MYP’li Çayır: Bahçeli BBP’nin Cumhur İttifakı’nda olmasını istemiyor

Bu seçim, kendilerini sahte kurtarıcı diye lanse edenlerin sonu olacak.

MYP’li Çayır: Bahçeli BBP’nin Cumhur İttifakı’nda olmasını istemiyor




MYP’li Çayır: Bahçeli BBP’nin Cumhur İttifakı’nda olmasını istemiyor

2021'de kurulan son parti MYP’nin Genel Başkanı Remzi Çayır, geçmiş deneyimlerini ve partisinin atacağı adımları anlattı: Bu seçim, kendilerini sahte kurtarıcı diye lanse edenlerin sonu olacak.

Serkan Alan

ANKARA- Yıllarca Büyük Birlik Partisi’nde (BBP), Cumhur İttifakı içerisinde siyaset yapan Remzi Çayır öncülüğünde kurulan Milli Yol Partisi (MYP), örgütlenme faaliyetlerine hız verdi. Mayıs ayı içerisinde büyük kongresini yapmayı planlayan, sonbaharda yapılacak bir erken seçime hazır olmayı hedefleyen partinin lideri Çayır’a göre Türkiye’deki siyasi partiler oligarşik bir yapıya teslim olmuş durumda.

BBP saflarında, Cumhur İttifakı içerisindeyken yaşadıklarını, mevcut siyasi tabloya itirazlarını, altılı masanın çalışmalarını ve partisinin yol haritasını anlatan MYP Genel Başkanı Remzi Çayır’ın Gazete Duvar’ın sorularına verdiği yanıtlar şu şekilde oldu:

'PARTİLERDE MUHALEFETE TAHAMMÜL OLMAZ, MUHALEFET HAİNLİKTİR'

Milli Yol Partisi, 2021 yılının son kurulan siyasi partisi oldu ve Türkiye siyasal hayatına katıldı. Uzun yıllar Büyük Birlik Partisi çatısı altındaydınız. Yeni bir parti kurma süreci nasıl gelişti?

Genellikle çok büyük ideallerle ortaya çıkıyorsunuz. Var olan yanlışlara, sakatlıklara karşı bir duruş sergiliyorsunuz. Biz Muhsin (Yazıcıoğlu) başkanla cezaevindeyken düşünmeye, sorgulamaya başlamıştık. Ülkücü hareketin bazı eksikliklerini, yanlışlarını, dogmalarını gündeme getirmiştik. Her siyasi partinin yazılmış ve yazılı olmayan kuralları var. Siz ona uyduğunuz müddetçe bir problem yok. Lidere sadakat gösterirseniz orada da problem yok. Ne zamanki sorgulamanızı dışarı vurursanız farklılığa tahammül olmaz. Partilerde muhalefete tahammül olmaz, muhalefet hainliktir. Bu genel Türkiye’deki yerleşik siyasetin hastalığı.

Fotoğraflar: Ogün Akkaya


'KURDUĞUMUZ PARTİNİN İSMİNİ BİLE SÖYLEMEK İSTEMİYORUM'

Kurduğumuz o zamanki parti, ismini bile söylemek istemiyorum artık, çünkü başkalaşmış bir parti olan Büyük Birlik’i çok büyük ideallerle kurduk. Neredeyse dünyaya adaleti hâkim kılmak gibi bir davaydı. Ama döne döne sıradanlaştı.

Neden sıradanlaştı?

Çünkü sistemin boyasıyla boyanmaya başladığınızda şekil alıyorsunuz. Ondan kurtulamıyorsunuz. Halbuki sisteme bir duruş sergilemeniz lazım. Yerleşik siyaseti değiştirmek gerekiyor. Onların boyasıyla boyandığın anda onlara benziyorsun. Halbuki bu tarafa geçip itirazlarını rasyonel ve akılcı bir şekilde toplumla paylaşman gerekir. Bunu yapamadık.

Neden yapamadınız?

Biz de sıradanlaşma sürecine girdik. Hatta ötesine bile geçildi. Partilerde genellikle demokrasi yoktur. Partilerde adalet yoktur. Lider vardır, genel başkan vardır. Onun adamları vardır.

