Mnatsakanyan: Türkiye bölgeyi istikrarsızlaştıran güç
Ermeni Dışişleri Bakanı Azerbaycan ve Türkiye’yi suçladı
Mnatsakanyan: Türkiye bölgeyi istikrarsızlaştıran güç
DW’nin Conflict Zone programına konuk olan Ermenistan Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan, Azerbaycan'daki sivillere yönelik saldırılar ve Erivan'ın savaşı körükleyen söylemiyle ilgili suçlamalara yanıt verdi.
Deutsche Welle'nin Conflict Zone programına konuk olan ve Sarah Kelly’nin sorularını yanıtlayan Ermenistan Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan, Azerbaycan ve Türkiye’yi suçladı.
Türkiye’yi "bölgeyi istikrarsızlaştıran güç" olarak nitelendiren Mnatsakanyan, Azerbaycan’ı "teröristlerin üssü" haline gelmek ve "savaş yolunu tercih etmekle" suçladı. Mnatsakanyan’a yöneltilen soru ve yanıtların dikkat çeken bölümleri şöyle:
Programı videodan izleyebilirsiniz!
Sarah Kelly: Ermenistan Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan, Conflict Zone’a hoşgeldiniz.
Zohrab Mnatsakanyan: Çok teşekkürler.
Etnik Ermeniler tarafından yönetilen ancak uluslararası toplum tarafından Azerbaycan’ın sınırları içinde kabul edilen ihtilaflı bölge Dağlık Karabağ, çatışmalara sahne oluyor. Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor. Ateşkes için yürütülen görüşmelere siz de katıldınız… Ancak çatışmalar sürüyor. Ermenistan’ın ve sizin bölgede desteklediğiniz güçlerin, süren çatışmalarda taşıdıkları sorumluluk nedir?
Biz, ilki Moskova’da 10 Ekim’de, ikincisi ise 17 Ekim’de yapılan ortak açıklamalara tamamıyla bağlı olduğumuzu taahhüt ettik, ateşkese tam anlamıyla saygı göstermeyi, müzakerelere geri dönmeyi ve barışçıl bir çözüm bulmayı taahhüt ettik. Bunlara tümüyle sadık kaldık. Her nedense Azerbaycan savaş yolunu tercih etti. Her iki ateşkes, anlaşmaya varmamızdan kısa süre sonra ihlal edildi ve temas hattı ile ihtilafın sürdüğü topraklarda durum sakinleşmedi. Biz bugün bir açıklama yayımladık, daha önceki iki mutabakata tam bağlılığımızı yineledik.
"Ermeni yerleşimler aralıksız topçu atışları altındaydı"
Sayın Dışişleri Bakanı siz ateşkese bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz, ama size sormak istiyorum: Azerbaycan cumartesi günü 14 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Ülkenin en büyük ikinci kenti olan Gence’de, Ermenistan’ın gece düzenlediği füze saldırısında, 14 kişi öldü. Ateşkese bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz, peki sizin bu son olaydaki sorumluluğunuz nedir?
Şimdi yeniden bir çerçeveye oturtayım, 10 Ekim öğlen saat 12:00’de ateşkes uygulanacaktı. Biz, Dağlık Karabağ güçleri, buna tamamıyla bağlıydık. İtidalliydik. Bombardıman sürüyordu. Ağır saldırılar devam ediyordu. Ermeni Dağlık Karabağ, Dağlık Karabağ’daki Ermeni yerleşimler sürekli, aralıksız topçu atışları bombardımanı altındaydı. Roketatarlar, İHA’lar, Dağlık Karabağ’daki şehirleri, köyleri, kentleri, yoğun bir şekilde hedef alıyordu. Şu ana kadar 38 sivil hayatını kaybetti, 116 ağır yaralımız var. 8 binden fazla altyapı ve mülk tahrip edildi.
Dağlık Karabağ’da 90 bin kişi yerinden edildi…
"Ateşkesin denetlenmesini istedik, Azerbaycan sürekli kaçındı"
Kayıplarınız var, karşı taraf da kayıpları olduğunu söylüyor. Azerbaycan 60 kişinin öldürüldüğünü, 270 kişinin yaralandığını açıkladı. Size sormak istiyorum, çünkü her iki taraf birbirini suçluyor. Onlar sizin, siz onların başlattığını söylüyorsunuz, biriniz yalan söylüyor… İki ülke olarak bir araya gelip, ihtilafı barışçıl yollardan çözüme kavuşturmanız gerekirken, bu pek de iyiye işaret etmiyor, değil mi?
Biz ateşkesin, ateşkes mekanizmasının denetlenmesi için mekanizma oluşturulması çağrısında bulunduk. Eğer Dağlık Karabağ’daki Ermeni tarafı, Ermenistan herhalukarda suçlanacaksa o zaman hadi denetim mekanizması kurulsun ve konu hallolsun. Ancak nedense Azerbaycan bundan sürekli kaçındı, sürekli bu önerileri reddetti, çünkü bu, aldatmak için, bizi karşılıklı suçlama oyununa sokmak, uluslararası topluma bir çıkış yolu olmadığını göstermek için rahatlıkla kullanılabilinen bir yol…
"İnsanlarınız varoluş riski ile karşı karşıya kalıyorsa..."
