Milliyetçiler kayıp etti sol kazandı, niye?

Kendi özünü temsil etmediği için kayıp etti.

Milliyetçiler kayıp etti sol kazandı, niye?


Milliyetçiler kayıp etti sol kazandı, niye?

İçinde bulunduğumuz süreçte sağ siyaset, dinî millî değerleri önemseyen koruyan ve kollayan siyasi anlayışı ifade eder.

Milliyetçilik de aynı şekilde, din, ahlak ve geleneksel değerleri korumayı önemseyen siyaset üretir. Bu yönüyle milliyetçilik bir anlamda muhafazakârdır. Ancak bu muhafazakârlık, dinî muhafazakârlıkla karıştırılmamalıdır. Milliyetçiliğin muhafazakârlığı, içinde dinin de olduğu toplumun bütün değer sistemini kuşatan kültürel muhafazakârlıktır.

Bu arada muhafazakârlık, joker bir kavramdır. Her şeyin muhafazası olur. Solun da, komünizmin de, faşizmin de. Muhafazakârlık, bir hâldir, içinde bulunulan durumdur. İdeoloji değildir. Fakat muhafazakâr ideolojiler vardır. Neyin muhafazasını yapıyorsan, içinde bulunduğun o hâlin, durumun tutum ve davranışlarını benimsiyor ve davranışlarını da gösteriyorsun demektir. Bu durumda dindarsan; dinin, milliyetçiysen; milliyetçiliğin, solcuysan; solculuğun tutum ve davranışlarını gösterir, onu muhafaza edersin.

Kısaca herkes, her hâlin muhafazakârı, aşırıya kaçtığında koruduğu şeyin bağnazı olur.

Bu özetten sonra seçim sonuçlarına dönersek, 31 Mart seçimlerinde sol kazandı, sağ muhafazakârlar ve milliyetçiler kayıp etti.

Burada sorulacak soru “neden kayıp etti” olmalıyken bunu sormuyoruz. Çünkü bir önceki yazımızda bundan söz ettik. Bugün milliyetçilik neden kayıp etti sorusunu soracağız. Onu kayıp ettiren ne oldu? Başka bir ifade ile ne yaptı da kayıp etti?

Söyleyelim:

1-Kendi özünü temsil etmediği için kayıp etti.

Ne demek bu?

Şu demek: İktidardaki AKP’ye ve onun bütün günahlarına sahip çıkan MHP, tarihsel rolüne uygun davranmadı. Davranmadığı için de kendisinden beklenti içinde olan milliyetçi seçmene tatmin edici bir cevap veremedi.

2-Aynı durum, “Özü başına” seçime gireceğini söyleyen İYİ Parti için de geçerli. İ Parti, seçmen beklentilerinin fersah fersah uzağına düştü. Hâlbuki tam da güçlenme dönemine, kendi kitlesini tahkim etme ve parti ile bütünleştirme sürecine girmişti. Kısacası, MHP gibi, kalıcı seçmen kitlesi olmayan İYİ Parti’nin, kalıcı taban tutturup mayalayacağı sırada, yapılmaması gereken en büyük hatayı yapması, hezimetle sonuçlandı.

Gerçekten de parti yönetimi, söylediğini yaptı, “Özü başına” kaldı.

3-Milliyetçi partiler (MHP-İYİ Parti’yi kast ediyorum), varlık nedeni olan milleti unutup, popüler siyasetin girdabına girdiler. Hâlbuki milliyetçilerin ta İttihat ve Terakki’den bu tarafa, uğrunda öldükleri milletin sefaleti karşısında çözüm üretecek politikalar geliştirmesi ve bunu var güçleriyle savunmaları gerekiyordu.

Bunu yapmadıkları gibi, sosyal gerçekliği görmezden geldiler. Popülizme sarıldılar.

Ekonomi, tarım, sanayi, doğa, hayvancılık, kültür, eğitim vd. her ne varsa, hiçbirinde kurumsal milliyetçilerin görüşünü duyan, okuyan ve bilen var mı?

Peki, milliyetçilerin dış politika stratejisi nedir?

Milliyetçiler, ülkenin aldığı ağır hasar karşısında hangi çözümü öneriyor?

Kim söyleyecek?

Hiç kimse!

İşte bu vaziyet, kurumsal milliyetçiliğin (halk değil) hezimetini, çözümsüzlüğünü, aymazlığını göstermiyor da neyi gösteriyor?

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi, milliyetçiler, ülke gerçeklerinden koptular.
Siyaseti, DEM, PKK ve FETÖ popülizmine indirgediler. Bu önemli konuda bile, popülizmin dışında, nitelikli, stratejik, ülke ve devletin geleceği hesap edilerek yazılı bir metin ortaya koymuş değiller.

Esaslı ve kapsamlı bir fikir yok.

Hâlbuki ulus (millî) devlet bağlamında, vatanıyla, bayrağı ile sorunu olmayan, her etnik grup, yurttaş olarak Türk’tür ve milletin önemli bir parçasıdır. Bu çerçeveyi pekiştirecek milliyetçi politikaları sürekli geliştirecek ve işleyecek, toplumun zihnine kazıyacak bir çaba görüyor musunuz?

Görmüyorsunuz.

Öyle ise kime ve neye, niçin ve hangi milliyetçi politikasından dolayı oy vereceğiz?

Sizi bilemem, ama ben bocaladım.

AKP’de de yok.

İktidar ve çevresindekilerin el ele verip yaptıkları şey nedir biliyor musunuz? DEM’i güçlendirmek. Öyle ya “propagandanın iyisi kötüsü yoktur.” Siyasetin seçim kampanyalarını, DEM propagandası üzerinden yapınca, DEM küçülmüş mü oluyor?

Evet, iktidardakilere de milliyetçiyim diyenlere de soruyorum: DEM olmasaydı, siz nasıl oy alacaktınız?

Fikriniz mi yok?

Düşünce mi üretemiyorsunuz?

AHMET GÜRSOY / YENİÇAĞ