Mevcut siyasi partilerin ‘gençleşme’ şansı var mı?

Bu soruların cevabı için önce birkaç rakam sunmakta fayda var. 

Mevcut siyasi partilerin ‘gençleşme’ şansı var mı?




Mevcut siyasi partilerin ‘gençleşme’ şansı var mı?

İYİ Parti kurucusu ve ekonomi tarihçisi Dr. Tuğrul Arık Türk siyasetinde genç seçmen kitlesine yönelik ilginin “gençliğin eğilimlerini temsil” siyasetine evrilme şansını bu yaş grubunun parti yönetimlerindeki yeri üzerinden değerlendiriyor.

Türkiye’deki siyasi partilerin söylemlerinde bir hayli zamandır gençlere yönelik vurgu dikkati çekiyor. Gençler, zaten siyasette her zaman etkileyici bir rol üstlenmişlerdir. Ancak bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gelen “%50+1 oy” matematiği her bir oyu eskiye nazaran daha önemli kılmışken; her yıl yaklaşık 1.250.000 gencin seçme ve seçilme hakkını elde ediyor oluşu gözleri doğrudan genç kuşağa çevirmiştir. 

2019’daki son Mahalli İdareler Seçiminde ise İstanbul, Ankara gibi büyükşehir belediyelerinin çok uzun bir aranın ardından muhalefet partilerine geçmesi sonrasında yapılan araştırmaların hemen hepsinde, seçim sonuçlarını en çok etkileyen unsurlar arasında 18-26 yaş arası kitlenin tespit edilmiş olması Z kuşağı diye tabir olunan gençliği odak noktası kılmıştır. 

Türkiye’de 18-25 yaş arası genç seçmenin sayısının 10 milyon olduğunu hatırlar isek, siyasi partilerin bu kesime özellikle ilgi göstermekte pek de haksız olmadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. 26-33 veya 34-41 yaş arası seçmen kitlesinin her biri de yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusa karşılık gelmektedir. Peki bu genç seçmen kitleleri, acaba siyasi partiler açısından salt bir oy deposu olarak mı görülüyor yoksa bunun çok ötesinde Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olması gereken kişiler konumuna mı yerleştiriliyor?  

Peki bu yoğunlukta bir genç nüfusa sahip Türkiye’de eninde sonunda gerçekleşmesi kaçınılmaz olan siyasi gençleşme hareketinin önemi yeterince kavranabildi mi? Partiler yaşanacak bu değişimin ne kadar farkında? Hangi partiler bu değişimi şimdiden başlatarak geleceği yönetmeye talip oluyorlar? Diğer yandan hangi partiler bu değişime gözlerini, kulaklarını kapatıp geleceğin Türkiye’sinde yok olmaya adaylar? 

Bu soruların cevabı için önce birkaç rakam sunmakta fayda var. 

Aşağıda değerlendirmelerde bulunacağımız AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti’nin; parti yönetimlerinde ikişer kurul vardır. Bunlardan biri büyük kongreler ile seçilen 50 veya 60 kişilik Genel Merkez yöneticilerinden oluşmaktayken, diğeri bu yöneticiler arasından Genel Başkanlar tarafından seçilen 15-20 kişilik Genel Başkan Yardımcılarından oluşmaktadır. Bu kurulların isimleri her partide farklılık arzetmektedir. Okuyucuları bu isimlere boğmak ise sıkıcı olacaktır. Dolayısıyla kolay anlaşılsın diye yazının bundan sonrasında ilkine “geniş kurul”, ikincisine ise kısaca “tepe yönetim” denilecektir. 

Bu kurulların yaş ortalamaları tespit edilip sonra da partiler arası bir karşılaştırma yapılarak yukarıdaki sorulara cevap aranacaktır. 

AK Partinin geniş kurulunun yaş ortalaması 2020 Ekim ayı itibarıyla 51’dir. Tepe yönetiminin yaş ortalaması ise 53. CHP’nin geniş kurulunun yaş ortalaması 48 iken, tepe yönetiminin yaş ortalaması ise 49,5’tur. MHP’nin tepe yönetiminin yaş ortalaması 58’dir. 

İYİ Parti’nin tepe yönetiminin yaş ortalaması da 20 Eylül 2020’deki kurultaylarına kadar 58 idi. Geniş kurulunun yaş ortalaması ise 51,5’tu. 20 Eylül 2020’de 2. Olağan Kurultayını yapan İYİ Parti’nin geniş kurulu iki yaş daha yaşlanarak 53.5 yaşına gelmiştir. 

