Kur’ân’da Helâk Edilen Kavimlerle İlgili Ayetler, İlâhî Ceza İddialarına Delil Olabilir mi?
Helâk Ayetleri ve Müslümanlar
Kur’ân’da Helâk Edilen Kavimlerle İlgili Ayetler, İlâhî Ceza İddialarına Delil Olabilir mi?
YEREL GÜNDEM / ANKARA
Kur’ân-ı Kerim'in, Allah’a isyan eden ve peygamberlere itaat etmeyen kavimlerin helâkini anlatan ayetleri, dikkatle incelendiğinde, ilâhî cezaya maruz kalan kavimlerin genellikle inkârcılardan oluştuğu görülecektir. Ayrıca, bu ayetlerde peygamberlerin yanı sıra onlara inananları felaket mahallinden uzaklaştırmaya yönelik bir niyetin ve çağrının olduğu da gözlemlenmektedir.
Helâk edilen kavimler Kur’ân'da Nûh kavmi, Ashâbü’r-res, Âd kavmi, Semûd kavmi, Firavun’un taraftarları, Lût kavmi, Ashâbü’l-Eyke ve Tübba halkı olarak sıralanmaktadır. Bu çalışmada ise Nûh, Semûd ve Lût kavimleri üzerinde durulacaktır.
Nûh Kavminin Helâki
Kur’ân'da ilk helâk olayı, Nûh kıssasında detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Hz. Nûh, Allah tarafından gönderilerek kavmine ilk putperestlik izlerini ortadan kaldırmak için görevlendirilmiştir. Nûh, kavmini putlardan uzaklaştırarak gerçek tevhid inancına ve Allah’a kulluğa çağırmıştır. Ancak kavmi, bu çağrılara direnmiş ve kendisini suçlamıştır.
Nûh, kavminin azgınlığı karşısında Rabbine dua etmiş ve Allah tarafından yapılan gemiyi inşa etmesi emredilmiştir. Ardından, Nûh'a gelen vahiy şu şekildedir: "Bizim gözetimimiz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Buyruğumuz geldiğinde sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten birer çift hayvan ile kendileri aleyhinde hüküm kesinleşmiş olanların dışındaki aileni gemiye al; ama o haksızlığa sapmış olanlar konusunda sakın bana bir şey söyleme! Onlar kesinlikle boğulacaklar!"
Bu ayet, inançsızlığın ve azgınlığın helâk getireceğini vurgulayarak, Nûh'un oğlu ve yakınlarının da kurtuluşa eremeyeceğini belirtmektedir. Tufan, Nûh'un çağrısına uyanları kurtarırken, inanmayanları ise helâk etmiştir. Bu olay, Mekke'deki müşrik topluluğuna ibret olması amacıyla anlatılmaktadır.
"Semûd Kavminin Helâki"
Kur’ân-ı Kerim'de yirmi bir sûre boyunca Semûd kavminden ve Sâlih Peygamber’in tevhid mücadelesinden bahsedilmektedir. Semûd kavmi, Ad kavminden sonra gelmekte olup Sâlih Peygamber’in çağrısına uymayarak bir sarsıntı ile cezalandırılarak ortadan kaldırılmıştır. Bu olay Kur’ân'da şu şekilde yer almaktadır:
"Derken, o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler, böylece rablerinin emrinden dışarı çıktılar ve 'Ey Sâlih! Eğer sen gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı bize getir!' dediler. Bunun üzerine onları o dehşetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yere serildiler."
Semûd kavminin helâkine giden süreç, Hz. Sâlih’in peygamber olarak gönderilmesiyle başlar. Semûd kavmi, Sâlih Peygamber’in Allah’a kulluk çağrılarına kulak asmayarak, ondan hak peygamber olduğuna dair mucize göstermesini ister. Bu talep üzerine, Allah bir kayadan çıkacak olan dişi devenin herkesin önünde doğurmasını gerçekleştirir. Ancak bir süre sonra Semûd kavmi, Allah'ın emirlerini göz ardı ederek, Hz. Sâlih'in uyarılarına rağmen o deveyi keser. Bunun üzerine Allah, Semûd kavmini helâk ederek ortadan kaldırır. Hz. Sâlih ve ona inananlar ise helâk olmaktan kurtulurlar.
