Müslüman Türk Devletinin Tek Kadın Sultanı “Belkîs-i Cihan Raziye Begüm”

‘‘Razia Sultan, Queen of The Times’’: The Only Female Sultan of Muslim-Turkish State

Müslüman Türk Devletinin Tek Kadın Sultanı “Belkîs-i Cihan Raziye Begüm”




Müslüman Türk Devletinin Tek Kadın Sultanı “Belkîs-i Cihan Raziye Begüm”

H. Hilal Şahin*

Raziye Begüm, (d. (?) - ö. 14 Ekim 1240, Delhi), Delhi Türk Sultanlığı hükümdarı. 

1236-1240 arasında hüküm sürdü. Delhi Sultanlığı'nın tek kadın hükümdarıdır. Şirin-i Dihlevi" ve "Şirin-i Gûri" mahlaslarıyla şiir yazmıştır.

Babası Delhi Sultanı Şemseddin İltutmuş, annesi Terken Hatun’dur. Babası tarafından 1232 yılında veliaht olarak atandı.[1] İltutmuş’un 1236’da ölümünden sonra vasiyetine aykırı olarak kızı Raziye değil, oğlu Rükneddin Firûz Şah tahta çıkarıldı. Firûz’un ülkeyi yönetmedeki aczi görülünce 6 ay 28 gün sonra devlet erkânının desteği ile tahta Raziye Sultan çıkarıldı; Rükneddin Firûz öldürüldü.[2] Celaletüddin ve Radıyyetüddin lakaplarıyla para bastırdı.[3]

Saltanının başında Nur Türk adlı bir Türk’ün Hindistan'ın değişik bölgelerinden başına topladığı Karmati ve Mülahidelerden oluşan bir grup ile başlattığı isyanı bastırdı. Ardından hakimiyetini tanımayıp Delhi kapılarına dayanan meliklerin isyanını bastırdı. Düzeni sağladıktan sonra Hinduların kuşattığı Rantanbur kalesi’ne yardım gönderdi; kalede kapalı kalan Müslüman emirleri kurtardı.[1]


Delhi'de Raziye Begüm türbesi

Türk emirlerin nüfuzunu kırma düşüncesi ile Habeş asıllı Cemaleddin Yakut’u Emir âhorluk (ahır beyi) makamına getirdi. Bu durumu hoş karşılamayan melikler, kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek ve fil üzerinde açıkça halk arasında dolaştığı için onu eleştirip yıpratmaya başladılar. 1238’de isyan eden Gaveliyar üzerine ordu gönderdi. Ertesi yıl bizzat sefere çıkarak Lahor valisinin isyanını bastırdı.[3] Delhi’ye döner dönmez Taberhind hakimi Altuniye’nin isyanı üzerine tekrar sefere çıkmak zorunda kalan Raziye Sultan, yakalandı ve Taberhind Kalesi’ne hapsedildi. Delhi’de tahta İltutmuş oğullarından Behram Şah çıkarıldı.

Sultan Raziye’nin esir düşmesinin üzerinden bir ay geçmeden onunla evlenen Altuniye, Raziye’nin tekrar tahtı ele geçirmesi için onunla birlikte hareket etti.[1] Raziye’nin ve Behram Şah’ın ordusu arasındaki mücadele, Behram Şah’ın galibiyeti ile sonuçlandı. İbn-i Batuta’ya göre Raziye Sultan savaşı kaybedince esir olmamak için kaçmış, fakir bir Hindur rençber tarafından öldürülmüştür. Bir başka rivayete göre yakalanıp Behram Şah’ın huzuruna götürüldü ve orada öldürüldü.[1]

Öz
Raziye Begüm Sultan, Hindistan’da XIII. yüzyılda hüküm sürmüş ilk
Müslüman Türk Devleti Dehli Türk Sultanlığı’nın tek kadın hükümdarıdır.
Raziye Begüm, 12 erkek kardeşine rağmen henüz 16 yaşındayken tahta
oturmayı başaran askerî deha sahibi cesur bir şahsiyettir. Orta Çağ’da bazı
Müslüman kadınların siyasi güçlerini sahne arkasından hissettirmesinin tam
aksine bir yönetici/hükümdar olarak sahne önüne çıkmaya cesaret eden ender
kişilerdendir. İşte bu yönüyle Raziye Begüm, sadece Türk tarihinde değil
dünya tarihinde de tanınması gereken bir Türk kadınıdır. Raziye Begümle ilgili
ülkemizde çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da Raziye Sultan hak ettiği yeri
bulamamıştır.Raziye Begüm’ün bibliyografik olarak ele alındığı bu çalışma
mevcut kaynaklardan faydalanarak yapılmış olup Türk kadınının tarihteki
konumunu imgelemiştir. Çalışmadan amaç Raziye Begüm’ün Türk tarihine
katkısını inceleyerek Türk kadının önemine işaret etmektir

Единственная женщина-султан мусульманского тюркского государства Белькис Джихан Разие Бегюм

