Ömer Lütfi Mete - Biyografi ve şiirleri

Bizce Ömer Lütfi Mete

Ömer Lütfi Mete - Biyografi ve şiirleri




  • ÖMER LÜTFİ METE
    Türk gençliğine fikirleriyle, duruşuyla, inancıyla ve davasıyla misal teşkil eden; 18 Kasım 2009 yılında aramızdan ayrılan, yakın tarihimizin münevveri Ömer Lütfi Mete’yi sonsuz rahmet ve minnetle anıyoruz.

1. Hayatı ve Eserleri
Ömer Lütfi Mete, 1950 yılında Rize'nin İyidere ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Rize’de geçiren Mete; bir dönem Rize Ülkü Ocakları Başkanlığında bulundu. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini kazandı. Buradaki öğrenimin yarıda bırakarak Atatürk Eğitim Enstitüsünde eğitim almaya başladı. Eşlik eden yıllarda gazetecilik faaliyetlerinde bulundu. Rize’de kısa bir dönem edebiyat öğretmenliği de yapmıştır.

Yakın tarihimizin çeşitli gazetelerinde; Babıali’de Sabah, Yeni Şafak, Türkiye gibi bilinen yayımlarında editörlük yapan Mete’nin; Türk Edebiyatı, Boğaziçi, Çağrışım adlı dergilerde de makale ve mizah yazıları yayımlanmıştır. Nitekim Çağrışım dergisinin yayın hayatı serüvenini bir süre sonra Ömer Lütfi Mete şahsi olarak üstlenmiştir.

Çeşitli senaryolar kaleme alarak sinema ve televizyon sahasında da etkin rol aldı. Yakın döneme damgasını vuran “Deli Yürek”, “Ekmek Teknesi” “Kurtlar Vadisi” isimli dizilerin senaryo ekibinde Ömer Lütfi Mete de yer almıştı.
İlk romanı “Çığlığın Ardı Çığlık” adlı eserinde 12 Eylül yıllarında cezaevlerinde yaşanan zulümleri kaleme almıştır. “Türkiye’nin tek meselesi vardır, o da yeniden devlet olup olmamaktır.” diyen Ömer Lütfi Mete gündemin ve siyasetin tam orta yerinde cesurca kalemini oynatmış, araştırmaları ve analizleriyle çeşitli kitaplar çıkarmıştır. “Derin Çeteler” adlı eserinde yakın dönem Türk siyasi hayatına okurun yeni bir gözle bakmasını sağlamış; 28 Şubat Post-Modern darbesinden, Şemdinli’ye uzanan gözlemlerini paylaşmıştır. Yine “Derin Pkk” isimli kitabı, terörle mücadelenin ne olduğunu ve ne olmadığını izah eden nitelikli bir eserdir. “Derin Devlet / Tanımlanmayan Güç” eseri eski istihbaratçı Mahir Kaynak ile beraber hazırladığı Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerine; Susurluk vakasından, Eşref Bitlis’e Türkiye’nin önemli değerlerinin şehadet süreçlerine ışık tutan röportajları barındıran bir kaynak hükmündedir.

“Derin Millet Manifestosu” isimli eserinde Türkiye gerçeğini panoromik bir gözlemle okuyucu ile buluşturuyor. Okurun zihninde “Dünyayı kimler yönetiyor ?” sorusunu yarattığı gibi yanıtsız da bırakmıyor. Derin Devlet kavramının detaylı izahatini eserleriyle yapan Mete; bu vesile ile bizi yeni bir kelime grubu ile tanıştırıyordu, evvelinden açık seçik telaffuz edilmeyen bir şey: Derin Devlet.

“Balonya Tüneli” adlı eserinde, siyasal eleştirilerini roman formu içinde okuyucuya sunuyor, “Yerden Göğe Kadar” ve “Çizme” isimli romanlarıyla edebiyat dünyamızda yerini alıyor. Şiirlerini muhteva eden “Gülce” adlı eserinin yanı sıra “Allahsız Müslümanlık”, “Milliyetsiz Milliyetçilik” adında önem arz eden eserleri de bulunmaktadır.

2. Edebi Şahsiyeti
Ömer Lütfi Mete, Türk edebiyatında üslup sahibi bir yazar/şairdir. Bu kanıya varmamızda en büyük kaynak bittabi onun eserleridir. Romanlarında toplumcu- gerçekçi bir üslup kullanmış; Türk milletinin dertleri ve ülkenin sorunlarıyla yakından alakadar olmuştur. Şiirlerinde akıcı ve duru bir Türkçe tercih ederek çağın seslerine ayak uydurmuş diyebiliriz. Şiirlerinde sıklıkla cinas sanatına yer verirken dizelerini ritmik bir forma kavuşturur ve böylece bir bütünlük, eksiksiz bir ifade tarzı okuyucu üzerinde etki bırakır.

