OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresi uzatıldı: Karar bekleyenler anlatıyor

“Ne kadar süreceği bilinmeyen bir belirsizlik yaşanıyor”

OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresi uzatıldı: Karar bekleyenler anlatıyor


OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun görev süresi uzatıldı: Karar bekleyenler anlatıyor

Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun çalışma süresi bir yıl daha uzatıldı. Komisyonu’nun ekim ayında yaptığı açıklamaya göre; Komisyona yapılan 126 bin 300 başvurunun 110 bin 250’sinde karar verildiği, incelemesi devam eden başvuru sayısının ise 16 bin 50 olduğu belirtildi.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 23 Ocak 2017 yılında kurulan Komisyon, “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve Esaslar” tebliğinin yayınlanmasından sonra başvuru almaya başladı. 22 Aralık 2017 tarihinden itibaren karar verme sürecine başlamış olan Komisyonun 33 aylık süre içerisinde toplam başvuruların yüzde 87’si hakkında karar verdiği, sonuçlanan başvurularda ret oranının %88,5 olduğu belirtiliyor.

Komisyonun verdiği kararları değerlendiren Hocaoğulları,” Hakkında takipsizlik veya beraat kararı verilmiş kişilerin dosyalarını inceleyen Komisyon başvuruyu “irtibat/iltisak” gerekçesiyle reddedebildi. Hukuki bir niteliği olmayan “kurum kanaati”, “istihbari bilgiler” ret kararına gerekçe olabildi” diyor.

“Ne kadar süreceği bilinmeyen bir belirsizlik yaşanıyor”

Başvurucuların savunma hakkını kullanamadıklarına dikkat çeken Hocaoğulları, “Komisyon ihraç edilen kişinin hiçbir şekilde müdahil olamadığı, kendisini savunamadığı, delil sunamadığı bir işleyişin sonunda karar veriyor. Komisyona başvuru yapanlar, haklarındaki işlem dosyasını bilmeden itirazlarını sundu. Kendilerini ifade edemediler, dosyalarını inceleyemediler, dosya kapsamındaki iddialara karşı savunmalarını sunamadılar” ifadelerini kullanıyor.

Komisyon kararıyla mesleğe geri dönen başvurucuların, yaşadığı hak ihlallerinin devam ettiğine dikkat çeken Hocaoğulları, ”Parasal haklar bakımından her iş kolunda farklı uygulama olsa da temelde ortaklaşan şey, görevine iade edilen kamu emekçisine temel ücretin faizsiz olarak ödenmesi. Manevi tazminat talep etmenin yolu ise kanun hükmü ile kapatıldı” diyerek sözlerini sürdürdü.

OHAL Komisyonunun görev süresine dair bir öngörülemezlik olduğu uyarısında bulunan Hocaoğulları, “Ne kadar süreceği bilinmeyen bir belirsizlik yaşanıyor. Bu süreçte çalışma, eğitim, seyahat hakkı gibi çok temel haklara yönelik ihlaller devam ediyor” diyor.

OHAL Komisyonunda incelemesi devam edenlerden biri de psikolojik danışman Murat Yıkılmaz

"Barış İçin Akademisyenler" bildirisine imza attığı için Anadolu Üniversitesi’nden 2017’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Yıkılmaz,” 406 barış akademisyeninden hiçbirinin başvurusu sonuçlanmış değil. Ve bu matematiğe aykırı çünkü Komisyon işlerinin yüzde 70 veya yüzde 80‘inin bittiğini söylüyor. Ama bizde oran yüzde 0” diyor.

“Umarım yüzleri kızarır bundan”

Başvurusu üzerinden uzun bir süre geçtiğini vurgulayan Yıkılmaz, “Aslında adalet duygumuz sıfırlandı diyebiliriz. Dört yılda belki ‘hukuki bir yola başvurmuş olsaydık birinci basamak mahkemelerden çıkıp belki Bölge İdare Mahkemesinden de çıkıp Danıştay’da olabilirdi dosyamız. O yüzden OHAL Komisyonunun fonksiyonu ile ilgili özel bir şeyler söylemek gerekiyor” diye konuşuyor.

Komisyonun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM) de etkili bir iç hukuk yolu olarak tanındığını hatırlatan Yıkılmaz, “Adında insan hakları olan büyük ve yüce bir mahkemenin böyle yaralayıcı bir şeye ortak olması, bu suça ortak olması aslında çok incitici ve tarihi bir şey” diyor.

Yıkılmaz,” Bizim dosyalarımız belki önünde sonunda AİHM’e gidecek. Umarım yüzleri kızarır bundan. Çünkü bu sürecin başında onların bu ortaklığı da var maalesef ve biz bunu görüyoruz, bunu unutmayacağız” diyor ve ekliyor:

”Hala hayatta olduğum için şanslıyım. Komisyon bir gün karar verecekse ve ben bunu görebileceksem hayatta olmayanları da anarak şanslı olduğumu söyleyebilirim”.

