Millet İttifakı İzmir mitinginde buluştu; liderler eşleriyle sahneye çıktı, vatandaşları selamladı

"Her şey çok güzel olacak"

Millet İttifakı İzmir mitinginde buluştu; liderler eşleriyle sahneye çıktı, vatandaşları selamladı


Millet İttifakı İzmir mitinginde buluştu; liderler eşleriyle sahneye çıktı, vatandaşları selamladı: "Her şey çok güzel olacak"

Mitingde sırayla Tunç Soyer, Temel Karamollaoğlu, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal, Ahmet Davutoğlu, Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu konuştu

T24 Haber Merkezi

Millet İttifakı liderleri İzmir Gündoğdu Meydanı'ndaki mitingde buluştu. Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu mitingde birer konuşma yaptı.

Meydan, miting öncesi hınca hınç doldu. 

Tunç Soyer: Bu seçimde 3 büyük eşiği aynı anda aşacağız

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, şöyle konuştu:

“Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde yerelde elde ettiğimiz bu başarıyı ülkemizin her köşesine yayma zamanı. Sayın Genel Başkanım, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olarak sizin önderliğinizde bunu mutlaka başaracağız. 14 Mayıs’ta hep birlikte ülkemizi, adalet olmadan kalkınma olmaz diyen tertemiz siyasete teslim edeceğiz. Bütün ülkenin her karış toprağına, havasına, suyuna, ruhuna şu üç kelimeyi nakşedeceğiz: hak, hukuk, adalet” 

Bugün, gelincik tarlasına dönen bu meydanda serpilen tohumlar, bütün Anadolu’yu Trakya’yı ülkemizin, her karış toprağını saracak. Cumhuriyet tarihinin en büyük dostluk ve kardeşlik projesinin mimarı Sayın Genel Başkanım, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu İzmir sizi Cumhurbaşkanı yapmaya kararlı ve siz, geleceğin Türkiye’sine çok yakışıyorsunuz. Bu seçimle beraber yüzyıllık Cumhuriyetimiz demokrasi ile taçlanacak.  Bu seçimde 3 büyük eşiği aynı anda aşacağız. Birincisi, refah; ikincisi, adalet; üçüncüsü, özgürlüklerimiz… Millet İttifakı’nın belediye başkanları dört yıldır yönettiğimiz şehirlerde bu eşikleri aşmak için çok çalıştık. Dört yıldır, bürokratik engellere ve ekonomik krize rağmen devasa yatırımlar yapıyoruz. Metrolar, tüneller, viyadükler inşa ediyoruz. Pandemi, deprem, ekonomik kriz demiyoruz. Dağdaki çobanın ekmeğini de düşünüyoruz, üniversite öğrencimizin açlığını da… İşsize iş bulmak da bizim derdimiz, işçinin hakkını sonuna kadar alması da…""

Kürsüye Tunç Soyer'in ardından çıkan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu şöyle konuştu: Adalet olmadan devlet olmaz

 "Önemli bir dönemden geçiyoruz. Seçimlere gidiyoruz. Ancak bu seçimler bugüne kadar yapılmış olan seçimlerden çok ama çok farklı bir seçim olacak. 20 yıldır iktidarda kalan, son 2 dönemdir Türkiye’yi tek başına yöneten arkadaşlar artık patinaj yapmaya başladılar, patinajın ötesinde geri gidiyorlar. Problemleri çözemiyorlar. Son zamanlarda taktik değiştirdiler, bir sürü yeni buluşu güya ‘ne kadar becerikliyiz’ diye anlatmaya çalışıyorlar.

Boşuna çaba sarf ediyorlar, milletimizin derdi belli. Adalet bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz husus. Adalet olmadan devlet olmaz. Ama yeter mi, o da yetmez. İnsanlar geçinebilecekleri gelire mutlaka kavuşmak mecburiyetindedir. Bu sadece yandaşlara bazı pozisyonları hibe ederek sağlanmaz. 85 milyonluk ülkemizde, 85 milyonun da hangi kanaatte, hangi düşüncede olursa olsun rahat geçinecek bir gelire ihtiyacı var. Bunu sağlamazsanız huzur olmaz"

 

Mansur Yavaş: Birleşe birleşe kazanacağız

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş açıklamalarda bulundu: 

Yavaş'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

Sevgili İzmirliler biz artık alıştık, normal seçimi unuttuk. Siyasi partilerin birbiriyle fikirde yarıştığı dönem bitti artık. Seçime gidiyoruz, sürekli üstümüze bir şeyler sallamaya başlıyorlar. Yaptıklarını, yapacaklarını anlatmaktan öte artık deniz bittiği için her şeyi tükettikleri için 21 yıl sonunda artık söyleyecekleri söz kalmadığı için sürekli olarak bir şeylerle suçluyorlar. Biz bu nefret dilini yok edeceğiz. Kötü sözlülüğü, kötülüğü yok edeceğiz. Türkiye'yi normal siyasetle buluşturacağız. 'Yuh' çekip de nefesinizi dahi harcamayın. Diyorlar ki, 'Biz kaybedersek darbe olur'. Be kardeşim, biz sizi kaybettirmek için buraya geldik. Bundan daha doğal ne var Allah aşkına... Evet, başaramadınız, bitirdiniz, kaybedin diye seçime girdik. Bunun için Meclis'te karar aldınız. 'Seçime girebilirsiniz ama kazanamazsınız' diyor kazanmak yasak. Hayır, demokrasi yerini bulacak. Bu milletin iradesi sandığa yansıyacak ve çıktığı şekilde kabulleneceksiniz.


