Nazi askerlerini ormana çekip vurmadan önce onlarla flört eden genç kızların hikayesi

Yazar Poldermans, "Körpe, genç ve güzeldiler.

Nazi askerlerini ormana çekip vurmadan önce onlarla flört eden genç kızların hikayesi




Yazar Poldermans, "Körpe, genç ve güzeldiler. Çok hoş giyinir ve ağır makyaj yaparlardı" diyor

Genç kızların Nazilerle asla birlikte olmadığını belirten Poldermans, yüzleri bölgede bilinmeye başladığında tanınmamak için yer değiştirmeleri gerektiğini söyledi (Sophie Poldermans)

Kırmızı ruj ve parlak göz farı, Nazilerle savaşan Hollanda direnişinin üyeleri tarafından konuşlandırılan alışılmadık ama önemli silahlardı.

İki kız kardeş, Freddie ve Truus Oversteegen ve en iyi arkadaşları Hannie Schaft, en güzel kıyafetlerini giyer ve hiçbir şeyin farkında olmayan hedefler bulmak üzere barlara gitmeden önce titizlikle makyaj yapardı.

II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda direnişinde aktif rol alan genç kızlar, daha sonra Nazi askerleriyle veya onların Hollandalı işbirlikçileriyle muhabbete başlardı. Kıkırdayarak ve kirpiklerini kırparak onları gizli bilgileri ifşa etmeleri için kandırırlardı.

Ardından onları "romantik bir yürüyüş" bahanesiyle ormana çeker ve vurarak öldürürlerdi.

 

Freddie ve Truus savaşta hayatta kaldı ama Oversteegen kardeşlerden çok daha ünlü olan Hannie, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sadece üç hafta önce Naziler tarafından yakalanarak öldürüldü.

Cellatlarının ilk atışta onu yaralamasının üzerine Hanniea'nın son sözlerinin, "Ben daha iyi bir nişancıyım" olduğu söylenir.

İkisi de yakın zamanda 92 yaşında ölen Freddie ve Truus'un yakın dostu Sophie Poldermans, yaşamları boyunca onlarla içtenlikle ve düzenli olarak savaş anılarını konuştu.

Kadınlar ve savaş suçları konusunda uzmanlaşmış bir avukat olan Poldermans, iki kardeşin üzücü deneyimleri hakkında Nazileri Baştan Çıkarmak ve Öldürmek - Hannie, Truus ve Freddie: II. Dünya Savaşı'nda Hollanda Direnişinin Kadın Kahramanları (Seducing and Killing Nazis – Hannie, Truus, and Freddie: Dutch Resistance Heroines of WWII) başlıklı bir kitap yazdı.

The Independent'a konuşan Poldermans, “Çok cesur kadınlardı” dedi.

Kendimi onların yerine koymak istemezdim. Nazi birlikleriyle ilgili direniş haberlerinin basıldığı yasa dışı gazeteleri taşımak gibi küçük işlerle başladılar direnişte yer almaya. Bisiklete atlar, gazeteleri belirli adreslere teslim ederlerdi. Ayrıca saklanan Yahudiler için sahte kimlik belgeleri çalarlardı.

Freddie ve ondan iki yaş büyük olan Truus, bekar bir annenin kızları olarak Amsterdam'a yakın Haarlem şehrinde doğup büyüdü.

Ebeveynleri boşanmıştı ve anneleri komünistti. Genç kızlarına, İspanya İç Savaşı mağduru çocuklar için oyuncak bebek yaptırırdı.

 

sophie poldermans.jpg

Truus Oversteegen, Sten marka hafif makineli silahıyla (Sophie Poldermans)

 

Ulusal Hannie Schaft Vakfı'nın yönetim kurulu üyesi olarak 10 yıldan fazla bir süre kız kardeşlerle birlikte çalışan ve onları şahsen de tanıyan Poldermans, Truus ve Hannie'nin Yahudi çocukların güvenli evlere taşınmasına yardım ettiklerini ama savaş başladığında 14 yaşındaki Freddie'nin çocuklara yardım etmek için çok küçük olduğunu söyledi.

Poldermans, “İnsanlar, görünüşünden ötürü kolayca onun bir Yahudi çocuğu olduğunu düşünebilirdi, dolayısıyla bu onun için çok tehlikeli olurdu” dedi.

Ancak Truus ve Hannie, etrafta hainler olduğunu bilseler, Yahudi çocukları bisikletleriyle güvenli bir evden diğerine taşırdı. Kadın oldukları için küçük çocukları taşımaları şüphe uyandırmazdı. Çocukların dikkatini başka yöne çekmek için şarkılar söylerlerdi. 

