O hükmün perde arkası… Yargıtay içtihatları ve AİHM ne diyor
BİRKAÇ AY ÖNCE VERİLEN “VEDAT ŞORLİ” KARARI
O hükmün perde arkası… Yargıtay içtihatları ve AİHM ne diyor
TELE 1 televizyonundaki bir programda Cumhurbaşkanlığına hakaretten hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Sedef Kabaş’ın tutuklanması Türkiye’nin gündemine oturdu.
İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği’nce verilen kararda, video kaydının izlenmesi sonunda “hakaret” kastının bulunduğu sonucuna varıldığı, eylemin televizyon programında gerçekleştirilmesi nedeniyle suçun nitelikli halinin söz konusu olduğu, suç işlendiği konusunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı düşünüldüğünde kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksel olduğu, bu nedenle tutuklamanın ölçülü görüldüğü değerlendirmesi yapıldı.
Türk Ceza Kanunun 299. Maddesinde belirtilen Cumhurbaşkanına hakaretin alenen ya da basın ve yayın yoluyla işlenmesi ise bu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul ediliyor.
Bu maddeye göre Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılıyor.
BİRKAÇ AY ÖNCE VERİLEN “VEDAT ŞORLİ” KARARI
Öte yandan Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) geçen Ekim ayında verdiği Vedat Şorli kararı ise bu maddeden verilen cezaların “ifade özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirmişti. Mahkeme doğrudan Türk Ceza Kanunu'nun 299'ncu maddesiyle düzenlenen Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun "ifade özgürlüğü" ile uyumlu olmadığına hükmetmişti.
Vedat Şorli adlı kişinin Facebook paylaşımları nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırılmasını inceleyen mahkeme bu hükmü kınamıştı.
Söz konusu davada Sedef Kabaş’a da yapıldığı gibi Vedat Şorli'nin gözaltına alınmasının yargılama öncesi tutukluluk halini gerektirecek bir durum olmadığı da vurgulandı.
Buna göre devlet, hükümet veya herhangi bir yürütme, yasama, yargı organının, medyada eleştiri konusu olabileceği ifade edildi.
Özel kanunlarla hakaretle ilgili daha fazla koruma sağlamanın “konvansiyonun ruhuna aykırı” olduğuna vurgu yapan AİHM, devletin cumhurbaşkanının itibarını savunmak için ona özel bir ayrıcalık geliştiremeyeceğini özellikle vurguladı.
Mahkeme Türkiye’yi Vedat Şorli’ye 7 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum etmişti.
Ayrıca mahkeme Türkiye’den TCK 299'u AİHM içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesini de istemişti.
Kararda Avrupa Konseyi’ne üye birçok devletin hakaret için hapis cezasını kaldırdığını vurgulayan mahkeme, Azerbaycan ve Türkiye gibi devletlerin buna devam etmesinden endişe duyulduğunu kaydedilmişti.
Cumhurbaşkanına hakaret davaları ile ilgili verilen ve ilk olma özelliği taşıyan bu karara emsal niteliği açısından da önem atfediliyor.
YARGITAY NE DİYOR
Tam da bu duruma yönelik Yargıtay ise “hakaret” ile “eleştiri”yi ayıran ince bir çizgi olduğunu vurgulayarak ifade özgürlüğünün sınırlarının buna göre belirlenmesini istiyor.
Yargıtay uygulamasına göre Cumhurbaşkanına hakaret davalarında içtihat şöyle belirlenmiş durumda:
“Siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda geniş bir kabul görmüştür. Ancak eleştiri kırıcı, şok edici ya da rahatsız edici olsa bile hakarete varmamalıdır, zira hiçbir kimse hakarete katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgi toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre, kişilerin ifade hürriyeti ile mağdurun birey olarak onur ve şerefi arasındaki denge de gözetilmek suretiyle hakim tarafından belirlenmelidir. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilmemelidir. (Y16CD-K.2017/4807)”
Odatv.com