait.
"Her gün bir ekibin daha test sonucunun pozitif çıktığı haberini alıyoruz. Sürekli o virüsü eve götürüp götürmeyeceğimizi düşünmek psikolojik olarak çok zorluyor."
Bu sözler, ambulanslarda çalışan bir paramediğe ait.
Koronavirüse karşı mücadelede en önemli rollerden birine sahip olan paramedikler her gün çok sayıda hastayı ambulanslarla naklediyor, acil durumlara müdahale ediyor ve bu süreçte pek çok kişiyle temas ediyor. Peki paramedikler bu süreçte neler yaşıyor?
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Genel Sekreteri Pınar İçel, paramediklerin en çok zorlandığı durumun Covid-19 şüphesi bildirilmemiş bir vakaya gittiklerinde koronavirüsle karşılaşmak olduğunu söylüyor:
"Örneğin kalp krizi çağrısıyla gidiyorlar, hastada koronavirüs çıkıyor. Milas'ta bir istasyonda tüm çalışanlarda virüs tespit edildi, istasyonu kapamak zorunda kaldılar.
"Yeterli koruyucu donanım olmadığı için tüm vakalarda bu ekipmanları kullanamıyorlar. "Bazı yerlerde şüpheliyle temasta bulunan kişinin çalıştığı istasyondaki diğer arkadaşlarına test yapılmayabiliyor. Her yerde uygulama farklı."
Sağlık Bakanlığı bu haberde yer alan şikayetlere dair BBC Türkçe'nin sorularına yanıt vermedi.
Fakat Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 27 Mart'taki açıklamasında "Malzeme noktasında herhangi bir eksikliği oluşturmamak noktasında bir gayret içindeyiz" demişti.
İstanbul'da ambulanslarda çalışan ve adını açıklamak istemeyen bir paramedik şu anda en büyük korkularının farkında olmadan eve koronavirüs taşımak olduğunu söylüyor.
Buna karşı alınabilecek önlemlerin başında gelen kişisel koruyucu ekipmanlarda da sıkıntı yaşandığını aktarıyor.
Bir hastadan diğerine de virüs taşımamak için gittikleri her vakada ayrı ekipman gitmeleri gerektiğini anlatan sağlık çalışanı, bir dönem kendilerinden aynı ekipmanlarla devam etmelerinin talep edildiğini, yoğun uğraşlar sonucu bunu geri çevirmeyi başardıklarını söylüyor:
"Kimse üstündekilere daha fazla malzemeye ihtiyacı olduğunu söyleyip sorun yaşamak istemiyor. Bu durum hastaneler için de geçerli. Her şüpheli vaka için ayrı koruyucu malzeme takılması gerekirken bütün gün aynı malzemeyi kullanmaları isteniyor."
Sağlık Bakanlığı,1 Nisan'daki açıklamasında hastanelere 24 milyon cerrahi, 3 milyon N95, 1 milyon da tulum ve gözlük dağıtıldığını açıklamıştı.
'Koruyucu tulum üzerimde yırtıldı'
Koruyucu ekipmanlara dair bir diğer sıkıntının da kalite olduğunu aktaran paramedik, koruyucu tulumların üzerlerinde yırtıldığını, boy çeşitliliğinin az olduğunu, uzun boylularda el ve ayak bileklerinin açık kaldığını belirtiyor:
"Hikayesini dinleyince Covid-19 olma ihtimali yüksek olan bir hastaya gittim. Kendi başına yürüyecek hâle gelmişti. Tulum o kadar dardı ki taşırken bir anda yırtıldı. Bantla yapıştırmaya çalıştım ama hastanın da durumu çok iyi değildi, bir an önce hastaneye gitmesi gerekiyordu, o yüzden öyle devam ettik.
"Bir kere daha aynı durumu yaşadım. Bu sorunu depo sorumlularına, müdürlere, başhekim yardımcılarına ilettik, gelen malzemenin bu olduğunu, ileteceklerini ancak şu an yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler.
