MHP'nin listesi, kaygan hukuki zemini ve en kritik mahkeme

Kaygan hukuki zemini ve en kritik mahkeme

MHP'nin listesi, kaygan hukuki zemini ve en kritik mahkeme




MHP'nin listesi, kaygan hukuki zemini ve en kritik mahkeme

Gökçer Tahincioğlu yazdı

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş gibi bir isim Ankara'nın göbeğinde öldürülecek, azmettiriciyi eski MHP Milletvekili koruyacak, bilirkişi raporundan Ülkü Ocakları'nın Ateş'in açık adresleri ve konumunu düzenli olarak emniyetten öğrendiği bilgisi çıkacak, milletvekilleri bunları yazan gazetecileri aralıksız tehdit edecek ve bunlar haber olmayacak mı, yapılmasın mı?

Bu ülkede elinde dosya, isim listesi açıklayan her siyasi liderin üç kere, beş kere düşünüp öyle hareket etmesi gerekir.

Malum, kendine vazife edinenler, galeyana gelenler, tahrik olanlar… Hemen eyleme geçebilen ve bu nedenle sıfır sorumlu tutulan insanların ülkesidir burası.

Nasılsa hep aynı insanlar galeyana gelir, hep aynı insanlar vazife edinir, hep aynı insanlar tahrik olur ama olsun… Şimdilik o kısmı kurcalamayalım…

* * *

Tansu Çiller, başbakanlığı döneminde, elinde PKK'ya yardım eden iş insanlarının listesinin bulunduğunu söyledikten kısa bir süre sonra, "vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşan" çete üyeleri harekete geçip, listedeki isimleri öldürmeye başladı.

Listede ismi bulunan iş insanlarına ulaşılıp, para vermeleri halinde isimlerinin listeden çıkacağı söylendi.

Vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşanlar, öldürdükleri kişilerin üzerlerinden, araçlarından, işyerlerinden çıkan paraları bölüşürken birbirine girdi.

* * *

Liste işi uzar gider.

Son olarak barış akademisyenleri olarak anılan, sadece bir bildiriye imza attıkları için başlarına gelmedik kalmayan akademisyenlerin isimleri liste halinde yayımlandı. Ne hikmetse, Türkiye'nin dört bir yanından duyarlı kasap, manav, güvenlik, bakkal hocalara tehdit mailleri atmaya başladı. Nasıl bir duyarlılıksa isimlere bakıp, iletişim bilgilerini bulabiliyorlardı.

* * *

Hedef haline getirmenin sonuçlarını saymaya da gerek yok.

Hrant Dink'in nasıl itinayla hedef yapıldığını biliyoruz.

Nedense aniden MGK gündeminden düşen "misyonerlik" başlığının üzerinin çiğnenmesinden hemen sonra Rahip Santoro'nun nasıl öldürüldüğüne, Malatya Zirve Yayınevi çalışanlarının nasıl katledildiğine tanıklık ettik.

Cumhuriyet tarihi, hedef gösterilen ve nasılsa aniden ortaya çıkan aşırı hassas ve duyarlı katillerin cinayetleriyle dolu…

* * *

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin genel merkezinden basın toplantısı düzenledi.

Bütün bu eylemlerin failleri arasındaki benzerliklere bakarsanız, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamasının neden bu kadar tehlikeli olduğunu da anlarsınız.

Şöyle diyor Bahçeli, dünkü açıklamasında:

"Bazı çevreler 2024 yılının içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı çok büyük haksızlıklar iftiralar yalanlar hakir görmeler suçlamalarda bulunmuşlardır. Bunların toplamı 154 kişidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak basın mensupları olan değerli kardeşlerime bu gerçeği hatırlatmak istiyorum. Sizlerle çok zaman beraber oluyoruz ama televizyonda ayrıldığımız şahsiyetler var. Onları kabul etmekte zorlanıyoruz ama yakın takip altındayız. Şu görmüş olduğunuz liste kimin hangi gün hangi saatte hangi programda nasıl konuştuklarının kimlerle konuştuklarının, MHP'ye hangi hakaretleri yaptıklarının toplamıdır. Bu dosya elimizdedir. Günü geldiğinde bu dosya eyleme de geçecektir. Eylem hukuki nitelikte olacaktır. Bizi hedef gösteriyorlar saçmalığından da korkaklığından da kendilerini kurtarsınlar. Onlarla muhatap olmayı dahi kabul etmeyiz ama hukuk zemininde mutlaka hesaplaşacağız. Bizlere her türlü hakareti yapıyorlar iftira ediyorlar olayları olduğundan fazla abartıyor ve saptırıyorlar. Konuşmaması gerekenleri konuşmaya mecbur ediyorlar. Bütün bunları dikkate alarak sizler cevap verdiğinizde bakınız bizi hedef gösteriyor diyorlar. Bizim hedefimiz adalettir kendileri muhatabımız dahi değildir."

