Milliyetçi partiler neden parçalanıyor?..
“ABD; Heyet Tahrir El-Şam’ı (HTŞ) Ukrayna’nın doğusuna taşımayı planlıyor.”
AHMET TAKAN YAZDI...
Milliyetçi partiler neden parçalanıyor?..
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni bir “Bir gece ansızın gelebiliriz” çıkışının ardından diken üstünde heyecanlı bir gece geçirdik. Erdoğan, önceki gün (çarşamba) partisinin grup toplantısında , “Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ diyoruz. Daha açık bir ifadeyle, İdlib harekâtı artık bir an meselesidir” dedi. Kremlin hemen tepki verdi, Erdoğan’ın “Harekât an meselesidir” açıklamasını “En kötü senaryo” olarak nitelendirdi.
1 numara ,“an meselesi” deyince gazeteciler yataklarında rahat rahat uykuya dalar mı?.. Eşyanın tabiatına aykırı olur. Gece yarılarına kadar haber kaynaklarımızı yoklayıp durduk. Yabancı haber ajanslarını sürekli takip altında tuttuk. Gerim gerim gerilim içerisinde perşembe sabahını ettik!.. Trump ile son telefon görüşmesinin açığa çıkıp ABD Başkanı’nın yeni övgülerine mazhar olmasının ardından Erdoğan’ın konuşmasında Rusya’ya da açık tehditler vardı.” Harekat başladı mı başlamadı mı? Ne zaman başlayacak?” derken Ankara’nın derin koridorlarına çok önemli bir iddia dalaşıyordu;
“ABD; Heyet Tahrir El-Şam’ı (HTŞ) Ukrayna’nın doğusuna taşımayı planlıyor.”
HTŞ denilen terör örgütü İdlib’den taşınır başka bir sıcak çatışma cephesinde kullanılabilir mi?.. Uzmanlara sordum; “Yabana atılmaması gereken makul görünen bir iddia” değerlendirmesi yaptılar. Kırım’ın ilhakından sonra Ukrayna’nın doğusunda Donetsk bölgesinde yer yer çatışmalar yaşanıyordu. Şu aralar oralardan pek sıcak çatışma haberleri gelmiyor veya biz duymuyoruz ama Rusya’ya tehdit altında olması için sıcak çatışma alanlarına bir yenisi eklenebilir.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İdlib’de Rusya ile ilişkilerin en gerildiği anda, şubat ayı başında Ukrayna’ya gitmişti. Türkiye’nin Kırım’ın ilhakını tanımadığını bir kez daha dile getirmişti. Bu Türkiye’nin dış politikalarına uygun bir tavır olarak değerlendirilebilir. Ancak, Rusya ile yeniden papaz olduğumuz dönemde, Moskova’da, Erdoğan’ın Ukrayna’da verdiği selam gündem olmuştu. Tayyip Erdoğan, Ukrayna ziyareti sırasında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy tarafından Kiev’de resmi törenle karşılanırken tören kıtasını “Slava Ukraine!” (Şan olsun Ukrayna’ya) sözleriyle selamlaması Rus basınında büyük yankı uyandırmıştı. Erdoğan’ın verdiği selamın, 2018 yılında dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko tarafından resmileştirildiği ve aynı zamanda Rusya karşıtı propagandalarda kullanıldığına da dikkat çekilerek, Erdoğan’ın verdiği selamın Rusya’ya mesaj anlamına geldiği yorumları yapılmıştı.
Libya’da sıcak çatışma… İdlib’de sıcak çatışma… Sıcak çatışma cepheleri genişliyor. Ve bizi bu çatışma alanlarının içine kim ne için itiyor?.. Haydi gelin de cevap verin bu soruya!.. İktidarın dış politikası rüzgar gülüne benzedi. Dönüş hızı takip altına alınamıyor. Ceremesi de Mehmetçiğe yükleniyor!..