Разия Бегюм-султан (634-37/1236-40) была единственной
женщиной-монархом первого в истории Индии XIII века мусульманского
тюркского Делийского султаната. Несмотря на наличие 12 братьев, уже в
16 лет, благодаря своему военному гению и смелости, Разия Бегюм
взошла на престол. В отличии от большинства средневековых
мусульманок, она не пожелала влиять на политику страны из-за ее кулис,
предпочтя выйти на первый план как правитель и управленец. Именно
благодаря этому, Разия-султан должна быть представлена не только
тюркской, но и мировой исторической общественности. Хотя в нашей
стране существует ряд исследований на эту тему, однако, должного места
женщина-монарх еще не заняла. Целью данного исследования является с
помощью существующих источников определить место великой
тюркской женщины в мировой истории, ее вклад в историю тюркского
мира, указав на значение, которое имела тюркская женщина в те времена. 

‘‘Razia Sultan, Queen of The Times’’: The Only Female Sultan of Muslim-Turkish State
Abstract
Razia Begum Sultan is the only female ruler of Delhi Turkish Sultanate
which was the first Muslim-Turkish state to reign in 13th century in India.
Despite of her 12 brothers, she is a brave character having military genius, who
succeeded to ascend the throne when she was just 16 years old. She is one of
the rare persons who dared to stand at downstage as an administrator/ruler
quite contrary to the fact that some muslim women in Middle Age made their
political powers felt from backstage. Here with her this aspect, Razia Begum is
a Turkish woman whom should be known not only in Turkish history but also
in the world history. Although various studies on Razia Begum were carried
out in our country, Razia Sultan could not find the place where she deserved.
This study in which we addressed Razia Begum bibliographically was carried
out benefitting from current sources and it imagined the Turkish women’s
position in history. Purpose in this study is to point out the Turkish women’s
importance by examining contribution of Razia Begum to Turkish history.

Giriş


Toplumu oluşturan ailelerin en önemli unsuru olan kadın, Türk
toplumunda önemli bir yere sahiptir. Ataerkil bir toplum yapısına sahip
olduğunu bilinen Türk toplumunda bazen anaerkil bir yapı da dikkat
çekmektedir.


Orta Asya ve Hindistan Türkleri arasında doğrudan doğruya siyasal ve
askeri rol oynayan yani devleti idare ve orduya kumanda eden kadınların
olduğu tarihi kayıtlarda yer almaktadır.


1Söz konusu kayıtlarda yer alanlardan
birisi de Raziye Begüm’dür (Sultan Raziye).
Raziye Begüm, İngiltere Kraliçesi I. Mary’den2
318 yıl, Kraliçe I.


Elizabeth’den 322 yıl, Kraliçe Victoria I. (1837-19019)’den de 600 yıl önce
hükümdarlık yapmış olmasına rağmen çok yönlü kişiliğiyle örnek bir Türk
kadınıdır. Hindistan’da kurulan ilk Müslüman Türk devleti Dehli3 Türk
Sultanlığı’nın hükümdarı olarak dört yıl tahta oturan Raziye Begüm,4
bu zaman zarfında devletinin bekâsı için üstün çaba sarf etmiştir.
Dehli Türk Sultanlığı Hindistan’daki, Müslüman Gurlu Devletinin
komutanlarından Kutbeddin Aybeg tarafından Delhi (Dehli)’ de kurulmuş
(1206); Mu’izzîler, Halacîler, Tuğluklar ve Seyyîdler olmak üzere art arda dört
Türk sülâlesi tarafından idare edilmiştir.5
Raziye Begüm, Hindistan tarihinin “ilk ve yegâne Türk Kadın
Hükümdar”ı olarak bilinmektedir. Diğer bir deyişle o Güney Asya’nın “ilk ve
Dehli Sultanlığı’nın tek kadın hükümdarı”dır. Raziye Begüm, tahtta kaldığı
zamanlarda devlet idaresi için büyük özveride bulunmuş; hükümdar olsa dahi
nihayette bir kadın olmanın verdiği nezaket ve zarafetle devleti bir kadının da
yönetebileceğini göstermiştir.

1 Yusuf Hikmet Bayur, “Orta ve Yeni Kurunda Orta Asya ve Hindistan Türklerinde Kadınların
Mevkii”, Belleten, C.1, TTK Basımevi, Ankara 1995, s. 42.
2 Mary I (1516-1558), Mary Tudor olarak da bilinen İngiltere'nin ilk kadın hükümdarıdır.
3 Sultan Kutbeddin’in damadı ve aynı zamanda en güvendiği kumandanlarından birisi olan
İltutmuş da bu sülalenin ilk kurucularından ve ilk Sultanıdır (1211-1236). “Dehli” söylemi tüm
İslam kaynaklarından kaydedilen şeklidir ve İngilizler tarafından kendi telaffuzlarına uygun
olarak 19. yy da “Delhi” olarak değiştirilmiştir.
4 Peter Jackson, The Delhi Sultanete, Cambridge Uni., Press, p. 183.
5 Salim Cöhce, Hindistan’da Kurulan Türk Devletleri, Türkler Ansiklopedisi, C.8, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 695-696.