Tehditvari konuşmaları bu millet dinlemiyor. Peki niye beni tehdit ediyorlar? Onu da söyleyeyim. Örneğini Ankara'da gördük. 25 yıllık rant iktidarını bırakmamak için çocuklarının televizyonları futbol takımıyla oynasın diye. Etrafındaki bir sürü insana rant vermek için bu ranttan kopmak istemediler bunun için de sürekli iftiralar attılar. 'Bunlar yönetemez, küçük bir ilçenin başkanı' dediler. Belediyenin 5 milyar borcunu ödedik, bir sürü ödül aldık. Tıkır tıkır işlerimiz devam ediyor ama en önemlisi 'Uluslararası Şeffaflık' ödülünü de aldık. Artık ihaleler canlı yayınlanıyor, belediyede yolsuzluk dönemi bitti. Büyük kırımlar oluyor, yarıştırılıyor müteahhitler oralardan elde ettiğimiz, halktan aldığımız para tümüyle kendilerine dönüyor. 'Yardımları kesecek' dediler, yüz misli daha insani bir şekilde yardımlarımız devam ediyor. 'İşten adamları çıkaracak' dediler, işten adamları çıkartmadık. 'Bunlar seçilirse ilk ay maaşları ödeyemez' dediler. Baktılar ki anketler kötü, şimdi yapılanları da onlara bağlayın. Şimdi yapılan konuşmalar anketlerin üzerine yapılan konuşmalar... Anketleri gördükçe bu şekilde saçmalamaya devam ediyorlar. Ankara'da dediler ki, 'PKK'lılar sayaç okuyacak' Cumhuriyetin Başkent’inde PKK'lıların ne işi var. Söyleyecek sözünüz mü kalmadı? Seçildik, 'TC' tabelasını çözüm zamanında söktükleri yere taktık. Baktılar bu tutmadı, İstanbul seçiminde de aynılarını söylemeye başladılar. 'Devletin bekası gider, İstanbul düşerse, Kudüs düşer, Mekke düşer' seçimi iptal ettiler. İstanbul'u Sayın İmamoğlu 805 bin oyla kazandı, gerekli dersi verdi. Çok daha iyi oldu.

Bırakmak istemiyorlar çakarlı arabalarını, villalarını, 3-5 maaşı, likayatsızlığı, torpili bırakmak istemiyorlar. Bu düzen onların işine geliyor. 'Yarın seçimi kazandığı an şampanya içerek kutlayanları mı seçeceksiniz, yoksa alnı secdeye değenleri mi?' diyor. Biz seçimi kazandığımız akşam, otobüsün üzerinde şunu söyledik, 'Ankara halkı bizi seçti. Asla zafer kazanmış saymıyoruz, bize oy vermeyenler düşmanımız değil' deyip başladık. Sabah gittik, Hacı Bayram Camii'nde şükür namazımızı kıldık. 'Bismillah' dedik başladık. Siz bizi ne sanıyorsunuz?

 

İmamoğlu: 15 Mayıs sabahı içinize çekiyorsunuz mis gibi demokrasi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Milletin adımlarına güveniyoruz. Millet iradesi önüne koyuldu ve o yol takip edildi. Samsun’dan Amasya’ya, Amasya’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Sivas’a ve sonunda Ankara’da 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyeceğiz. Atatürk bize hem Cumhuriyet'i hem Milleti Meclisi'ni hem de demokrasiyi emanet etti. Millet İttifakı, işte tam da Cumhuriyet'in yolunu takip ediyor. Millet İttifakı takip edilen milli iradeyi esas alıyor, bu yol hepimize ikinci yüzyılın başında muhteşem bir dönem ifade ediyor.

Millet İttifakı bu milletin ortak aklı, ortak ruhu, birliğidir. Ve buradan şunu söylemek istiyorum, tabii ki bir birleştirici güç lazım. Altı liderin ortaya koyduğu bu birlik muhteşem. İşte burada beni görüyorsunuz, aslında bu ittifakın en önemli kazanımlarından birini, İstanbul’u birlikte kazandık. Milletin iradesinin bir arada oluşuyla kazandık. O birleştirici gücü ortaya koyan ve sürecin sonunda demokrasi kazanımlarının teminatı olan ve Allah’ın izniyle 15 Mayıs sabahı 13. Cumhurbaşkanı olacak Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyoruz.

Bakın bu kadrolar Millet İttifakı’nın kadroları, milletin ihtiyaçlarını esas alan kadrolar, liyakatli kadrolar. Burada İzmir Belediye Başkanımız size hizmetleriyle beraber hitap etti. Ankara Büyükşehir Başkanı Yavaş’la birlikte Türkiye’nin her konusuna, sorununa, bütün hususlarına bir nefer gibi çalışacağız. Mansur Bey anlattı, liderlerimiz devlet deneyimi olan kadrolar. 13. Cumhurbaşkanımız Kılıçdaroğlu liderliğinde ortak aklı esas alan, milletin isteklerini dinleyen, gözlerini içine bakan, asla insanları ayırt etmeyen, partizanlığı bütün devlet kademelerinden söküp atan ve Millet İttifakı’nın iktidarı milletin iktidarıdır. Esas olan biz bu süreci Türkiye’nin ikinci yüzyılının başlangıcını milletin evlatlarıyla öğreteceğiz.

Türkiye’nin sorunları çözülsün istiyoruz, ekonomi rahatlasın istiyoruz. Mutfaktaki yangın sönsün istiyoruz, paramız pul olmasın istiyoruz, gençleri yeniden işe, üretime ve geleceğin teknolojileriyle buluşsun itiyoruz. Ortak akıl iş başına geliyor. Hazır ol İzmir, hazır ol Türkiye. Biz ortak akla, demokratik katılıma, her konunun muhatabıyla konuyu çözüme kavuşturmaya hazır bir ekibiz. Bu konuda en büyük referansı şehirlerimizde yaşattık. İstanbul’da Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Eskişehir’de, Tekirdağ’da, bu ahlaklı ve erdemli tavrı bütün başkanlarımızla ortaya koyduk. Biz Millet İttifakı’nın ruhuyla görev yapıyoruz. İzmirliler bu güzel kenti, kurtuluşun son notasını koyun.

Bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Sahadaki demagojik cümlelere aldanmayın. Unutmayın ki Millet İttifakı’nın güçlü kadroları, toplumsal gücü sadece bu ittifak için değil 86 milyon için seçimi kazanacak. Efendim şu olacakmış, darbeymiş diyenler var, hadi oradan, hadi oradan, hadi oradan. Bu usulsüzlüklere nasıl başvurduklarını İstanbul’dan hatırlıyorsunuz.
Bir sandığa 4 oy atılmış ve birisi geçersizmiş. Utanmadan 'Çaldılar' dediler millete. Ama ne oldu? 13 bin oyu yeterli görmeyen akla 806 bin oyluk Osmanlı tokadı attık.

Sizin güzel bir sözünüz var, 'Az nereye çoğun yanına.' Birileri yolunu kaybetmiş olabilir, birileri ben hafif sağa ya da hafif sola gideceğim diyor olabilir. Sevgili gençler bu seçim sizin seçiminiz. Bu önümüzdeki 25 yılın, 50 yılın, cumhuriyetin ikinci yüzyılını seçimi. Ben gençler elini ayağa kaldırsın diyeceğim bütün İzmir kaldıracak biliyoruz. Gençlimiz var, yolumuz uzun. Asla bölünmeyeceğiz. Asla oylarımızı bölmeyeceğiz. Oyumuz 13. cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na. Oyumuzu böldürmeyeceğiz. Oylarımız Millet İttifakı’na. Yerli ve milli olmanın demokrasiye sahip çıkmak, bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak olduğunu, 86 milyon insanımıza eşit gözle bakabilmenin, hak hukuk ve adaletin takipçisi olduğunu aklımızdan hiç çıkarmayacağız. Kendisin yerli ve milli gören bir avuç insan kendisine oy vermeyenleri hain diye tanımlıyor, bu akla gülüp geçin. Onların devri bitti. Artık dinleyenleri bile yok, bu akılda 14 Mayıs'a hep birlikte hazırlanmaya, kalan gençlerimizi eşimizle, dostumuzla konuşmaya, paylaşamaya, 14 Mayıs günü sandıklara sahip çıkmaya, Türkiye gönüllülerine üye olmaya hazır mıyız? Bir oy patlaması bekliyoruz. Mansur Başkanım söyledi. Bu seçim bir siyasi parti seçimi değil; bu seçim bir kesimin iktidar olma seçimi değil, 86 milyon insanın kazanacağı bir seçim. Önümüzdeki ikinci yüzyılın pırıl pırıl bir geleceğe sahip olması seçimi. Size söz, 15 Mayıs sabahı pırıl pırıl bir güne uyanmaya, oksijeni bol mis gibi demokrasi, mis gibi eşitlik, mis gibi liyakat, mis gibi kadınlara özgürlük, mis gibi hak hukuk adalet için oyları patlatmaya var mıyız? Şimdi buradan, içeride liderlerimiz var."

Ekrem İmamoğlu, konuşmasının sonunda yanına çağırdığı eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte kalp işareti yaptı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Bu seçimi işçiler, memurlar, gençler, çiftçimiz kazanacak

Babacan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

Bu iktidar, ‘İş var ama gençler iş beğenmiyor’ diyor. Beğenmediğiniz ne varsa haklısınız. Bugünkü hayatınız çocukken hayal ettiğiniz hayata benzemiyorsa, bu ülkede yarınlarınızı göremiyorsanız elbette beğenmeyeceksiniz. Biz de beğenmiyoruz. Genç arkadaşlarıma sesleniyorum; bu ülkenin sizlere bir gençlik borcu var. Sizlere bir gençlik borcumuz var, farkındayız.

Bizim hedefimiz, her alanda Türkiye’yi Avrupa standartlarını yakalamış bir Türkiye. Çünkü Türkiye, her alanda en iyisini hak ediyor. Demokraside, temel hak ve özgürlüklerde, hukukun üstünlüğünde, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, sanatta, hayatın her alanında ülkemiz en yüksek standartları hak ediyor.

Türkiye, dünyadan koptu, içine kapandı. 13 Mayıs’ta Avrupalı gençler Eurovision şarkı yarışmasını konuşacak. Türkiye katılmıyor bile. 2003 yılında Sertab Erener, ‘Everyway that I can’ diyerek bize büyük bir gurur yaşatmıştı. Birinci olmuştu. Yine aynı gururu yaşayacağız. Madonna’yı, Metallica’yı, Rammstein’ı, Roger Waters’ı, Rihanna’yı, U2’yu ve çok sayıda müzisyeni kendi ülkemizde ağırladık. Hepsi geldi Türkiye’ye. Türkiye, düzgün yönetildiğinde bütün Avrupa ve dünyanın gözbebeği oluyor. Yine dinleyeceğiz.

TOGG hayali olan gençler, hayalinizdekilerin en iyisine layıksınız. İktidar ‘İşte ürettik’ diyor ama vatandaşlarımız uzaktan seyrediyor. Biz, gençler alıp binsin diye imkan yaratacağız. Telefon almak, bilgisayar almak, araba almak, ev almak hayal olmaktan çıkacak. İnanın, bütün bunlar çok çabuk gerçekleşecek.

14 Mayıs’taki seçim, aslında bir referandum. İki tercih var önümüzde. Otoriterlik mi, demokrasi mi? Keyfilik mi, hukuk mu? Baskı mı, özgürlük mü? Tek akıl mı, ortak akıl mı? Korku mu, umut mu? Öfke mi, sevgi mi? Kriz mi, hukuk mu? Yoksulluk mu, zenginlik mi? Kara kış mı, bahar mı?

Tüm Türkiye İzmir’i duysun, cevap net, tercih net. Biz demokrasi diyoruz, zenginlik diyoruz, huzur diyoruz, özgürlük diyoruz. Millet olarak bunu istiyoruz ve bunu almak da en doğal hakkımız. Bahar diyoruz, bahar.

