KStA: Kötü yazılar da basın özgürlüğü koruması altındadır
23.06.2020 - Alman basınından özetler
Almanya'da İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in, Tageszeitung (taz) gazetesinde polisleri aşağılayıcı ifadeler kullanan bir köşe yazarı hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklaması yoğun tepki çekti.
Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Tageszeitung (taz) gazetesinde polisleri aşağılayıcı ifadeler kullanan bir köşe yazarı hakkında suç duyurusunda bulunacağı açıklamasının ardından yoğun eleştirilerle karşılaştı.
"Kölner Stadt-Anzeiger" gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:
"Liberal toplumlarda neyin hiciv olup olmadığı konusundaki kişisel görüşünüzü ölçüt haline getiremezsiniz. Bir içişleri bakanının bunu bilmesi gerekir. Şurası kesin: Stuttgart'taki olayların ertesi günü polisin yöneticisi konumundaki bakan, güvenlik güçlerine destek çıkmak zorunda hissetmiş olabilir. Tartışmalı köşe yazısı şüphesiz fiyasko olarak nitelendirilebilir. Yazının ana fikri ve vardığı sonuçlar oldukça zayıf, 'tüm polisler kötüdür' genellemesi ucuz ve laubalice. Ama kötü yazılmış köşe yazıları da basın özgürlüğünün koruması altındadır."
"Frankfurter Rundschau" gazetesi ise Hristiyan Sosyal Birlik partili muhafazakar politikacı Seehofer'in siyasi kariyerinde bizzat göçmen kökenlilere karşı dışlayıcı söyleme katkıda bulunduğuna dikkat çekiyor:
"Sözcüklerde kontrolün yitirilmesi kaçınılmaz olarak eylemler ve şiddet içeren aşırılıklar konusunda da kontrolün yitirilmesine yol açar… Buna müsamaha göstermeye devam edemeyiz." Seehofer'in bu sözü kocaman bir alkışı hak ediyor. İçişleri Bakanı örneğin, kendisinin de uzun süre katkıda bulunduğu dışlayıcı söylemin göçmen kökenliler ya da onlara destek verenlere karşı cinayetlere yol açtığını da söyleyebilirdi. Ama bu sözleri şimdi söyledi ve eş zamanlı olarak 'taz' gazetesindeki bir görüş yazısına karşı suç duyurusu tehdidinde bulundu. Hiciv niyetli yazılmış yazıda polislerin çöplüklerde çalıştırılması talep ediliyor… Ama bir bakanın buna karşı ceza hukukuna başvurmak istemesi basın özgürlüğüne karşı yapılmış küstahça bir saldırıdır."
"Neues Deutschland" gazetesi Seehofer'in tutumunun otoriter devletlerdeki hükümetlerle farkı olmadığına işaret ediyor:
"İçeriksel bir tartışmaya girmek yerine suç duyurusu tehdidinde bulunan Seehofer, otoriter devletlerin hükümetlerinden farklı davranmamış oluyor. Muhafazakar, ama demokrat bir içişleri bakanı olarak şunu yanlış anlamaya mahal vermeyecek açıklıkta söylemelidir: Yazarın görüşlerine yönelik kişisel tutumum ne olursa olsun, onun da görüşünü özgürce ve baskıdan korkmaksızın ifade edebilmesini savunuyorum. Gazetecilerin de tutumunun aynen bu şekilde olması gerekir. Yazarla dayanışma göstermek."
Mainz kentinde yayımlanan "Allgemeine Zeitung" yorumunda şu ifadelere yer veriyor:
"Gazetecilerin görüş yazıları da kutsal değildir. Özellikle de insanları aşağılayan nefret söylemine dönüştüğünde. Ama bunlarla entellektüel düzlemde uğraşmak, sonucu kestirilemeyecek bir suç duyurusundan daha önemlidir. Anayasaya bağlı bir bakan, yazının basın hukukuna uygunluğu konusundaki incelemeyi başkalarına, örneğin polis sendikalarına bıraksa daha iyi eder."
"Süddeutsche Zeitung" ise Stuttgart kentinde Cumartesi gecesi meydana gelen olayları konu alıyor. Genç grupların kent merkezinde polise saldırdığı ve dükkanları yağmaladığı olaylarda 19 polis memuru yaralanmış, yarısı Alman vatandaşı olmak üzere 20'nin üzerinde şüpheli gözaltına alınmıştı.
"Devriye gezen polis memurundan İçişleri Bakanlığının zirvesine kadar çok kültürlü toplum konusunda bilgisizlik hakim ve artık bunun özrü olamaz. Tabii ki güvenlik birimlerinde ırkçılık ciddi bir sorun ve tabii ki Almanya'nın sokaklarında ve sınırlarında yasal olmamasına rağmen kişilerin salt dış görünüşüne göre kontroller yapılıyor. Okullarda ten rengi, yükselmenin önünde engel teşkil edebiliyor. 'Konuk işçi' denilen ailelerden gelen ve akademik meslekler edinmeyi başaran pek çok kişi bile 'öteki' klişesine maruz kalıyor. Devlet, göçmen kökenlilerin yabancılaşmasına ya da yabancı kalmasına katkıda bulunuyor. Ama Almanya'nın böyle bir lüksü yok. Federal İçişleri Bakanı ile eyalet içişleri bakanlarının birkaç gün önceki toplantılarında kamusal ayrımcılık konusu üzerinde düşünmeleri gerekirdi. Ama tam tersi oldu."
Deutsche Welle Türkçe