Mutluluğun Peşinde Doğru Yolda Mıyız?
Manevi anlamda kendini iyi hissetmek, hayatın anlamını bulmak
Mutluluğun Peşinde Doğru Yolda Mıyız?
Mutluluk, insanoğlunun en derin ve kalıcı arzularından biri, belki de en zor elde edileni. Bu konuda düşünürler, bilim insanları, filozoflar yüzyıllardır kafa yormuş, çözüm yolları önermiştir. Ancak günümüzde, mutluluğun nasıl tanımlandığı ve ona nasıl ulaşılacağı konusunda hala pek çok yanlış anlama var. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, mutluluğun önündeki engelleri ve bu engellerin nasıl aşılabileceğini irdeleyerek, bu konuda önemli ipuçları sunuyor.
Prof. Dr. Özdemir, mutluluğun kesintisiz bir olumlu duygular zinciri olduğu beklentisinin, aslında mutluluğu elde etmenin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu belirtiyor. Modern toplumda, başarı, şöhret, para gibi dışsal unsurlar mutlulukla eşleştiriliyor. Ancak bu inançlar, insanları gerçek mutluluğun peşinden gitmek yerine, yanlış hedeflere yönlendiriyor. Mutluluğun bir anlık zaferden çok, hayatın karmaşıklıklarını kabul etmekle ve bu zorluklardan gelişim fırsatları yaratmakla ilgili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özdemir, sürekli mutlu olma arayışının yerini, “psikolojik büyüme” dediği daha derin bir arayışa bırakması gerektiğini savunuyor.
Mutluluk, beş temel unsurdan oluşuyor: manevi, fiziksel, entelektüel, ilişkisel ve duygusal iyi oluş. Bu unsurların her biri, insanın mutlu bir yaşam sürmesi için olmazsa olmaz nitelikte. Manevi anlamda kendini iyi hissetmek, hayatın anlamını bulmak; fiziksel sağlığı korumak, düzenli uyku ve beslenme alışkanlıkları edinmek; zihinsel olarak meraklı ve öğrenmeye açık kalmak; kaliteli insan ilişkileri kurmak ve duygusal olarak kendini kabul etmek, mutlu bir yaşamın temel taşları olarak görülüyor.
Aristoteles’in de belirttiği gibi, mutluluk, hayatın nihai amacı. Günlük hayatımızda yaptığımız her şey, nihayetinde bizi mutlu edeceğine inandığımız şeyler tarafından yönlendiriliyor. Ancak, bu arayışta yapılan en büyük hatalardan biri, mutluluğu dışsal hedeflerle sınırlamak. Oysa ki, mutluluğun peşinden gitmek, belirli bir şeye sahip olmakla değil, insanın kendi içsel dünyasında dengeyi bulmasıyla ilgili.
Prof. Dr. Özdemir’in altını çizdiği bir diğer önemli nokta ise, mutluluğun bir beceri gibi öğrenilebilir ve geliştirilebilir olduğudur. Mutlu bir yaşam sürmek, bir enstrüman çalmayı öğrenmek gibidir; emek, sabır ve sürekli pratik gerektirir. Yani, mutluluğun peşinden gitmek demek, ona doğrudan ulaşmayı denemek yerine, anlamlı şeyler yaparak ve kendimize değer katacak alışkanlıklar geliştirerek ona dolaylı yoldan ulaşmak demektir.
Sonuç olarak, mutluluğu dışsal bir başarı olarak değil, hayatın içsel bir dengesi olarak görmek, bu arayışta doğru yolda olup olmadığımızı belirleyecektir. Mutluluğun peşinden gitmenin en iyi yolu, onu aramaktan vazgeçip, hayatın her anını anlamlı kılmaktır.