İzmir, şimdi sizden bir söz almak istiyorum. 14 Mayıs’ta oy pusulasını önünüze aldığınızda, o oy verme kabinine girip de vicdanınızla baş başa kaldığınızda Sayın Kılıçdaroğlu’nun 13. Cumhurbaşkanı olmasına ‘evet’ diyecek miyiz? İkinci pusulada ister DEVA ister Saadet ister Gelecek isterse CHP için, CHP’nin oy pusulasının altına ‘evet’ diyecek miyiz? Söz mü? Ben sözümü aldım. İnanın hep beraber derin bir nefes alacağız. Nefes almamız kolaylaşacak millet olarak. Bu seçimi emekliler, işçiler, memurlar, gençler, esnafımız, çiftçimiz kazanacak. Bu seçimi, otoriter ittifakın görmezden geldiği milyonlar kazanacak. Bu seçimi tüm Türkiye kazanacak. Hazır mıyız? Haydi berekete. Haydi özgürlüğe. Haydi zenginliğe.”

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal: Milyonların hakkını yediniz

Uysal'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

Şair diyor ya ‘Kim çizmiş bu hududu gönlüme? Dar geliyor, dar geliyor’ dediği gibi. Evet, milletimizin ruhundan fışkırmış bir iradeyle bu coşkuyu buraya taşıyanlara bu meydan dar geliyor. Kocatepe’den Dumlupınar’a ve en nihayetinde 9 Eylül’de Türk milletinin 300 yıllık gerileyişi toprağa gömüldü, denize döküldü. O açıdan İzmir bizim için çok kıymetli. İşte bu şehir, bir var olma-yok olma çizgisinden çıkarak Türk milletinin bu coğrafyada varlığını sorgulayanlara karşı vatan toprağının bağrında sıra dağlar gibi bir iradenin yükseldiği kutlu bir şehir. Bu kutlu şehir, tarihi sorumluluğunu bir kez daha yerine getiriyor. Türk tarihi önünde bir kez daha irade koyuyor. Sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Demokrasi bayrağını, demokrasi meşalesini bütün baskılara rağmen, bütün dayatmalara rağmen yere düşürmediniz. O açıdan teşekkür borcumuz var. Sadece teşekkür etmek yeter mi? Hayır. İşte bu meydan, bu ülkenin, o aziz milletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin yarınlarının müjdecisidir. İnanın buna. Türk insanı ile Türk insanı arasına duvarlar örmeye çalışanlara işte bu meydan cevaptır. Birileri, bu aziz millete deli gömleği giydirme teşebbüsü içerisinde 20 yıldır. Bilsinler ki bunlar nafile çabalar. Türk milleti, yetki istediler yetki verdi. Güç istediler, güç verdi. Mutlak güç istediler, mutlak güç verdi. Beylere o da yetmedi. Dediler ki ‘Dilimizden dökülen kanun olsun’, şaibeli bir referandumla onu da geçirdiler. ‘Sınırsız yetki olsun, sıfır denetim mekanizmasıyla biz uçacağız, kaçacağız’ dediler. Dediler ama bu keyfi rejimin fiilen ve resmen işlemeye başladığı günden bugüne, bu milletin sofrada ekmeği küçüldü. Gençleri, daha fazla iş bulamaz hale geldi. Türkiye’yi demokrasi liginden düşürerek, küme düşürerek, içe kapatarak kendi siyasi hedeflerine gideceklerini düşündüler. Bugün, milletin iradesini boğmaya çalışıyorlar.

Aziz İzmir; bir İçişleri Bakanı var. Biliyorsunuz, değil mi? Neyse, şimdi çıkmış diyor ki ’14 Mayıs 2023 seçimleri bir darbe girişimi’. Anadolu’da güzel bir söz var. Dün Isparta’da da paylaştım. Ne deriz? ‘Takke düştü, kelle göründü.’ İşte bu beylerin de zihinlerinin nasıl çalıştığını bunlar ortaya döküyor. Onlar ruhen de lafta da hiçbir zaman inanmadılar zaten. 21 yıllık icraatları ortada. Demokrasiyle ilgili ufuklarını gördük. Hukukla ilgili ufuklarını gördük. Adları ‘ak’ olabilir ama alınlarının ak olmadığını da gördük. Görmedik mi? Şimdi, Türk milletinin kendilerine mazeret bırakmayacak şekilde dört tane 5 yıllık kalkınma planı uygulayacak bir zaman vermiş olmasına rağmen hâlâ çıkmışlar vaatte bulunuyorlar. Utanın.

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan, 2-3 hafta evvel seçim beyannamesini açıkladı. Aslında seçim beyannamesi değil, 21 yılın itirafnamesi. Beceriksizliklerinin itirafnamesi. Başarısızlıklarının itirafnamesi. Şimdi akıllarına gelmiş. Millet İttifakı olarak milletin önünde paylaştığımız belgelerden birtakım çalıntılar yaparak… Çalma işini biliyorlar. O işi iyi biliyorlar, Allah var. Haklarını teslim edelim. Mülakatı kaldıracaklarmış. 21 yıldır ÖSYM’de soruları çaldırdınız. Mülakatlarla binler, on binler, yüz binlerin, milyonların hakkını yediniz. Sanki bu 21 yılda bu kayırmacılığı, bu ahbap, çavuş düzenini bunlar icra etmedi, vaatte bulunuyorlar. Türkiye’de adalet, sadece adalet saraylarında değil, mahkemelerde değil… Eğer bugün evladımız, bir gencimiz şunu diyebiliyor olsa bu ülkede adalet işliyor derdik zaten. Bir gencimiz şunu dese ‘Ben, alın teri döktüm, göz nuru akıttım, sınavlarda başarılı oldum, üniversiteyi başarıyla bitirdim, kamunun sınavlarına girdim, başarılı oldum; benim hakkımı ne şah ne padişah ne de reis yiyebilir’ dediği ve aldığı gün bilesiniz ki adalet işliyor demektir. Adalet işlemiyor. Türkiye’de adalet, maalesef büyüklerin yırtıp geçtiği, vatandaşlarımızın takıldığı bir örümcek ağına dönüşmüş durumda.

