Madem illüzyon madem zoka Hulusi Akar iade edecek mi

Madem illüzyon madem zoka Hulusi Akar iade edecek mi


Müyesser Yıldız yazdı

Gözler, kulaklar ABD'de Erdoğan ve Trump'ın olası görüşmesinde. Suriye'de “Güvenli bölge” mi kurulacak, Türkiye Fırat'ın doğusuna operasyon mu yapacak, bu belli olacak. Belki de bu konular biraz daha zamana yayılacak ve birden Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerine taşınmasını konuşacağız!..

Nereden çıkarıyoruz?

Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 8 Eylül'de Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri'nde yaptığı şu konuşmadan:

“Hainlerin sınır ötesindeki hesaplarına, Fırat'ın doğusundaki haşarata sessiz kalmak, küresel güçlerin oyalamalarına, aldatmalarına, zamana oynamalarına da asla izin veremeyiz. Pençe darbesiyle sendeleyen, Kıran Operasyonu ile şaşkına dönen hainleri hem topraklarımızdan hem de Misak-ı Milli alanından temizlemek, kendi işimizi de kendimiz yapmak zorundayız. Asırlar evvel Fırat'ın sularına büyük ceddimiz Süleyman Şah'ı vermiştik. İnanıyorum ki, aziz naaşı tekrar eski yerine konulacak, bizim olan toprakta ruhu şad olacaktır.”

Bahçeli'nin o sözlerine iktidar medyasından da destek geldi. Açıklamanın zamanlaması için “Manidar” diyen bazı yazarlar, böyle bir adımın hem Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik kararlılığının göstergesi, hem de Mümbiç'te verdiği sözleri tutmayan ABD'ye iyi bir mesaj olacağını savundu.  

Kaldı ki, Süleyman Şah Türbesi'nin eski yerine taşınması 2016'dan beri konuşuluyor.

 

Önce Nisan'da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu naklin gerçekleştirileceğini açıkladı.

Ardından Eylül'de, Cerablus operasyonun gerçekleştirildiği günlerde iktidarı destekleyen Yeni Şafak Gazetesi, Türbenin Türk toprağı Karakozak'tan, Suriye toprağı Eşme'ye getirilmesini sağlayan “Şah Fırat Operasyonu”nun, PKK koridorunu açma amaçlı “ABD tezgâhı” olduğunun ortaya çıktığını belirtip, Türbe'nin mutlaka eski yerine taşınması gerektiğini savundu.  

Aralık 2017'de de dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, “Suriye'de işler yoluna girdikten sonra” Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun eski yerinde faaliyete geçeceğini söyledi.

Son olarak ise Nisan 2018'de dönemin Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma eski Bakanı Fikri Işık, “Oranın bağlantısı biliyorsunuz Mümbiç’ten kuruluyor. Tahmin ediyorum, Mümbiç PYD’den temizlendikten sonra yapılacaktır planlama. Şu anda zamanlama konusunda sıcak bir bilgim yok, ama net bildiğimiz şu; Orası Türk toprağıdır ve biz türbeyle, karakolu geçici bir süre için taşıdık. Mümbiç de temizlendikten sonra inşaallah eski yerine, olması gerektiği şekilde tekrar taşınacaktır” dedi.

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ NEDEN VE NASIL TAŞINDI

22 Şubat 2015'te gerçekleştirilen “Şah Fırat Operasyonu”na neden ihtiyaç duyuldu, neler yaşandı; Kısaca bunları da hatırlatalım.

Mart 2014'te IŞİD, Süleyman Şah Türbesi'ni koruyan askerlerimizin burasını boşaltması için “3 günlük süre” verip, “Aksi takdirde kabri yerle bir ederiz” tehdidinde bulundu.

Bu tehdit üzerine dönemin Başbakanı Erdoğan, “Böyle bir yanlışlık olacak olursa, gereği neyse yapılacaktır. Bu topraklar bizim toprağımızdır. Bu topraklarda yapılacak bir saldırı aynen Türkiye'ye yapılmış bir saldırıdır” diye konuşurken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, şunları söyledi:

“Suriye rejimi de alandaki bütün gruplar da bilmelidirler ki; Türkiye topraklarına herhangi bir şekilde söz konusu olabilecek bir yanlış yaklaşım veya müdahale, cevabını, mukabelesini görür ve oradaki Mehmetçiklerimizin güvenliği, bizim için 75 milyon vatandaşımızın güvenliğidir. O bakımdan her türlü tedbir alınmıştır. Şu anda durum orada stabildir, yani bir hareketlilik görülmüyor.”