Raziye Begüm’ün (1236-1240) Biyografisi


Raziye6 Begüm7
(1236-1240), Şemseddin İltutmuş’un8
çok değer verdiği ve sevdiği; hareminin başkadını olarak Köşk-ü Firuzi’de oturtmaya layık
gördüğü karısı Türkan/Terken9 Hatun’dan doğan kızıdır. Küçük yaşlardan
itibaren babasının yanı sıra devlet işleriyle ilgilenen Sultan’ın bu ilgisi ve
yeteneklerini fark eden Sultan İltutmuş, saltanatını kızına devretmeye karar
vermiştir. 10

Kaynaklarda, İltutmuş’un 12 oğlu ve iki kızının olduğu; büyük
kızının Kırk Türk Beyin başı Balaban ile evlendiği, küçük kızı olan Raziye
Begüm’ün de uzun bir süre evlenmediği ve babasının sağ kolu olduğu
yazmaktadır. İltutmuş, kızına “Kurat-ul Aynım (Göz Bebeğim) diye hitap
etmiş ve kızının erkek kardeşlerinden üstün yönlerini her ortamda dile
getirmiştir.


Kaynaklarda Raziye’nin askerî ve siyasi deha sahibi olduğu11 yay
kuşandığı ve maiyeti etrafında bulunduğu halde erkek gibi ata bindiği, yüzünü
örtmediği ve bu durumun emirlerin eleştirilerine sebep olduğuna yer
verilmiştir.12

Raziye, iktidarının son zamanlarında tam bir erkek hüviyetine
bürünmüş, file binerek halk arasına çıkmıştır. Aziz Ahmed Raziye’yi şöyle
anlatıyor: “Her yönden erkek gibi kuvvetli, hatta erkek bile olduğu rivayet
edilen Raziye’nin hükümdarlığı sırasında harem entrikaları yerine halkın
arasına girerek onlara ve Türk emir ve meliklere karşılarındakinin güzel bir
kadın olduğunu unutturmuştur.”13
Cüzcânî, “büyük, akıllı, adaletli, kerim, âlimleri hoş tutan, adil, adalet
yayan, ahalisini besleyen ve ordu çeken bir padişahtı. Padişahlara gereken
bütün vasıflarla donanmıştı. Fakat yaratılışta erkeklerin hesabından nasibini

6 Erkan Türkmen eserinde Raziye Begüm’ü şöyle tasvir etmektedir. “Raziye, buğday tenli,
uzun siyah saçlı, ince belli, sürahi gibi narin boynu ve hafif çekik gözleriyle saraydaki Hintli
kızlar arasından adeta bir peri gibi seçiliyordu.” Bkz: Erkan Türkmen, Sultan Raziye, NKM
Yayınevi, İstanbul 2007, s.30.
7 Begüm, Hindistan’da hükümdar ailesinden hanımlar için kullanılır.
8 Askerî ve idari kabiliyeti yanında merhametli, cömert ve âdil olması yüzünden sarayına
“Derbâr-ı Şemsî” adı verilmiştir. Şems ed-dîn İltutmuş, devrinin istisnasız en büyük sultanları
arasında yer alır. Ancak bugün, Türk tarihinin az bilinen simalarından birisidir. Bkz: Baranî,
Tarih-i Firûz Shaî, Nşr.S.A.Khan, Calcutta 1862, s.25.
9 Terken “Melike” manasına gelmektedir. Bkz. Osman Turan, “Terken Ünvanı”, THT Dergisi,
S.1, Ankara, 1944, s. 67-73.
10 Jackson, a.g.e., s. 68.
11 Türkmen, a.g.e.,, s. 28.
12 Bayur, a.g.m., s. 44. Raziye’yi böyle bir toplantıda tahtta otururken, tacı üzerinden
omuzlarına ve sırtına inen başörtülü, ama yüzü açık şekliyle gösteren bir minyatürünü ekler
bölümünde görebilirsiniz. Bkz. Bahriye Üçok, İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın
Hükümdarlar, Ankara 1981, s. 49.
13 M. Aziz Ahmed, Siyasi Tarihi ve Müesseseleriyle Delhi Türk İmparatorluğu, Kervan
Yayınları, İstanbul 1949, s. 195.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
367
almamıştı. Bütün bu seçkin sıfatlar ona ne fayda verir.” demekte14 ise de gerek
Cüzcânî, gerekse diğer kaynaklarda O’nun, kadınca davranışlar gösterdiğine
dair bilgiler bulunmamaktadır.
Şair Raziye Begüm (Şirin-i Dihlevi)
Raziye Begüm, iyi bir hükümdar olmanın yanı sıra iyi bir şair olarak da
bilinmektedir.15 Akmal Ayyubi, Raziye’nin Türkçe şiirlerinin toplandığı bir
divanının bulunduğunu, Türk ve Dünya Edebiyatının bilinen ilk Türk kadın
şairi olduğunu ve dolayısıyla ilk Türkçe divan sahibi olma vasfını kazandığını
ifade etmiştir.
16 Türk dünyasının bilinen ilk kadın şairi olarak Raziye’nin kabul
edilmesi bir yönüyle de tartışma konusudur. Çünkü bu bağlamda XI.-XII.
yüzyılda Azerbaycan Gence şehrinde Mehseti Gencevi (1089-1160) isimli
kadın şairin varlığı bilinmektedir. XII yüzyılda yaşamış olan Mehseti Gencevi,
Azərbaycan Türklerinden olup, sufi Ahi tarikatının da üyesi olmuştur.Rubai
nazim şiir şeklinde çeşitli şiirleri de olan bu kadın şair yazar Rafael
Hüseynof’un da ifadesiyle Azerbaycan ve Doğu dünyasının ilk Türk kadın
şairidir.17
Bu cümleden olarak Raziye Begüm’ün Türk dünyasının ilk kadın şairi
addedilen Mehseti Gencevi’den farkı şairliğinin yanında aynı zamanda bir
hükümdar olarak da tarihte yer almış olmasıdır. Tarihsel olarak Mehseti
Gencevi’nin daha önce yaşamış olması onu Türk kadın şairliğinde bir ilk yapsa
bile tarihin ilk kadın hükümdar ve şairi olarak Raziye Begüm’ü ifade etmemiz
hatalı olmayacaktır.
Şîrîn-i Dihlevî veya Şîrîn-i Gurî mahlaslarıyla yazdığı şiirlerin Türk-Fars
Edebiyatı’nın en güzel örneklerinden olduğu kabul edilmektedir. Bahriye
Üçok, Raziye’nin şairliğini şu cümlelerle övmüştür: “Hintlilerin duygu
dünyasının zenginliği yanında iyi bir yönetici özelliklerini de sergileyen güçlü
iradeli bu kadın şairimizi dünyanın ilk kadın şairidir diye isimlendirmek abartı
olmamalıdır.”18
Babası İltutmuş; “Gözümün nuru, yeni bir şiirin yok mu? Bana oku”
diyerek kızının şiirlerine hayranlığını dile getirmiştir. Raziye Begüm’ün