"Sonrasında malzemeler bir miktar iyileşti, ilk günkü kadar kötü değiller ama hâlâ sorunlar yaşıyoruz.
"Bunlar çok küçük bir detay olarak gözükebilir ama böyle tek bir olaydan bile koronavirüs bulaşabilir, çalışma arkadaşlarımız ve ailemizde zincirleme yayılabilir."
SES Genel Sekreteri İçel de bazı ülkelerde hastalananların yüzde 10'unun sağlık çalışanı olduğunu hatırlatıyor ve "Böyle giderse Türkiye'de daha vahim bir tabloyla karşılaşabiliriz" diyor.
İçel bu süreçte çalışma arkadaşlarını veya ailelerinden birini kaybetmenin sağlık çalışanları üzerinde vicdani bir yük yarattığını söylüyor ve buna karşı Sağlık Bakanlığı'nın yanı sıra Psikiyatri Derneği ve Toplamsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği'nin psikolojik destek çağrı merkezi açtığını aktarıyor.
BBC News Türkçe tarafından yapılan numaralı Youtube paylaşımını geçin
Uyarı: Üçüncü tarafların sağladığı içerikte reklam bulunabilir.
BBC News Türkçe tarafından yapılan numaralı Youtube paylaşımının sonu
'Büyük ihtimalle bizi döverlerdi'
Ambulans çalışanı, sağlık görevlilerinin kişisel koruyucu ekipmanı olmadığı durumlarda bile çalışmak zorunda hissettiğini söylüyor ve buna bir örnek veriyor:
"Bir arkadaşım bayıldığı söylenen bir hastaya gitti. Olay yerine vardıklarında hastanın kalbinin durduğunu anladılar. Dünya Sağlık Örgütü bu durumda çift kat eldiven, gözlük ve N95 maske koruyucu ekipmanlarla müdahale edilmesi gerektiğini söylüyor.
"Normal prosedürde ambulansa geri gidip, bu ekipmanları giyindikten sonra hastaya müdahale etmeleri gerekirdi ama yapmadılar. Hastanın sağlığı önemli ama sağlık görevlilerinin önlem alması daha önemli: Canlı kalan canlı tutabilir, bizim temel kuralımız budur.
"Arkadaşıma neden prosedürü uygulamadığını sorunca 'Olay yerindeki insanlar çok tedirgindi. Biz orada ambulansa binseydik büyük ihtimalle bizi döverlerdi' dedi. Bu ekip şu an karantina altında test sonuçlarını bekliyor."
Paramedikleri bu dönemde yıpratan bir diğer faktör de uzun çalışma saatleri.
24 saat aralıksız çalışıp 72 saat dinlendiklerini anlatan sağlık çalışanı, bu süreçte 12 saatlik vardiyalarda çalışmanın kendileri için daha iyi olacağını söylüyor.
BBC News Türkçe tarafından yapılan 2 numaralı Youtube paylaşımını geçin
Uyarı: Üçüncü tarafların sağladığı içerikte reklam bulunabilir.
BBC News Türkçe tarafından yapılan 2 numaralı Youtube paylaşımının sonu
Sağlık çalışanının bir diğer şikayeti de, bağlı bulundukları istasyonlardaki hijyen sorunu.
Paramedik, istasyonlarına geçen yıldan beri ödenek eksikliği yüzünden temizlik görevlisi gönderilmediğini, bu nedenle ellerinden geldiğince kendilerinin temizlik yapmaya çalıştıklarını fakat bunun yetersiz olduğunu belirtiyor:
"En temel insani temizlik ihtiyaçları bile giderilmiyor. Bu salgın süresince ilk defa üçer litre çamaşır suyu yolladılar istasyonlara."
Paramediklerin görevli olduğu bir diğer yer de 112 çağrı merkezleri.