'TÜRK SİYASETÇİSİ SİYASETİ HİZMET OLARAK GÖRMÜYOR'

Büyük Birlik Partisi’nde bunları yaşadınız. Peki yeni bir partiyle yola nasıl çıktınız?

Biz ilk Milliyetçi Hareket Partisi’nden (MHP) ayrılırken lider sultasına itirazımız vardı. Mesela lider doktrin teşkilatının eleştirememesi bağlamına itirazımız vardı. Bunun ne insan haklarıyla ne vicdanıyla ne de dinle bir izahı yoktu. Şimdi buradan çıkmışsınız siz, "Taban demokrasisi, mahalle demokrasisi, askeri yapılanmaya hayır" diyorsunuz, dönüyorsunuz kurduğunuz parti bu tarafa eviriliyor. Adam diyor ki, "Liderim ne derse ben onu yaparım." Lider sanki babasının çiftliğini yönetir gibi parti yönetiyor. Bütün bunlar orada sıradanlaşınca bir de yeme içme işleri oluyor bazen. Siyasetin temel ögesi odur, balı tutan parmağını yalamıyor, kovanı da götürmeye çalışıyor. Kovanı da götürünce arı da bal yapmamaya başlıyor. Türk siyasetçisi siyaseti hizmet olarak görmüyor, para kazanma, yol alma, güç devşirme aracı olarak görüyor. Türkiye’deki siyasetin karşılığı bu. Biz de buna itiraz ederek arkadaşlarımızla yola çıktık.

'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE İLK BAŞTA OLUMLU BAKTIK'

Şu an adını anmak istemediğinizi söylediğiniz Büyük Birlik Partisi’nde geçmişte yer aldınız. Yani AK Parti ve MHP’nin de olduğu Cumhur İttifakı içerisinde yer aldınız. Bu süreç nasıl gelişti?

 İlk başta Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini söyleyeyim. Arkadaşlarımızla genel bakışımız şuydu: İlk önce toplumların ihtiyaçları değişir, sonra sistemler değişir. Sistemler tabu ve dogma değildir. İhtiyaçlara göre şekillenirler. Bu bazen parlamenter sistem bazen yarı başkanlık bazense tam başkanlıktır. Biz o dönem şartlar toplumun ihtiyaçlarına göre değişir diye baktık ve bu sisteme olumlu baktık.

'YALAN VAR, DOLAN VAR, SAHTEKÂRLIK VAR…'

Sonrasında siyasi partilere ittifak yolu açılınca, bizim partiyi (BBP) kurarken ki ideallerimizin Meclis’te temsil edilmesi, topluma daha rahat ulaşılabileceği düşüncesiyle ittifak edilebileceğini söyledik. Ama öyle bir şey ki, yerleşik siyasetin modern ağaları öyle oyunlar oynuyorlar ki. Yalan var, dolan var, sahtekârlık var. Her türlü oyun var. Bu şekilde yürürken Meclis’te beş altı kişiyle temsil edilmeyi beklerken bir bakıyorsunuz ki sadece partinin ağası, genel başkanı gitmiş. Bir kişi kendini kurtarıyor. Sonra toplum dönüyor ve size diyor ki, "Partiyi bir kişinin vekilliğine mi sattınız." Bunun izahı var mı, yok. Kendisine soruyorsunuz izahı var mı diye, izahı yok. İdeallerinizin yaşamadığı, idealize ettiğiniz davranışların oluşmadığı bir yapıda niye durasınız ki? Araba bozulmuş, tamire çalışıyorsunuz ama tamirci "bu arabadan bir şey çıkmaz" diyor. Hiçbir işe yaramayan arabanın içerisinde durmak büyük birlik değildir. Dolayısıyla çıktık.




'BU ARKADAŞI DEĞERLENDİRME DIŞI TUTUYORUM'

Yıllarca birlikte mesai harcadığınız BBP lideri Mustafa Destici’nin açıklamaları dönem dönem konuşuluyor. Destici’ye dair geriye dönünce ne görüyorsunuz?

