Muazzez İlmiye Çığ anlatıyor: Sümer tapınaklarında seks
Kimi rahibeler dans etmekle, kimi rahibeler şarkı söylemekle yükümlüydü.
Muazzez İlmiye Çığ anlatıyor: Sümer tapınaklarında seks
Mabette birçok rahibe bulunuyordu. Kimi rahibeler dans etmekle, kimi rahibeler şarkı söylemekle yükümlüydü.
DUVAR - Dünyanın bilinen en eski uygarlıklarından biri olan Sümerlerin yaşamında cinsellik çok önemli bir yer kaplıyor. Bolluk ve bereketin kaynağının tanrılar arasındaki cinsellik olduğuna inanan Sümerlere göre, dünyanın yaradılışından itibaren her oluşum seks ile ilgili.
Sümerlerle ilgili çok önemli bulguları yıllardır her fırsatta yazan, yaptığı çalışmalarla binlerce yıl öncesinden günümüze ışık tutan Sümerolog, tarihçi Muazzez İlmiye Çığ’la keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
‘SEKS EVLENDİKTEN SONRA YAPILABİLİYORDU'
Sümerlerde cinsel yaşam nasıldı? Sümer erkekleri ve kadınlarının yaşamında seks nasıl bir yer tutuyordu?
Sümerlilere göre, dünyadaki, özellikle Sümer ülkesindeki bolluk ve bereket, tanrıların cinsel isteği ve çiftleşmesi ile meydana geliyordu. Bu nedenle seks konusu tabu sayılmıyordu. Ancak şimdiye kadar edindiğimiz bilgilere göre herkes evlendikten sonra seks yapabiliyordu. Bir kimse evlilik dışında seks yaptığında cezalandırılırdı. Diğer taraftan kadın ve erkek, hukuki olarak evlilik merasimi yapıyorlardı. Nikâhı bir yetkilinin önünde yapıyorlar, mukavelesi olmayan evlilik, evlilik sayılmıyordu.
Sümerlerde seks yapan rahibeler kutsal sayılıyordu. Yani bugün fahişe olarak tanımlanan kadınlar, Sümerlerde kutsal olarak tanımlanıyordu. Seks yapmak için mabede gidenler hediye götürmek mecburiyetindeydi. Kurban ya da adak olarak verdikleri hediye ise mabette kalıyordu.
Mabette birçok rahibe bulunuyordu. Kimi rahibeler dans etmekle, kimi rahibeler şarkı söylemekle yükümlüydü. Kutsal kadınların mabet içinde doğrudan doğruya fark edilmesi için başlarına bir örtü alma şartı konulmuştu. Dolayısıyla baş örtüsü kutsal kadınlar için bir simgeydi.
'İNANNA DUMUZİ'Yİ KENDİSİNE AŞIK EDER'
Sümer tanrıçası İnanna için yazılan öyküler, çiviyazısıyla kilden tabletler üzerine yazılarak zamanımıza kadar ulaştı. Bu hikâyelerden en önemlisi ve yaygın olanı, İnanna ile çoban tanrısı Dumuzi’nin, ülkeye bereket sağlayan evlilikleri. Bize İnanna ve Dumuzi ile başlayan kutsal evliliğin hikayesini anlatır mısınız?
Sümer ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanıyordu. Bu yüzden toprağın bereketli, döl yatağının verimli olması gerekti. Bunun için Sümerli yazarlar, büyük bir seks gücü ve çekiciliği olduğunu düşündükleri tanrıça İnanna’yı, ülkelerinin ilk krallarından Dumuzi ile evlendirerek bu bereketi sağlayacaklarına inanmışlardı. Daha sonraları şairler, bu kralı çoban tanrısına dönüştürdü ve büyük bir hikâye yarattılar. Bu hikâyede, tanrıça İnanna bütün fettanlığını kullanarak Dumuzi’yi kendisine âşık etmişti.
Hikâyeye göre Sümer’in bereket tanrıçası İnanna yeraltına, kız kardeşini görmeye gider. Orada “Buraya geldin ama yerine birini bırakman lazım” derler. Onun üzerine kalkar ve der ki “Gideyim bakayım, kimi vereceğim”. Yerine bırakmak için kimseye kıyamaz ancak kocasının keyif çattığını görünce müthiş kızar. “Alın bunu götürün” der. Cinler apar topar kocasını alıp götürürler. Kocası yeraltında kalır. Fakat daha sonra pişman olur ve yılın altı ayında kocasının kız kardeşi ile dönüşümlü olarak yeraltında bulunmasını sağlar. Böylece Dumuzi, her yeni yılda topraktan çıkar ve bütün o kızgınlığa rağmen yeniden karısıyla birleşir. Böylece doğa uyanır, bereket ve güzellik görülür. İşte bu kutsal evliliktir. Çünkü kocası birçok uğraştan sonra yeraltından çıkarak karısıyla birleşti, böylece bereket getirecek yeni bir yıl başladı.
Bu birleşmeyi, ülkenin kralını yüksek düzeydeki bir rahibeyle her yeni yılda büyük şenliklerle evlendirerek sembolize ettiler. Törenlerde tanrıça yerine geçen rahibe, tanrı yerine geçen kralın birbirlerine söyleyecekleri sevgi, aşk, tutku dolu şiirler yazılmış, bunlar çeşitli çalgılar eşliğinde söylenmiştir. Yani kral Dumuzi’yi, rahibe de İnanna’yı temsil ediyor. Böylece kral ve rahibe, tanrı ve tanrıça yerine bereket kültünü temsil ederek geleneği sürdürüyorlar.
