Kuzey Kılıç, baba & oğul Sharp’larla röportaj yaptı.
Derrick Sharp, bir zamanlar Euroleague’in en iyi takım oyuncularından biriydi
BABA & OĞUL
Derrick Sharp, bir zamanlar Euroleague’in en iyi takım oyuncularından biriydi, Maccabi formasıyla şampiyonluk kazanmıştı. Oğlu Emanuel Sharp ise daha şimdiden ciddi bir NBA prospect’i olarak gösterilmeye başlandı… Kuzey Kılıç, baba & oğul Sharp’larla röportaj yaptı.
Nasılsınız?
Emanuel Sharp: Merhaba! Teşekkürler, babamın dediği gibi, çalışmaya devam ediyoruz.
Koronavirüs sürecinde hayatınız nasıl geçiyordu? Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
DS: Bir lisenin basketbol takımında baş antrenörlük yapıyordum ayrıca Mart’a kadar aynı lisede fiziksel kondisyon konularında da görev alıyordum. Bildiğin gibi, Mart ayında tamamen karantina başladı. Yani sağlıklı olmamız için evde kalmamız gerekiyordu. Evdeyken oğullarım Emanuel ve Gabriel ile fiziksel gelişime dayalı idmanlar yaptık. Evimize çok yakın bir yerde çöle benzer bir alan var. Orada antrenman yaparak fiziksel güç çıtasını biraz daha arttırdık. Ayrıca zamanımızın birçoğunu VAST spor performans merkezini kullanarak geçirdik. Son birkaç haftadır Emanuel’in transfer olduğu Bishop McLaughlin Katolik Lisesi’nde zaman geçiriyoruz. Ben orada antrenörlük yapıyorum, Emanuel ise bildiğin gibi oyuncu.
ES: Basketbola dair olan kısımları babam söyledi. Yani buna ek olarak spesifik bir şey yapmıyorum. Sanal yollarla aldığımız dersleri bitirip aynı zamanda okulumda da disiplinli, başarılı olmaya çalışıyorum.
Basketbol hikâyeleriniz nasıl başladı?
DS: Doğrusunu söylemem gerekirse, ilk başlarda Amerikan Futbolu oyuncusu olmak istiyordum. Fakat bu doğrultuda çalışırken aynı zamanda bahçemizdeki basketbol sahasında tüm zamanımı topu potaya atarak geçiriyordum. Dokuzuncu sınıfa geldiğimde her şey değişti; zira o dönemde Dr. J (Julius Erving), George Gervin, Magic Johnson ve Larry Bird gibi isimlerin oyuna olan tutkularını görüyordum. Ayrıca, evet, Michael Jordan da bana bir ilham kaynağı olmuştu.
ES: Bu söyleyeceğim gerçekten de doğru, bebekliğimden beri basketbol oynuyorum. Babam İsrail’de oynarken doğdum ve o dönemden beri basketbolla iç içeyim. Yedi yaşımdayken 10-11 yaşındaki çocukların oynadığı basketbol liginde forma giymeye başladım. Açıkçası o günden beri bu spora aşığım. Hayatımın tamamını bu sporda geçireceğim.
Aile geçmişleriniz nasıl?
ES: Eh, biliyorsun, şu anda da konuştuğun gibi babam profesyonel bir basketbol oyuncusu. Annem ise Kanada’daki Toronto Üniversitesi’nde basketbol oynadı ve oradan mezun olduktan birkaç yıl sonra Hall of Fame listesine girdi. Sonrasında babamla tanışacağı yer olan İsrail’e taşındı…
DS: Sadece annem ve abimle büyüdüm. Birbirimize sıkıca bağlıydık o dönemler. Ayrıca şunu söylemek istiyorum, ananem ve dedemin o dönemlerde hayatlarımıza yaptıkları katkılar mükemmeldi. Hepsine teşekkür ederim.
Şimdi biraz daha ayrı ayrı sorulara geçeceğim. Bay Derrick Sharp, önce sizinle başlayalım. Florida’da doğdunuz fakat 1993 ile 2013 yılları arasında İsrail’de kaldınız. Bu hikâye nasıl gelişti acaba?