Ancak işin içine daha çok girdikçe üç genç kızın direnişteki rolü ve taktikleri gitgide daha tehlikeli hale geldi.

 

sophie poldermans2.jpg

Freddie Oversteegen, 1945 (Sophie Poldermans)

 

Poldermans bunu, “Almanların asker, silah veya Yahudileri taşıyamamaları için patlayıcılarla demiryolu hatlarını ve trenleri patlatırlardı” diye açıklıyor.

Bu daha ciddi türden bir direnişti. Demiryolu hattında kaos olduğundan emin olmak istiyorlardı.

Komutanlarının onları özel hedeflerle görevlendirmesiyle genç kızların Nazileri baştan çıkarıp vurmaya başlaması çok sürmedi.

Poldermans, “Yalnızca bu üç kadının Hollanda'da Nazileri baştan çıkarıp öldürdüğünü biliyoruz” diyor.

Onu böyle eşsiz bir hikaye yapan da bu. Körpe, genç ve güzeldiler. Çok hoş giyinir ve ağır makyaj yaparlardı. Alman subaylarla, Hollandalı tüccarlarla ve Nazi partisinin üyeleriyle ilişkileri olan yöre sakini ortam kızları gibi davranırlardı. Elbette, ana hedefleri yüksek rütbeli subaylardı.

Poldermans, “Barlara gidip ardından askerlerle flört eder, kıkırdayarak gülümser ve alımlı kızlar olurlardı. 'Ormanda romantik bir yürüyüşe çıkabiliriz' derlerdi. İhtiyaç duydukları tüm bilgileri çıkarmaya çalışmak için bu adamları ormana çeker ve sonra onları hemen oracıkta vururlardı. Freddie neredeyse 16 yaşındaydı. Truus 18, Hannie'yse 21 yaşındaydı. 1943 yazında başladılar ve savaşın sonuna kadar devam ettiler" diye ekledi. 

Truus daha önce hiç makyaj yapmayan gerçek bir erkek Fatma'ydı. Oysa Hannie, Naziler tarafından yakalanırsa “güzelce ölmek” için her görev öncesi yüzünü pudralardı.

      Genç kızların Nazilerle asla birlikte olmadığını belirten Poldermans, yüzleri bölgede bilinmeye başladığında tanınmamak için yer değiştirmeleri gerektiğini söyledi. Genç kızlar, güvenlik amacıyla eylemlerini herkesten, hatta arkadaşlarından ve ailelerinden de, gizli tuttu.

      Kız kardeşler, savaştan sonra kaç Naziyi öldürdükleri sorulduğunda cevabı açıklamayı hep reddetti. Freddie, Poldermans'a, “Kimse bir askere böyle şeyler sormamalı” demişti.

      Poldermans, “Böyle yaptılar, çünkü yapılması gerekiyordu” diyor.

      Adalete inandılar. Başka bir yol olduğuna inanmıyorlardı. Aynı zamanda, insan kalmaya çalıştılar. Depresyona girdiler, kabuslar gördüler ve bugün TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) dediğimiz şeyi yaşadılar.

      Öğretim üyesi, savaşın sona ermesinden sonra, kız kardeşlerin hak ettikleri bilinirliğe ulaşmalarının çok uzun sürdüğünü söylüyor. Birçok insanın geçmişe bakmaktansa geleceğe bakmak istediğini açıklayarak direnişin hikayesine erkeklerin hükmettiğini belirtiyor.

      Poldermans, “Takdir görmek için mücadele etmek zorunda kaldılar. Truus çok açık sözlüydü. Hikayesini her zaman anlatırdı ama Freddie çok derinden sarsılmıştı. Savaş hakkında konuşamıyordu, bunu ancak hayatının son birkaç yılında yapabildi. Freddie, yaptıklarına dair tüm takdiri öldükten sonra aldı. Bunu bilmemesi çok kötü" dedi. 

      Savaş, hayatlarındaki her şeyi etkiledi. Truus tanınan bir heykeltıraş oldu ama savaş bütün eserlerinde mevcuttu. Travma onlar için asla geçmedi. Mayıs ayındaki kurtuluş günü zamanları, her gün savaş hakkında kabuslar görerek, çığlık çığlığa uyanırlardı. Bütün anılarını hatırlarlardı. O kadar kötüydü ki, Freddie yılın bu döneminde ülkeyi birkaç aylığına terk etmek zorunda kalırdı.

       

      *İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

      https://www.independent.co.uk/news/world

      Independent Türkçe için çeviren: Onur Bayrakçeken

      Maya Oppenheim Kadın Haberleri Muhabiri @mayaoppenheim