Sonrasında güvenlik tedbirlerinin arttırıldığı ve bir kriz masası kurulduğu duyuruldu. 

Nisan ayına gelindiğinde, bölgede ikmal ve personel değişiminde sıkıntılar yaşandığı haberleri çıkınca, bunları yalanlayan Genelkurmay Başkanlığı, “Rutin faaliyetlerin emniyetli bir şekilde icra edildiğini” açıkladı.  

Eylül'de de Türbenin güvenliğini sağlamak amacıyla bölgeye Bordo Bereli'ler gönderildi. 

Ekim başında Bakanlar Kurulu ve Güvenlik Zirvesi toplantıları yapıldı. Bakanlar Kurulu toplantısına dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in yanısıra Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar, Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk ve 2. Başkan Yaşar Güler de katıldı. Toplantılarda, Süleyman Şah'a yönelik olası bir saldırıda takınılacak tavrın görüşüldüğü ve böyle bir saldırının en geç 15 dakika içinde geri püskürtüleceği bilgisinin verildiği bildirildi.  

Birkaç gün sonra Kurban Bayramı'ydı. Erdoğan, Bayram namazı çıkışında, “Orada bizim şu anda bizim 40 Mehmedimiz var, Mehmetçiğimiz var. Onların kılına herhangi bir şeyin gelmesi halinde, Silahlı Kuvvetlerimiz başta olmak üzere orada atacağımız adımlar malumdur. Yani orada herhangi bir şeyde asla tereddüt etmeyiz, edemeyiz. Ve o andan itibaren her şey değişir” açıklamasını yaptı. Türbe'nin Komutanı Binbaşı Oğuzhan Şimşek'le görüşen Başbakan Davutoğlu da, “Gayet iyiler. Hiçbir sıkıntı yok” dedi. 

İlerleyen günlerde, harekat planlarının tatbikatları yapıldı, Süleyman Şah'la ilgili benzer açıklamalar sürdü vb.

Ancak “Türbe, Saygı Karakolu ve buradaki TSK personelinin güvenliğine yönelik ciddi bir risk” olduğu gerekçesiyle 22 Şubat 2015 gecesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Genelkurmay Karargâhı'ndan yönettiği “Şah Fırat Operasyonu” ile Eşme'ye nakil gerçekleştirildi. Davutoğlu, ertesi sabah Genelkurmay'da düzenlediği basın toplantısında, “Hiçbir merciden ne izin, ne yardım talep edildiğini” vurguladı.  

Aynı gün Washington'dan, “ABD ve Türkiye, istihbarat ve bilgi paylaşımı dahil, Suriye’deki gelişmeler konusunda yakın ve devam eden bir istişare halindedirler” açıklaması geldi.

HDP'LİLERİN İDDİALARI

Operasyonla ilgili olarak HDP'liler de bazı iddialarda bulundu. 

1 Ekim 2015'te Sırrı Süreyya Önder, Meclis kürsüsünden türbenin taşınmasını kendisi ve dönemin Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun organize ettiğini, Başbakan Davutoğlu'nun da teşekkür ettiğini öne sürdü.  

1 yıl sonra yine Meclis'te yaşanan bir tartışma sırasında HDP Grup Başkanvekili İdris Balüken, PYD'nin lideri Salih Müslim'in Şah Fırat Operasyonu'nun yapıldığı gün “Koordinasyonu sağlamak için” Türkiye'de olduğunu, krizi Sinirlioğlu ve Önder'in yönettiğini savunup, “Türkiye Cumhuriyeti askerinin IŞİD canilerinin elinde can vermemesi için PYD ile ilgili süreçleri bizzat kriz masası üzerinden yürütmüşlerdir” dedi.  

