Mahkeme’den Kürdistan kararı: "İfade özgürlüğü"
Mahkemeden "ifade özgürlüğü" vurgusu
Mahkeme’den Kürdistan kararı: "İfade özgürlüğü"
Mahkemeden "ifade özgürlüğü" vurgusu
Gerekçeli kararda PKK’nın kuruluşu, terör suçunun tanımı ve propaganda suçunun şartlarını ayrıntılı olarak açıklayan Elazığ 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi ifade özgürlüğünün demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturduğuna dikkat çekti. Sıklıkla ifade özgürlüğü vurgusu yapılan kararda, devlet veya halkın bir bölümünü rahatsız eden, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözlerin de ifade hürriyeti kapsamında olduğu belirtildi.
Kararı DW Türkçe’ye değerlendiren Kutum’un avukatı Mehdi Özdemir, "Kürdistan" ifadesine yönelik bir ceza yargılaması sürecinin yaşanmasının "hukuk garabeti" olduğunu söyledi. "Kürdistan" ifadesini kullanmanın hukuki açıdan suç teşkil eden bir yanı olmadığına dikkat çeken Özdemir, coğrafi ve hukuki mealde bu ifadeyi kullanmanın suçlama konusu yapılamayacağını belirtti. Özdemir, "Bu hukuk garabetinin mevcut pozisyonda beraat kararıyla sonuçlanması hepimiz açısından mutluluk vericidir" dedi.
"Daha fazla özgürlük talebi ifade özgürlüğü koruması altındadır"
Hifzullah Kutum’un 16 ayrı sosyal medya paylaşımı nedeniyle dava açıldığı belirtilen kararda, şiddete teşvik etmeyen ve terör suçu işlenmesi tehlikesine yol açmayan düşünce açıklamalarının, sırf terör örgütünün görüşlerine benzerlik gösterdiği için terörizmin propagandası olarak kabul edilemeyeceği ifade edildi. Kutum’un paylaşımlarının "terör örgütü propagandası" kapsamında olmadığı belirtilen kararda, "işgalci devlet", "inkârcı ve hak tanımaz devlet" ifadelerinin de incitici ve rahatsız edici olsa bile ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğine dikkat çekildi. Kararda şu ifadelere yer verildi;
"Sosyoekonomik dengesizliklere, etnik sorunlara, daha fazla özgürlük talebine veya ülke yönetim biçiminin eleştirisine yönelik düşünceler devlet yetkilileri veya toplumun önemli bir bölümü için rahatsız edici olsa bile açıklanması, yayılması, inandırıcı bir şekilde başkalarına aşılanması, telkin ve tavsiye edilmesi ifade özgürlüğünün koruması altındadır"
"Yalanın yalan olduğuna dair farkındalık acı çektiriyor"
Kararı DW Türkçe’ye değerlendiren Hifzullah Kutum, böyle bir şeyin soruşturma konusu olmasını "içler acısı" bir durum olarak değerlendirdi. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile resmi ilişkileri olduğunu hatırlatan Kutum, resmi temaslarda bile Kürdistan bayrağının görüldüğünü belirtti. Kutum, Türkiye’de insanların başka ırk ve milletleri aşağılama, yok etme üzerine bir zihniyetle yetiştirildikleri için gerçekleri kabul etmediklerini düşünüyor;
"Kendi inandırıldıkları yalanın yalan olduğuna dair her farkındalık bunlara acı çektiriyor. Düşünsel ya da vicdani acı çektiriyor. İnsani bir tepki vereceklerine insani olmayan tepkiler veriyorlar, davranışlar sergiliyorlar. Ama insanlar gerçeklere, hakikatlere kulaklarını ya da gözlerini ne kadar kapatırlarsa kapatsınlar, bu kapatmanın amacı o hakikati kabul ettiklerinden dolayıdır. Ondan kaçmak istiyorlar, kaçamayacaklar. İnsanlar bunu kabullenecek, kabul ettiler de zaten."
Ne olmuştu?
