OHAL Komisyonu kararları Ceza Mahkemesi kararları ile çelişiyor mu?

OHAL Komisyonu, başvurucular hakkında ret kararı verebilmektedir.

OHAL Komisyonu kararları Ceza Mahkemesi kararları ile çelişiyor mu?


Komisyonun verdiği birtakım ret kararları başvurucular hakkında ceza mahkemelerince verilmiş beraat kararlarına rağmen verilmiştir. Ceza mahkemeleri önünde çelişme ilkesine riayet edilerek ve hukuka uygun deliller ışığında yürütülen yargılamalar sonucunda söz konusu kişiler haklarındaki suçlamalardan beraat etmişlerdir. Yahut yürütülen soruşturmalar neticesinde yeterli suç şüphesi bulunmadığından haklarında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilen başvurucular bulunmaktadır. Lakin çok benzer iddiaları ve delilleri inceleyen OHAL Komisyonu, başvurucular hakkında ret kararı verebilmektedir.

Süleyman Enes Yiğit* / DUVAR

Önceden beri kamuoyunun üzerinde tartıştığı bir konu var: Haklarında beraat kararı verilmiş, soruşturma geçirip takipsizlik kararı verilmiş yahut hiç soruşturma geçirmeyen kişilerin başvuruları OHAL Komisyonu tarafından nasıl değerlendirilecektir? Medyaya yansıyan haberlere göre yukarıda belirtilen kriterleri taşıyan önemli sayıda başvurucu hakkında ret kararı verilmiş ve bu kişiler işlerine geri dönememiştir. Oysa Komisyonun kendi web sayfasından yayımladığı faaliyet raporunda bu durumun tam tersi bir tablo göze çarpmaktadır. Kararlardan birinde hakkında beraat kararı verilmiş bir başvurucu için yapılan değerlendirme sonucunda başvurunun kabulüne karar verildiğini görüyoruz. Bir başka kararda hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezası verilen bir başvurucunun başvurusunu reddedildiği görülüyor. Tüm bu tartışmaların odağındaki sorulara cevap bulabilmek için önceki yazımda yaptığım gibi basına yansıyan kararların incelemesi yoluna gideceğim.

Komisyon 2018/20076 sayılı bir kararında (1) Adalet Bakanlığı’ndaki görevinden(infaz koruma memuru) 675 sayılı KHK ile çıkarılan başvurucunun başvurusunu karara bağlamıştır. Başvurucunun aynı zamanda hakkında cezai kovuşturma yürütülmüş ve neticesinde ilk derece mahkemesi beraat kararına hükmetmiştir. Komisyon karar metninde başvurucuya ilişkin “bilgi, belge ve tespitler” kısmında üç kısım hususa yer vermiştir.

a- Başvurucuya ilişkin idari soruşturma bilgileri; bu kısımda başvurucu aleyhine tanık beyanı veren kişilere yer verilmiştir. Aleyhe tanıklık yapan bu kişiler Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir disiplin soruşturmasında başvurucu aleyhine başvurucunun örgüt sorumlusu olduğuna ilişkin beyan vermişlerdir.

b- Adli soruşturma ve kovuşturma bilgileri; bu bölümde başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinin yürüttüğü kovuşturma sonucunda beraat kararı verdiğinden bahsedilmiştir.

c- Diğer tespitler; bu bölümde başvurucu hakkında 2014 yılında Adalet Bakanlığı Ceza Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü Kontrolörleri tarafından yapılan soruşturmada kişinin FETÖ/PDY üyesi olduğuna ilişkin beyanlar olduğuna dair bilgiler tespit edildiğine yer verilmiştir.

Başvurunun değerlendirildiği kısımda başvurucu hakkında ilk derece mahkemesince beraat kararı verildiği aktarılmıştır. Lakin yukarıda zikredilen nedenlerle kişinin örgütle FETÖ/PDY örgütüyle bağlantısı olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesinin verdiği karara rağmen Komisyon nezdinde başvurunun reddi kararı verildiği gözükmektedir.

