Ölümden sonra umut: Irak’tan bir Papa geçti 

Birbirini dinlemeye ve anlamaya hazır iki dini merciinin pozu.

Ölümden sonra umut: Irak’tan bir Papa geçti 


Fehim Taştekin

Ölümden sonra umut: Irak’tan bir Papa geçti 

Papa Francis, Bush yönetiminin “Haçlı Savaşı” zevzekliğiyle işgal ettiği, Iraklıların insanlıktan çıkarıldığı ama en fazla da Müslüman’ın Müslüman’ın kanıyla boğulduğu, kadim Hıristiyan halkları Süryani ve Keldanilerin kendi topraklarından kazındığı, Ezidilerin yeni bir soykırıma uğratıldığı bu coğrafyanın acılarına dokunmak için ziyadesiyle gecikti. Belki de gecikmiş haliyle herkese daha fazla dokundu.

Katolik dünyasının lideri Papa Francis ile Şiiliğin en büyük otoritesi Büyük Ayetullah Ali Sistani İslam tarihinin mazlumiyet şehri Necef’te bir araya geldi. Oturuşlarında ellerini dizlerinin üzerinde tutan incelik iki dinin takipçilerine “Birbirinize saygı gösterin, dinlemeye ve anlamaya hazır olun” mesajı veriyordu. Vedalaşırken el ele tutuşmaları tarihi bir kare olarak kayda geçti. (Bunu yazarken Ayasofya’nın minberine kılıçla çıkan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı hatırlamadan edemiyoruz.)
İnsanların dinle aldatıldığı, siyaset çarkının dinle döndürüldüğü, hırsızlığın dini maskeyle yapıldığı, cinayetlerin din adına işlendiği, insanlığın mezhep ve din savaşlarıyla sefilleştiği Irak’ta yitirilen makuliyetin yeniden inşasına atfen bir duruş bu.
Papa Francis, Bush yönetiminin “Haçlı Savaşı” zevzekliğiyle işgal ettiği, Iraklıların insanlıktan çıkarıldığı ama en fazla da Müslüman’ın Müslüman’ın kanıyla boğulduğu, kadim Hıristiyan halkları Süryani ve Keldanilerin kendi topraklarından kazındığı, Ezidilerin yeni bir soykırıma uğratıldığı bu coğrafyanın acılarına dokunmak için ziyadesiyle gecikti. Belki de gecikmiş haliyle herkese daha fazla dokundu.
İlk Hıristiyan mabetlerinin kurulduğu, Aziz Thomas’ın (Toma) cemaatini oluşturduğu, üç dinin aziz saydığı Hz. İbrahim'in doğduğu antik Ur kentinin bulunduğu Irak tarihinde ilk kez bir Papa’yı ağırlamış oldu. Papa Jean Paul II’nin ziyaret talebine Saddam Hüseyin olumlu bakmamıştı.