14 Cüzcanî, Tabakât-ı Nâsırî I, Nşr. A. Habibî, Kabil, 1963, s. 457.
15 Raziye Begüm hakkında en ayrıntılı bilgiyi Tabakât-ı Nasırî, Tabakât-ı Ekberî, Tarih î
Mübârek Şâhî, Muntakhabut Tevarih, Tarih i Firişte, Seyâhatname İbn i Battuta II, The Fütûh
us Salatin or The Shahnama of Medieval India of İsemî gibi kaynaklar kaydetmektedir.
16 https://odatv.com/raziye-sultani-duydunuz-mu-0704131200.html,Erişim: 16.07.2018 Burada
verilen bilginin 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli oturumunda
sunulan tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulduğu belirtilmektedir.
17 Rafael Hüseynof, Mehseti Gencevi, Doğu ve Batı Yayınları, Bakü, 2013, s.7.
18
 Üçok, a.g.e., s. 49.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
368
şiirlerine bazen his dünyası, bazen de kahramanlık gibi konular hâkim
olmuştur:19
“Ben ağzında hoş nağmeler yapan bir bülbüle malikim,
Bizim başımıza ne gelirse hep bizdendir, biçare gönlün ne suçu var?
O zavallı da bizim sebepsiz gamımızdan ölmüştür.”
***
“Ben ayağımın bereketi ile feleği saltanat tahtı yapar,
Hüma’nm kanadını da sinekleri kovmak hizmetinde kullanırım.”
***
 “Ey Şîrin gel, muhabbet yoluna adım atma, bundan sakın.
Sen yoksa bu yolda Ferhad’ın başına gelenleri işitmedin mi?”
20
Yine kaynaklarda Raziye Begüm’ün şairliğinin yanı sıra hafız olduğu ve
Kuran’ı çocuk yaşta ezberlediği de yazmaktadır.
21
Raziye Begüm’ün Atalığı Yakut
Sultan İltutmuş, Raziye Begüm’e savaşma tekniğini öğretme görevini
Etiyopyalı Cemâl ed-dîn Yakut’a vermiş ve Sultan, Yakut’un cengâverliğini
beğendiğinden onu sarayın Ahir Beyi ve Raziye’nin atalığı yani hocası olarak
görevlendirmiştir.
22 Raziye’nin bir Habeşi olan Yakutu ilerleyen zamanlarda
önemli bir mevkie getirmesi beylerin kıskançlığına yol açmış, beyler arasında
tartışmalar hatta ayaklanmalar yaşanmasına neden olmuş; ayaklanan beyler
Yakut’un ölmesine neden olmuştur. Salim Cöhce, Cüzcânî’ye atfen Türk emir
ve meliklerin Raziye’ye muhalefet etmelerinin başlıca sebebinin “becerikli bir
insan olan Yakut’un” Sultan’ın huzurunda iltifat görmesinin yarattığı
hoşnutsuzluk olduğuna işaret etmiş ve “Onun içindir ki, ‘Devlet’23 onun
eteğinde kara toz (Cemâl ed-dîn Yakut Habeşî) görünce etrafından yüz
çevirmiş ve taht Mucizz ed-dîn’e ulaşmıştır.” ifadelerine yer vermiştir.24