3. Bizce Ömer Lütfi Mete
Doksanların sonu ve ikibinlerin başında çocukluk ve gençlik yıllarını geçiren nesillerin bahtlarına belki de Türk dizi tarihinin en kaliteli yapımları düşmüştü. Ömer Lütfi Mete, bu neslin sevdiği dizi karakterlerinin konuşma metinlerini hazırlayan kişiydi. Mesela “Kuşçu” karakteri… Meczup biriydi ve Yusuf’un sıkı dostuydu. Öyle güzel diyaloglar geçerdi ki aralarında, bugün bu sahnelerin hâlâ belli bir izleyici kitlesi olduğu aşikârdır. Kuşçu’nun dünyasında sevgi vardı, güzellik ve muhabbet vardı. Burada Kuşçu’ya değil de metinleri yazana odaklanmak gerekiyor belki de, o güzel sözlerin sahibi Ömer Lütfi’ye.

Yine Kurtlar Vadisi adlı dizide Ömer Baba karakterinin ilim ve tasavvuf dolu konuşmalarını da o kaleme almıştı.
Örnek bir Türk milliyetçisiydi. Onun fikir dünyasından faydalanmamız gereken bir isim olduğunu da söylemek mümkün. Nitekim bir konuşmasında şöyle diyordu:
“Büyük bir tarihe, büyük bir milli kültüre sahip iddialı bir milletin mensubu değilseniz milliyetçilik size tabi ki itici gelecektir.”

O, köklerinin ve ülküsünün farkında olan bir şahsiyetti. Bu uğurda ömrünü vakfettiğine yaşamı ve duruşu şahittir.

Ne zaman kalpler yorulsa, zihin durulsa kimilerimizin dilinden “Uçurumun kenarındayım hızır, muhteşem belaya nazır” dizesi dökülür. Tam bir Ömer Lütfi Mete şiiridir; Gülce. Bu şiirin yalnızca kendine mahsus olmasını isteyenler vardır muhakkak, hissiyatından nasiplenmek bile büyük bir lütuf olurdu.

Ne vakit yüreğe sevilenler düşse;

“Bir dem yar hüzünle baksa
Bir gönül gözüyle baksa
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür”

dizesi payına düşüyor insanın. Hani bir dizede sevdiğini arar ve bulur ya insan, işte öyle bir şiir…

Zamandan ve mekandan azade olmak istediğimiz anların şiiri vardır bir de: “Bu şehir girdap gülüm, girdapta mehtap gülüm”

Anneler… Yanlarında huzur duyduğumuz, çocuklaştığımız annelerimiz için Ömer Lütfi Mete’miz şöyle der:

“Benim annem yüz lisan bilir
Yüzü de güzel
Her bedende bir insan bilir
Sözü de güzel, sözü de güzel,
Özü de güzel…”

Ay yıldız için şehit düşmüş şanlı Türk askerine ise Mehmet Akif ruhuna benzer fakat kendine has bir duygu yüklü üslupla şöyle seslenir:

“Fişekler patlıyor güneş tutuk hilal berrak
Dağ taş can evinden tekbir tekbir çağlayarak
Sultanım seni uğurlar bu ebedi bayrak
Sen ki kevseri namluyla içtin ırmak ırmak
Sen bir köprü, düştün de geçit verdi uçurum
Al kanlar içinde boyuna kurban olduğum
Şehidim, ruhum, melekler katında alptuğum”

Ömer Lütfi Mete’yi sayfalar dolusu yazsak bile hakkını asla veremeyeceğimiz bir değer, kıymet olarak görüyoruz. Onun gibi insanların Türk’ün nasibine düşmüş olmasına müteşekkir olurken; erken kayıplarıyla aramızdan ayrılmalarına hüzünleniyoruz. Adını yaşatmaya eserlerinin ve sanatının yanı sıra sevenleri olarak bizler de talip oluyoruz. O ve onun gibi güzel insanların hatıralarını yad ederek vefa borcumuzu ödemeye ömrümüz yettiğince niyet ediyoruz.

Şairim:
Güzelliğin zulme çaldığı sınırdayız
Bizler de uçurumun kenarındayız.