NZ: İran’daki protestolar iktidardaki seçkinlere karşı bir ayaklanma

Nordwest-Zeitung İran'daki protestoların "iktidardaki seçkinlere karşı bir ayaklanma" olduğunu yazıyor.

NZ: İran’daki protestolar iktidardaki seçkinlere karşı bir ayaklanma


Almanya’nın savunma harcamaları, İran ve Hong Kong’daki gösteriler, AB'nin bütçesi Alman basınında öne çıkıyor. Nordwest-Zeitung İran'daki protestoların "iktidardaki seçkinlere karşı bir ayaklanma" olduğunu yazıyor.

    Oldenburg’da yayımlanan Nordwest-Zeitung İran’da benzin fiyatlarına yapılan zamla başlayan protesto gösterilerine ilişkin şu yorumu yapıyor:

“İran’da olan bitenin ancak çok küçük bir kısmı, sefaletten doğan bir isyan olarak görülebilir. Bu, özünde iktidardaki seçkinlere karşı bir ayaklanma. İslami totaliter molla rejimiyle ona yakından bağlı olan Devrim Muhafızları ve İslami vakıflar içindeki yozlaşmış vurguncularına karşı bir ayaklanma, bu. İktidar sahipleri ellerindeki kaynakları Yemen’den Lübnan’a terör harekatlarında karşı kullanmamış olsalardı, kleptokratlardan oluşan yozlaşmış bir çete olmayacaklar, İranlılar da zorluk çekmeyecekti. Dünyanın dördüncü büyük petrol üreticisinin kendi halkına uygun fiyata benzin temin edemediğini itiraf etmiş oluyorlar. Çölde kum bitmişse çölün yönetimini de işten atmanın zamanı gelmiş demektir.”

Magdeburg’da yayımlanan Volksstimme gazetesinde yer alan yorumda Hong Kong'daki göstericilerin gerçekçi hareket etmediği vurgulanıyor:

“Hong Kong’daki protestolar kritik bir noktaya ulaştı. Geçen günlerdeki şiddet taşkınlıkları iyi niyetli bir uzlaşmaya imkan tanımıyor. Genç aktivistler bu bakımdan bir tuzağın içinde bulunuyor. Doğrudan Hong Kong hükümetiyle mücadele ederken dolaylı olarak Pekin yönetimine ve demokratik ülkelerin eksik desteğine karşı mücadele etmiş oluyorlar. Göstericiler yüce ama aynı zamanda erişilemez bir hedef güdüyorlar: Hong Kong’u Çin’in imparatorluğu altında kalıcı olarak bir demokrasi adası olarak tutmak. Bu, özel idare bölgesine 2047 yılına kadar anlaşmalarla temin edilmiş durumda. Çinliler ondan sonra Hong Kong'u bütünüyle kendilerine katmak için tereddüt etmeyecek. Eğer gelişmeler Pekin açısından rayından çıkarsa bu belki de daha önce gerçekleşecek. Demokrasi hareketinin hedefi - her ne kadar aktivistler aksini iddia etse de - nihayetinde Halk Cumhuriyeti'nden ayrılmak. Çin buna azla izin vermeyecektir.”

Heilbronner Stimme gazetesinde Almanya’nın savunma harcalamarıyla ilgili bir yorum yer alıyor. Yorum şöyle:

“11 Eylül terör saldırılarından bir yıl sonra dönemin savunma bakanı Peter Struck, Almanya’nın güvenliği Hindikuş’tan da sağlanır demişti. Durum o zamandan bu yana daha karmaşık hale geldi. Radikal İslamcılar kalıcı bir tehdit durumu oluşturdu. Avrupa Ukrayna krizi ile bir kez daha silahlı çatışmaların sahnesi oldu. Çin, Rusya ve başka ülkeler yoğun bir biçimde silahlanıyor. Güney Amerika ve Afrika’nın birçok ülkesinde silahlı çatışmalar var. Suriye’de sürekli değişen cepheler ve oyuncularla bir savaş kabarıp duruyor. Federal Alman Cumhuriyeti 2020’de savunmaya daha fazla yatırım yapacak olursa bu, ABD'nin ısrarlarına bir yanıt vermenin ötesine geçen bir durum olur. Zira burada konu aynı zamanda askerlerimizi teçhizatlandırmak ve emniyete almak sözkonusu. Çünkü onlar özgürlüğümüzü ve demokrasimizi savunan ve kriz bölgelerindeki yükümlülükleriyle daha fazla insanın krizlerden kaçmasını önleyen üniformalı vatandaşlar.”

Avrupa Birliği’nin 2020 yılı bütçesi Brüksel’de süren yoğun pazarlıkların ardından şekillendi. Süddeutsche Zeitung bütçe görüşmelerine ilişkin şu yoruma yer veriyor:

"Vurdumduymaz bir biçimde net borçlardan hayıflanmak yerine Federal Hükümet’in bütçenin kullanımıyla ilgili bir tartışmayı teşvik etmesi daha doğru olur. Nihayetinde Avrupa’nın önünde büyük zorluklar bulunuyor. Dijital branşlarda ekonomi geriden geliyor, ABD ile bir ticaret savaşı tehdidi var, Çin ile rekabet büyüyor. Sığınmacı krizi çözülmemiş durumda ve iklim değişikliği ile mücadele sürekli pahalanıyor. Avrupa Birliği bu hususlarda ülkelere yardımcı olabilir ama bunun için paraya ihtiyaç var. Velev ki Avrupa Birliği belli sorunlara tek tek ülkelerden daha iyi bir biçimde yaklaşım gösterebilecekse, üyelerin daha fazla kaynağı kullanıma hazır hale getirmeleri gerekiyor. AB ekolojik elektriğin nakli için sınırları aşan elektrik hatlarını ya da tüm Avrupa’yı büyük bir dijital pazara bağlamak için veri hatlarını destekleyebilir.”

Deutsche Welle Türkçe