Krizin perde arkası… Yeni Avrupa ordusu
“ECHELON” DİKTATÖRLÜĞÜ
Krizin perde arkası… Yeni Avrupa ordusu
Geçtiğimiz günlerde dünyada en çok konuşulan konu Fransa ile ABD arasındaki gerilimdi. Kamuoyu ve medya daha çok Avustralya’ya denizaltı satışı rekabeti üzerinde dursa da gerçek neden ABD’nin alelacele ve müttefiklerine danışmadan“AUKUS”adlı yeni bir askeri ittifakı oluşturmasıydı. İsmi Avustralya (A), Birleşik Krallık (UK) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (US) baş harflerinden oluşan ve“yeni NATO”olarak adlandırılan bu ittifak Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı kurulmuştu. ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilirken NATO müttefikleriyle yeterli eşgüdümü sağlamamış olması zaten eleştirilirken AUKUS ve denizaltı olayı bardağı taşıran damla oldu.
ÇİN PANİĞİ
Siyasal gözlemciler ABD’nin bu art arda gelen gafların nedenini Çin konusunda çok hızlı davranma endişesiyle ortaya çıkan bir panik durumu olarak değerlendiriyorlar. ABD, geçen haftaki yazımda anlattığım 1971 yılındaki Pekin’deki saray darbesi ve Nixon-Mao görüşmesi sonrası Çin’i Soğuk Savaş’ta yanına çekmiş karşılığında da büyük yatırımlar ve teknoloji transferiyle bu ülkenin kalkınmasına yardımcı olmuştu. ABD iş çevreleri de Çin’deki ucuz el emeği üzerinden büyük para kazanmıştı. Ancak son yıllarda rekabet gücünü hissettiren Çin, ABD hükümetlerini rahatsız etmeye başlamış ancak alınması gereken acil kararlar Çin’de yatırımları bulunan baskı grupları tarafından engellenerek ötelenmişti.
Cuma günü CNN International sitesinde yayınlanan Natasha Bertrand ve arkadaşları imzalı bir habere göre Biden AUKUS ve denizaltı satışları konularında telefonda Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a özeleştiri yapmış ve geleceğe yönelik sözler vermiştir. Macron, ancak bu “mea culpa” üzerine ABD’den geri çektiği elçisini tekrar Washington’a göndermeye razı olmuştur.
Haberde, Biden yönetiminin yapılan hatalara gerekçe olarak birçok diplomatik göreve atamaların yapılamamış olmasını gösterdiği söyleniyor. Oysa uzmanların üzerinde ısrarla durdukları konu Dışişleri Bakanı Blinken aksini iddia etse de ABD’de bugün diplomasiden çok NSC’nin (Ulusal Güvenlik Konseyi) büyük bir ağırlık taşıyor olmasıdır. Hint-Pasifik konularında diplomatlardan çok NSC’nin bölge koordinatörü Kurt Campbell’in, Ortadoğu’da da Brett McGurk’un tam yetkili konumları dikkat çekiyor.
“ECHELON” DİKTATÖRLÜĞÜ
ABD’nin İngiltere dışındaki Batılı müttefiklerini bir oldubittiye getirerek kurduğu AUKUS ittifakına potansiyel aday üye olarak görülen en önemli iki ülke Hindistan ve Japonya da şimdilik gelişmelerin dışında tutulmaktadır. Bu gelişmeler aslında yıllardır var olan ve dünyanın yeterince önem vermediği başka bir ittifakı gündeme getirmiştir:“UKUSA”yani Birleşik Krallık (UK)-ABD (US) Anlaşması.
“UKUSA”İttifakına Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda da dâhildir ve amacı ortak elektronik istihbarattır. NATO’nun yanında ayrı bir ittifak olan bu 5’li Anglosakson yapılanması“Five Eyes”(Beş Göz) olarak adlandırılmıştır. Bu ittifakın NATO dışı özel yapısı ve“Echelon”(kademe) adlı ve dünyadaki 8 milyar insan arasındaki tüm iletişimi olduğu gibi kayıt altına alıp analiz etmeye yönelik programı büyük tepki uyandırmıştır.“Echelon”tıpkı ABD-Çin anlaşması gibi 1971 yılında faaliyete geçmiştir ve bugün 50’inci yılındadır.
Avrupa Birliği Parlamentosu,“Echelon”izleme ve dinleme programı hakkında 2000-2001 yıllarında temel özgürlükleri ihlal suçlaması kapsamında bir araştırma komisyonu kurmuş ve konuyla ilgili bir rapor 5 Eylül 2001’de kabul edilmişse de 11 Eylül saldırısı sonrası bu çalışmalar askıya alınmıştır. İngiltere’nin AB’den ayrılmasından sonra açılması beklenen“Echelon”dosyasının pandemi ertesi ve ABD ile olan son gerginlikten sonra yeniden gündeme gelmesi beklenmektedir. ABD ve Anglosaksonların dünyanın geri kalanına karşı kurdukları bu ortaklıkların tarihi oldukça eskidir.