Eh, bu gerçekten ilginç ama eğlenceli bir deneyimdi. Basketbol menajeri olan Yoram Yechielly, basketbol oynadığım yer olan Güney Florida Üniversitesi’nden dört oyuncuyla imzalamıştı 1992 yılında. Bu oyuncular Fred Lewis, Bobby Russell, Rodenko Dobras ve Gary Alexander’dı. 1992 sonrasında Yechielly, dört ismi de İsrail’deki takımlarla buluşturmuştu. Sonraki yıl mezun olduğunda beni bir maç klibinden hatırladığını, benden etkilendiğini söyledi. İsrail’de oynayıp isteyip istemeyeceğimi sordu ve bu soruya düşünmeden tabii ki yanıtını verdim. Gerisi tarih…
Maccabi Tel Aviv’in en iyi oyuncularından biriydiniz. Özellikle de 2004 ve 2005’de şampiyonlukların geldiği sezonlarda bazı maçlarda kritik roller oynamıştınız. O takımın sırrı neydi?
Birlikteliğimizin, tüm kimyamızın temeli doğru baş antrenörleri, David Blatt ve Pini Gershon’u getirmekle başladı. Sonrasında onların tecrübeleri, mükemmel basketbol zekâları sayesinde hangi pozisyona hangi oyuncuyu alacağımızı doğru bir şekilde seçmeyi başardık. Aldığımız oyuncular kaliteli isimlerdi ama aynı zamanda egolar ve kimyalar bir arada dengelenmiş, başarı ve doğru karakterle kazanma kültürü oluşturmuştuk. Antrenörlerimiz ne kadar dinlenmemiz gerektiğini, ne kadar antrenman yapmamız gerektiğini, hangi sette kimin oynayacağını biliyorlardı. Yani bu yeteneklerin ve doğru karakterlerin bir arada olduğu bir takımdı!!! Bu bir Rüya Takım’dı. Gerçek bir aile.
O takımda Sarunas Jasikevicius öne çıkıyordu özellikle.
Kesinlikle. Saras üst düzey rekabeti seven, özgüveni çok yüksek olan, tutkulu ve yüksek iş ahlakı olan bir basketbol çılgını. O ayrıca yüksek basketbol zekâsını kalbindeki tutkuyla birleştirip kazanmak için neyi nasıl yapması gerektiğini bilen bir oyuncu.
2006-2007 yılında Partizan’a karşı Nokia Arena’da 22 sayı attığınız ve sadece iki sayı farkla galip geldiğiniz bir maça çıkmıştınız. O gün atmosfer nasıldı?
Partizan’a karşı dünyanın neresinde oynarsanız oynayın maç daima heyecanlı, eğlenceli ve mükemmel geçer. Onlara karşı sahada dirençli kalabilmek için elinizden gelenin gerçekten çok fazlasını yapmanız lazım. O maç evimizdeydi, taraftarlarımızın tutkularını, adanmışlıklarını hissediyorduk yine ve mükemmel oynamıştık fakat Partizan deplasmanları, eh, orada da galibiyet aldık ama Belgrad’da kazanmak çok zor.
Peki kendinizi basketbol oyuncusu olarak nasıl tanımlarsınız?
Tutkulu, adanmış, oyuna aşk besleye, rekabetten zevk alan ve oyunu para için oynamayan biri.
Bay Emanuel şimdiki birkaç soru sizin için. 2019 yazında FIBA U16 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda forma giydiniz. Turnuvanın en iyi oyuncularından biriydiniz. Oradaki tecrübelerinizi aktarır mısınız?
FIBA’da yaşımdan büyük oyunculara, tonlarca farklı hücum ve savunma sistemine karşı oynamak mükemmel bir duyguydu. Babam 2013’te emekli olduktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmiştik, yani Amerika Birleşik Devletleri’ndeki rekabet seviyesini biliyordum ama FIBA turnuvalarına gidip oradaki sistemleri, ortamları görmek mükemmel bir artı oluyor.
Peki sizce ABD ile Avrupa basketbolları arasındaki farklar neler?
Bence her iki alandaki rekabet seviyesi, temel gidişat aynı fakat Avrupa’daki oyuncular temel bilgi açısından daha iyiler, daha iyi şut atıyorlar, daha iyi pas veriyorlar ama ABD’dekiler ise ateltizm açısından açık ara mükemmeller.