Komisyon 2018/17304 sayılı bir başka kararında ise Adalet Bakanlığı’ndaki görevinden 679 saylı KHK ile ihraç edilen yine ilk derece mahkemesinden hakkında beraat kararı verilmiş bir başvurucunun başvurusunu değerlendirmiştir.(2) Değerlendirme kısmında ilk derece mahkemesinin kararına yer verilmiştir. Ayrıca değerlendirme sonucunda başvurucu hakkında yazışma yapılan kurumlardan herhangi aleyhe delil elde edilemediğinden bahisle başvurunun kabulüne karar vermiştir. OHAL Komisyonu bir başka kararında, savcılıkça hakkında “kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair” karar verilen kamu personelin başvurusunu kabul etmiştir. (3) Komisyon kararında ayrıca kişinin çalıştığı kamu kurumuyla da yazışma yapıldığı ve bu kamu kurumunca da kişinin terör örgütleriyle ilişkisine dair bir bilgi veya belge sunmadığı tespitine yer verilmiştir. Bir başka kararda da yine hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen ve daha öncesinde 670 sayılı KHK ile İçişleri Bakanlığı’ndaki görevinden çıkartılan bir polis memurunun başvurusu kabul edilmiş bu kararda da kişi hakkında kamu kurum ve kuruluşlarıyla yapılan yazışmalarda aleyhe delile rastlanmadığına yer verilmiştir. (4) Bu iki karar ışığında, her ne kadar kararlar Komisyonun faaliyet raporunda yayımladığı kararlarla örtüşse bile, ilgili kurumlardan gelen ve niteliği belirsiz olan personel bilgi dosyalarına itibar edildiği söylenebilir.

Komisyon bazı kararlarında hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilen başvurucuların başvurularını, kapatılan sendika veya derneklerden birisine üye olunması sebebiyle reddetmiştir. (5) Komisyon bir başka somut olayda ise hakkında cezai soruşturma devam eden bir başvuruyu; başvurucunun örgüte müzahir yardım derneğine mali destekte bulunduğu örgüte müzahir medya şirketine ödemelerinin bulunduğu ve örgütle irtibatlı, iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan sendikaya üye olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. (6)

Görüldüğü gibi Komisyonun verdiği birtakım ret kararları başvurucular hakkında ceza mahkemelerince verilmiş beraat kararlarına rağmen verilmiştir. Ceza mahkemeleri önünde çelişme ilkesine riayet edilerek ve hukuka uygun deliller ışığında yürütülen yargılamalar sonucunda söz konusu kişiler haklarındaki suçlamalardan beraat etmişlerdir. Yahut yürütülen soruşturmalar neticesinde yeterli suç şüphesi bulunmadığından haklarında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilen başvurucular bulunmaktadır. Lakin çok benzer iddiaları ve delilleri inceleyen OHAL Komisyonu, başvurucular hakkında ret kararı verebilmektedir. Komisyon 7075 sayılı kanunun beşinci maddesi gereğince görev alanı ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi ilgililerden talep edebilir. Komisyon kanuna göre, önüne gelen başvurular bakımından incelemelerini terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı yönünden yapar. Ceza mahkemeleri ise genel olarak 5237 sayılı TCK ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren fiiller bakımından yargılama faaliyetlerini yürütmüşlerdir. TCK m.314 suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak fiillerini bünyesinde saymıştır. TMK m. 2 ise: “…örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur” diyerek üyelik fiilini suç saymaktadır.

Peki aynı maddi gerçeği veya benzer olayları araştırmalarına rağmen yargı mercileri ve OHAL Komisyonu kararları niçin çelişmektedir? Önceki yazımda da belirttiğim gibi Komisyon kararlarını verirken örgüt üyeliği sıfatını kullanmadan; irtibat, iltisak, bağlantı gibi kavramlarla adeta olası iptal kararlarından kaçınmaktadır. Ayrıca irtibat, iltisak gibi kavramları idari disiplin hukuku ve ceza hukuku ayrımından faydalanarak kararlarına yansıtmaktadır. Bu şekilde de ceza mahkemesi kararlarıyla çelişmediği şeklinde savunmalar ileri sürülebilmektedir. Şöyle ki, Komisyon Başkanı Salih Tanrıkulu bir açıklamasında:

Komisyonca, haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen başvurular öncelikli olarak incelenmektedir. Yargı mercileri tarafından haklarında adli soruşturma ve kovuşturma yapılan başvurucular bakımından örgüt üyeliği yönünde suç işleyip işlemedikleri veya örgüte yardım edip etmedikleri değerlendirilen cezai bir soruşturma yürütülmektedir. Komisyon tarafından yapılan inceleme ise öncelikle idari bir incelemedir. Bu kapsamda başvurucuların örgüt üyeliği ve mensubiyetinin yanında örgütle iltisak ve irtibatının olup olmadığı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda Anayasada belirtilen devlete sadakat yükümlülüğü de dikkate alınarak yapılan değerlendirmede, cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak karar verilmektedir.” (7)

Bu açıklamaya paralel olarak da karar metinlerinden anlaşılacağı üzere Komisyon ceza mahkemelerince verilen kararları kendisi için bağlayıcı görmemektedir:

Olağanüstü hal kapsamında kamu görevinden çıkarılma tedbirinin uygulanabilmesi için kişilerin terör örgütleriyle ve Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplarla bağının kurulması yeterlidir. Bu değerlendirme cezai sorumluluğun bulunup bulunmadığından bağımsız olarak sadece kamu görevinde kalmanın uygun olup olmadığı yönünden yapılmaktadır.

Zikredilen ifadelerden anlaşılacağı üzere Komisyon, ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile idari disiplin hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi alanlar olduğu gerekçesiyle kararlarını bu şekilde vermektedir. Anayasa Mahkemesi de yakın zamanda verdiği bir kararında bu ayrıma değinmiştir.

Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması ise idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. (… )Bu bağlamda yasama organının ağır işleyen yapısı ile ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları gözetilerek suç ve cezalarda kanunilik ilkesinin idari suçlar yönünden daha esnek uygulanması gerekmektedir. (AYM: E.2018/73., K. 2019/65)

Anayasa Mahkemesi’nin özellikle idari cezalar ve disiplin işlemleri yönünden benzer kararlar verdiği görülmektedir:

… ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olup kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir.” (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013 para. 30)

Mahkemenin benzer yöndeki bir başka kararı:

Öte yandan, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku ile Disiplin Hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir. Ancak bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde delil yetersizliğine dayalı olsa bile kişi hakkında verilen beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz olmadığı yönünde değerlendirmelerden kaçınılması gerekir. (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, para. 64)

Tüm tartışmalara rağmen bir şekilde görevini ifa eden Komisyonun, kararlarını verirken ceza mahkemesi kararlarıyla çelişmemek adına hangi yollara başvurduğunu mevcut hukuk düzeni ve özellikle idare hukuku açısından incelemiş olduk. Ancak unutulmamalıdır ki OHAL Komisyonunu öngören hükümler ve ekli ihraç listelerini içeren hükümler halen AYM önünde beklemektedir. Olası bir iptal kararıyla OHAL Komisyonu müessesesi ve ihraç listeleri tarihe karışabilir.

(1) https://www.memurlar.net/haber/779670/beraat-karari-alan-cezaevi-katibine-dair-ohal-komisyonu-karari.html

(2) Karar için bkz: https://www.memurlar.net/haber/764444/beraat-eden-personele-dair-ohal-komisyonu-karari.html

(3) https://www.memurlar.net/haber/742202/ohal-komisyonunun-savciliktan-takipsizlik-alanlara-dair-ornek-karari.html

(4) https://www.memurlar.net/haber/836547/ohal-komisyonu-polis-memurunu-goreve-iade-etti.html

(5) https://www.memurlar.net/haber/843888/ohal-komisyonundan-sendika-uyeligi-ve-gazete-aboneligi-karari.html

(6) https://www.memurlar.net/haber/760627/sendika-ve-gazete-aboneligi-dernege-bagisa-dair-ohal-komisyonu-karari.html

(7) https://www.memurlar.net/haber/866499/ohal-komisyon-baskani-neden-her-beraat-edeni-iade-etmediklerini-acikladi.html

 

DUVAR