Nazilere karşı direniş günlerinden Hollywood yıldızlığına: Audrey Hepburn
Dotti, "Milyonlar onu Amerikalı ünlü oyuncu diye tanırken, benim uzun yıllar tanıdığım tek Audrey Hepburn, diğeriydi" diyor.
Hollywood'un unutulmaz yıldızlarından biri olan Audrey Hepburn'ün, 2. Dünya Savaşı döneminde Nazi işgali altındaki Hollanda'da yaşadığı çok sayıda acı olaydan ömrünün sonuna kadar etkilendiği ortaya çıktı.
Biyografi yazarı Robert Matzen tarafından kaleme alınan, "Audrey Hepburn, Hollandalı Kız" adlı kitap, ünlü yıldızın 2. Dünya Savaşı döneminde yaşadıklarına yeni bir ışık tutuyor.
Kitabın yayınlanması nedeniyle Hollanda'ya gelen Audrey Hepburn'un oğlu Luca Dotti, "Annem, Hollywood hakkında pek fazla konuşmazdı ama 2. Dünya Savaşı sırasında Hollanda'da yaşadıklarını sürekli anlatırdı" diye konuşuyor.
Hollanda Televizyonu'na (NOS) demeç veren Dotti'ye göre, savaş sırasında Hollanda'da yaşadıkları, Hepburn'un hayatının geri kalanını şekillendirdi.
Dotti, "Milyonlar onu Amerikalı ünlü oyuncu diye tanırken, benim uzun yıllar tanıdığım tek Audrey Hepburn, diğeriydi" diyor.
Oğluna göre, Audrey Hepburn, Hollanda'dan ayrılırken "savaşın seslerini" de beraberinde götürdü. Örneğin, Arnhem kentinin sokaklarından geçen Alman tanklarının sesini...
Dotti'ye göre, annesi V - 1 ve V - 2 tanklarının seslerini, birbirlerinden ayırt edebilecek kadar iyi tanıyordu. Özellikle 2 tonluk V - 1 tankının çıkardığı gürültüyü çok iyi hatırlıyordu.
Luca Dotti, çocukluğunda çalışarak ilk kazandığı para ile aldığı çalar saati anlatırken, savaşın annesinde ne kadar kötü izler bıraktığına kez daha tanık olmuş:
"Kendi paramla aldığım çalar saatle odasına koşup, gururla anneme göstermek istedim. Sevineceğini düşünürken, ağlamaya başladı. Çalar saatin markasının Alman tanklarınınkiyle aynı olduğunu söyledi."
Annesi koyu bir Hitler taraftarıydı
Audrey Hepburn, Hollandalı bir annne ve İngiliz bir babanın çocuğu olarak 1929 yılında Belçika'da doğdu. 6 yaşındayken anne ve babası ayrılınca, bir yatılı okula gönderildi.
Nazi işgalinden 5 ay önce 1939 yılında annesi Ella van Heemstra onu, memleketi olan Almanya sınırndaki Arnhem kentine getirdi.
Matzen'in kitabı, Ella van Heemstra'nın Münih'teki bürosunda, Faşist lider Adolf Hitler ile tanışması ile başlıyor. Çünkü Hepburn'un annesi, 1941 yılına kadar koyu bir Hitler taraftarıydı.
O yıllarda, "Adriaantje" diye çağrılan Audrey, okul hayatına Arnhem'de devam etti. 10 yaşında Arnhem Tiyatrosu'nda gördüğü baleye aşk derecesinde tutuldu. Balerin olmaya karar veren Audrey, müzik okulunda bale dersleri aldı.
Bu dönemde 1941 - 1944 tarihleri arasında Arnhem Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Matzen, Audrey Hepburn'un bütün yaşamı boyunca dans tutkusunu sürdürdüğüne işaret ediyor.
'Yahudilerin kamplara gönderilmesine tanıklık etti'
ABD'li biyografi yazarı, "Kendisini hep bir oyuncu olarak değil de, dansçı olarak tanımladı. Bu onun için çok önemliydi" diyor.
Audrey, bir yandan dans etmeyi sürdürürken diğer yandan da savaşın acımasız koşullarına karşı mücadele etti. Robert Matzen'e göre, bazı aile üyelerinin öldürülmesi, Yahudilerin Arnhem İstasyonu'ndan toplama kamplarına gönderilmesi gibi olaylara tanıklık etti.
Matzen, bunların, ünlü yıldızı çok fazla etkilediğini ve hayatının geri kalanında bu konuda kabuslar gördüğünü vurguluyor.
Ancak biyografi yazarına göre, Audrey, en büyük travmayı Arnhem yakınlarındaki Velp köyünde yaşadı. 17 Eylül 1944'te 10 bin İngiliz paraşütçünün Ren Köprüsü'ne indiği sıcak çatışmalara tanıklık etti.
Audrey Hepburn, Velp'te Nazi işgaline karşı oluşturan direniş haraketi ile tanıştı. Hastane çevresinde gelişen direniş haraketinin öncülüğünü Hollandalı doktorlar yapıyordu.
Matzen'e göre, Hem Almanlar'ın hem de Hollandalı'ların ona ihtiyaç duyması nedeniyle, Audrey geniş bir haraket alanı kazandı.
Direnişe katılan doktorlardan birinin kızı olan Clan Visser't Hooft, Audrey'in direnişçilere yardım ettiğini söylüyor.
Annesinin Nazi taraftarlığından hiç söz etmedi
Hooft'a göre Audrey, hastanede her türlü el ve yüz bakımı hizmetine yardım ederken, bir taraftan da direnişçilerin mesajlarını Nazi karşıtı bir gazeteye taşıyordu.
Audrey'in direnişçilere bilinçli bir şekilde yardım ettiğini söyleyen Hollandalı kadın, "Bence ne yaptığını ve hangi riskleri aldığını çok iyi biliyordu. Aile üyelerinin vurulması da, bu konuda istekli olmasını sağladı" görüşünü savunuyor.
Audrey savaş zamanında sürekli söz ederken, annesinin Nazi taraftarlığı konusundan hiç söz etmedi. Matzen'e göre, anne ile kızı arasında bu konuda sık sık tartışma yaşandı. Ancak annesine her zaman bağlı kaldı.
Biyografi yazarı, ünlü yıldızın, annesinin Nazi hayranlığını, "bütün hayatı boyunca taşımak zorunda olduğu bir sır" olarak kabul ettiğini belirtiyor.
"Açlık Kışı" olarak anılan 1944 - 1945 yıllarındaki kıtlık döneminde zor günler geçiren Audrey, solunum sorunu başta olmak üzere bir çok ciddi hastalık geçirdi.
Savaş sonrası Amsterdam'a taşınan Audrey, burada bazı filmlerde küçük roller oynadı.
Ardından oyunculuğu sürdürmek için İngiltere'ye giden Audrey, 22 yaşında oynadığı "Young Wives Tale" aslı filmdeki başarısı ile oyunculuktaki yükselişine başladı.
Oğlu Luca Dotti, savaş yıllarında annesinin, yaşadığı olaylara rağmen insancıllığını kaybetmemesinin, kendisini çok etkilediğini belirterek, "Bütün bu zorlukları yaşayan bir insanın öfkeli, tekabetçi, bencil olabileceğini düşünürsünüz ama benim annem tam tersiydi" diye konuşuyor.
Yusuf ÖzkanLahey, Hollanda
BBC TÜRKÇE