Ben bu arkadaşı değerlendirme dışı tutuyorum. Değerlendirmeye tabi bir gerçeklik olarak görmüyorum. Bambaşka bir sebeple oradalar. Herhangi bir amacının olmadığını da düşünüyorum.

Hangi başka sebeplerle oradalar?

Onu da halk tayin etsin. Halk biliyor. Benim söylemem gerekmiyor. Ona değer vermiyorum değil, değerlendirmeye gerek duymuyorum. Halk zaten isimlendiriyor. Halk zaten notunu da vermiş ve öngörüsü var. Çıkıp zaman zaman bambaşka şeyler söylemesi, kafasındaki emelini yok etmiyor. Bambaşka bir emel için orada. Türkiye’yi yönetmekmiş, iyi yere götürmekmiş, insanı onurlu yaşatmakmış… Onda da MHP’de de diğer siyasi partilerde de oligarşik bir yapı var. Bu yapı ne yazık ki topluma kapalı.

MHP, BBP’NİN CUMHUR İTTİFAKI İÇERİSİNDE YER ALMASINDAN RAHATSIZ

Muhsin Yazıcıoğlu’yla ülkücü harekete eleştirilerinizi dile getirdiğinizi ifade ettiniz. Yıllar sonra kendisini "ülkücü" olarak adlandıran MHP ile aynı ittifak içerisinde yer aldınız. MHP, Büyük Birlik Partisi’nin Cumhur İttifakı içerisinde yer almasından rahatsız mıydı?

Doğru.

Siz içerisinde olduğunuzda bu rahatsızlığı görüyor muydunuz?

Hissettim. MHP o dönem bizim, hâlâ da öyle, fiili olarak, resmi olarak Cumhur İttifakı’nda yer almamızı istemiyordu.

Neden?

Kendisinden kopmuş bir parti olarak görüyordu. Kendisinden kopanın kendisiyle aynı düzlemde olmasını istemiyorlar. Kendilerince sebepleri var ama doğru sebepler değil. İttifak ediyorsanız kabul edecek ya da etmeyeceksiniz. Biz o dönem ne düşündüysek ve yaptıysak inandığımız için yaptık. Yaptığımız yanlış çıkabilir. Sonuçları şu an eleştirilebilir. Bunlarda haklılar ama o anda ona samimiyetle inandığımız için bu şekilde karar verdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin doğru olabileceğini düşünmüştük. Olumlu bakmıştım. Sonra baktım ki biz zaten Doğu toplumuyuz. Demokrasi çok da yerleşik durumda değil. İnsan hak ve özgürlükleri, inanca ve değere verilen değer üst düzey değil. Dolayısıyla sistem Türkiye’yi içe doğru evirdi ve toplumu da düşünceyi de vicdanı da merhameti de daralttı. Onun için derhal köklü bir şekilde değişiklik gerekiyor.

'BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU?'

Siz nasıl bir değişiklik tarif ediyorsunuz?

Sadece Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değil, sistemin Anayasa'da yer alan bütün hususları değiştirilmeli. Sosyal hayata, iktisada, hukuka ve adalete bakışımızın insan temelli değiştirilmesi lazım.

Parlamenter sistemi savunup istiyor musunuz?

Adını halk koysun, problem değil. Birbirini denetleyen, hesap verebilen, "Halk seçmiş beni ne demek hesap vermek" demeyen, her an hesaba çekileceğini bilen, güçler ayrılığına inanan, adaletin tarafsız ve bağımsız olduğu bir sistem olmalı. Kaosa yol açmadığı müddetçe her türlü düşüncenin, inancın sistemde bulunması gerektiğine inanıyorum. Devlet ve siyaset bunu garanti altına almak için vardır. Bunu yok etmek için yoktur. Hoşumuza gidenler güzel, gitmeyenler tu kaka. Kafir. Hain. Böyle saçmalık olur mu?