Doğru. Ancak bu suçlamalar, söylediğimiz gibi her iki taraftan geliyor Sayın Dışişleri Bakanı. Bu nedenle size verilen mesajı sormak istiyorum… Sonuç itibariyle bu mesaj sizin tarafınızdan geldi…Ermenistan Başbakanı, ilk ateşkesten sonraki günlerde, "İçinde bulunduğumuz bu dönüm noktasında boyun eğmeyeceğiz çünkü bu halkımızın kaderiyle ilgili bir savaş" sözlerini kaydetti ve ekledi: "Sonuna kadar savaşacağız ve savaşın sonu özgür ve mutlu bir Dağlık Karabağ adını taşıyacak." Bu ilk ateşkes sonrası yapılan açıklama ve kendisi sonuna kadar savaşmaktan söz ediyor. Bu gerçekten de, ateşkesin sağlanmasına, barışın tesisine destek verecek bir retorik mi?
Bakın, insanlarınız 30 gün, düzelteyim 3,5 haftadır tepkiliyse, halkınız büyük bir saldırıya hedef oluyorsa, gün aşırı, her gün, insanlarınız varoluş riski ile karşı karşıya kalıyorsa, yani biliyorsunuz, hayatınız için savaşıyorsanız, sürekli ateşkes ihlallerine hedef oluyorsanız, bu durumdaysanız, çok açık ki hayatınız için savaşıyorsunuzdur. Ermeni tarafı, tüm sorumluluğu üstlenerek buna vurgu yapıyorum: Ermeni tarafı, ateşkese ve denetim mekanizmasının önemine vurgu yapıyor. Ermenistan’ın ateşkese saygı göstereceğini, 10 ve 17 Ekim’deki taahhütlere bağlı kalma taahhüdünü güçlü bir şekilde yineliyorum… Dağlık Karabağ da buna desteğini yineledi. Ama öldürüldüğünüzde, aileniz öldürüldüğünde, sizin, biliyorsunuz, mülkleriniz imha edildiğinde, sırtınıza yaslanıp beklemek… Anlamak zorundasınız.
Ancak Sayın Dışişleri Bakanı, size şimdi şunu söylemek istiyorum…
Bu savaş bir varoluş mücadelesidir. Bu ihtilafın özü budur.
Çünkü partneriniz…
Ama durun konuya dönmek istiyorum. Sizin de gündeme getirdiğiniz soruya, barışçıl çözüm sorununa dönmek istiyorum…
Kesinlikle bu konu hakkında konuşacağız, ama öncesinde size sormak istiyorum. Rusya, savunma anlaşmanız olan partneriniz, ateşkes anlaşması için yoğun çaba gösterdi. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un size "provokatif savaş retoriğine son verin" dediği haberlere yansıdı. Size, bir fırsat vermek için yeniden sormak istiyorum. Bu tür retoriklerle, aslında barış konusunda, müzakereler konusunda, ciddi olduğunuz sinyalini vermiyor gibisiniz. Bunun sorumluluğunu üstlenir misiniz?
Bakın retorik konusuna gelecek olursak, bizler Ermeni nefretine dayanan, Ermenileri öldürmenin teşvik edildiği bir söylem ile başa çıkmaya çalışıyoruz, günümüzde Dağlık Karabağ’da, bu tür söylemler sonucunda nefretle insanlarımızın başlarının, uzuvlarının kesildiğini görüyoruz. Bu yeni de değil. Dağlık Karabağ’da Ermenilerin öldürülmesinin yüceltildiği durumlar var. Retoriğin çok da yardımcı olmadığına katılıyorum. Retorik zehirliyor ve barışçıl çözümden başka alternatif yok. Bu nedenle konu barışçıl çözüm olduğunda biz çok tutarlı olduk. Çok tutarlı bir şekilde çalıştık ve tüm tarafların çıkarlarını gözetecek bir çözüm zemini sağlayacak barışçıl çözümü müdafaa ettik….
"Türkiye'nin komşu bölgelere yönelik saldırgan politikalarını görüyorduk"
Sayın Bakan, konuyu daha geniş bölgesel bir resme oturtmak istiyorum çünkü Türkiye, NATO müttefiki, tabii ki Azerbaycan’ı çok da güçlü bir şekilde destekliyor ve şunu da ifade etmek gerekiyor ki, tabii ki askeri bir çözüm yolunu zorluyor. Sizin Rusya ile bir savunma anlaşmanız var, şimdiye kadar, bildiğimiz kadarıyla, göreceli olarak tarafsızlar. Şu günlerde dostlarınızın sayısı az mı?
Bizim hiçbir zaman dostumuz az olmadı, ancak dikkat çektiğiniz çok önemli konu, en büyük sekteye uğratıcı aktör Türkiye. Türkiye bu süreçte, istikrarsızlığa yol açan güç oldu. Biz sürekli bu konuda uyarılarda bulunduk. Biz, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika, Ortadoğu, komşu olduğu tüm bölgelere yönelik istikrarsızlaştırıcı, saldırgan politikalarını görüyorduk. Ve bu istikrarsızlaştırıcı politikaların bizim bölgemize ihraç edilmesi riskinin farkındaydık. Bunun sinyallerini, Azerbaycan’a askeri ekipmanlar transfer edildiğinde, Suriye’de Türkiye’nin kontrolü altında olan bölgeler ve Libya’dan yabancı terörist savaşçılar Azerbaycan’a nakledildiğinde gördük. Şimdi, Azerbaycan’ın yaptığı tamamıyla çılgınlık, Azerbaycan’ın bugün bir terör üssü olması tamamıyla çılgınca.
Conflict Zone
Deutsche Welle Türkçe