* * *

Listeye girememiş olmak elbette üzüyor insanı. Üzüyor zira listedeki gazetecilerin her biri, aynı listede bulunmaktan onur duyacağınız insanlar ve sadece gazetecilik yaptıkları için bu listeye girmiş durumdalar.

Ancak MHP'nin de açık seçik ne istediğini belirtmesi lazım bu listeyi açıklarken…

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş gibi bir isim Ankara'nın göbeğinde öldürülecek, azmettiriciyi eski MHP Milletvekili koruyacak, bilirkişi raporundan Ülkü Ocakları'nın Ateş'in açık adresleri ve konumunu düzenli olarak emniyetten öğrendiği bilgisi çıkacak, milletvekilleri bunları yazan gazetecileri aralıksız tehdit edecek ve bunlar haber olmayacak mı, yapılmasın mı?

Zaten dokunulmaz olan MHP, bu işlere karıştığı savcılığın hazırlattığı raporla ortaya çıkan isimler için başka türlü bir ayrıcalık daha mı istiyor? Neden bu işin aydınlatılması için çaba göstermek yerine, ilk günden itibaren aydınlatmaya çalışanlarla meselesi var?

* * *

Olağan şartlarda zaten bir siyasi lider, bir açıklama yapıp, bir ismi eleştirdiğinde aklımıza "hukuk zemini" gelir.

Ancak MHP lideri, haklı olarak, "Günü geldiğinde bu dosya eyleme de geçecektir" dedikten sonra, "Eylem hukuki nitelikte olacaktır" diye ekleme gereği duyuyor. Zira bunu eklemezse akla neyin geleceğini gayet iyi biliyor…

* * *

Bir de Bahçeli'nin sözünü ettiği hukuk zeminine bakmak lazım.

Gariptir, siyaseti de yakından ilgilendiren iki davaya; Sinan Ateş cinayeti davasına da Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davasına da aynı mahkeme bakıyor, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi…

Ayhan Bora Kaplan'ın duruşmada defalarca "bir tanem" diye hitap ettiği mahkeme başkanı ve heyet, Sinan Ateş cinayeti davasının ilk duruşmalarını hızla bitirdi. Kovuşturmayı derinleştirme gereği bile duymadan savcıdan esas hakkındaki görüşünü aldı. 30 Eylül'de yapılacak duruşmalardan sonra rekor bir hızla davanın karara bağlanması bekleniyor.

Kaplan dosyası ile Sinan Ateş dosya arasında nasıl bir paralellik var, hangisinin sanıkları, diğer dava için nasıl yorumlar yapıyor, yakında açığa çıkar!

Ancak iki davada da mahkeme katiyen çizilen bir çerçevenin dışına çıkmamasıyla dikkati çekiyor.

Ateş cinayetine ilişkin duruşma tutanağı açıkça bu tavrı gösteriyor.

Eski Ülkü Ocakları yöneticisi olan ve cinayetin azmetticisi olmakla suçlanan Tolgahan Demirbaş'a, eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz'la cinayet saati ve öncesi ne konuştuklarının sorulması isteniyor, heyet izin vermiyor.

Tetikçilerin kaçırıldığı saatlerde eşlik eden araçlarla ilgili soru sorulmak isteniyor, izin verilmiyor. Bağlantıların, görüşme trafiklerinin sorulmasına katiyen izin vermiyor heyet. Gerekçe aynı: "Biz iddianameyle bağlıyız…"

Peki iddianamede neler var ve neler yok…

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in beyanları yok, bağlantıları gösteren bilirkişi raporu yok, eski MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ve sanıklarla temasta bulunan MHP'liler yok…

Ateş'in silahlı bir çete ve birkaç eski ülkücü tarafından öldürüldüğü çerçevesi çiziliyor ve dosya bu şekilde kapatılmak isteniyor.

Ayhan Bora Kaplan soruşturması da farklı değil. Ancak o iddianamede en azından Kaplan hakkında son yıllarda açılan bütün dosyaların nasıl sümenaltı edildiğini görmek mümkün.

* * *

Bahçeli'nin işaret ettiği "hukuk zemini" bu. Kayganlığından kimsenin kuşkusu yok. Kimsenin de adaletli davranılacağı konusunda inancı yok. Aksi olsa bu soruşturmaların haber değeri bu kadar yüksek olmazdı. Hakikati gazeteciler değil savcılar açıklamış olurdu.

Ortada, yapılan itiraflara rağmen silahlı saldırıların, gazetecilerin dövülmesi eylemlerinin hesabını soramayan, sormak istemeyen, failleri merak bile etmeyen bir yargı var.

Böyle bir ortamda liste açıklayıp, hukuk zemininde hesap sorulacağını söylemek de çok anlamlı değil.

Kamuoyuna ve siyasete düşen, o listede ismi yer alan herkesi koruma çemberine almak. Yakın tarihe baktığımızda bunun neden zorunluluk olduğu da net biçimde görülüyor.

Gökçer Tahincioğlu | Yüzleşme