19 Türkmen, a.g.e., s. 30.
20 Türkmen a.g.e., s. 30.
21 Türkmen a.g.e., s. 30.
22 Türkmen, a.g.e., s. 32; Bayur, a.g.m., s.43.
23 Cöhce, Cüzcânî’nin bu kelimeyi, bilinçli olarak kullandığını ve eski Türk geleneklerine
uygun bir şekilde Sultan Raziye’nin “Kut” unu kaybettiğini ve saadetin kendisinden
uzaklaştığını ifade etmek istediğine değinmiştir. Bkz. Cöhce, a.g.e., s. 54.
24 Salim Cöhce, Şemsî Melikleri, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış
Doktora Tezi, Elazığ,1986, s.67.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
369
Hikmet Bayur, Raziye’nin bu tutumunda şahsi tahakkümünü kurmak ve
sağlamlaştırmak için Türklerden başkalarına da sarayında yer verme amacında
olduğunu belirtmiştir.25
Raziye Begüm’ün Saltanatı ve İltutmuş’un Ölümü
Şemseddin İltutmuş’un hükümdarlık için en istikrarlı oğlu Nâsirüddîn
Mahmud, Bengal Valisi iken ölmüştür. İltutmuş diğer oğullarının kızı Raziye
gibi akıllı ve ferasetli olmadığını; devleti idare etme yetisi ve cesaretlerinin
bulunmadığını düşünmüştür.
26
Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Müslüman kadın hükümdarlardan
yalnız Raziye Begüm, tahta çıkmanın üç yolundan “Ahid” yani başta bulunan
hükümdarın önceden tayini yoluyla hükümdarlığa aday gösterilmiştir.
27
Raziye Begüm’ün Saltanatına İlk Tepkiler
Sultan Şemseddîn İltutmuş’un kızını yerine veliaht tayin etmesi, Sultan’a
yakınlığı ile bilinen emir ve meliklerce hoş karşılanmamıştır.
28
“Saltanatı hak
eden oğulların varken bir kızın İslâm mülküne veliaht yapılmasının hikmeti
nedir?” diyerek bu tutumdan memnun olmadıklarını Sultan İltutmuş’a
iletmişlerdir. Bunun üzerine İltutmuş;“Benim oğullarım işret ve gençlik zevkleriyle
meşguldür. Hiç birisinde memleket idare edecek kabiliyet yoktur. Dolayısıyla ülkedeki
düzeni muhafaza edemezler. Biliniz ki, benim ölümümden sonra veliahtlığa hiç birisi
Raziye’den daha lâyık değildir. Zira, Raziye her yönden erkek kardeşlerinden
üstündür. Gerçi şeklen kadındır ama zekâ ve basireti erkekten farksızdır.”29 yanıtını
vermiştir.
Babasının desteği ve güvenini tam olarak arkasına alan Raziye Begüm’ün
karşısında duracak artık hiçbir güç kalmamıştır ancak elbette ki bu durum çok
uzun sürmemiştir.
1236’da Şemseddîn İltutmuş’un ölümü üzerine emirler iki gruba
ayrılmış30 Şemsi Melikleri (Kırklar)31 İltutmuş’un vasiyetine rağmen Raziye’yi