Son olarak da tutuklu HDP eski eş genel başkanı Figen Yüksekdağ, 1 Şubat 2017'deki duruşmasında şunları anlattı:

“Süleyman Şah Türbesi saldırı tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Biz de HDP olarak devreye girdik. PYD ve YPG, Süleyman Şah Türbesi’nin alınıp Eşme'ye getirilmesinde rol oynadı. Salih Müslim İstanbul'da ağırlandı. Bizler o dönemde buna 'Eşme ruhu' dedik. Eğer bu suçtan yargılanıyorsam, dönemin Başbakanı Davutoğlu, müsteşarlar ve Cumhurbaşkanı ile birlikte yargılanmam lâzım.”

AKP yöneticilerinin tüm bu iddiaları yalanladığını belirtip, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin o günlerdeki açıklamalarına geçelim.

BAHÇELİ'DEN ÇOK AĞIR SÖZLER 

Şah Fırat Operasyonu'ndan birkaç gün sonra bunu “Al At, Ah Mat Operasyonu” olarak adlandıran Bahçeli, özetle şu ağır eleştirileri yöneltti:

“AKP Hükümeti, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nu tehdit ve şantajlara boyun eğerek, arkasına bakmadan terk etmiştir. Ne hakla, hangi yetkiyle, kime sorarak vatan toprağından vazgeçtiniz? Türk tarihinde böyle bir zillet, böylesi zelil bir vaka pek az yaşanmıştır. Bu olacak, yenilecek, yutulacak şey değildir. Davutoğlu, buna başarı demekte, bu rezillikle övünmektedir. Cumhurbaşkanı, söz konusu bozgun için 'Her türlü takdirin fevkinde, başarılı bir operasyon' yorumunda bulunmaktadır. Özel Genelkurmay Başkanı, 'geride değerli emanetler bırakılmadığını', Davutoğlu da 'manevi emanetler alındıktan sonra geride kalan yapıların kullanılmaz hale getirildiğini' şuursuzca dile getirmişlerdir. Demek ki, vatan değerli görülmemektedir. Büyük atamızın kemiklerini oradan buraya taşımak, marifet olarak sunulmaktadır. Bugün Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'ndan rahatlıkla ve gurur duyarak vazgeçenler, Allah muhafaza yarın Erzurum'u, Diyarbakır'ı, Edirne'yi önüne gelene peşkeş çekeceklerdir. Sayın Özel Paşa, senin için vatan nedir? Yoksa Harbiye'de vatan konusu işlenirken dersi mi kırdın, okuldan mı kaçtın? Sayın Davutoğlu, ya sana ne demeli, ya seni nasıl izah etmeli? Stratejik derinliğin çuvalına her şeyi koydun da bir tek vatanı mı unuttun? Sayın Erdoğan, bu çerçevede sana bir şey demek zaman israfıdır, zira sen vatanla yollarını çoktan ayırdın, çoktan bu defteri kapattın. AKP'nin lugatında erkekliğin onda dokuzu kaçmak, kalanı da susmaktır. 'Vatan toprağını bombalayıp, tarihe geçtiler. Hakkımız varsa haram olsun. 'IŞİD kimdir ki, hükümet kaçmaktadır? IŞİD'den kaçarken, PKK'ya komşu olmak neyin nesidir?”

Bahçeli'ye cevap veren Erdoğan, aylarca haritalar üzerinde yapılan çalışmalardan sonra gerçekleştirilen operasyonun başarılı olduğunu tekrarlarken, “Genelkurmay Başkanımıza akla hayale gelmemiş ifadelerle saldıran bu zatın, önce aynaya bir bakması lazım. Sen şu anda Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi dahi olamazsın” dedi. 

MHP Lideri Bahçeli Mayıs 2015'teki bir konuşmasında da şunları anlattı:  

“Suriye’nin Eşme köyüne gittin; Kimleri devreye soktun, izin ve icazet aldın? PKK’lı teröristlerin hâkimiyet kurmasından, türbenin yeni yerine yakın bir mesafede İmralı canisinin posterleri ve örgütünün paçavralarının dalgalanmasından hiç mi rahatsız olmadın? Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’ndan Türk Bayrağını indiren Davutoğlu ve Erdoğan’dır. Şah mat diyerek mat olan ve vatanımıza sırt dönen bu iki müflis şahsiyettir. Davutoğlu, soruyorum sana; Eşme’ye giderken PKK terör örgütü ile temasın oldu mu, kuryeler gidip geldi mi? Bunlara cevap ver. Manevi emanetleri kamyonlara yükleyip kaçanlar, Süleyman Şah huzuruna çıkacak ne yüzünüz, ne de siyasi şerefiniz kalmıştır. Siz ziyaret edeceksiniz, Kandil’e gidin, İmralı’da dolaşın, Türk düşmanlarının kollarına atılın.”

