Mustafa Karaalioğlu ‘Erdoğan için çıkış mümkün mü?’

İttifak’ın Erdoğan’ın siyasi akıbetini tehdit eden en önemli dinamiğe dönüştüğünü düşünüyor.

Mustafa Karaalioğlu ‘Erdoğan için çıkış mümkün mü?’




Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

‘Erdoğan için çıkış mümkün mü?’

Bu soru, Türkiye’nin değerli siyaset bilimcilerinden Doç. Hatem Ete’nin perspektifonline ve Karar/Görüşler’de ortak yayınlanan ve büyük ilgi gören makalesinin başlığıdır. İktidarın siyasi yürüyüşüne Erdoğan ekseninden, Erdoğan ve ittifakları açısından yaklaşan, hem bir kronoloji hem de durum analizi içeren bu yazıyı hala okumayanlara tavsiye ediyorum. Erdoğan ve Türkiye’nin yakın geleceğine dair beyin fırtınası imkanı sunan makalenin bir bölümünü de burada paylaşıyorum.

Hatem Ete, AK Parti ve Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerinde Cumhur İttifakı çatısıyla yaşadığı yenilginin artık bir varoluşsal sorun/kriz olduğunu düşünüyor. Ve bu krizin unsurlarını şöyle tasnif ediyor:

Krizin en önemli dinamiğini başkanlık sistemi ve bu sistem dolayısıyla yaşanan idari zaaflar oluşturuyor. Öncelikle bu sistem ile ülke iyi yönetilemiyor ve Erdoğan kötü yönetim üzerinden toplumsal desteğini kaybediyor. Başkanlık sistemi -ayrıca- muhalefeti birleştiren bir işlev görüyor. 15 Temmuz koşullarında Erdoğan’a kaçırmaması gereken bir fırsat gibi görünen başkanlık sistemi, bugün önümüzdeki seçimleri kaybetme riski doğuran en önemli unsura dönüşmüş durumda.”

Devam ediyor: “Erdoğan’ın içinde bulunduğu krizin -ikinci- nedeni Cumhur İttifakının seçim ittifakıyla sınırlandırılmayıp siyasi bir ittifak olarak kurgulanmasıdır… 2016’ya kadar da mücadele eden bileşenler, arızi öznel hedefler, süreli bir tehdit ve ortak düşmanlar paydasında bir araya geldiler.”

Ete’ye göre ittifak “Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu toplumsal desteği sağlayamazken, yeni toplumsal destek arayışlarını da sabote ediyor.” Bu nedenle de bizatihi İttifak’ın Erdoğan’ın siyasi akıbetini tehdit eden en önemli dinamiğe dönüştüğünü düşünüyor.

Üçüncü siyasi çıkmaz ise şu: “İttifakın resmî ideolojisi haline gelen beka söylemi ve güvenlikçi siyaset… Bu enstrümanlar üzerinden toplumsal barışı sağlamak, kuşatıcı bir siyaset geliştirmek, demokratik ve müreffeh bir düzen inşa etmek mümkün değil… Demokrasi ve hukuk perspektifiyle yoğrulmamış güvenlik siyaseti, beka sorununu gidermek yerine derinleştirir.”

Ete, Cumhur İttifakı ve güvenlikçi yaklaşımın hem Türkiye siyasetinin hem de AK Parti’nin kodlarını dönüştürdüğünü düşünüyor. “Sivilleşme ve demokratik siyaset söylemi yerini devletçi, militarist söyleme terk etti. Türkiye AK Parti iktidarında geçirdiği onca demokratik dönüşümden sonra yeniden 1990’ların tartışmalarına, korkularına, söylem ve uygulamalarına geri döndü” diyor. Bu durumun Erdoğan’a verilen destekte yol açtığı kaçınılmaz kırılmalara dikkat çekiyor.

Erdoğan, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde karşısında MHP’nin de bulunduğu 10’dan fazla partinin destekliği adaya karşı ilk turda yüzde 51,8 oy ile kazanmıştı. Ete, “Birçok idari, siyasi ve güvenlik krizinin etkisiyle katıldığı 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde aldığı yüzde 42’den hemen sonra, gereken değişiklikleri yaparak 1 Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 49,4 oy aldı. Cumhur İttifakı kurulmadan önce Erdoğan ve AK Parti’nin toplumsal desteğinin yüzde 50 bandında olduğunu söylemek mümkün. -Ama- Cumhur İttifakıyla girilen 24 Haziran 2018 seçimlerinde AK Parti yüzde 42,6 oy oranı elde ederek bir önceki seçime göre 7 puan kaybederken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yüzde 52,6 oy alarak MHP’nin desteğine rağmen oy desteğini 1 puan bile arttıramadı.”

Bu tablo referandumlarda daha açıktır… “AK Parti’nin öncülük ettiği 21 Ekim 2007 referandumu yüzde 69 ile kabul edildi. 12 Eylül 2010 referandumu başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partilerinin tamamına yakınının “Hayır” tutumunu benimsemesine karşın yüzde 58 destek aldı. Bu iki referandum, AK Parti’nin toplumsal ve siyasal değişime öncülük ettiği durumlarda doğal tabanının yüzde 10-20 puan üzerinde bir destek bulabildiğini gösterdi. Cumhur İttifakının hazırlayıp desteklediği Anayasa değişiklik paketi ise 15 Temmuz’un güçlü psikolojik rüzgarına rağmen 16 Nisan 2017 referandumunda yüzde 51,4 destek alabildi. Referanduma öncülük eden AK Parti ve MHP’nin 1 Kasım 2015 seçimlerindeki oy toplamı yüzde 62 (%49,50+%11,90) idi. Böylece Cumhur İttifakı ilk siyasi inisiyatifinde seçmeninin yüzde 10’unu kaybetti.”

Peki şimdiden sonrası… Ete’ye göre “Oy kaybına yol açan; başkanlık sistemi, Cumhur İttifakı ve güvenlikçi siyasetin elbirliğiyle oluşturduğu siyasi iklimdir.” Erken ya da zamanında yapılacak bir seçim için de çerçeveyi şöyle çiziyor. “Seçimleri kazanmayı sağlayacak oy desteği için, Erdoğan’ın muhafazakâr tabanı konsolide etmesi, Kürtler nezdindeki desteğini arttırmanın yanı sıra, HDP’nin muhalefetle hareket etme eğilimini değiştirmesi ve tutumunu ekonomi başta olmak üzere yönetim performansı üzerinden geliştiren “rasyonel” seçmeni ikna etmesi gerekiyor.”

Mustafa Karaalioğlu / KARAR