25 Ayrıntılı bilgi için bkz: Bayur, a.g.m., s. 44. Bahriye Üçok, a.g.e., s. 34.
26 Sultan İltutmuş öldüğünde geriye üç oğlu kaldı. Bunlar Rüknüddîn, Muizüddîn, Nâsirüddîn.
27 Üçok, a.g.e., s. 26.
28 Hambly, R.G., Women in the Medieval Islamic World, Peter Jackson Sultan Radiyya Bint
Iltutmus S.T.Martin’s Press, New York 1998, s. 190.
29 Nizamüddîn Ahmed, Tabakat-i Ekberî, Calcutta 1931, s. 65-66; Amar Chitra Katha, Sultana
Razia, India Book House Pvt., Ltd., India, 1976, s. 34.
30 Üçok, a.g.e., s.47.
31 Salim Cöhce, Dehli Türk İmparatorluğu’nda Sultan Şemseddin İltutmuş’un Kırk Kölesi
Çihilganilerin Kimlikleri ve Oynadıkları Roller, Beşinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi (23-
28 Eylül 1985), İstanbul, s.175-186.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
370
saf dışı bırakarak kardeşi Rükneddin Firuz Şah’n tahta çıkmasına neden
olmuşlardır.32
Raziye Begüm’ün Türk emir ve meliklere, babasının vasiyetini
hatırlatarak kendisinin tahta oturması hâlinde devlet ve halkın huzur bulacağını
söylemesi üzerine hükümdar olmasının yolu açılmıştır.
33 Kardeşlerinin küçük
olması da Raziye’nin tahta oturmasının (634/1236) yolunu açan bir diğer
unsurdur. Üçok, Raziye’nin “Ahd” yoluyla tahta çıkamayınca “Galebe’’
yoluyla hakkını elde ettiğine değinmiştir.
34 Raziye tahta çıkmasının ardından
beylere ve halka hitaben şunları söylemiştir:
“Saygıdeğer beyler ve sevgili halkım. Maalesef kardeşlerim babamın emanetine
sahip çıkamadılar. Ben bir kanınım ancak bir Türk kadını erkekten zayıf değildir. Orta
Asya ve Türkistanlı olan beyler bunu çok iyi bilirler. Hindistan’da hepimiz
yabancıydık. Burada İslam’ın bayrağını dikerek adalet, birlik ve insanlar arasında
eşitliği getirdik. Şimdi bütün bunlar tehlikeye girdiği için varlığımı bunun uğruna feda
etmeye hazırım.”
35
Raziye Begüm’ün Tahta Geçişi ve Karşılaştığı Zorluklar
Raziye’nin “Katiller katledilmelidir.” emri üzerine Rükneddin
öldürülmüş (1236)36 ardından sulh ve sükûn dönemini yeniden başlatmak üzere
daha önce ihmal edilen kanun ve gelenekler tekrar harekete geçirilmiştir.
Ancak tahta geçer geçmez Nur Türk adlı bir kişi önderliğinde Karmati (Şii) ve
Mülâhidelerden (Melahide zümresi) oluşan bir grup ayaklanarak halkı, Ebu
Hanife ve imam Şafiî mezheplerinin bilginlerine karşı kışkırtmıştır. Söz konusu
grup, Cuma Mescidi ile yakınındaki Mu’izzî Medresesi’ne saldırmış ve ayrım
yapmadan -bilhassa- Müslümanlara yönelik bir katliam başlatmıştır (4 Mart
1237). Melik Nâsr ed-dîn Aytemür ve Emir Nâsırî Şair gibi ileri gelenler ve bir
kısım ahalinin de yardımıyla olaylar bastırılsa da yine de ülkede tam olarak
sükûnet sağlanamamıştır.
37 Nizâmül Mülk Muhammed Cüneydî olmak üzere
bir grup isyancının Dehli’deki isyanını ustalıkla bertaraf eden Raziye
bunlardan bazılarının da desteğini kazanmıştır.
38
Raziye’nin saltanatını istemeyen Vezir Nizamül Mülk Cüneydi, Melik
Alâüddîn Cânî, Melik Seyfüddîn Kucî, Melik İzzüddîn Kebir Han Ayaz, Melik

32 Oğlunun basiretsiz yönetiminden istifade eden Terken Hatun idareyi ele geçirdiği gibi
haremdeki pek çok cariyenin suçsuz yere ölmesine neden olmuş, Raziye ile aynı anneden
doğan Kutbeddin’in de gözleri çıkartılarak öldürülmüştür. Bkz: Salim Cöhce, Delhi Türk
Sultanları Tarihi, Huzur Cilt Evi, Malatya 2004, s.50; Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi,
C.1, TTK Basımevi, Ankara 1946, s. 280-285.
33 I. H.Qureshi, Muslim India before the Mughals, The Cambridge History of Islam II, (nşr.
P.M.Holt. vd.) Cambridge 1970, s.6.
34 Üçok, a.g.e., s. 47.
35 Türkmen, a.g.e., s. 32.
36 Cöhce, a.g.e., s. 54.
37 Üçok, a.g.e., s.29; Cöhce, a.g.e., s.55.
38 K.A. Nizâmî, The Early Turkish Sultans of Delhi, Delhi 1970, s. 197vd. 
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
371
İzzüddîn Mehmed Sâlârî halkı kışkırtarak isyanların çıkmasına sebep
olmuştur.39 Kendisine muhalif emir ve melikleri ortadan kaldırmayı başaran
Raziye, daha da kuvvetlenmiş devlet işlerini yeniden düzenlemiş, önemli
mevkilere kendisine destek olanları getirerek idari işlerin güvenilir ellerden
yürütülmesini sağlamıştır.
Raziye Sultan, devlet işlerini düzene koymuş ancak babası Sultan
İltutmuş’un ölümünü fırsat bilen Hindûlar, Retenbur kalesini kuşatmıştır.
Kaleye bir ordunun sevk edilmesiyle burada mahsur kalan halk kurtarılmış ve
Hindular bertaraf edilmiştir.
40 Aziz Ahmed, İltutmuş’un fırtınalar içindeki
tahtını ancak koruyabildiğini, çocuklarının hızla çöküntüye düştüğünü
belirtmiştir.
41
Raziye Begüm’ün Son Günleri
Raziye Begüm bahsedildiği üzere, Yakut ve kendisine yakın gördüğü
diğer kişileri devletin önemli mevkilerine getirmiş ve Melik İhtiyâr ed-dîn
Aytigin Emir-i Hâciblik görevine atamıştır. Daha önce Melik Cemâl ed-dîn
Yakut’u Emir-i Ahirlik (Ahir Beyi) görevine getirerek emir ve meliklerin
tepkisini alan Sultan Raziye, onu bu kez de Emir ül-Ümerâlığa yükseltmiştir.
Bazı emir ve melikler Raziye ile Yakut arasında özel bir yakınlığın olduğunun
dedikodusunu yapmış; bazıları da emirlerinin iddia ettikleri gibi bir hususiyetin
olmadığını düşünmüşlerdir. Kırk kişiden oluşan Türk emir, melik ve valilerin
Raziye’nin bir Habeşî’yi üst makama tayin etmesi konusunda birbirlerine
destek olması Raziye ve Yakut için acı sonuçlar doğurmuştur.
Öte yandan Raziye komutasındaki ordu Galyûr yöresinde ayaklanan bir
grubu etkisiz hale getirmiş ancak bu defa da Lahor Valisi İzz ed-dîn Kebir Han
Ayaz ve Taberhinde Meliki İhtiyâr ed-dîn Altuniye, Sultan Raziye’ye karşı
ayaklanmıştır.42 Bunun üzerine 3 Nisan 1240’ta Raziye, Taberhinde civarında
Türk emir ve melikler tarafından esir alınarak Taberhinde Kalesi’ne
gönderilmiş, Emir-i Ahur Cemâl ed-dîn Yakut öldürülmüştür.
43
Raziye’nin bazen saray dışına erkek kılığında ve yüzü açık, peçesiz
çıkması Gvalyor44 Kadısı Minhac-i Sirâc, Melik ül-Ümera Ziyaüddîn Güneydi
ve devletin üst kadrolarını oluşturan Türk vezir ve komutanların tepkisine yol
açmış; bunu içlerine sindiremeyen Türk emir ve melikler çeşitli karışıklıklara