Türk demokrasisinin belki de en zor sınavına doğru yol alıyoruz. 14 Mayıs, yeniden hukuksuzluklara, yolsuzluklara, bu yağma düzenine, bu haram saltanatına ‘yeter’ diyeceğimiz bir gün olacaktır Allah’ın izniyle. ‘Yeter’ diyeceğiz. Ege’nin güzel şivesiyle ‘yetti gari’ diyeceğiz. Yetti gari. Söyleyecek sözleri kalmadı. Söyleyecek yalanları kalmadı. Şimdi, muhalefeti eleştirmekle meşguller. Birtakım yaftalamalar yapıyorlar. Türkiye’de terör örgütleri ile iş birliği yapma imtiyazı Sayın Erdoğan’da. Sayın Erdoğan, PKK ile iş birliği yapabilir, FETÖ ile iş birliği yapabilir. Bunlar yetmedi; şimdi Gaffar Okan’ın katillerini kendi aday listelerinde aday yaptılar. Bizim vatanseverliğimiz, bu mevsimlik milliyetçiler gibi asla olamaz. Bizim vatanseverliğimiz, bu vatan toprağının üzerinde yaşayan tüm insanlara sevgiyi ihtiva eder. Dağına, taşına, toprağına sahip çıkmayı ihtiva eder. ‘Bu bereketli toprakların bedbaht insanları olarak yaşamayacağız’ dediğimiz Anadolu’yu yeniden üreten bir Türkiye haline getireceğiz. Yeniden bu büyük ülkede kendi evlatlarını, kendi doğduğu topraklarda gelecek arar hale getireceğiz. Bunu yapabilmenin yolu da bellidir.

İnanıyorum ki bu ülkenin milli güvenlik şemsiyesi demokrasidir, hukuktur ve laikliktir. Bu değerleri içselleştireceğiz. İçselleştirmeyenler de içselleştirecek. Kaybetmeye yüz tuttuğunda demokrasiyi, cumhuriyeti, bugünlerde bedelini ödeyerek anlamlandırıyoruz. Çıktığımız bu noktada, geldiğimiz bugünde, karanlıkta renklerin bir manası yoktur. Karanlıkta renkleri seçebilme imkanımız yoktur. Her birimizin siyasi aidiyetleri var, farklı kimlikleri var. Bugün Millet İttifakı’nı oluşturan altı siyasi parti olarak, bu renklerimiz bir kenara, bu karanlıktan çıkmak için, yarınki Türkiye’nin cumhurbaşkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde bir irade koyduk. Bu iradeyi de hep beraber başarıya ulaştıracağımıza inanıyorum. Sözlerimin sonunda İzmir’den bir söz almak istiyorum. Dünümüzü çalanlara yarınlarımızı çaldıracak mıyız, çaldırmayacak mıyız? Çaldırmayacağız. Bu haram saltanatına hep beraber son vereceğiz. Bu coğrafyada doğan insanlarımızın yeniden kendi doğduğu topraklarda gelecek aradığı bir Türkiye’yi, herkesin hukukundan emin olduğu bir Türkiye’yi, işleyen bir hukuk düzenini, işleyen bir serbest piyasa düzenini, eşit fırsatlar ülkesi Türkiye’yi Allah’ın izniyle hep beraber ayağa kaldıracağız. O açıdan şair diyor ya ‘Vur kazmayı Ferhat. Çoğu gitti, azı kaldı’. Çoğu gitti, azı kaldı.14 Mayıs’a az kaldı. Şafak söküyor artık. Şafak 14. İnşallah 14’üne kadar, bu gönül gönüle yürüttüğümüz mücadeleyi büyütecek ve millet önünde on yıllar boyunca yarınlarımızı aydınlatacak bir iradeye dönüştüreceğimize inanıyorum. Vesileyle bugün bu büyük değişimini müjdecisi İzmir’e saygılarımı sunuyorum. Daha güzel günlerde buluşmak ümidiyle.”


Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na 'aptal olma' diye mektuplar yazılamayacak

Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“İzmir’e ‘ufuk şehri’ dedim, milletimizin yeni bir ufka ihtiyacı var. Aynen Kocatepe’den doğan yeni bir ufuk gibi, 21’inci yüzyıla, Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına yeni bir ufuk çizmek için buradayız. İzmir’e ‘kader şehri’ dedim; çünkü İzmir, istiklalimizin ve Cumhuriyet’imizin kaderinin yazıldığı şehirdir. Ve işte İzmir, bugün destansı bir toplulukla buradan Ankara’ya, Beştepe’ye ve daha ötesinde dünyanın her bir köşesine, yurdun her bir ucuna diyor ki ‘Biz buraya, yeni bir ufuk çizmeye, yeni bir kader yazmaya geldik.’ Bu yola bu muhteşem toplulukla çıkan değerli İzmirlilere teşekkür ediyorum.

Yeni bir ufka yürüyoruz. Hem İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yeni bir günün doğuşuna şahitlik etmek için hem de 85 milyona, 200 yıllık modernleşme tarihimizin, 150 yıllık meclis tarihimizin, 100 yıllık cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin görmediği bir manzara, yaşamadığı bir tecrübeyle huzurunuzdayız. Farklı siyasi geleneklerden, daha önce siyasi rekabet yapmış farklı siyasi partilerden gelen altı genel başkanla huzurunuzdayız. Her şeyden önce, milli birliği ve demokrasi ruhunu yaşatan bu manzarayı, bu tabloyu ortaya çıkarmak için çaba sarf eden 13. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ve tüm genel başkanlara huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu manzara kolay olmadı. Aylarca toplandık, aylarca görüştük ama şahitsiniz, hiçbir şeyimiz gizli olmadı, her şey şeffaf bir şekilde dokümanlarla ortaya kondu.