Bir soru daha var gündemde; “İdlib’e sıcak harekât başlarsa ne kadar sürer?.. Barış Pınarı Harekatı’na benzer mi?..” TSK, İdlib’de çarpışırken Fırat’ın doğusunda yerleşik hainlerin ve onların hamilerinin boş durmayacağı kesin. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı bölgelerinde saldırıya uğramayacağımızın garantisi var mı?..
Trump’ın has adamı, ABD Suriye Özel temsilcisi James Jeffrey, Ankara’dan sonra iki kritik ziyaret (Erbil, Suriye) gerçekleştirdi. James Jeffrey, Suriye’de PKK/YPG’li “Mazlum Kobani” denen terörist ile görüştü. Görüşmeye ilişkin resmi açıklama yapılmadı.
Jeffrey, Erbil’de, Irak’ın kuzeyi Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’yle görüşmüştü. Barzani’nin görüşmede, Suriyeli Kürtlerin birleşmesi için çaba göstermeye devam edeceğini söylediği belirtilmişti.
Bu sütunlarda kaç defa , Rusya’nın Erbil ve Suriye’deki sinsi faaliyetlerini yazdım. Suriye’nin kuzeyinde Kürt partilerini ve PKK/YPG’yi birleştirmeye ve de özerkliğe yönelik…
Savruldukça savruluyoruz!.. Ancak bu savrulmaların sonunda nereye yuvarlanacağımız kestirebilen varsa beri gelsin…
★★★
Türkiye’deki iç politikada yaşanan gelişmeleri dış politika ekseninden farklı görmek saflık ötesi olur.
İYİ Partide meydana gelen istifalar ve devam edeceği iddialarının ardından yeni ittifak modelleri bir kez daha tartışmaya açıldı. Ali Babacan’ın kuracağı parti, Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi, SP,DP ve İYİ Parti’nin kuracağı “3’ncü ittifak” modeli dolaşıma sokuldu. Bu iddia , Gelecek Partisi kulislerinden fısıldanıyor, MHP’de maniple ediyor. İYİ parti kaynaklarına sordum, “3’ncü ittifak modeli” gündemlerinde olmadığını söylediler. Bir başka iddia ise CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinden kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda Millet İttifakı’nı hiç ağzına almayarak sürekli “demokrasi bloku” demesine dikkat çekiliyor. Kılıçdaroğlu, en son DİSK kongresinde “dünyanın bütün demokratları birleşin demeliyiz” demişti. Buradan hareketle, Millet ittifakı’na, yeni kurulan partilerle birlikte HDP’de eklenerek Cumhur İttifakı’na karşı yeni bir blok kurulacağı ileri sürülüyor. ”Meclis’in önümüzdeki aydan itibaren harmanlanacağı”, partiler arası geçişlerin olacağı konuşuluyor. Abdullah Gül himayesinde kuracağı partinin yaşadığı ertelemelerden dolayı oluşan prestij kaybını önlemek için Ali Babacan’ın Meclis’te grup kurabilmek için hamle yapacağı ileri sürülüyor.
Dış politikada olduğu gibi iç politikada da istikrarsızlık ve kaos zirve yaptı. Şu ittifak modellerine bir bakın!.. Türk milliyetçileri sürekli bir yana konuluyor… Sürekli bir ittifakın parçası!.. “Dış güçlerin parmağı” dediğimizde “komploculukla” suçlanıyoruz. Türk milliyetçileri şartlı reflekslerinden bir ayrılabilse, körelmiş zamanın çok gerisine düşmüş söylemlerinden bir kurtulabilse, bir araya gelip tek vücut olabilse ne olur?.. Yeni bir ankete gerek yok. Son seçimlerdeki oyları alt alta koyup toplayın yeter. Birileri bu basit matematik işlemini sürekli yapıyor ve bir o yana bir bu yana çomak sokuyor…
Kim bilir… Belki bir gün olur!..