Hangi kolejlerle görüşmeler yaptınız?
Şu ana dek birinci seviyeden Texas Tech, Güney Florida Üniversitesi, Güney Metodist Üniversitesi, Xavier, Rutgers, Iona, Georgia Tech ve Florida’yla görüştüm.
Bence sezon mükemmel geçecek! Şu anda elimdeki sakatlıktan ötürü takımımla birlikte değilim maalesef fakat genel anlamda ümitlerim, umudum yüksek. Bence onlar mükemmel bir başlangıç yapacaklar ve ben de döndüğüm zaman %100’ümden fazlasını verip onların ivmelerini arttırmaya çalışacağım. Bu heyecanlı olacak.
Sizce oyun paketinizdeki artı ve eksiler neler?
Artılarımdan bazıları, potaya hızla gidebiliyorum, şutum iyi, fiziksel özelliklerime göre top hâkimiyetim, çabukluğum iyi bence. Ayrıca etrafımdaki oyuncuların daha verimli oynamalarını sağlayabiliyorum. Eksilerimde ise şut konusunda daha istikrarlı olmam ilk başta yer alıyor. Ayrıca sol elimi daha iyi kullanmak istiyorum.
Bireysel antrenmanlarınız sırasında en fazla hangi konular üzerinde çalışıyorsunuz?
Son dönemlerde yaptığım antrenmanlarımın büyük bir kısmında vücudumu geliştirmeye, çeviklik, güç ve hız kazanmaya çalıştım. Direkt basketbol konusunda ise şut ve top hâkimiyetine ağırlık verdim.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eğitim-basketbol dengesi nasıl?
Bence iki alan arasında mükemmel bir uyum var. Okul, yani eğitim basketbolu sadece çok ödev, sınav, ders olduğu zaman olumsuz etkiliyor. O dönemlerde tamamen okuluma odaklanıyorum ve derslerimi iyi bir şekilde bitirmeye çalışıyorum fakat genel anlamda öğrenci-sporcu olmanın zor olduğunu düşünmüyorum. En azından kendi açımdan.
Favori hücum ve savunma setleriniz neler?
DS: Hücumda pick-and-roll’ün her aksiyonunu kullanmayı seviyorum. Ayrıca back screen ve back katlar da sevdiğim şeyler. Savunma kısmındaysa topa baskı yapmak, adam adama alanda her şeyi değişip rakibimizi zorlamak sevdiğim şeyler.
ES: Dürüst olmam gerekirse, gerçekten bir favorim yok. Sadece oynayıp kazanmak istiyorum.
Hobileriniz neler?
DS: Ailemle vakit geçirmek. 14 yaşımdaki kızımın voleybol maçlarını izlemeyi, altı yaşımdaki oğlumu antrenmanlara götürmeyi, Emanuel’i izlemeyi seviyorum. Ayrıca müzk dinlemek ve balık tutmak da sevdiğim şeyler arasında yer alıyorlar.
ES: Ailemle ve arkadaşlarımla vakit geçirmenin yanı sıra paintball oynamaktan keyif alıyorum.
En sevdiğiniz dizi, film, yemek ve müzik türü/şarkıcı neler?
DS: En sevdiğim dizi, daha doğrusu diziler Fauda, Game of Thrones, The Wung Tang Saga, Playmakers ve The Ozarks. En sevdiğim film The Color Purple. En sevdiğim yemek konusunda ise cevabım ızgara tavuk kanadı olacak, eh ayda bir yeterli. Şarkı/şarkıcı olarak net bir seçeneğim yok. Dünyaya dair duygularımı harekete geçirecek şeyleri seviyorum.
ES: The 100 en sevdiğim dizi. Film olarak Avatan cevabını vereceğim. Yemek ise muhtemelen spagetti olacak. Babamın aksine benim net bir favori şarkıcım var, Lil Baby.
Bu soru son ve direkt olarak Emanuel için. Amerika ve Avrupalı oyunculardan en sevdiğin beşer oyuncu kimler?
NBA
LeBron James
Michael Jordan
Kobe Bryant
Magic Johnson
Shaq O’Neal
Avrupa
Dirk Nowitzki
Giannis Antetokounmpo
Luka Doncic
Manu Ginobili