Şimdi ülkemizi, milletimizi iki kader yolu bekliyor. Ya şu anda otoriter yolsuzluk düzeniyle kirlenmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devam edecek ya da Türkiye’yi, milletimizi birleştiren Millet İttifakı yola devam edecek ve yeni bir ufuk çizecek. Bir tarafta birbirini doğru dürüst tanımadan bir araya gelen hepsi asık suratlı, öfkeli, yamalı bohça gibi Cumhur İttifakı, diğer tarafta nazik, güler yüzlü, sakin, vakur Millet İttifakı. Aramızdaki fark bu. 14 Mayıs günü sadece bir cumhurbaşkanı değişimine imza atmayacağız, sadece bir iktidar değişimi yaşatmayacağız. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılının yol haritasını çıkaracağız. İşte şimdi, Cumhur İttifak ile aramızdaki farklar büyük. Ama ben, size altı eksende aramızdaki farkı birer birer anlatayım ki onlar da öğrensin.

Birincisi demokrasi, özgürlükler ve insan hakları. Eğer Cumhur İttifakı denilen bu yamalı bohça yoluna devam ederse -ki edemeyecek, izin vermeyeceğiz- bugünkü yasaklar, kısıtlamalar, baskılar, dezenformasyon yasası gibi medya baskıları devam edecek ve özgürlük alanımız kalmayacak. Ama biz gelirsek 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve cumhurbaşkanı yardımcıları olarak biz size söz veriyoruz; özgürlük alanlarını genişleteceğiz. Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı dışlanmayacak, hiç kimse ötekileştirilmeyecek. Herkes eşit T.C. vatandaşlığının onurunu, gururunu yaşayacak. Gençler, attıkları bir tweet dolayısıyla cezalandırılmayacak. Herkes istediği gibi konuşacak, yazacak, inanacak, giyinecek. Yeni bir Türkiye’de özgürlükler hâkim olacak. Bu özgürlüklerin hayata geçmesi, kutuplaştırmanın bitmesi, ötekileştirmenin sona ermesi, tam ve kâmil demokrasi için yola çıktık. Bu değişikliği yapacağız, destek istiyoruz.

‘Devletin dini adalettir’ diyen bir inançtan geliyoruz. Adaletin olmadığı hiçbir yerde huzur, güven, geleceğe umutla bakış olmaz. İkinci sözümüz; bugün talimatla yürüyen yargı mekanizmasını, tam ve bağımsız bir yargı sistemine dönüştüreceğiz. Bugün birçok etkilerle neredeyse yolda yürüyenin güvende hissetmediği bu düzeni değiştireceğiz. İlk olarak Sinan Ateş’in katillerini bulup mahkemeye çıkaracağız. Hiç kimse, hiçbir cinayetin üstünü örtemeyecek. Hiç kimse, işlediği hiçbir suçtan kaçamayacak. Vatandaşlarımız, adalet için, hukuk için mahkeme önüne gittiğinde, arka kapılardan iktidara, Beştepe’ye yakın danışmanlar aramayacak. FETÖ borsaları gibi borsalar kurulmayacak. Talimatla değil vicdanla karar veren hakimlerin yargısı gelecek. Biz, size bu sözü veriyoruz.


Üçüncü sözümüz, insan onuruna yakışır bir hayat standardı ve ekonomik düzen. Bugün bu ucube cumhurbaşkanlığı sistemi, tek akıl ve devlet kaynaklarını yakınlarına peşkeş çeken sistem, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yaptı. Çiftçimiz üretti, faizciler yedi. Esnafımız çaba sarfetti, faiz altında kredi borçlarıyla ezildi. İşçimiz emeğinin karşılığı olan ücreti aldığında, 1-2 ayda enflasyon altında ezildi. İşte biz, bu çürümüş düzene son vereceğiz. Kur Korumalı Mevduat adı altında faizcilere peşkeş çekilen 250 milyar Türk lirasını, Merkez Bankası’nın arka kapı operasyonlarıyla satılan 218 milyar doları, tek tek hesabını sorarak millete dağıtacağız. Aşık Mahsuni’nin dediği gibi, yiğidi bir kuru soğana muhtaç ettiler. Şimdi o yiğitler, soğan bile bulamıyorlar. İşte böyle bir eşitsizlik düzenine karşı, hakça bir paylaşımla bütün vatandaşlarımızın çocuklarına, torunlarına hiç çekinmeden hediye alabileceği yeni bir dönemi başlatacağız. Hakça bir paylaşım için, adil bir ekonomik düzen için, gerçek anlamda orta direği ayağa kaldıracak bir düzen için biz, size söz veriyoruz.

Dördüncüsü; size siyasi ahlak, temiz siyaset sözü veriyoruz. Türkiye’de bir yolsuzluk düzeni hâkim. Her gün sosyal medyadan, nasıl bir yolsuzluk düzeni olduğuna dair videolar izliyorsunuz. Kimse hesap sormuyor. Bir bakan, kendi şirketinden bakanlığına dezenfektan sattı. Erdoğan, onu teşekkür ederek uğurladı. Ülkenin toprakları imar baronlarına peşkeş çekildi. İmar baronları, uyuşturucu baronları, faiz baronları millete hâkim oldu. Türkiye, dışarıda ‘narko-devlet’ diye anılan bir devlet haline geldi. O dedelerimizin Kocatepe’den İzmir’e yürürken kan dökerek ortaya koyduğu istiklalimiz bugün birtakım uyuşturucu baronlarının çizmesi altındaysa biz bunun hesabını sorarız. Başbakanlığımıza mal olan Siyasi Ahlak Yasa Tasarısı, İmar Yasası, İhale Yasası, hepsi tekrar gündeme gelecek. Sayın Kılıçdaroğlu ile el ele, siyasi ahlakı Türkiye’de egemen kılacağız. Kimse siyasi ahlakın dışında hareket edemeyecek. Herkes malvarlığı beyanında bulunacak. Siyasetten zenginleşme dönemi bitecek. Siyasetçilerle uyuşturucu baronları arasında ortak resimler çıkmayacak. Eğer bir ülkenin İçişleri Bakanı’nın kara para aklayıcısı Sezgin Baran Korkmaz ile, her türlü uyuşturucu baronuyla yan yana resimleri çıkarsa, işte o zaman bunların üstünü örtmek için vatan millet hamaseti yapar. Size söz veriyoruz; ananızın ak sütü gibi helal olan vergilerinizle verdiğiniz bütçemizin tek bir kuruşunu dahi haramzadelere yedirmeyeceğiz.