Orada çalışan paramedikler, hastanın şikayetini öğrendikten sonra duruma göre ambulans gönderilmesine karar veriyor.
Türkiye'nin çoğu bölgesinde polis, itfaiye ve ambulans servislerinin 112 numarasında birleştirildi ve yetkililer de dışarıya çıkamayan vatandaşlara "İhtiyaçlarınız için 112'yi arayın" çağrısında bulundu.
İstanbul'da 112'nin telefon yükü
Fakat İstanbul'da bu birleşmin gerçekleşmemiş olması nedeniyle sadece ambulans çağrısı yapılması gereken 112'ye çok sayıda alakasız telefon gelmeye başladı.
İstanbul'da bir 112 kontrol merkezinde çalışan bir paramedik bu çağrıların ardından bir süre telefon yoğunluğunun çok arttığını söylüyor:
"Köpeğimi nasıl gezdireceğim gibi sorular için bile bizi arıyorlardı."
Sahada çalışan paramedik de "Biz bile 112'yi aradığımızda dakikalarca beklediğimiz oluyor" diyor ve yetkililerin bu konuda bir açıklama yaparken vakalarının yarısından fazlasının görüldüğü İstanbul'daki durumu dikkate almamasını eleştiriyor ve ekliyor:
"Başka illerde bu kadar yoğunluk yok ama İstanbul'da süreç yönetilebilir olmaktan çıktı."
'Siz bağlanana kadar adam öldü'
Kontrol merkezi görevlisi ise bu kadar çağrıyı kaldıracak altyapı ve personelin olmadığını, zaman zaman 112'de bekleme sürelerinin 10-15 dakikaya kadar çıktığını söylüyor:
"Telefon hattında bekleyip de 'Siz bağlanana kadar adam öldü' diyenler oldu.
"Gerçekten acil bir durum varsa 10-15 dakikada iş işten geçmiş olur. Telefonda bekledikleri 15 dakikanın haricinde, eskiden 90 saniyede yola çıkabilen ambulansların hazırlanması şimdi temizlik ve koruyucu ekipman giyimi gibi nedenlerle 15 dakikaya kadar uzayabiliyor.
"Bunun üstüne bir de ambulansın farklı ilçelere gitmesi gerekebiliyor. Örneğin Pendik'teki vaka için Kadıköy'den ambulans çıkarabiliyoruz.
"Her arayan hastaya ambulans çıkarmıyoruz. Artık ambulanslar da kontamine olduğu için gidebilecek durumdakilere kendi imkanlarıyla hastaneye gitmelerini söylüyoruz.
"Ambulanslar geç gitse de çağıranlar 'Neden geç geldiniz' diye şikayet etmiyor.
"İdarecilerimiz bu artışa hazırlıksızdı. Örneğin köpeğimi gezdirmek istiyorum diyeni kaymakamlığa mı aktaracağız, valilik mi bakıyor, belediye mi yardım ediyor yoksa Vefa Destek Grupları'na mı aktaracağız bilemiyorduk."
Kontrol merkezinde çalışan paramedik, küçük bir alanda 60-70 kişi çalıştıklarını, salgından sonra masalar arası mesafeleri açmak için bazı masaların dinlenme alanlarına taşındığını, böyle olunca da dinlenmeye çok dar alanlar kaldığını ve küçük yerlerde 5-10 kişi oldukları için alınan izolasyon önlemlerinin etkisini yitirdiğini söylüyor.
"Çalışma şartlarımız çok kötüleşti. Üçte birimiz koronavirüs kaptı, bazı arkadaşlarımız yoğun bakıma kaldırıldı, biz kapmayanlar olarak onların yerine fazla mesai yapmak zorunda kaldık. Normalde 4 günde bir 24 saat çalışıyorduk, bu 3 günde bire indi.
"Yoğunluktan ötürü dinlenme aralarımız da azaldı. 24 saatlik nöbetin 17 saatini aralıksız telefonda geçiriyoruz. Bu da çok yorucu oluyor."