'BU MASALLARA İNSANLARIN DA İNANMAMASI LAZIM'

Normalleşmemiz, Türkiye’nin makul bir hale gelmesi lazım. Tayyip Bey yirmi senedir ülkeyi yönetiyor. Yönettin kardeşim, doğru yaptın eksik yaptın. Halk da tarih de bunun kararını verecek. Sırf beş sene daha devam etmek için, "Devleti satanlar devletin tarafında olanlar" deniyor. Yeter artık bu masallara. Bu masallara milletin de inanmaması lazım. Sonuçta yaptığımız işin adı hizmet. Niye bu kadar tuhaf hale dönüşmüş? Çünkü cari siyaset, siyaseti güç yolu, para kazanma yolu, sadakat yoluna dönüştürmüş. Kimse de kaybetmek, elinden bırakmak istemiyor. Bırakmamak için de her türlü yalana dolana hileye başvuruyor.

'DARBE ANAYASASININ DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTERDİM'

Altı siyasi parti ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ çatısıyla bir araya geldiler. Siz kendinizi o masada görüyor muydunuz?

Ben görmüyordum. Ben ilk olarak darbe anayasasının değiştirilmesini isterdim. Bu darbe anayasası 40 yıldır Türkiye’yi yönetiyor. Türk siyasetçisi işine geldiğinde yüzde 10 barajını savunuyor, baraj altı gözükünce "bu zulümdür" diyor. Darbeci Kenan Evren bunu "yönetimde istikrar" diye getirmişti. Mevcut arkadaşlar ve iktidar da bunu devam ettiriyor. Halbuki ittifaklar barajı sıfırlıyor. Baraj daha niye koyuyorsun? Bırak biraz daha özgür bir toplum olsun. İnsanlar kendi istediğiniz seçsinler. Önüne ket vurma.

'KENDİ İSİM VE AMBLEMİMİZLE SEÇİME KATILMAYI DÜŞÜNÜYORUZ'

Bizim altılı masada olma düşüncemiz yoktu. Bu hareket kendi adayını, kendi programıyla, projeleriyle milletin önüne "iktidar talebi" ile koyacak. Siyasi parti kuruyorsunuz, başkasını işaret edeceksem gidelim onunla ortak zeminde buluşalım parti çoğaltmaya gerek yok. İddianız varsa, benden farklı bir şey söylüyorsanız milletin karşısına o şekilde çıkmakta yarar var. Riyakârlığa gerek yok. Sistem bizi üç kâğıda itebilir ama biz itilmeyeceğiz. Eğer arkadaşlarımız karar verirse, parti meclisimiz ve il başkanlarımız karar verirlerse ben kendi ismimizle, kendi amblemimizle ve kendi adayımızla seçime girilmesinin gerekli olduğunu, bunun çok dürüst bir davranış olduğunu söylüyorum. "Oy bölüyorsunuz" diye bizim bu şerefli tavrımızı basitleştirilmek isteyebilirler ama bu çare değil. Allah nasip ederse kendi isim ve amblemimizle seçime katılmayı düşünüyoruz.

'BİREYSEL GÖRÜŞÜM'

Siz o zaman ittifak içerisinde olmayacaksınız ve başka bir cumhurbaşkanı adayını desteklemeyeceksiniz. Doğru mu?

Bu benim bireysel görüşüm. Biz şu an il ve ilçelerimizi kuruyoruz. Gecikme olmazsa 29 Mayıs’ta büyük kongreyi toplayacağız. 62 ili bitirdik ve devam ediyoruz. Tabanımız var. Arkadaşlarla istişare etmeden tek başıma bu konuda karar verirsem bu arkadaşlarıma saygısızlık olur. Ben Remzi Çayır olarak bunu savunuyorum. Parti görüşü değil. Parti görüşümüz kongrenin ardından, partinin meclisi ne karar alırsa onu yapacağız.

