NATO ve Rus komutanların buluşması nasıl okunmalı?
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de iki gün boyunca birebir çokça görüşme yaptı.
Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı
Benan Kepsutlu Gazeteci, yazar
Azerbaycan son birkaç gündür üst üste gerçekleştirilen uluslararası düzeydeki toplantıların ev sahibi oldu.
Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan’ın üyesi olduğu Türk Konseyi bünyesindeki Dışişleri Bakanları toplantısı ve “eş zamanlı” gerçekleşen NATO Müttefik Kuvvetler Avrupa Yüksek Komutanı Orgeneral Tod Wolters ile Rusya Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Valeriy Gerasimov görüşmesi…
Tüm bu toplantıların aynı günlere denk gelmesi ilginç.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de iki gün boyunca birebir çokça görüşme yaptı.
Bunlar arasında içeriği en merak edileni ise NATO Komutanı Wolters ile Rusya Genelkurmay Başkanı Gerasimov görüşmesi.
Görüşmenin tarafları ve zamanlaması manidar.
Zamanlamanın manidar olmasının bir nedeni, görüşmenin Gerasimov’un son dönemlerde artan NATO tatbikatlarını “çatışma hazırlığı” olarak açıklamasından kısa süre sonra gerçekleşmesi.
Rusya Genelkurmay Başkanı 2019’un Aralık ayında “Biz de boş oturmuyoruz, mevcut hava savunma sistemlerini atlatabilen yeni silahlar geliştiriyoruz” diye de mesaj göndermişti NATO’ya.
NATO ise tatbikatların artmasının nedenini “değişen koşullara ayak uydurmak ve gerekli önlemleri almak” olarak açıklıyor.
Wolters’ın NATO’nun Müttefik Kuvvetler Avrupa Komutanı olması, masada Moskova tarafından ABD’nin balistik füze rampalarının da konu edilmesi ihtimalini düşündürüyor.
Çünkü Gerasimov, ABD’nin askeri gücünün Rus sınırlarına doğru “genişlemesi”nin yanı sıra Moskova’nın ulusal güvenliğini “tehdit eden” balistik füze rampalarını Avrupa’da yaymaya devam etmesine de tepkisini her fırsatta gösteriyor.
Bu konuda masada NATO’nun Avrupa komutanından bir “açıklama” istemiş olması muhtemel.
Görüşmenin zamanlamasını manidar kılan bir diğer konu ise elbette Suriye.
Türkiye, Suriye konusunda NATO’nun müttefikliğini hissetmediğini her fırsatta dile getirirken, iki komutan arasında bu konunun hangi diyaloglarla görüşüldüğü merak konusu işte.
Rus komutan, Soçi mutabakatından sonra PYD güçlerinin Suriye-Türkiye sınırının 30 kilometre ötesine çekildiğini, Kobani ve Cezire kantonlarına Suriye sınır muhafızları ile Rus askeri polisinin girdiğini sıkça dile getiriyor zaten.
Asıl mesele Suriye ile yaşanılan son olaylar akabinde NATO komutanının Rus tarafına bu konuda ne söylediği!
Rus Genelkurmay Başkanı, NATO’nun bir önceki Müttefik Yüksek Komutanı ile de yine Azerbaycan’da bir araya gelmişti.
Uluslararası terörle mücadelede iş birliği, uluslararası güvenliğin güçlenmesi konusunda “görüş birliğine” varılmıştı o dönem.
Taraflar arası ilişkilerin her yıl giderek bozulduğu göz önüne alındığında, bu defaki toplantıyı görüş birliğinden ziyade, “restleşme” olarak okumak mümkün.
Esad yönetimi ile masaya oturulacak mı?
Uzun zamandır “görüşülmeli mi”, “görüşülmemeli mi” diye tartışılıyor.
“-meli”, “-malı”sı bir yana, bölgede yaşanan gelişmeler neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a aslında aylar öncesinde defalarca kameralar önünde görüşmek konusunda ılımlı olduğunun sinyallerini verdiğini düşünüyorum, -ki bu diplomasinin bir kuralı zaten.
Keza, Erdoğan’ın konuşmalarının satır aralarında da bu yönde mesajlar vardı; özellikle Barış Pınarı Harekatı sırasında.
Mesela “Suriye’nin toprak bütünlüğü”ne dair yapılan vurgularda, mesela bölgenin terör örgütü mensuplarından temizlenip rejim güçlerine teslim edileceği açıklamalarındaki “rejim” vurgusunda…
Ve Cumhurbaşkanı bu cümleleri son derece yapıcı bir ses tonuyla, tekrar tekrar kurmuştu.
Bu yönde yapılan ilk açıklamalar, gazetecilerin soruları üzerine verilen doğaçlama yanıtlar da değildi.
Üzerinde dikkatlice çalışılmış, konuşma metninin cümleleriydi bunlar…
Sanki Esad’ın da nabzı yoklanmak istenmişti.
Aslında aynı adımı Esad’ın da atmak istediğini düşünüyorum.
Ancak onun ipleri Rusya’nın elinde.
Esad ailesinin bir Fenerbahçe maçı için Türkiye’ye gelişleri sırasında Esma Esad’la yaptığım özel röportajı hatırlıyorum.
“Erdoğan ailesiyle dostluğumuz, kardeşliğimiz çok özel bir yerde” demişti Suriye First Lady’si ve bunda o da samimiydi.
İşte bu noktada, Rusya her ne kadar “arabulucu” konumunda gibi görünse de, iki başkanın tekrar görüşmeye başlamasını desteklemesi, bana samimiyetsiz geliyor.
Çünkü Rusya, Suriye’nin büyük abisi olmaktan hoşnut.
Yani Türkiye’nin Suriye ile geldiği noktadan Rusya aslında “memnun”.
Çünkü her iki tarafla da ayrı ayrı görüşerek Suriye’yi kendi rotasında kolayca kontrol ediyor.
Hatırlar mısınız, İran kendi topraklarında PEJAK kamplarını kapatmaya başladığı dönemlerde Türkiye’de bu durum “İran PKK ile mücadelede Türkiye’nin yanında” olarak yorumlanmıştı.
Oysa ki İran, kendi sınırları içinde bir Kürt yapılanması istemediği için PKK ile masaya oturmuş, kendi ülkesi sınırlarındaki PEJAK kamplarını kapatmasına karşılık, terör örgütü mensuplarının İran sınırını kullanarak Türkiye’ye geçişlerine yardım edeceğini vaat etmişti, öyle de oldu.
Bunu da Ahmedinejad’ın kendisine direk sormuştum.
Yalanlamamıştı İran Devlet Başkanı!
Görünürdeki durumlar başka, perde arkası çok başka olabiliyor işte…
Öte taraftan, Türkiye milli menfaatleri doğrultusunda haklı olarak Suriye topraklarında terör örgütlerine yönelik operasyonlarına devam edecek, etmeli.
Fakat bunun Suriye ile bir savaş haline dönüşmesi son derece zayıf.
Erdoğan bu defa çok daha temkinli.
Türkiye defalarca hem doğu, hem batı ekseninde, “beraber çıkılan yollarda” defalarca yalnız bırakıldı çünkü.
Türkiye bundan sonraki süreçte aracılara ihtiyaç duymadan adımlarını attığı sürece, çok daha hızlı ve somut sonuçlar elde edecektir.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.