Merkez piyasaya uydu, şimdi gözler yeni adımlarda
"Faiz lobisi" söyleminden geri adım
Merkez piyasaya uydu, şimdi gözler yeni adımlarda
Merkez Bankası’nın politika faizini beklentilere uygun olarak yüzde 15’e çıkarması, piyasalarda olumlu karşılandı. Şimdi gözler, Erdoğan’ın başlattığı “ekonomide yeni dönem” söyleminin devamının gelip gelmeyeceğinde.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasa beklentilerine uygun olarak politika faizini yüzde 10,25’ten yüzde 15’e çıkardı. Böylelikle Rahip Brunson krizi sonrasında fırlayan döviz kurlarına karşı, Eylül 2018’de yapılan 625 baz puanlık faiz artışından sonraki en büyük ikinci artış gerçekleştirilmiş oldu. Faiz artışı kararı ile Mayıs 2020’de yüzde 8,25’e kadar gerileyen politika faizi, Eylül 2019’dan beri en yüksek seviyesine çıktı. Merkez Bankası’nın ekim ayı toplantısında faiz artışı yapmaması, dolar kurunu kasım ayı başında 8,50'nin üzerine kadar yükseltmişti. Dolayısıyla Merkez Bankası'nın Kasım toplantısında vereceği faiz kararı, yeni ekonomi yönetimi için de ‘ilk sınav’ olarak tanımlanıyordu.
"Faiz lobisi" söyleminden geri adım
İki hafta önce Cumhurbaşkanı kararı ile Merkez Bankası başkanlığına atanan Naci Ağbal’ın katıldığı bu ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkan karar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "faiz lobisi” söyleminden geri adım olarak yorumlanıyor. Faiz artışı kararı piyasalarda TL’nin değerini dolar ve Euro karşısında yüzde 2’nin üzerinde artırdı. Ancak Erdoğan’ın "ekonomide yeni dönem” olarak adlandırdığı reform ve enflasyonla mücadele döneminde atılacak adımlar, yakından izlenmeye devam edilecek.
"Radikal artış değil, normalleşme"
Faiz kararını DW Türkçe'ye yorumlayan İstanbul Kültür Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sinan Alçın’a göre, Merkez Bankası piyasa beklentilerine uyumlu bir faiz artırımı yaparken, yeni döneme ilişkin de olumlu mesajlar verdi. Politika faizindeki artış ile birlikte günlük repo faizinin yüzde 16,5’e, Geç Likidite Penceresi’nin (GLP) de yüzde 19,5’e çıktığına işaret eden Prof. Alçın, “Aslında 475 baz puanlık faiz artışı radikal bir adım gibi gözükse de, piyasanın beklediği bir normalleşme adımı olduğu için olumlu karşılandı” diyor.
Beklenen sadeleşme hamlesi
Faiz artışı piyasa beklentilerine paralel gelirken, piyasaların bir başka beklentisi olan 'sadeleşme' adımı da atıldı. Faiz kararı sonrası Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, bundan böyle politika faizi olarak bilinen “bir hafta vadeli repo faiz oranı”nın parasal duruş için tek gösterge niteliğinde olacağı duyuruldu.
Açıklamada, sıkı para politikasının kararlılıkla sürdürüleceği mesajı verilirken, enflasyonla mücadele ve döviz rezervlerinin artırılması vurgusu da dikkat çekti.
“Makul bir enflasyon hedefi şart”
DW Türkçe’ye konuşan Işık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Evren Bolgün, para politikasındaki bu sadeleşme adımının Merkez Bankası’nın duruşu açısından çok önemli olduğuna vurgu yapıyor. Bundan sonraki dönemde vatandaşların dövizden uzaklaşarak TL mevduatları daha cazip görmesi için reel faizin yüzde 2 seviyelerine getirilmesi ve mevduat faizlerindeki stopaj teşviğinin 2021’de de sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Bolgün, "Bu olumlu havanın devamı için ayrıca BDDK’nın 2021 aktif rasyosunun kaldırılması ve makul bir enflasyon hedeflemesi yapılması, yüzde 5 hedefinden vazgeçilmesi büyük önem taşıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
Faiz kararı ile TL değer kazandı
Faiz artışı kararı, döviz piyasalarında Türk Lirası’nın (TL) değer kazanmasına yol açtı. Kararın açıklanması sonrasında dolar/TL 7,50'ye kadar çekilirken, euro/TL ise 8,90 liraya kadar geriledi. Böylelikle TL, dolar karşısında Eylül 2020 seviyelerine geri dönmüş oldu.
Peki bu faiz artışı, döviz kurlarını orta vadede nasıl etkileyecek?
“Dolar kuru 7,50 çevresinde kalır”
Küresel borsa, emtia ve döviz piyasalarında yatırımcılara danışmanlık hizmeti sunan STRFS (Stratejistanbul Financial Solutions) Baş Stratejisti Dr. Atahan Çelebi, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Merkez Bankası’nın yeni başkanı ile yaptığı ilk toplantıdan çıkan keskin faiz artışının Merkez Bankası’nın kredibilitesine olumlu yansıyacağını söylüyor.
Faiz artışının döviz kurları, özellikle de dolar kuru üzerindeki etkisinin ise enflasyona bağlı olduğunu kaydeden Çelebi, politika faizinin yüzde 20 seviyesine çıkarılmadan enflasyon ve kur üzerinde belirgin bir etki yaratmayacağı görüşünde. Faiz artışı ve Merkez’den yapılan açıklama ile dolar kurunun geçici de olsa 7,50’nin altını gördüğünü hatırlatan Çelebi, “Bundan sonra ise orta vadede dolar kurunun 7,50 çevresinde kendine bir taban bulacağını öngörüyoruz” diye konuşuyor.
Erdoğan kafaları karıştırmıştı
Önce 7 Kasım’da Cumhurbaşkanı kararı ile Merkez Bankası başkanının değişmesi, ardından Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden ayrılması piyasalarda ılımlı bir hava esmesine neden olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gündeme getirilen “ekonomide yeni dönem” söylemi ise, bugünkü PPK toplantısını yeni ekonomi yönetimi için bir “samimiyet sınavı”na çevirmişti.
Bugünkü faiz artışı, piyasalarda ılımlı bir hava yaratmış olsa da yeni ekonomi yönetimden beklentiler henüz karşılanmış değil. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası toplantısı öncesinde dün verdiği mesajlarda, bir kez daha “yüksek faiz” eleştirisi yapmıştı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi Şurası'nda konuşan Erdoğan, "Yatırımcılarımızı yüksek faizlere ezdirmemeliyiz" diyerek, bugünkü Merkez Bankası kararına dair endişelere neden olmuştu.
“Soru işaretleri devam ediyor”
DW Türkçe’ye konuşan Prof. Sinan Alçın’a göre, faiz artışına rağmen ekonomi yönetimine dair soru işaretleri devam ediyor. Faiz artışı sonrasındaki en büyük soru işaretini “Fiyat istikrarı ile finansal istikrar ne kadar uyumlu olacak?” şeklinde tanımlayan Alçın, “Bu iki amacı aynı anda gerçekleştirmek için Merkez Bankası’nın tek başına atacağı adımlar yeterli olmayacaktır. Bundan sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın atacağı adımları da yakından takip etmek gerekiyor” diye konuşuyor.
Aram Ekin Duran
© Deutsche Welle Türkçe