"Komisyon bizim hukuka ulaşmamızla ilgili arada çok ciddi bir engel"

Komisyondan bir sonuç alamamasının kişisel hayatına olumsuz etkisini ise şu sözlerle anlatıyor:

“Yaşadığım evi değiştirmek zorunda kaldım. Kariyerimden uzak kaldım. Maddi güçlükler çektim. Hala daha çekmeye devam ediyorum. En zoru çocuklara anlatmak. Oğlum o zaman üç yaşındaydı. Ve üniversiteye geliyordu zaman zaman benimle, benim orada bir işim olduğunu, oranın ne olduğunu, ben onun seviyesine uygun olarak anlatmıştım. Gitmemeye başladığımızda bunu sordu tabi doğal olarak ve benim ona bunu açıklamam gerekiyordu. Yaşı biraz daha uygun olduğunda ona bunu açıkladım. Benim üniversitedeki işimden bir haksızlık sonucunda atıldığımı biliyor. Bu zordu” diyor.

Başvurusunun geçtiğimiz yıl içinde sonuçlanmasını bekleyen Yıkılmaz, “Mayıs 2020 tarihi bizim için deadlinedı. O saate kadar sonuçlanacaktı. Ama Komisyon farklı bir davranış gösterdi. Ayda beş bin dosyadan ayda yedi yüz dosyaya kasıtlı olarak düşürdüler. Bu da ayrı özel darbe oldu kalan gruba” diyor ve ekliyor:

“Ohal Komisyonu şöyle bir şey, onu ben bir metafor ile anlatırsam aslında o bizim hukuka ulaşmamızla ilgili arada çok ciddi bir engel. Hukuk ile ilgili büyük şüphelerimiz var vs. ama biz hukuka falan ulaşmış değiliz. Biz hukuki mücadele de yürütmüyoruz. Biz şu anda kocaman bir duvarın yanından, arkasından falan dolanarak bir şekilde hukuki süreci başlatabilmek istiyoruz”.

“Bu bir ölüm yolu aslında“

Yıkılmaz, “Biz her ne kadar umutla beklemeye çalışsak da dayanışsak da yaşam geçiyor. Pek çok kişi çeşitli sebeplerden gerek bu haksızlığa dayanamayıp gerek yaşamdaki diğer risklere doğru gitmek zorunda kaldıkları için hayatlarını kaybettiler. Bu bir ölüm yolu aslında. Ne kadar da kampanyalarda yürütsek, soğukkanlı da durmaya çalışsak Ohal Komisyonu bir ölüm yolu” diyor.

OHAL Komisyonunda incelemesi devam edenlerden diğer bir kişi de hemşire Fatma Türkan. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmeyi beklemediğini belirten Türkan, “Sıranın bize geleceğini düşünmemiştim ilk başlarda” diyor.

“Kaderimizi oraya teslim etmişiz gibi”

Soruşturmacı olarak atanan doktorun sorduğu soruları anlatan Türkan, “Soruşturmaya çağrıldık. Soruşturmacının bize sorduğu sorular, HDP’ye sempati duyuyor musunuz? HDPKK diyerek söylüyordu tabi. Sorulara aslında cevap vermek istemedim çünkü bunların hukuken doğru olmadığını, bizi soruşturacak biri varsa savcının soruşturması gerektiğini düşünüyordum. Soruşturma soruları bir savcının soruları gibiydi” diye konuşuyor.

Komisyona başvuru yapmasından bu yana yaklaşık 4 yıl geçen Türkan, “Kaderimizi oraya teslim etmişiz gibi, o yüzden hukukun olmadığı bir yerden biz hukuk bekliyoruz aslında, doğru bir karar çıkmasını bekliyoruz. O yüzden çok anlamlı bulmuyorum” diyor.

Türkan, “Yakın çevrem ‘Neden sen?’ demişti. Çok ilginç ama, neden ben olduğumu ben de bilmiyordum” diyor.

Anadolu Üniversitesi Yaylı Çalgılar Yapımı bölümünde öğretim üyeliği görevinden ihraç edilen Zafer Güzey de OHAL Komisyonunda incelemesi devam eden kişilerden biri.

“Barış İçin Akademisyenler” bildirisine imza atan Güzey, “Ülkede bir savaş vardı. İmza atan arkadaşlarımın hiçbirinden haberim yoktu. Kim imza attı, ne yaptı? Soruşturmacıma da söylemiştim. İmzadan başka, başka bir şey yapmak da gelseydi elimizden” diyor.

"Mesleğimin zirvesinde olduğum dönemi ben kendi atölyemde kendim yaşıyorum"

Yaşadığı ihraç sürecinin her yönlü hayatını olumsuz etkilediğini anlatan Güzey, “Birden terörist olduk halkın gözünde yani herkesin gözünde terörist olduk” diye konuştu.

Güzey, “ Öğrencilerim ara sıra atölyeye geliyor. Onun üzüntüsünü çekiyorum. Daha çok verimli olabilirdim. Tam işimin, mesleğimin zirvesindeyim ama mesleğimin zirvesinde olduğum dönemi ben kendi atölyemde kendim yaşıyorum. Öğrencilerimle paylaşamıyorum ne yazık ki, üzülüyorum” diyor ve ekliyor:

“Barış istemenin bu kadar bize kötü anlamda mal olacağını düşünmemiştim”.

EURO NEWS