***

Sistani İran asıllı ve 8 yaşından beri Necef’te yaşıyor. 90 yaşında. Irak için gösterdiği hassasiyete saygı duyuluyor. 2003’teki Amerikan işgali ve sonrasındaki süreçlerde çok kritik dokunuşlarda bulundu. Amerikalı yetkililerin işgali meşrulaştırmaya dönük görüşme taleplerini geri çevirdi. İşgal valisinin atayacağı bir kurulun anayasayı yazmasını gayri meşru ilan etti; anayasanın halkın seçeceği kişilerce yazılması gerektiğini belirterek 2005’te seçime giden yolu açtı. Silahlı direniş olursa işgalin çok uzayacağını hesap ediyordu. Seçim olur, parlamento oluşur, hükümet kurulur ve Amerikalılar çekip gider diye düşünüyordu. Süreç böyle gitmedi tabii.
İşgali tanımadı, işgalcilerle işbirliğine gitmedi, sabredip işgalci güçlerin yetkiyi Iraklılara devretmesini bekledi; bütün etnik ve dini kesimleri temsil eden bir hükümetin kurulmasını teşvik etti. Siyaset tıkandığında Sünni Araplar ve Kürtler de Sistani’nin kapısını çaldı. Bağdat’ı terk etmek zorunda kalan Sünni blokun liderlerinden Devlet Başkan Yardımcısı Tarık el Haşimi “Sistani Irak’ın emniyet supabı” diyecekti. Iraklıları birlik olmaya, bölünme ve mezhepçiliği reddetmeye çağırdı. İran İslam Cumhuriyeti’nin fıkhi temelini oluşturan velayet-i fakih anlayışını reddederek İran modelinin Irak’a taşınmasını engelledi.
Saddam zamanında el konulup Sünnilere verilmiş Şii camilerini geri almak için harekete geçen Şiileri "Bu tecavüze son verin" diyerek durdurdu. 2006’da El Kaide, Samarra’da İmam Ali el Hadi ve İmam Hasan el Askeri’nin türbesini havaya uçurduğunda Şiileri intikamdan kaçınmaya çağırdı. "Sünniler bizim kardeşimiz değil bizim nefsimizdir (canımızdır-özümüzdür)" diyerek mutlak bir Sünni-Şii savaşını önledi. Bu çıkış öfkeli Şiileri evlerine döndürdü; türbelerin onarımına Sünniler de katıldı.
Musul ve Bağdat’ta kiliseler saldırıya uğradığında Hıristiyanların korunması çağrısı yaptı.
2005’te hükümet kurma çalışmaları sürürken kapısını çalanlara şunu söylüyordu:
Bakanlıkları işin ehline verin, mezhepsel ve etnik çıkarlardan uzak durun, bütün kesimlerle uzlaşın, ulusal birliği koruyun, yolsuzlukla mücadele edin, işgalin izlerini silin ve milis oluşumlarına son verin.
Ne yazık ki Irak bu tavsiyelerin çiğnendiği süreçlerden geçti. Başbakan Nuri Maliki mezhepçi politikalara yöneldiğinde Sistani’nin kapısı artık ona kapanmıştı. Görüşmek için randevu bile alamadı. En kritik fetva IŞİD, Musul’u düşürüp Bağdat’a yöneldiğinde geldi. Bütün halkı seferberliğe çağırdı. Haşd el Şaabi böyle ortaya çıktı. Ağırlık Şiilerde olsa da kısmen Sünniler ve Hıristiyanlar da bu seferberlikte yerini aldı. Hıristiyanlar da Babilyun (Babil) Tugayı’nı kurdu. ABD, 2019’da Haşd el Şaabi’yi cezalandıran yaptırım listesine Babilyun Tugayı’nın komutanı Rayan El Keldani’yi de ekledi.
Sistani, Haşd el Şaabi ile Peşmerge arasında çatışma çıktığında "Asla Kürtlerle savaşmayın" uyarısında bulundu.
Selahaddin ve Diyala’da Sünni Araplara yönelik etnik temizlik, işkence ve yağma suçlarını önlemek için de fetva yayımladı.
Ekim 2019’da patlak veren gösteriler şiddetle bastırılırken Sistani halkın taleplerine kulak verilmesi çağrısı yaptı. Göstericiler için olabilecek en büyük destekti. Sonunda Başbakan Adil Abdülmehdi istifa etmek zorunda kaldı.

***

Papa, Sistani’yi evinde ziyaret ederek onun çizgisini teyit etmiş oldu. Sistani görüşmede adaletsizlik, baskı, yoksulluk, dini ve entelektüel zulüm, temel özgürlüklerin bastırılması, sosyal adaletin yokluğu, şiddet eylemleri, ekonomik abluka ve acı çeken bölge halklarının yerinden edilmesi ve işgal altındaki Filistin toprakları üzerinde durdu. Papa da hoşgörü, diyalog ve işbirliği mesajı verdi.
Papa 2019’da Sünniliğin en önemli kurumu El Ezher’in şeyhi Ahmed el Tayyib ile de İnsan Kardeşliği Belgesi imzalamıştı. Papa kendisi açısından İslam’ın iki mezhebiyle buluşarak resmi tamamlamış oldu. Tabii El Kaide-IŞİD çizgisindeki Sünni militarizm ‘ortak ev’ tahayyülünün zıddıyla kaim olduğu için kardeşlik belgesinin bir etkisi yok.
Haşd el Şaabi’nin geldiği yer de Sistani’nin tasvip ettiği bir yer değil. Milis grupların resmi güvenlik çatısı altında zapturapt altına alınması ya da dağılmasını istiyordu; bu tercihe direnen gruplar oldu. İran’ın ‘direniş ekseni’ ısrarı burada da Şii mercii ile örtülü bir ayrışma nedeni. IŞİD’in yenilgisinde hayatı rol oynayan Haşd el Şaabi belli yerlerde haraç, yolsuzluk, kötü muamele, gasp gibi suçlarla anılmaya başladı. Bu tür şikayetler Musul’da alttan alta başka bir öfke birikimine neden oluyor.
Aktarılan bilgilere göre Sistani’nin son derece mütevazi evinde gerçekleşen 45 dakikalık görüşmede Papa, Musul’da Haşd el Şaabi ile Hıristiyan topluluk arasında yaşanan sorunlara da işaret etti.
Ninova’da (Musul) Hamdaniye, Karakuş, Bartilla gibi yerlerde evlerinden kaçan Hıristiyanların mülklerinin Haşd el Şaabi gruplarına dağıtıldığı, dönmek isteyenlerin engellendiği yönünde raporlar var.