Akademisyen Hifzullah Kutum, Irak’ta yaşayan Kürtlerin Molla Mustafa Barzani öncülüğünde, Baas rejimine karşı mücadeleye başladığı 11 Eylül 1960’ın yıl dönümünde Kürtçe, "Eylül devrimi Kürtlere kutlu olsun. Yaşasın Kürdistan" şeklinde paylaşım yaptı. Sonrasında da benzer birkaç paylaşım yapan Kutum hakkında üniversite yönetimi tarafından idari soruşturma başlatılarak, uyarı cezası verildi. Bu süreçte görevden alınan Kutum, sosyal medya ve bazı gazetelerde hedef gösterildikten sonra, 5 Kasım günü gözaltına alındı. Gözaltına alınırken saldırıya uğrayan ve çalışma odasının kapısına Türk bayrağı asılan Kutum, 6 Kasım’da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hazırlanan iddianamenin kabul edilmesi ile 10 Kasım’da tahliye edilen Kutum hakkında, "Silahlı terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
"Bir kişinin adaleti yaşaması sistemin adil olduğunu göstermiyor"
Bu süreçte başından geçenleri DW Türkçe’ye anlatan Kutum, açığa alındıktan sonra Twitter hesabının üniversite yönetimi tarafından incelemeye alındığını belirtti. Örgütün eleştirildiği tweetin bile örgüt propagandası kapsamına alındığını ifade eden Kutum, böyle birşeyin soruşturma konusu yapılmasını "saçma" olarak değerlendiriyor:
"Adil olunması noktasında bir umudum yoktu. Cezaevine girişte sadece iç çamaşırım kalacak şekilde soyundum, arama yaptılar. İki gardiyanın bilinçli bir şekilde beni tahrik etmeye çalıştığını gördüm. Nazik bir şekilde davrandım, sakinliğimi korudum. Bana göre, bir kişinin adaleti yaşaması bu sistemin adil bir sistem olduğunu göstermiyor. İfade hürriyetini kullandığı için benim gibi, benden daha ağır tazyiklere, saldırılara uğrayan insanlar olduğu sürece adalet hiçbir zaman yerini bulmayacaktır. Ben ve benim gibi düşünen Kürtlere bir korku vermek için böyle bir çaba sergilendi. Sonunda da çabalarının beyhude olduğu görüldü. Bu saldırılar her zaman olacak. Önemli olan haklılık bilinciyle dik durmak. Zaten gerçekleşen de buydu, haklılık ve dik duruş."
Savcı, beraat kararına itiraz etti
Mahkemenin kararı tüm üyelerin oy birliğiyle alındı, Kutum’un yurt dışına çıkış yasağı da kaldırıldı. Hifzullah Kutum isterse gözaltında ve cezaevinde geçirdiği süre nedeniyle devlete tazminat davası açabilecek. Ancak yargılama sırasında Kutum’un cezalandırılmasını isteyen Elazığ Cumhuriyet Savcısı, Bölge Adliye Mahkemesi’nde karara itiraz etti. Dilekçesinde Kutum'un silahlı terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstererek, bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yaptığını belirten savcı, beraat kararının kaldırılmasını istedi. Kutum’un avukatı Mehdi Özdemir ise savcının itirazının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğu görüşünde:
"Kürdistan ifadesini kullanmak bir yasa dışı örgüte eylemlerini meşru gösterecek veya cebir ve şiddet içerecek bir söylem veya bir söz değildir. Emniyetin sosyal medya komiserliği yaparak bu kapsamda bir araştırmaya gitmesi hukuksuzdur. Ne yazık ki Türkiye'de bu bir adli pratik halini almış, yaygın ve sistematik bir uygulamaya dönüşmüş durumda."
Beraat etmesine rağmen üniversiteye dönemeyen Hifzullah Kutum, görevine dönmek için yasal yollara başvuracak. Hukukçular ise kararın sosyal medya paylaşımları nedeniyle ceza tehdidi altında olan vatandaşlara emsal olabileceği görüşünde.
DW