Menzil’de bir gün: Tarikat bölündü mü, yeni lider kim olacak?

TARİKAT BÖLÜNDÜ MÜ, YENİ LİDER KİM OLACAK?

Menzil’de bir gün: Tarikat bölündü mü, yeni lider kim olacak?




CHP’li Gürer: İngiltere sarayına bile giden kiraz nasıl olur da dalda kalır

Ardıl Batmaz / DUVAR

ADIYAMAN- İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 74 yaşında hayatını kaybeden Menzil tarikatının lideri Abdulbaki Erol, Adıyaman'da yaklaşık 250 bin kişinin katıldığı cenaze töreniyle toprağa verildi.

Abdulbaki Erol'un cenaze töreni için Türk Hava Yolları (THY) ve emniyet adeta seferberlik ilan etti. THY Adıyaman'a 15 dakikada bir ek sefer düzenlerken emniyet ise çakarlı araçlarıyla boy gösterdi. 

Adıyaman'a 80 kilometre uzaklıktaki Menzil Köyü'ne giderken tek şeride düşen ve bozuk yollar nedeniyle 60 kilometre hızla ilerleyebiliyor iken Menzil-Akıncılar yol ayrımında sizi duble yollar karşılıyor.

Liderlerinin cenaze töreni için Menzil'e gelenler, yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan bu yol ayrımından itibaren kuyruk oluşturuyor. Kavşakta bulunan iki motosikletli polis trafiğin akışını sağlarken, Menzil'e doğru ilerledikçe Türkiye'nin hemen hemen her şehrinden, hatta yurt dışından bile gelenlerin olduğunu araçların plakalarından anlayabiliyorsunuz.

Şaşırtıcı noktalardan biri ise en az 250 bin kişinin katıldığı bir cenaze töreni için güvenlik önlemlerinin yetersiz oluşu. Bu yorumun nedeni, Diyarbakır'dan yola çıkarak 160 kilometrenin ardından ulaştığım Menzil'e kadar herhangi bir kontrol noktasında durdurulmamamdan kaynaklı.

Menzil-Akıncılar yol ayrımından itibaren köye ulaşmak için 4 kavşaktan geçiyorum. Bu kavşakların ilkinde 2 motosikletli trafik polisi, ikincisinde bir araçlı trafik polisi, üçüncüsünde yalnız ve gösterişli bir ağacın gölgesinde serinleyen bir grup jandarma ve dördüncüsünde ise yine bir araçlık trafik polisi bulunuyor.

Menzil köyüne henüz varamamış olsak da trafik kilitleniyor. Sarıklı ve şalvarlı tarikat üyelerinin yürüyüşe geçtiğini fark ederek aracın yanında bulunan bir grup tarikat üyesine, "Buradan sonrasını yürümek mi gerekiyor?" diye soruyorum. "Evet sofi, 10 dakika yürümen gerekecek" diye karşılık veriyorlar.

Sakallarım sayesinde kamufle olduğumu ve onlardan biri gibi gözüktüğümü hissederek rahat çalışabileceğimi düşünsem de bu durum uzun sürmüyor. Kavurucu sıcağın ortasında serinlemek için bir ağacın gölgesine ihtiyacınız olsa da elinizde olan tek şey duble yola park edilmiş araçların gölgesinden başka bir şey yok.  

‘TASAVVUF NEDİR BİLİR MİSİN?’

Aracın gölgesine kurdukları kamp sandalyesinde dinlenen biri orta yaşlı, biri genç iki tarikat üyesinin yanına giderek sohbet etmeye başladım. Kısa bir sohbetin ardından tam ayrılmak üzereydim ki orta yaşlı, "Tasavvuf nedir bilir misin?" diye sordu. Genç olan girdi söze, "Nereden bilsin?" dedi, dövmemi göstererek. Sadece birkaç dakika önce güzelce sohbet ettiğimiz orta yaşlı tarikat üyesinin yüzü düşmüştü ve sorular ardı ardına gelmeye başladı. 5 dakikalık bir 'din dersi' aldım. "Ebedi hayata doğru adımlarla gitmek istiyorsan bunları öğren" nasihati ile oradan ayrıldım. Yolun yanında bulunan tarladan Menzil'e doğru ilerleyenleri takip etmeye başladım.

