“Kuruluş ayarları”nı anlatan istifa mektubu!..

Hukukun üstünlüğü açısından 140 ülke arasında 116’ncı sırada Türkiye…

“Kuruluş ayarları”nı anlatan istifa mektubu!..




“Kuruluş ayarları”nı anlatan istifa mektubu!..


Ahalinin aklıyla dalga geçercesine periyodik aralıklarla bu iddialarını tekrarladılar!..

Dünya liginde yerimiz malumunuz…

Dünya Adalet projesi (WJP) tarafından yayınlanan 2022 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne –zahmet olmazsa- bakın;

Hukukun üstünlüğü açısından 140 ülke arasında 116’ncı sırada Türkiye… AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, yeni iktidara gelmiş bir partinin lideri gibi “daha fazla adalet” diyor. 20 yıldır elini kolunu kim bağlıyordu çok merak ediyorum!.. Türkiye, Avrupa ülkeleri, ABD, Güney Amerika ülkelerinin yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri gibi Ortadoğu ülkelerinin, Ruanda, Namibya, Botsvana, Senegal, Gana gibi Afrika ülkelerinin, Malezya gibi Uzak Doğu ülkelerinin ve Moğolistan, Burkina Faso gibi az gelişmiş ülkelerin de gerisinde.

Sözü, şu cilalı “Türkiye Yüzyılı” tanıtımına  getireceğim;

Saray yandaşları koro halinde “AKP kuruluş ayarlarına geri döndü” moduna girdi. Zil takıp oynamadıkları kaldı!..

“AKP’nin kuruluş ayarları” denince benim aklıma, FETÖ ile kol kola gerçekleştirilen kumpas davaları, terör örgütü PKK ve elebaşısı Abdullah Öcalan ile yürütülen ihanet süreci, çadır mahkemeleri, peşmergelerin kebap, künefe ikramlarıyla Türk sınırlarından Suriye’ye PKK/PYD’ye destek için geçirilmesi, Türk askerinin başına çuval geçirilmesi, Reza Zarrab, yandaşlara peşkeş çekilen milli zenginliklerimiz, TSK yerine ikame edilen SADAT,  Ege’de Türk Adaları’nın Yunanistan’a teslim edilmesi, dinbazlar, ATATÜRK ve Cumhuriyet düşmanlarının hortlayıp palazlandırılması geliyor…

★★★

Aklıma gelen bir husus daha var;

“AKP’nin kuruluş  ayarları” öyle mi?..

AKP’den daha iktidarlarının birinci yılı dolmadan (Eylül-2003) ayrılan İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in istifası ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a gönderdiği kamuoyuna açık mektubu… Emin Şirin şöyle diyordu;

“Partiye mensup olarak milletvekilliği yaptığım 3 Kasım seçimlerinden bu yana, ben şahsen partide aradığımı bulamadım. Doğrusu partiye aykırı düştüğümü de zannetmiyorum. Partiye ve gruba ısrarla hatırlatmaya çalıştığım her konu; partinin tüzüğünde, programında, acil eylem planında ve seçim beyannamesinde bulunan, seçimden önce halka verilmiş sözlere uygun hareketlerdi. Partinin bu sözleri tutmakta ciddi eksiklikleri olduğu kanaatindeyim. Çok önemli bir modernizasyon ve demokrasi projesi olarak başlayan, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele ile ve demokrasi konusunda halka verdiği sözler ile iktidara gelen AK Parti, sizce bu sözlerini tutuyor mu? Parti içi demokrasi, katılımcılık, kolektif akıl konularında söyledikleriyle yaptıkları ne kadar örtüşüyor? AK Parti, kurulduğu günlerdeki felsefeye ve görüşlere dönerse, bir türlü ortaya koyamadığı samimiyetini ortaya koyup, takıyye görüntüsünden kurtulursa, yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleye samimi olarak başlarsa; yani özetle, halkın dertlerine deva olacak bir çizgiye gelirse, dış politikada örneğin hiç olmazsa askerimizin başına çuval geçirtmeyecek ve PKK meselesini halledecek bir politika izlerse ve en önemli sözlerinden biri olan parti içi demokrasi ve genel demokrasi ile hukukun üstünlüğüne hakikaten sahip çıkarsa, inşallah, memlekete hayırlı işler yapar.”

AKP’den ilk istifa eden Emin Şirin, Erdoğan’a gönderdiği mektubunu, “(Sabır!) diyebilirsiniz. Sizce halkın sabrı ve takatı var mı?” diye bitiriyordu.

AKP’nin 2003 yılındaki “takkıyye görüntüsü”… Yıl 2002; görüntüde değişen ne var?..

★★★

Emin abi (Çölaşan), Emin Şirin’in kendisine gönderdiği istifa sürecini anlatan bir başka mektubu da 16 Temmuz 2004’de köşesinde yayınlamıştı. Kısaca hatırlatalım;

“AKP, parti içi demokrasi ilkesi üzerine kurulmuş bir parti idi. Yolsuzlukla, yoksullukla mücadele edecekti, haysiyetli bir dış politika izleyecekti. Türkiye’de kurumlarla çatışmaya girmeden samimi olacak, itimat temin edecek ve demokrasi alanını genişletecekti. Şeffaf olacaktı.

Gördüm ki, bunların hiçbiri yapılmıyor. Yapılması gerekenin üçte birini, beşte birini yapamıyorlardı.

Yapamamak bir tarafa, Türkiye’yi fevkalade bir maceraya sürüklüyorlardı.

Bunun üzerine partiden istifa ettim. İstifa ederken özellikle partinin ilkeleri ile çatışmadığımı, bilakis o ilkeleri partiyi idare eden politbüro (seçkin ve tekelci kaymak takımı) zihniyetinden daha fazla benimsediğimi söyledim. Bunu bugüne kadar da ortaya koydum.

Partiden ayrılırken, milletvekilliğinden de ayrılıp ayrılmamayı ciddi olarak çok düşündüm. AKP’den seçilmiştim. Ancak bu partinin politbürosu, partinin ilkelerini tamamen tersine bir uygulama içine girmişti. Ne yapmalıydım?

Milletvekili kalarak mücadeleye devam etmemi söyleyenler çok daha ağır bastı…

Tayyip Erdoğan, Anayasa’yı bile değiştirecek bir çoğunluğa hükmediyor. Bugünlerde neredeyse ikinci seneyi bitirdik.

Hani Siyasi Partiler Kanunu? Hani seçim yasalarında değişiklikler?..”

Şimdii…20 yıldır ne değişti debundan sonraki 2053, 2071 vaatlerine inanalım?..

Teşbihte hata olmaz. Atalar ne demiş; Adam olacak çocuk b…ndan belli olur!..

AHMET TAKAN / KORKUSUZ