'KADININ GÜNLÜK YAŞAMDA ÇOK ÖNEMLİ ROLÜ VAR'
Sümer tarihi boyunca kadın hep aşk, cinsellik ve üretkenliği temsil ediyor…
Çünkü kadın doğuruyor çocukları. Başkası doğurmuyor ki! Bu yüzden kadını bereket tanrıçası yapıyorlar. Tabii yalnızca doğurganlığıyla değil, günlük yaşamda da kadının çok büyük rolü ve önemi vardı. Kadınlar ticaret yapabiliyor, borç alabiliyor, erkeklerin yaptıklarını yapabiliyordu. O bakımdan çok önemli.
İşte Sümerliler bu nedenle İnanna’yı yarattı. Kadınlarda izledikleri, görmek istedikleri bütün nitelikleri, onun şahsında topladılar. Onu yüceltti, ona taptı ve hakkında yığınlarla şiir, hikâye yazarak ölümsüzleştirdiler. O, güzelliğin, şuhluğun, çekiciliğin, şefkatin, hırsın, kurnazlığın ve en önemlisi bereketin ve çoğalmanın sembolü oldu.
'TESETTÜRÜN NE DİNSEL NE DE SOSYAL BİR SEBEBİ YOK'
Sümerlerden başlayarak Anadolu’da yaşayan eski topluluklara baktığımızda her bölgede ayrı ayrı tesettür geleneği olduğunu görüyoruz. Kadınlar neden tesettüre sokuluyor? Sizce bu örtünme geleneği dinsel bir zorunluluk mu yoksa sosyal bir zorunluluktan mı kaynaklanıyor?
Tesettür tamamıyla Sümer geleneği. Bu şekilde devam edip gelmiş. Çoktanrılı olan Sümer dininde, özellikle büyük tanrıların mabetlerindeki kadınların kutsal görevlerinden biri de tanrının gelini olarak 'genel kadın'lık yapmak. Onların diğer rahibelerden ayrılması için de başlarını örtmeleri gerekiyordu. Sokaktaki fahişeler ise başörtüsü takamazdı. Bu sadece mabetlerdeki görevli kadınlara özel bir durum. İşte tarihteki ilk başörtüsü böyle çıktı.
MÖ 16. yüzyılda bir Asur Kralı, tüm evli ve dul kadınların seks yaptıklarına alamet olarak başlarını örtüp dışarıya çıkmalarını istiyor. Evli ve dul kadınların yasal bir şekilde cinsel ilişkiye girdiklerini düşünerek genel kadınlar gibi örtünmeleri ve kendilerini belli etmeleri isteniyor. Yani Asurlarda başörtüsü takan kadın, cinsel ilişkiye girmiş, bekareti olmayan kadın anlamına geliyor. Daha sonra bu geleneği Yahudiler alıyor. Yahudi kadınlar evlenir evlenmez başlarını kapatıyor. Ondan sonra bu uygulama Hititlilere, Romalılara ve diğer devletlere geçiyor. Dolayısıyla Sümer’den gelen bir adet. Aslında ne dinsel ne de sosyal bir sebebi yok.
‘KADIN İSTEDİĞİ GİBİ SEKS YAPMASIN DİYE ZAPTURAPT ALTINA ALINIYOR'
Tek tanrılı dinlerde de kadının örtünmesi emrediliyor. Sizce bugün de amaç aynı mı? Günümüze baktığımızda da aynı şekilde değerlendirebilir miyiz?
Tek tanrılı dinlerde kadının örtünmesi için evli olma, seks yapma şartı yok. Her koşulda örtünmesi bekleniyor. Oysa kutsal kitaplara baktığınızda başörtüsüne dair herhangi bir söz yok. Erkek egemen toplumun kadını ikinci plana atmak için ortaya attığı bir iddia.
Peki, tek tanrılı dinler neden aşk ve erotizmi günahın merkezine alıyor?
Kadını serbest bırakmamak için. Kadın istediği gibi seks yapmasın diye onu zapturapt altına alıyor. Başka bir izahı yok. Sümerlerde başlayan bu örtünme geleneği maalesef başka bir şekle dönüşüyor ve kadını geri planda tutmak için her koşulda örtünmesi isteniyor.
‘5000 YIL ÖNCE YAZILAN MUKAVELE’
Son olarak, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çalışırken bir yazıt arşivi oluşturdunuz. Okuduklarınız arasında ilginç bulduğunuz ya da sizde etki bırakan tablet ya da tabletler var mı?
Evet, beni çok etkileyen bir metin elime geçti. Sümerlerde kadın erkek ilişkisi tek eşli. Erkeklerin kadını istediği gibi boşayabilmesine izin verilmiyordu. Ancak kadın kendi görevini yapamayacak duruma gelirse, onun iznini alarak, bir başka kadınla evlenebiliyordu.
Bu metinde, iki kadın hâkimin huzuruna çıkıyor. Kadınlardan birisi yanındaki diğer kadın için, “Ben bu kadını kendime kardeş, kocama da karı olarak alıyorum. Şayet kocam beni boşayacak olursa bu kadını da alıp götüreceğim” diyor. Bu metin şahitler tarafından da imza altına alınmış bir mukavele. Böyle bir mukavelenin 5000 yıl önce yapılmış olması o kadar önemli ki! Bugünün şartlarında bile kadını güvence altına alan bu tip uygulamaları maalesef göremiyoruz.
duvar