SEÇİM KANUNU: 'OLİGARŞİK YAPININ İÇ DÜZENLEMESİ'

AK Parti ve MHP’nin Meclis’e getirdiği seçim kanununda değişiklikler öngören teklifi yasalaştı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçim kanunundaki değişiklikleri pazarlıkların sonucu olarak değerlendiriyorum. Memleketle ilgili bir iyileştirme olarak görmüyorum. Bu kimi partilerin daha iyi bir pozisyona gelmesi için getirilen bir hamledir. Milleti de ne yazık ki ilgilendirmiyor. Milletin hayatını iyileştirmiyor. Oligarşik yapının iç düzenlemesi.




'İKTİDAR BU ŞEKİLDE BİR SEÇİME GİDEMEZ'

İktidar bunu getirirken "erken seçim olmayacak" dedi. Siz bir erken seçim bekliyor musunuz?

Hayır. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı problemleri dikkate aldığınızda iktidarın çaresizliğini dikkate aldığınızda kendi kendini yok etmeyeceğini düşünüyorum. İktidar bu şekilde bir seçime gidemez. Gittiği takdirde çıkacak sonuçları üç aşağı beş yukarı bilmektedir. Zamanında yapılacak bir seçim görüyorum. Barajın yüzde 7'ye düşürülmesi değişikliği bir yıl sonra uygulanabilir. Bu anayasal bir gerçek. Bu nedenle erken seçim görmüyorum.

Siz 29 Mayıs’ta kongrenizi yapacaksınız. Seçime girme yeterliliğinizi ekim ya da kasım ayında kazanabiliyorsunuz. Daha erken yapılacak bir seçim için formülünüz var mı?

Milli Yol Partisi, kendi içerisinde oturur konuşur. Bunlarla ilgili konuşulur. Yargıda bulunmak istemem. Varsayımlar üzerine konuşmadık. Seçime girmediğimiz bir senaryoda tavrımız, eğilimimiz ne olur, bununla ilgili arkadaşlarla konuşmadık.

Partinizin örgütlenme süreci nasıl gelişiyor?

Bu benim bireysel iddiam. Eğer bu hareketin değerleri toplumla buluşursa… Ben siyaseti yeniden tanımlıyorum ve yeniden konumlandırıyorum. Siyaset eşittir insan hayatını kolaylaştıran bir araç. Devletin de siyasetin de varlık sebebi insanı onurlu yaşatacak bir zemin hazırlamaktır. Bunun dışındaki anlamlar uyduruktur. Biz siyaseti bu şekilde yapacağız. Kimseyi terbiye edici aracı kılmayacağız. Farklı düşünceleri, yaklaşımları, milli birlik ve beraberliğimizin yegâne temeli kabul ediyoruz.

'ERTELENMİŞ CENNETLERE HAYIR'

Size göre seçime giderken seçmenin en önemli gündemi ne olacak?

Türk seçmeni gittikçe bilinçleniyor. Bizim yaşadığımız süreci bireyler de yaşadı. Seçmen de öngörüleri de değişiyor. Şu anda insanların hayatları zor. İnsanca yaşamanın asgarisi var. Asgari ücretten bahsetmiyorum. İnsanlar büyük bir çıkmaz içerisinde. Gittikçe biz fakirleşiyoruz. Zemini adalet ve liyakat olan bir sistem zenginleşir. Batı’ya bakın. Kimse kimseyi yaşadıklarından ötürü, giyiminden ötürü yargılamıyor. Bizimkilerde "hainler ve kahramanlar" diye iki çizgi var. Bundan kurtulmalıyız. Gelecekte toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilen yaklaşımlar hayatlarına devam ederler. Bu seçimin, kendilerini sahte kurtarıcı diye lanse edenlerin sonu olduğunu düşünüyorum. Bizim masal kahramanlarına ihtiyacımız yok. Bizim rasyonel akılcı insana ihtiyacımız var. Siyasetin masal tanımlarından arınması gerekiyor. Bunun için de rabbim nasip eder ve yetki alırsak, ahirete atılmış cennetleri dünyada da insanımıza yaşatmayı vadediyoruz. Ertelenmiş cennetlere hayır. Uyanık siyasetçiler, uyanık bazı köşe dönücüler fakire fukaraya ahiret cenneti, kendine de dünya cenneti istiyorlar. Onlara da son vereceğiz. 

DUVAR