ANGLOSAKSON ORTAKLIĞI
ABD’nin dünyadaki en eski müttefiki bağımsızlık mücadelesinde kendisini destekleyen Fransa olsa da İngiltere her zaman ABD’nin yanı başında ve bir anlamda akıl hocasıdır. Anglosakson dünyası 1815 İngiliz-Fransız Waterloo Savaşı’ndan beri hep beraber tek bir“orta kara parçası”oluşturan Kıta Avrupası, Asya ve Afrika’ya karşı bir okyanuslarda oluşturulan“deniz hegemonyası”ruhu içinde hareket etmiştir. Bu genel çizgi o günden beri değişmemiş, sadece liderlik Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’den ABD’ye geçmiştir. Dünya sistemini oluşturan Birleşmiş Milletler, NATO, Dünya Bankası, OECD gibi küresel örgütlerin temelinde de ABD ve İngiltere arasında 14 Ağustos 1941 tarihinde imzalanan Atlantik Sözleşmesi bulunmaktadır.
Bugün, daha önceleri Rusya’ya karşı ve Atlantik yani NATO çerçevesinde düşünülen stratejilerin ağırlık noktası artık Çin’i hedef alır şekilde Hint-Pasifik coğrafyasına kaymıştır. Yaşadığımız dönemin en önemli ve stratejik askeri ittifak olan AUKUS bu anlamda yeni NATO olarak görülmelidir. Ve bu ittifakta Kıta Avrupası ülkelerinin yeri tartışmalıdır. Hint-Pasifik’te bazı stratejik üsleri olsa bile Fransa burada yer almayabilir, Almanya, İtalya, İspanya gibilerinin zaten yerleri olmayacağı ise kesindir.
Bu gelişmeler sonucunda zaten uzun zamandır planlanan Avrupa askeri ittifakı ve Avrupa ordusu hazırlıkları hız kazanacak ve eski Batı kampında iki askeri ittifak bir arada yaşayacaktır. Dünyanın bu değişen koşullarına ABD medyasında örnek olarak verilen yeni olgulardan biri de Rusya’nın Almanya’ya doğrudan doğalgaz tedariki yapmasını sağlayacak Kuzey Akımı projesine Biden yönetiminin onay vermiş olmasıdır. Demek ki Rusya artık Batı’nın kayıtsız şartsız düşmanı değildir. Öte yandan, ABD’nin artık yavaşça terk etmeye başladığı Ortadoğu’da boşluğu Fransa ve belli kısıtlamalarla Rusya ile dolduracağı da belirtiliyor.
Bugüne dek ABD’nin özellikle Trump döneminde dile getirdiği Avrupalıların askeri harcamalarını arttırmaları önerisi Avrupalılar tarafından geçiştirilmişti. Bunun nedeni tabii ki bir Avrupa ordusunun ve ABD’ninki kadar gelişmiş bir Avrupa savunma sanayinin bulunmamasıydı. Yeni koşullarda bu süreç de umulmadık bir şekilde hızlanabilir.“NATO’nun beyin ölümü”elbette Avrupa’nın da ölümü olmayacaktır.
SAVAŞ SANAYİNİN ÇIKARLARI
Biden yönetimi her ne kadar Çin’le olan gerilimin yeni bir“soğuk savaş”olmayacağını söylese de ABD’nin bilinen politikası bir düşman oluşturup etrafındaki güçlerle ittifakını sıkılaştırmak ve böylelikle kendi gücünü arttırmaktır. Ancak, birçok Avrupa ülkesinin ticari çıkarları dolayısıyla Çin’e karşı ABD etrafında toplanmakta tereddüt geçirecekleri de bellidir. Belki de ABD’nin öncelikle ve alelacele Anglosaksonları bir araya getirmesinin nedeni budur.
Batılı bazı strateji uzmanları, nüfus ve bölgesel dengesizlikler nedeniyle Çin’in bir gerileme dönemine girdiğini ve bu gelişmenin Pekin yönetimini iyice radikalleştireceğini iddia ediyorlar. Bunun dış politikaya ne kadar yansıyacağı tabii bugünden belli değil ve bu iddialar maksatlı da olabilir. Öte yandan bir silahlanma yarışının ABD’de bazı sektörlerde bir canlanma yaratacağı için tercih edildiği de bilinen bir gerçek. Bu çerçevede, önümüzdeki birkaç yıl oldukça kritik ve bilinmezlerle dolu.
TÜRKİYE SIKINTIDA
Olaylara ülkemiz açısından bakarsak, bu gerilimli ortamda en kötü tercihin bölgesel maceralara atılmak ya da devam etmek olduğu rahatça anlaşılabilir. Büyük güçlerin de zaten sıcak bakmadıkları“İslam dünyasında taşeronluk yaparak genişleme”formülleri son yıllarda pek konuşulmuş ancak artık tamamıyla gündem dışı kalmıştır. Bu şartlarda, bir an önce ülkede yapısal reformlara başlanıp, son yirmi yılda neredeyse sadece inşaat sektörüne harcanan olanaklar sanayi ve tarıma yöneltilerek ülke güçlendirilmezse bizi zor günler bekliyor.
Kayahan Uygur
Odatv.com