39 Üçok, a.g.e., s. 30.
40 Cüzcânî, a.g.e., s. 460; Ahmed, a.g.e., s. 67.
41 Ahmed, a.g.e., s. 196.
42 Cûzcanî-Raverty, a.g.e., s. 748.
43 Üçok, a.g.e., s. 33.
44 Gevaliyûr olarak da bilinir. Bkz: Cûzcanî, Tabakâti Nâsırî (Moğol İstilasına Dair Kayıtlar)
Çev: Mustafa Uyar, Ötüken Yayınları, İstanbul 2016, s. 14.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
372
sebep olmuştur.45 Bütün bu kargaşa Raziye’nin nüfuzunu kırmış ve en sadık
komutanını ve emirlerinin bağlılığını kaybeden Sultan tahtan indirilmiştir
(1240) ve yerine kardeşi Behram Şah geçmiştir. Bayur, Raziye’nin tahttan
indirilmesini kendi ihtiyatsızlığına bağlamaktadır.46 Başka bir tarihçi de
Raziye’nin tecrübesizliği karşısında entrikaların ağır bastığını ifade etmiştir.
47
Cöhce eserinde Sultan Raziye için Cüzcânî’nin “büyük, akıllı, adaletli,
kerim, âlimleri hoş tutan, adil, adalet yayan, ahalisini besleyen ve ordu çeken
bir padişahtı. Padişahlara gereken bütün vasıflarla donanmıştı. Fakat yaratılışta
erkeklerin hesabından nasibini almamıştı. Bütün bu seçkin sıfatlar ona ne fayda
verir.” ifadelerine yer vermiştir. Öte yandan erkekler arasında bir kadının
göstereceği davranışları asla yapmayan ve böylelikle ayrı cinsten olmanın
dezavantajlarını büyük ölçüde gidermeyi başaran Sultan Raziye’nin, Türk emir
ve meliklere dayanacağı yerde onların güçlerinden çekindiği için biraz da
merkezî idarelerin bir özelliği olarak kayıtsız şartsız kendisine bağlı bir grup
meydana getirmeye çalıştığına değinmiştir.48
Raziye Begüm’ün Hazin Sonu
Bazı kaynaklarda Raziye’nin ölümü konusunda değişik bilgiler yer
almaktadır. Üçok, Tabakat-i Ekberi isimi kaynağa atfen Raziye’nin Hindular
tarafından öldürüldüğüne (14 Ekim 1240) yer vermiştir:
“Raziye, kardeşi Behram Şah’ın Dehli’den yolladığı ordu ile çarpışıp savaşı
kaybedince esir olmamak için kaçmış, uzun bir yol gittikten sonra oldukça acıkmış ve
Hindu bir çiftçiye rastlayınca, ondan yiyecek istemiştir. Onun verdiği bir parça kuru
ekmeği yer yemez, yorgunluktan hemen oracıkta uykuya dalmış. Çiftçi erkek
elbiselerinin altında mücevherlerle işlenmiş bir kaftan bulunduğunu fark edince
Raziye’yi öldürmüş ve tarlaya gömmüştür. Elbisesinin bir parçasını alıp çarşıya
satmağa gittiğinde, böyle kıymetli ve zarif işlenmiş bir elbise parçasının fakir bir
Hindu çiftçinin elinde bulunması şüpheyle karşılanmış ve Raziye kadı huzuruna
götürülmüştür. Çifçi, Sultan Raziye’yi öldürdüğünü itiraf edip onu defnettiği yeri
göstermiştir.”49
Aziz Ahmed, Raziye’nin başına buyruk aristokrat ruhunu ayakta tutak
için giriştiği mücadeleyi hayatıyla ödediğini vurgulamıştır.
50

