Nefret, tehdit, iktidar...

Şiddetin hayalini kurmak

Nefret, tehdit, iktidar...




“Birileri bir gün ortalık karışırsa, hedeflerine koydukları insanların kapısını çalma hayalindeler… Bu kişiler soruşturulmalı. 15 Temmuz’da kaybolan silahların da akıbeti açıklanmalı.” Banu Güven DW Türkçe’de yazdı.

"Senin de a…. q…. İlk hedefim sensin… Ülke karışırsa. Kendine dikkat et…"

Ortalık böyle tehditler sallayandan geçilmiyor. Yukarıdaki mesaj birkaç ay öncesinden, Twitter’da rapçilerin imece usulü yaptığı şarkıyı paylaştığım gönderiye gelen yorumlardan… Hesap benim şikayetim üzerine kapatıldı sanırım. Artık görünmüyor. Hesabın sahibi, şimdi yeni isimle açtığı ve yanına iktidara ve reise bağlılığın simgesi yeşil bir top yerleştirdiği yeni hesabından nefret kusmaya devam ediyor muhtemelen.

Onun attığı bu mesaj bu tür tacizlerin ne ilki, ne de sonuncusu. Yeşilli reisçi tayfanın, susmayan, özgür kadınlara nefret kustuğu mesajlar arttıkça artıyor. En son perşembe günü bunun kötü bir örneğini gördük. Hedefte 4 güçlü kadın vardı. Meslektaşım Nevşin Mengü, sanatçı Berna Laçin, avukat Feyza Altun ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu.

Bir kesim hayali bir darbe senaryosunun hayalini kurup heyecanlanıyor besbelli. Hiçbir açıdan yanlarına yaklaşamayacakları ve boy ölçüşemeyecekleri kadınlara yapacaklarını hayal ediyor ve bu kadınları aralarında paylaşıyorlar. Alenen üstelik. Belli ki korkmuyorlar. Neye güveniyorlar?

En baştaki soru. Cevabı açık: Erdoğan’ın düzeninin kendilerini koruyacağından eminler. Bu düzeni korumak adına, günahı olmayan askeri okul öğrencilerini vahşice katletmiş olanların bile ellerini kollarını sallayarak, bir soruşturma bile geçirmeden ortalıkta dolaştıklarını, hatta sağa sola tehdit sallamaya devam ettiklerini, kendilerini yargıdan üstün gördüklerini ve yargının da onların “adaletini” kabul ettiğini gördüler. Bu yüzden “Meydan bizim” diyorlar. Bu kişiler, erkeğiyle ve maalesef kadınıyla, biat etmeyenleri tecavüzden toplu katliama varan bir skalada tehdit ediyorlar. "Bir gün ortalık karışırsa” diye hayal kurarak.

Şiddetin hayalini kurmak

Birileri bir gün ortalık karışırsa, kimin karıştırdığından bağımsız olarak, hedeflerine koydukları insanların kapısını çalma hayalindeler. Bu, çoğunluk için bir hayal olarak kalacak muhtemelen. Bunların çoğu paralı sosyal medya trolleri çünkü. Ama bazıları var ki, kendilerini “var eden” yegane unsur olan iktidardan aldıkları cesaretle “görev bekler” gibi o günü bekliyorlar.

Gazeteci Banu Güven

Gazeteci Banu Güven

İktidar da, tüm organlarıyla bu algıyı destekliyor, benimsiyor. Erdoğan’ın iktidarının en etkili uzvu haline gelen yargı, kâh izleyerek, kâh verdiği “özgürlükçü” kararlarla bu tiplerin başını okşuyor. Gazeteciler, siyasetçiler, sivil toplumcular sırf sözleri ya da barışçı eylemleri nedeniyle “terördü, casusluktu” diye hapislere atılırken ağızlarından ölüm, tecavüz, işkence tehditleri dökülenler el artırıyor.

Olmayacağını bilsem de yapılması gerekeni yazacağım.

İktidar, tüm organlarıyla ve kapasitesiyle bu tehlikeli gidişata “Dur” demeli. Muhaliflere yönelik ölüm, tecavüz ve işkence tehditlerini sallayan herkes, medyada yer işgal edenlerden trollere kadar, soruşturulmalı, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezalandırılmalı. Muhalefete göz açtırmayan Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK, bu tür tehditlerin seslendirildiği yayınları da gündemine almalı. RTÜK Başkanı’nın “Cebimde listem hazır. Ailemiz en az 50 kişiyi götürür” diyen Sevda Noyan’ın katıldığı programı gündeme almama manevrasının herkes farkında.

Bir de, biraz olsun utanılmalı.

Çok önemli bir konu daha. Şu sorunun cevabı verilmeli:

15 Temmuz'da kaybolan silahlar nerede?

Memleketin darbenin eşiğinden döndüğü 15 Temmuz’da sokakta el koyulan TSK’ya ait silahların akıbeti araştırılmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalı. Herkes çok sayıda silahın o gece kapanın elinde kaldığını biliyor. Bunu eski Savunma Bakanı Nurettin Canikli de CHP milletvekili Yaşar Tüzün’ün soru önergesine verdiği cevapta doğrulamıştı. Canikli, darbe girişimi sırasında TSK’ya ait bazı silahların kaybolduğunu açıklamış, ama detaya girmemiş, rakam vermemiş ve bu silahların envanter numaralarıyla arandığını söylemekle yetinmişti.

Sonra CHP’li eski milletvekili Mehmet Tüm bir soru önergesi verdi ve “15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra emniyet ve askeri birimlerin silah envanterinde ne kadarlık bir düşüş olmuştur?” diye sordu. Bugüne kadar bir yanıt alamadı. Bu soruları geçen gün HalkTV yayınında da tekrarladı Mehmet Tüm.

İçişleri Bakanlığı’nın 2017’deki faaliyet raporunda her türlü çalıntı ihbarının da dahil olduğu kayıp silah sayısı 106 bin 740 olarak kayıtlara geçmiş. Bu rakam 2015’te ve darbenin olduğu 2016 yılında sıçramış. Nedense bakanlığın 2018 faaliyet raporu internet sayfasında yok. 2019 raporunda ise kayıp silahlarla ilgili bilgi yok.

Troller ordusunun farkındayız, ama potansiyel tehlike arz edenlerin de az olmadığı bizzat kendilerinin itiraflarıyla ortaya çıkmış bulunuyor. Bu durumu araştırmamak ve hafifsemek, bugün işlenen suçlarla birlikte, yarın öbür gün işlenebilecek suçlara da ortak olmaktır.

Nasıl bir iktidar böyle bir güruhtan medet umabilir ki?

Banu Güven

 Deutsche Welle Türkçe