Devletimizin kurumları büyük ölçüde yıprandı. Türkiye Cumhuriyeti devleti, nevzuhur bir devlet değildir. Bütün bir tarihimiz, kurumlar tarihidir. Ehliyetsiz, liyakatsiz kadrolar elinde devletimiz itibar kaybetti. Mülakatlar üzerinden, niteliksiz insanlar devlet kadrolarını doldurdu. Bir Maliye Bakanı eğer ‘Gözümdeki ışıltıya bakın’ diyorsa cebindeki para şıkırtısını örtmeye çalışıyordur. Biz, bu yozlaşmaya, kurumsal çürümeye karşı size söz veriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini bütün kurumlarıyla ayağa kaldıracağız. Kimse, bu devlete herhangi bir şekilde tasallut ederek milletin kaynaklarını tüketemeyecek.


Altıncısı, dünyaya açık ve onurlu bir ülke… Dış politikasıyla, temiz siyasetiyle, şeffaflığıyla örnek alınan bir ülke… Bu kader kavşağında seçimi kaybedeceğini gören iktidar mensupları, birer birer saldırganlaştılar. Bu ülkede benden sonra başbakanlık yapan bir başbakan var. Tabii seçim kazanarak başbakan olmadı. Siz İzmirliler, onu belediye başkanı bile yapmadınız. Parti içi oyunlarla başbakanlığa geldi. Hiçbir zaman ben geçmiş siyasilerle böyle polemiğe gelmem ama millete hakaret eden biri olursa, milli iradeye laf eden biri olursa işte onunla hesaplaşırız. Diyor ki ‘14 Mayıs’ta, yabancı istilacılara memleketi terk etmeyeceğiz’. İşte, ‘Geldikleri giderler’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkenin bağımsızlığını kazandırdığı İzmir’den sesleniyorum: Biz, Millet İttifakı, bu ülkenin tek bir kuruşunun, tek bir emeğinin, tek bir terinin yabancılara istismar edilmesine izin vermeyeceğiz. Hiçbirimiz yabancılarla ilişkiler içinde değiliz. Ama Cumhurbaşkanı’mız Kemal Kılıçdaroğlu ile bütün cumhurbaşkanı yardımcılarımızla size söz veriyoruz; tarihimizde olmadığı gibi, geleceğimizde de hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na ‘aptal olma’ diye mektup yazılamayacak.

New York mahkemelerindeki dosyalardan, Washington’daki malvarlığı dosyalarından, Moskova’daki bazı çevrelerden korkularak Ankara siyaseti belirlenmeyecek. Tam, gerçek ve bağımsız Türkiye, Millet İttifakı ile kurulacak. O başbakana, İzmirlilerin seçmediği siyasetçiye şunu söylemek isterim; Sen, önce yurt dışında olduğu iddia edilen milyar dolarları yabancı memleketlerden ülkemize getir, sonra yabancı istilasından bahset. Bizim, yurt dışında tek bir sentimiz yok. Bizim, yurt dışında bir santimetrekare toprağımız yok. Yaşarsak da burada yaşayacağız, ölürsek de burada öleceğiz, kalırsak da burada kalacağız.

Son 15 güne bu altı ilkeyle giriyoruz. Tam özgürlük ve demokrasi, adalet, insan onuruna yakışır ekonomik standart, temiz siyaset, devletin ihya edilmesi, güçlü devlet ve onurlu Türkiye. Bu kader anında iktidar, kaybedeceğini anlayınca saldırganlaştı. Pervasızca milletin bir kesimini diğer kesimine düşman edecek, kin ve düşmanlık tohumları ekecek bir yol takip ediyorlar. Ceza Kanunu’muzun 216’ncı maddesine göre suç. Yalanı, kutuplaştırmayı deniyorlar, milli ve manevi değerlerimizi istismar ediyorlar. Bir cuma günü, düşününüz ki 13. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kılıçdaroğlu, bütün diğer liderler, hep beraber deprem bölgesindeydik. Bir Müslüman, Fatiha okuyan bir Müslüman’a müdahale etmez. Gerçek bir inanan, Sahabe türbesini ziyaret edene dokunmaz. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’na tahrik yaptılar. Aynı gün yalanla, iftirayla Sayın Erdoğan, olmaması gereken, Sultanahmet Camii’nin avlusunda siyaset yaptı ve ‘Bunlar Diyanet İşleri Başkanlığını kapatacaklar’ dedi. Hangi metnimizde gördün ey Erdoğan? Sayın Kılıçdaroğlu mu, Sayın Akşener mi, ben mi, Sayın Karamollaoğlu mu, Sayın Babacan mı, Sayın Uysal mı söyledi? Nereden çıkartıyorsunuz? Ben, Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözün doğru olduğuna inanan biri olarak söylüyorum; çıktı dedi ki ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kimse kapatmaya cesaret edemez. Çünkü onu biz, CHP kurdu. Cumhuriyet’imizin kurumudur’.

Bu yetmiyormuş gibi, arkasından Cumhur İttifakı’na kapaklanan bir başka lider, -‘DSP lideri demek’ istemiyorum, rahmetli Ecevit’e söz gelsin istemem, ama bunlar neredeyse ‘küffar’ diye hitap etti- ‘14 Mayıs günü küffara terk etmeyeceğiz’ dedi. Şu deniz şahittir; imanlı Türk ordusu, küffarı gideceği yere gönderdi. Bu Ege, bu Akdeniz, bu İzmir şahittir; kimse bizi böyle suçlayamaz. Ama en vahimi, İçişleri Bakanı. Eskiden İçişleri, Adalet, Ulaştırma Bakanları, tarafsız olmak için istifa ederdi. Bir İçişleri Bakanı, kendisi hakkındaki iddiaları örtmek için her geçen gün daha çok bağıran bir bakan, çıktı dedi ki ‘14 Mayıs, bir sivil darbe girişimidir’. Bir siyasetçi, ilk kez seçimlere ‘siyasi darbe’ dedi. Çünkü kendisinin kafasında darbe mantığı var da ondan. Yüreğinize bir korku salmak istiyorlar. İşte biz altı genel başkan, iki büyükşehir belediye başkanımız buradan sesleniyoruz; korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız. Hiçbir güç milli iradeye engel olamayacak. 14 Mayıs günü, her bir sandığa, her bir oya sahip çıkacağız.