‘TALİMAT OLMADAN SIKINTI OLUR’

Yol boyunca 20'den fazla tarikat üyesi ile kısa kısa konuşma imkanı buldum. Uzun sohbetler için ne vaktimiz ne de sıcağın altında duracak gücümüz yoktu. Tarikat üyelerine yönelttiğim her soruya ancak gazeteci olduğumu söyleyene kadar yanıt alabiliyordum. Bu noktada yanıtlar kesiliyor, yerini manidar bakışlar ve çalıştığım kuruma dair sorular alıyordu.

Gazeteci olduğum için sorularıma yanıt verilmeyince sebebini öğrenmek istedim. “Talimat olmadan sıkıntı olur", "İzin almadan konuşamayız" gibi cevaplar aldım. Ancak buna rağmen konuşanlar da vardı. Anlıyorum ki röportaj verenler, vermeyenlere göre daha az sofiydi.

‘GAVS’IMIZIN ÖLMESİ DÜNYANIN TERSİNE DÖNMESİ GİBİDİR’

Peki, konuşanlar ne diyor? Tarikatın lideri Abdulbaki Erol onlar için ne ifade ediyor? Çoğu Erol'u 'babası gibi' görürken, kimileri ise, "Babam öldüğünde bu kadar üzüldüğümü hissetmedim" dedi. Aklımda kalan yanıtlardan biri ise, "Gavs'ımızın ölmesi dünyanın tersine dönmesi gibidir" oldu.

Hediyelik eşya dükkanı, kafe, market, eczane, berber ve her türlü dükkanın ismi 'Menzil' ile başlıyor. Burada bulunan işletmelerde 'görevli' yeleği giymiş tarikat üyeleri çalışıyor. Çöpler de düzenli olarak maaşlı çalışan tarikat üyeleri tarafından toplanırken adeta 'Menzil' bir köyü değil, bir beldeyi andırıyor.

20 dakikalık yürüyüşün ardından elbette ilk durağım market oluyor. 'Market' denince aklınıza küçük, köhne bir yapı gelmesin. Menzil'deki yapıların çoğu şatafatlı ve bu market de onlardan biri. İçerisinde zincir süpermarketlerde bulabileceğiniz tüm ürünlerin yanı sıra 'şifalı ürünler’ de bulabiliyorsunuz. 4 kasanın bulunduğu markette 20 dakika sıra beklediğimi söylemem, sanıyorum ki buradaki kalabalığı anlatmaya yetecektir.

Marketten çıkıp boş bulduğum bir kaldırım taşı üzerinde aldığım ürünleri tüketmemin ardından Menzil tarikatının lideri Abdulbaki Erol'un mezarının yer aldığı türbeye doğru ilerliyorum. Bu sırada sonradan Semerkand Vakfı'nın görevlisi olduğunu öğreneceğim Abdülhamit ile tanışıyorum. Kameramı gören Abdülhamit yanıma gelmiş ve nereden geldiğimi sormuştu. Kısa bir konuşmanın ardından "Sofi değil misin?" diye sormuş ve "Değilim" yanıtını alınca kendisinin ve yanında bulunan kişilerin hikayesini anlatmaya başlamıştı. Zamanında biri bağımlı, biri tekel işletmecisi, birinin de vücudu dövmelerle kaplıymış. Anladım ki Abdülhamit beni 'doğru yola' sokmaya çalışıyor. Hızlı bir manevrayla Menzil'in görkeminden bahsetmeye başlıyorum. Göğsü kabarıyor, "Gavs'ın ziyaretine gittin mi? Şu camiyi kim yaptı biliyor musun? Buhara evlerini gördün mü? Gel seni gezdireyim..."