"Emrimiz gelince Sâlih’i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak, helâk olmaktan ve o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz rabbin kuvvetlidir, üstündür."
Bu kıssadan açık bir şekilde anlaşıldığı üzere, itaat etmeyen, kurallara uymayan ve inanmayan bir topluluğun helâk edilmesi ele alınmaktadır. Ayrıca, peygamber ve ona inananlar bu cezadan muaf tutulmaktadır. Mekke müşriklerine de bu kıssa üzerinden uyarıda bulunulmaktadır.
"Kur’ân’dan Hareketle Doğal Âfetlerin ve Salgın Hastalıkların İlâhî Bir Ceza Olarak Nitelendirilmesi Sorunu"
Bu makale, Kur’ân-ı Kerim'den alınan örneklerle doğal afetlerin ve salgın hastalıkların ilâhî bir ceza olarak nitelendirilmesi sorununu ele almaktadır. Özellikle, Allah'a ve elçilerine kulak asmayan toplulukların feci akıbetlerini anlatarak, bu kavimlerin geçmişte yaşadıkları felaketlerin günümüzde hatırlatılması sağlanmaktadır.
Lût Kavmi’nin Helâki
Helâk kıssalarından biri, Kur'an'da yirmi yedi defa geçen Lût kavminin kıssasıdır. Lût kavminin helâki; Allah’a ve Rasülüne itaatsizliğin yanında, daha çok işledikleri ahlakî zafiyetleri ile zihinlerde yer almaktadır. Hz. Lût, Ürdün'de bulunan Sodom'a peygamber olarak gönderilmiş ve kavmini Allah’a kulluk ve itaate davet etmiştir. Ancak, kavmi, cinsel sapkınlıktan uzaklaşma çağrısına uymamış ve bu günahlarını devam ettirmiştir. Lût Peygamber, onlara bu çirkin işten vazgeçmeleri gerektiğini söylemiş, aksi takdirde Allah'ın azabıyla uyarıda bulunmuştur. Kavmi, bu uyarıları dikkate almayarak Hz. Lût'u kovma tehdidiyle karşılık vermiş ve hatta uyarıldıkları azabı istemiştir. Sonuç olarak, Lût kavmi, uyarıları ciddiye almayarak felakete sürüklenmiş ve taş yağmuru ile helâk edilmiştir.
Helâk Hadiselerinin Genel Değerlendirmesi
Mekkî bir sure olan Kamer suresinde helâk hadiselerinin neredeyse tamamını bir arada görmek mümkündür. Sûrede Hz. Nûh, Hz. Hûd, Hz. Sâlih, Hz. Lût ve Hz. Musa’nın kavimlerinin helâki birbiri ardına yer almaktadır. Bu hadiselerin öncesinde ve sonrasında müşriklere çağrıda bulunularak, önceki peygamberlerin davetine icabet etmeyen toplulukların hal ve tutumlarının müşriklere hatırlatıldığı, onları uyarma amaçlı olduğu görülmektedir.
Helâk Ayetleri ve Müslümanlar
Bu ayetler, Müslümanlara bir ders içermektedir. Allah’ın müşriklerde veya kâfirlerde görmek istemediği bir davranışın Müslümanlarda hoş görülmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu, inanç ve amel bakımından kâfirlerin eleştirildiği hususlarda Müslümanların daha da hassas ve dikkatli olmaları gerektiği anlamına gelir.
Sonuç ve Görev
Helâk hadiselerinin muhatabı olarak Müslümanların, bu ayetleri her çağda var olan gerçek muhataplarına ulaştırmak üzere görevlendirildiği belirtilmektedir. Yani Müslümanlara, tebliğ görevini yerine getirmeleri için bir çağrı yapılmaktadır. Bu, sadece helâk kıssalarını anlatmak yerine, onların içerdiği dersi ve uyarıyı gayr-i müslimlere ulaştırmayı içerir.