Bir mesajım da Cumhur İttifakı’na oy vermeyi düşünen değerli vatandaşlarıma. AK Parti’ye, Milletçi Hareket Partisi’ne ve Cumhur İttifakı’nın partilerine oy veren kardeşlerim; bu 15 gün içinde bu saldırgan tutumu olan iktidar size şunları söyleyecek, sakın ha aldanmayın: ‘Eğer Millet İttifakı’na oy verirseniz, bütün kazanımlarınızı kaybedersiniz.’ Onlara diyeceksiniz ki ‘Biz, orada altı lidere, iki büyükşehir belediye başkanına güveniyoruz, hiçbir kazanımımız kaybolmayacak’. Eğer Erdoğan, samimi olsaydı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtü yasasına destek verirdi. Sulandırdı ve rafa kaldırdı. Bizim temel ilkeler metnimizin altıncı maddesinde değimiz gibi, AK Parti’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerim; din ve vicdan özgürlüğü korunacak, daha da geliştirilecek. Hiç kimse, hiçbir özgürlüğümüze dokunamayacak.

Bizim terörle iş birliğimiz olduğu söylentisini yayıyorlar. Cumhuriyet tarihinde terörle en kararlı mücadeleyi yürütmüş bir başbakan olarak, aylarca bir gece Yüksekova’da, bir gece Gevaş’ta, bir gece Sur’da, bir gece Varto’da, bir gece Ceylanpınar’da kahraman Mehmetçiğimizle, polisimizle ve oradaki vatandaşlarımızla kalmış olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak söylüyorum; bu ülkeyi asla hiçbir terör örgütünün etkisine bırakmayız. Hiçbir terör faaliyetine izin vermeyiz. Bu, bizim size sözümüzdür. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan eden, mahkum ettiren bu demokrasi düşmanlarına da asla geçti vermeyeceğiz. Türk, Kürt, Sünni, Alevi, laik, muhafazakar; herkes özgürce yaşayacak. Şiddete başvurmayan hiç kimse terörle suçlanmayacak.

‘Bunlar savunma sanayiini durduracaklar’ diyecekler. Silahlı kuvvetlerimizin gücünü, ülkemizin gücünü tahkim eden savunma sanayiimiz daha da güçlendirilecek. 15 Mayıs’tan sonra, TRT ekranlarına Osman Öcalan’ı kim çıkarmışsa hukuk önünde onlardan hesap soracağız. Sayın İmamoğlu’nun kazandığı İstanbul seçiminden sonra İmralı’dan kim mektup getirmişse terörle iş birliği yapan odur. Onun da hesabını soracağız.14 Mayıs demokrasi bayramımız şimdiden mübarek olsun.”

Meral Akşener: Her aileden bir oy istiyorum

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gündoğdu Meydanı’nı dolduran kalabalığı eşi Tuncer Akşener’le birlikte selamladı. Akşener, selamlanın ardından sahneyi terk eden eşi için, “Herkes eşiyle çıkınca ben de kocamı getireyim dedim. İlk defa milli oldu. Utandı ve kaçtı” dedi. Akşener, mitingde şunları söyledi:

Burada bütün siyasi görüşten insanlar var. İYİ Partililer elbette hem Sayın Kılıçdaroğlu’na hem de Millet İttifakı logosunu içinde kendi logosuyla seçime giren İYİ Parti’ye oy verecekler. Ama ben, tüm İzmirlilerden, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninden, size saygım sonsuz ama her aileden bir oy istiyorum. Çünkü şu ana kadar en fazla eziyet gören benim. Bana söylenenler hiç kimseye söylenmedi. Bir anaya, bir babaanneye, bir eşe söylenmeyecek ne varsa söylendi. Ağzımda tekrarlayamıyorum, çünkü tüm kadınlara söylendi. Bize ‘sürtük’ dendi. Bana ‘fosforlu’ dendi. Gençlere ‘süfli’ dendi. Bana ‘kocasını aldattı’ dendi. Bu, benim için ölümdü.

Tüm İzmirlilerden her aileden bir oy istiyorum. Şu ana kadar en çok eziyet gören benim. Bize sürtük, bana "fosforlu" denildi, "kocasını aldattı" denildi. Bu mücadeleyi verebilmek için size ihtiyacım var

İşte şimdi sizden, hangi partiye oy verirseniz verin, her aileden bir oy istiyorum. Moralim için istiyorum, iradem için istiyorum. Ailem için istiyorum, torunum için istiyorum, tüm kadınlar için istiyorum. Çünkü bu kavgayı, bu mücadeleyi verebilmek için size ihtiyacım var. Biz, bunu birlikte başaracağız. Biliyorum ki İzmir, istibdada karşıdır. 13. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Kılıçdaroğlu olacak. İnşallah biz de çok iyi bir oy alacağız, Millet İttifakı’nın logosuyla giren bir partisi olarak. Biz esas olarak ne yapıyoruz, biliyor musunuz? Hasan Tahsin’in yaptığı gibi, ilk kurşunu atan; kalbini, hayatını, her şeyini ortaya koyan Hasan Tahsin’in, Atatürk’ün evlatları olarak, ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ diyoruz. Duy Recep Bey duy, emekliye sevk edildin.”


Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu İzmir'de CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Vekilleri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir Milletvekili Adayı Deniz Yücel, CHPli belediye başkanları ve partililer karşıladı.

T24