Bu sayede çekim yapmama engel olunabilecek yerlere yanımda bir sorumlu himayesi altında giriş yapabiliyorum

Abdülhamit bana camileri gezdirdi, hatta bir cami için "Üstü açılıp kapanıyor" bile dedi. Pek inandırıcı bulmadığımı anlamış olacak ki biraz daha yaklaştı ve raylı sistemi gösterdi. Menzil tarikatının lideri Abdulbaki Erol'un ve abisi ile babasının defnedildiği 'Merkad-ı Şerif'in' de diğer yapılar gibi Selçuklu mimarisinden esinlenilerek yapıldığını anlatan Abdülhamit, 'huzura çıkan' bir tünel olduğunu ve bu tüneli sadece kadınların kullandığı bilgisini vermeyi de es geçmedi.

Menzil'e vardığımdan beri binlerce erkek görmüştüm ama bir elin parmağını geçecek kadar kadın görememiştim. Konuştuğum tarikat üyeleri her ne kadar kadınların özgürce dolaşabildiğini söylese de görünürde kadın yoktu.

‘PEYGAMBER EFENDİMİZ BİLE ZAMANINDA EN İYİ DEVEYE BİNERDİ’

Abdulbaki Erol'un mezarını görmek isteyenler uzun kuyruk oluşturmuştu ancak Abdülhamit sayesinde kuyrukta beklememize gerek kalmamıştı. Yine de biraz yürümemiz gerekiyordu ve bu sırada Abdülhamit'e "Bu kadar görkemli yapılar inşa etmek için büyük paralar harcanmıştır. İsraf değil midir bu?" diye sordum. Abdülhamit, "Müslüman yiyip içince israf oluyor ama başkası yapınca olmuyor. Niye israf olsun? Peygamber efendimiz bile zamanında en iyi deveye binerdi" karşılığını verdi. 

Ayakkabılarımızı çıkarıp mezarın bulunduğu yere doğru ilerlediğimiz sırada içeriden görüntü çekebilmek için türbeden sorumlu görevlilerden de izin almamız gerektiğini öğrendim. İzin istediğim iki görevli de cemaati çekmemek şartıyla onay verdi. Kapıdan içeri girdiğimizde ilk olarak sütunların arasından Abdulbaki Erol'un babası ile abisinin mezarı fark ediliyordu. Kuyruk uzun olduğu için görevliler sürekli ziyaretçilerin hızlanması konusunda uyarıda bulunuyordu. Kısa bir görüntü çekmemin ardından ilerledim ve Abdulbaki Erol'un mezarı tam karşımda duruyordu. Kamerayı elime alıp deklanşöre yöneldiğim sırada bir başka görevli önüme atladı, "Kurban ne yapıyorsun, görüntü yok" dedi. İki görevliden izin aldığımı söylesem de çekim yapmama izin verilmedi ve alandan uzaklaşmak zorunda kaldım.

TARİKAT BÖLÜNDÜ MÜ, YENİ LİDER KİM OLACAK?

Erol'un ölümünden sonra tıpkı benim gibi tarikat üyelerinin de aklındaki soru yeni liderin kim olacağıydı. Öyle ki Erol'un 3'ü oğlu olmak üzere 6 halifesi var. Erol'un ölümünün ardından halifeler "tövbe yetkisi" aldı ve "irşat" faaliyetlerini yürütmeye başladı. Ancak bu, tarikat üyelerine göre bir 'ayrılık' değil, olağan durum.

Tarikat üyeleri bu durumu, "Mürşitleri vefat etmeden önce tövbe ve irşad yetkileri yoktu. Bu yetkiyi alabilmeleri için ancak mürşidin onayı ya da vefatı gerekiyordu. Şimdi mürşid vefat ettiği için 6 halife de kendi adlarına irşad yetkisine sahip oldular ve insanları hakka davet etmeye başladılar. 'Menzil'de kalacağım' diyen üç kardeşten biri yeni lider olacak, diğer kardeşler ise ihtiyaç olan yerlere giderek faaliyetleri sürdürecek" diyerek anlattı.

DUVAR