Bu hususta bir rakam daha paylaşmak istiyorum. O da Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin yaş ortalaması olacaktır. Çünkü yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, ülkeyi bu kabine yönetmektedir ki bu kabine de yukarıda kullandığımız tabirle ülkenin “tepe yönetimi”ni oluşturmaktadır. 

Türkiye’nin bakanlarının yani ülkenin tepe yönetiminin yaş ortalaması ise şu an itibarıyla 51’dir. 

Bu rakamları bir tablo halinde şu şekilde sunabiliriz: 

tablo-iyi-parti-ghorusler.jpg

Şimdi de bir başka rakama bakmakta fayda görüyorum. Ülkelerin nüfusu üzerine yapılan demografik çalışmalarda genelde baz olarak alınan rakamlardan biri ‘ortanca yaş’tır. Ortanca yaş, bir ülkedeki nüfusu en gencinden en yaşlısına kadar sıraladığınızda tam ortaya denk gelen yaşı gösterir. TÜİK’in 2019’da açıkladığı istatistiklere göre 83.154.997 kişilik nüfusa sahip Türkiye’nin ortanca yaşı 32,4’tür. 

Bir ülkenin yönetiminin halkıyla benzer özellikleri taşıması doğal olarak beklenir iken, konu yaş ortalamasına geldiğinde bu husus biraz gözlerden kaçabilmektedir. Zira siyasi yönetimde söz sahibi olunması için biraz tecrübe elde etme, biraz da ülkedeki siyasi geleneğe göre hareket etme gibi talepler ileriye sürülebilmektedir. Aslında 32,4 yaş, hayatta bir çok tecrübenin elde edilip belli bir disiplin içerisinde çalışmaya rahatça yetebilecek bir yaştır. 

Bununla birlikte yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere bu 32,4 rakamına en yakın parti CHP’dir ve o da önümüzdeki günlerde 49,5’tan 50 olmanın arifesindedir. Yine de incelediğimiz diğer partiler arasında en genç yönetime sahip olan partidir. 

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi de 51 yaş ortalaması ile diğer rakiplerinin bir hayli önünde gözüküyor. 

MHP ve MHP’nin içinden koparak kuruluş serüvenine başlayan İYİ Parti’nin tepe yönetimlerinin ise, 58 gibi yüksek bir yaş ortalamasını garipsememesi de çok dikkat çekicidir.  Hatta henüz Türk siyasetindeki ideolojik konumlandırmasını tamamlayamamış olan İYİ Parti’nin, iktidar olmayı arzularken 51,5 olan geniş kurul yaş ortalamasını son kurultayında 53,5’a çıkarmış olması, kendi adına çok büyük bir fırsatı kaçırdığı anlamına geliyor. 

Türkiye’de seçmenlerin % 33’ü 18-32 yaş aralığındadır. Yapılan araştırmalar, Türk siyasetine yön veren partilerin gençlere yönelik söylemleri ile eylemleri arasında tutarsızlık probleminin olmasının; gençlerin gerek siyasi sisteme gerekse de siyasetçilere dönük güven duygularını zedelediğini ortaya çıkarmıştır.  

Çünkü kendileri hakkındaki söylemler, rahat iletişim kurabilecekleri, aynı dili konuşabilecekleri, beraber düşünüp beraber öğrenebilecekleri muhataplarından gelmediği sürece gençler tarafından inandırıcılıktan uzak nasihatlar olarak algılanmaktadır. 

Eğitim yetersizliği ve fırsat eşitsizliğinin somut sonuçlarını genç işsizlik, geleceğe yönelik umutsuzluk ve hatta kaygı olarak yaşayan gençlerin nezdinde siyaset kurumu tüm statü, rol ve diğer dinamikleri ile birlikte anlamsızlaşmaktadır.  

Bu durum bir yandan siyasi yelpazede gittikçe büyüyen bir boşluk oluştururken diğer yandan da gençlere yönelik tutarlı hareket edecek siyasi partiler için büyük bir fırsat ve hareket alanı oluşturmaktadır. 

Ancak gençleşmeyi başarabilecek siyasi organizasyonlar, müthiş bir vizyon değişikliği ile şu an pek bir muhatabı olmayan milyonlarca gencin umutlarını, hayallerini, fikirlerini ve dinamizmini arkasına alarak Türk milletini birlik beraberlik içerisinde geleceğe taşıyabilir gibi durmaktadır.

KARAR