ÖZEL'İN AKAR'A TAKDİRNAME VERDİĞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ

Bugüne dönelim. Bahçeli'nin, Süleyman Şah'ın eski yerine naklini istemesinden sonra Yeni Şafak Gazetesi Yazarlarından Hasan Öztürk 10 Eylül'deki, “Güvenli Bölge’nin merkez üssü Karakozak’taki Süleyman Şah Türbesi olmazsa...” başlıklı yazısında, şu itiraflarda bulundu:  

“Süleyman Şah Saygı Karakolu (Türbesi) DEAŞ tehdidi gerekçe gösterilerek 2015 yılının Şubat’ında bir gece ansızın boşaltıldı. Süleyman Şah ve 2 süvarisinin sandukaları Suriye Eşmesi’ne (YPG/PKK kontrolündeki bölgeye) nakledildi. İtiraf ediyorum, o dönemdeki propagandadan ben de etkilenmiş ve bu nakili savunmuştum. Ama bu nakilin yanlışlığını zaman içinde anladık. Zira 2015 Nevruz kutlamalarına İmralı’dan mektup gönderen PKK ele başı Öcalan, o mektubun bir yerine, 'Eşme ruhunu selamlıyorum' diye bir cümle de eklemişti. Zaten daha sonra ortaya çıkan bilgiler işin vahametini gösterdi. Amerikalıların Süleyman Şah Türbesi’nin nakledilmesi için Ankara’da tam 7 kez Türk yetkililer ile görüştüğü ortaya çıktı. O görüşmeler sonucunda Türkiye’nin ikna ettiğini açık kaynaklardan öğrendik. Yine hatırlarsanız, o dönemde 'DEAŞ tehdidi var' denilirken, aynı bölgeye MLKP terör örgütünün kamplarının kurulmasının yolu açıldı. YPG/PKK aynı hatta vaziyet aldı. Nakilden sonraysa bölgede Türkiye’nin hiç bir askeri faaliyeti söz konusu olamadı. Anlayacağınız büyük bir illüzyon gösterisi ile büyük bir zokayı hep birlikte yutmuş olduk.”

Bahçeli'nin Şah Fırat Operasyonu ile ilgili görüşleri ortada... İktidar medyasının bir yazarı da şimdi, “Büyük bir illüzyon gösterisi, büyük bir zokaymış” diyor!..

Peki operasyondan hemen sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, bugünün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a bir takdirname verdiğini biliyor muydunuz? Takdirnamede neler mi yazıyor?

“Türk Milletinin nezdinde yüksek manevi önemi haiz ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları dışındaki yegâne Türk toprağı olan Süleyman Şah Saygı Karakolu,

21-22 Şubat 2015 gecesi icra edilen Şah Fırat Harekâtı ile daha emniyetli bir bölgeye taşınmıştır” diye başlıyor ve şöyle bitiyor:

“Kara Kuvvetleri Komutanı olarak; Harekât ile ilgili hususların titiz bir şekilde planlanması, her safhanın adım adım takip edilerek Hv.K.K.lığı ile koordineli icra edilmesi, hedeflenen başarının elde edilmesini sağlamıştır. Bu harekât, Kara Kuvvetleri Birliklerinin her türlü hava ve arazi şartında, gece gündüz koşullarında, yurt içinde ve dışında harekât yapabilme imkân ve kabiliyetini ulusumuza ve uluslararası kamuoyuna bir kez daha göstermiştir. Sizi, icra edilen sınır ötesi harekâttaki başarılarınız, mümtaz komutanlık hasletleriniz, her faaliyette sürekli gelişim sağlayıcı üstün görev anlayışınız ve azminizden dolayı takdir ve tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.”

Acaba durum Hasan Öztürk'ün anlattığı gibiyse, bu takdirname ne olacak?

Daha önemlisi, bundan sonra yeni “İllüzyon gösterileri ve zokalara” maruz kalmayacağımızın garantisi var mı?!.

Müyesser Yıldız

Odatv.com