45 Şemsî Meliklerinin bir araya gelerek “kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cübbe giyip, külâh
örterek halkın arasında göründüğü ve fil üzerinde açıkça halk arasında dolaştığı için” Sultan
Raziye’yi tenkit ettikleri hususunda Bkz., Cöhce, a.g.e., 22; Cüzcânî, a.g.e., s. 460; CûzcanîRaverty, a.g.e., s. 750.
46 Bayur, a.g.m., s. 43.
47 Uyar, a.g.e., s. 15.
48 Cöhce, a.g.e., s. 35.
49 Üçok, a.g.e., s. 45.
50 Ahmed, a.g.e., s.196.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
373
Raziye Begüm Sonrası Dehli
Sultan Raziye dört yıla yakın bir zaman imparatorluk denilecek kadar
büyük bir ülkenin idaresini elinde tutmuş ancak ondan sonra tahta geçen
Behram Şah, Îzzüddîn Balaban, Alâüddîn Mesud Şah ve Nâsırüddin Mahmud
zamanlarında da Türk beyleri ülkede karışıklıklar çıkarmaya devam etmiştir.
Çıkan karışıklıklar arka arkaya iki sultanın tahttan indirilip öldürülmesiyle
sonuçlanmıştır.
51
Dehli artık trajedilerin sahnesi hâline gelmiş, her yeri şaşkınlık ve panik
havası kaplamıştır. Bir yandan beylerin isyanları, bir yandan Moğol akınları,
öte yandan Hinduların müdafaasız kalan bölgeleri ele geçirmeleri sonunda
(1266) Şemsiyye hanedanlığı zayıflamış, asayiş bozulmuş, iktidar harem
ağalarının ellerine geçmiş, ülkenin sınırları daralmış ve Balabanlılar dönemi
başlamıştır. Kaynaklarda Balabanlıların Dehli’deki kargaşa ve isyana melik ve
emirlerin zehirli hançerlerle öldürülmesiyle son verdiği ve böyleye “Kırkların”
birçoğunun yok edildiği; kalanlarında ikinci derece unvanla itaat altına alındığı
yazmaktadır.
52
Sonuç
Dehli Türk Devleti’nin tek kadın Sultanı Raziye Begüm, Hind-Türk
tarihi açısından kayda değer bir şahsiyettir. Kaynaklardan edinilen bilgilere
göre hükümdarlık için gerekli pek çok özelliği şahsında toplamış ve bu
özellikleriyle kardeşlerinden üstün olduğu babası tarafından da takdir
edilmiştir.
Raziye Sultan, devleti en iyi şekilde idare etmeye çalışmış ancak yaşanan
bazı olumsuzluklar ve ülkedeki kargaşa onun, hem saltanatı hem de hayatına
mal olmuştur. Devletinin bekası ve halkının huzuru için kendi hayatından dahi
ödün veren Sultan, babasının izinden yılmadan, usanmadan başarılı bir politika
sürdürmüştür. Kendisine karşı ayaklanan Türk emirlerin nüfuzunu kırmak için
önemli mevkie getirdiği Yakut’un Raziye Begüm’e olan yakınlığı -aslında bize
göre sadakatten başka bir şeyle izah edilemezken - emir ve meliklerin büyük
kıskançlıklarına ve ardından tahtan indirilmesine yol açmıştır. Aslında
Meliklerin Raziye’yi tahttan düşürmek için gösterdikleri bahane bile o
dönemin telâkkisine göre hükümdarı tahttan indirmeye yetecek meşru bir
sebeptir. Ancak Raziye, Cemâl ed-dîn Yakut’u taltif etse de tahttan indirilmeyi
kabul edecek birisi olmadığını ve kurmak istediği düzeni sonuna kadar
götürmek konusundaki azmini saltanatı tekrar ele geçirmek için üst üste yaptığı
ve hayatına mal olan hamlelerle göstermiştir.

51 Uyar, a.g.e., s.15.
52 Ahmed, a.g.e., s. 197.
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi 2018, 5 (16), ss. 362-377
Şahin
374
Ömrünü gerek Hindû akınları gerekse kendisine karşı ayaklanan emir ve
meliklerle mücadeleyle geçiren Raziye, cesur ve kahraman bir Sultan olarak
hayata gözlerini yummuştur.
Bu çalışmada Raziye Begüm, mevcut kaynaklar ışığında birçok yönüyle
ele almaya çalışıldı. Raziye Sultan, unutulmaması ve çok yönlü incelenmesi
gereken bir Türk kadını olduğundan söz konusu çalışmamız yapılanlara ve
yapılacak olanlara destek olma amacındadır. Raziye Begüm, ülkemizde bazı
çalışmaların ve kitapların teması olsa da bilhassa kadın araştırmalarında ilk
akla gelen tarihin tozlu sayfalarına gönderilmeyecek müstesna bir şahsiyettir

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/545029