***

2003’ten bu yana Musul’dan Bağdat’a kadar pek çok yerde Hıristiyanlar farklı aktörler eliyle mülksüzleştirilme ve tehcir edilme süreçleri yaşadı. “Öde ya da öl” notlarının evlerine bırakıldığı karanlık dönemlerden geçtiler. Nüfusları 18 yılda 1.5 milyondan 400 binin altına düştü.
Papa’nın ziyareti belki Hıristiyanların Irak’ta geleceğe dair hâlâ umutla bakma ve ülkelerinde kalma konusunda cesaret kaynağı olabilir.
Erbil’i de kapsayan bu ziyaret Kürdistan için hem destek hem sorumluluk çağrısı içeriyor. Hıristiyanlar güven içinde yaşasa da Kürdistan’da özellikle de ihtilaflı bölgelerde sorunlar eksik olmuyor.
Bu ziyaret Başbakan Mustafa el Kazımi için de önemli bir kazanım sayılır. Ki Kazımi, Ur kentindeki dinler arası görüşme münasebetiyle 6 Mart'ı Ulusal Hoşgörü ve Birlikte Yaşama Günü ilan etti. ABD ile İran kapışması arasında sıkışan Kazımi manevra alanı bulamıyor. Milisleri kontrol altına alma konusundaki kararlılığına rağmen sonuç alamıyor. Mezhepçi siyasetin alabildiğince derinleştiği, bölünmenin arttığı, rant kavgasının her yeri işgal ettiği, yolsuzluğun endemik hale geldiği, “Bu fırsat bir daha ele geçmez dercesine" herkesin cebini doldurduğu, yıkılan kentlerin kendi haline terk edildiği, temel hizmetlerin unutulduğu bir toplu cinnet hali yaşanıyor. Kazımi bu gidişatı değiştirmek istiyor ama gemiye dümen tutturamıyor. İradeyi sıfırlayan, ileri hareketi tıkayan, herhangi bir program geliştirmeyi engelleyen lanet bir bozulma var.
Papa’nın enkaz arasında dua ettiği Musul, IŞİD’in elinden kurtulalı 3 yılı geçti. Hâlâ harabe. Yıkıntı halindeki her geçen gün Musulluların hesabına yazılan ceza sanki. Dini-etnik azınlıkların ezası, cefasından kat kat fazla.
Papa Francis, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Ezidilerle birlikte dua ettiği Ur kentinde sorunları gayet iyi anladığını hissettiren şu mesajı verdi:
“Birlik, beraberlik ve iman Ur’dan başladı. Biz, İbrahim’in torunlarıyız. Bu toprakları birlikte ihya edebiliriz.”
Erbil’in ilk Hıristiyan valisi olup 2001’de öldürülen Franco Toma Hariri’nin adını taşıyan stadyumda da “Irak her zaman kalbimde olacak” dedi.
Yarın için elde var bir umut. Belki kalpler birkaç geceyi durulmuş olarak geçirecek; yarın bir gün “Irak’tan bir Papa geçti” denilecek. Belki bu umut geleceğe asılmak için bir tutunma noktası olacak. Kim bilir? Bildiğimiz umuttan fazlasının gerektiği. Irak o kadar dövüldü ki travmadan çıkabilmesi için uzun ve kararlı bir mücadele şart.  


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te muhabir olarak başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Bir dönem Ajans Kafkas’ın kurucu editörü olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya dek İMC TV’de dış politika programları yaptı. Gazete Duvar ve Al Monitor’da köşe yazılarına devam ediyor. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.

DUVAR