SES Genel Sekreteri İçel: Atama yapılsın
SES Genel Sekreteri İçel, bu soruna çözüm olarak ataması yapılmamış çok sayıda paramediğin işe alınmasını öneriyor:
"Ataması yapılmamış, güvenlik soruşturması tamamlanmamış veya KHK ile görevden alınmış çok sayıda paramedik, hemşire ve doktor var. Bu süreçte sağlık çalışanlarına daha fazla ihtiyaç varken bu kişiler işe alınmalı."
Başlangıçta maske sorunu yaşadıklarını belirten kontrol merkezi çalışanı, artık günde 5 maske aldıklarını söylüyor.
En büyük korkusu ise, 60 yaş üstü annesine virüs taşımak:
"Ona bulaştırır mı kaygısıyla yaşıyorum. Bu yüzden sürekli tedirgin ve mutsuzuz."
Ambulans çalışanlarında bir pozitif vaka tespit edilince bütün istasyonun idari izinli sayıldığını fakat kontrol merkezinde aynı anda herkesin izinli olması durumunda telefonlara bakacak kimse kalmayacağı için bunu yapamadıklarını söyleyen sağlık çalışanı, telefonla evden çalışma ihtimalinin hiç gündeme gelmediğini söylüyor ve ekliyor:
"Üniversiteler evden ders işleyebiliyorsa gerekli altyapı sağlandığı takdirde bizim için de imkansız olmasa gerek."
SES Genel Sekreteri İçel, talep ve önerilerini Sağlık Bakanlığı'na ilettiklerini fakat bir geri dönüş alamadıklarını söylüyor:
"Pandemi kurullarında sendikalar ve meslek örgütlerinden temsilciler olması gerektiğini söyledik, bir yanıt alamadık.
"Biz pandemi kurullarında yer alsaydık orada konuşulanları halka anlatırdık, bu şekilde bir bilgi akışı olmaması için bunu istemiyorlar.
"Her totaliter rejimde olduğu gibi Türkiye'de de hükümet tek taraflı ve istediği kadar bilgilendirmek, süreci tek taraflı yürütmek istiyor."
SES dışında Memur-Sen'e bağlık Sağlık-Sen ve Türk Tabipleri Birliği de dahil olmak üzere çok sayıda örgüt İl Pandemi Kurulları'nda yer almaları gerektiğini açıklamıştı.
Sağlık Bakanlığı, Pandemi Kurulları ve Bilim Kurulu'nda neden sağlık meslek örgütleri ve sendikalarının yer almadığına dair sorumuza yanıt vermedi.
İçel'in bir diğer şikayeti de, koronavirüse yakalanan sağlık çalışanlarının meslek hastalığı raporu alamaması. Taleplerinin uzunca bir süre dikkate alınmadığını anlatan İçel, Sağlık Bakanlığı'nın kısa süre önce bir genelge yayınlayarak bu konudaki inisiyatifi teşhis koyan doktora bıraktığını, fakat olması gerekenin koronavirüse yakalanan tüm sağlık çalışanlarına meslek hastalığı raporu vermek söylüyor.
İçel'in paramedikler özelindeki talepleri şöyle:
"112 istasyonlarının koşulları iyileştirilmeli, çoğu prefabrik yapılar. Sahada ambulans olmaya uygun olmayan araçlar var, onlar yenilenmeli ve değiştirilmeli.
"Çoğu istasyonda ambulansların dezenfekte edilmesi için uygun koşullar yok, çalışanların hastane bahçesinde bunu yapması bekleniyor.
"Tüm sağlık çalışanlarına yeterli koruyucu ekipman verilmeli ve düzenli test yapılmalı."
BBC News Türkçe tarafından yapılan 3 numaralı Youtube paylaşımını geçin
Uyarı: Üçüncü tarafların sağladığı içerikte reklam bulunabilir.
Onur Erem BBC Türkçe
BBC