Osman Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı

Osman Kavala üç yılı aşkın süredir cezaevinde

Osman Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı




Osman Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı

Hakkında açılan yeni davanın ilk duruşmasında hakim karşısına çıkan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verildi. Dava 5 Şubat’a ertelendi.

Osman Kavala üç yılı aşkın süredir cezaevinde

İş insanı ve Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, hakkında açılan yeni davanın ilk duruşmasında bugün hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Kavala'nın savunmasının ve tanıkların dinlenmesinin ardından tutukluluğunun devamına karar verdi. Dava, 5 Şubat 2021 tarihine ertelendi.

Tutukluluğa devam kararına tepki gösteren Kavala'nın avukatlarından Köksal Bayraktar, DW'ye yaptığı açıklamada, iddianamede yer alan suçlamaların dayanağı olmadığını söyledi. Bayraktar, "Bu suçlar o kadar vahim suçlar ki bu suçlardan dava dahi açılabilmesi için elde somut deliller lazım, olaylar lazım, insanlarla konuşulması lazım. Bunların hiçbiri yok" şeklinde sözlerini sürdürdü. İddianamede Kavala'nın beraat ettiği Gezi olaylarına da değinildiğine dikkat çeken Bayraktar, "İddianamenin yarısından fazlası buna ayrılmış. Gezi’den yargılandık, beraat ettik tekrar buraya getirmişler. Öyle bir iddianame ki bu, iddianameyi hazırlayan şahıs cumhuriyet başsavcı vekili ve daha sonra adalet bakan yardımcısı oldu. Kavala 38 aydan bu yana tutuklu. Hukukun hiçe sayıldığı bir dava ile karşı karşıyız, tamamen insan haklarına aykırı bir durum söz konusu" dedi. 

Kavala'nın tutukluluğuna devam kararı verilmesi hak savunucularının da tepkisine neden oldu. Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye temsilcisi Tarık Beyhan, Twitter hesabından "Bu kararı hukukla izah edebilmek mümkün değil. Siyasi güdülü bu dava Kavala'dan öte tüm sivil toplumu ve meşru muhalefeti susturmayı amaçlıyor" dedi. 

"Hakkımdaki suçlama dünya görüşüme, etik değerlerime zıt"

Gezi davasından beraat ettikten sonra tekrar tutuklanan Kavala da davanın ilk duruşmasına Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Kavala'ya ve birlikte yargılandığı ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli uzmanı Henri Barkey'e Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesince "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırmak" ve 328. madde uyarınca da "siyasal ve askeri casusluk" suçlamaları yöneltiliyor.

Üç yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan Kavala, savunmasına "Bu iddianamedeki suçlamaların hiçbiri, olgusal temele, delile, somut bir eylemin incelenmesine dayandırılmamıştır. Bunlar, dünya görüşüme, etik değerlerime ve sorumlu olduğum sivil toplum kuruluşlarının yürüttüğü faaliyetlerin amaçlarına taban tabana zıt iddialardır" ifadeleriyle başladı. Gezi iddianamesinin "Gezi'nin George Soros tarafından planlandığı, finanse edildiği, talimatları altında çalışan gizli bir yapıyla Gezi olaylarını kurguladığı şeklinde bir kurguyu içerdiğini" söyleyen Kavala, hiçbir dayanağı olmayan, yasal temele uymayan casusluk suçlamasını öne sürmek için beraatle sonuçlanan Gezi davasındaki temelsiz iddiaların yeniden kullanıldığını kaydetti.

"Bir tür manevi işkence"

Henri Barkey’e herhangi bir bilgi, belge ilettiğine ya da yoğun temas içinde bulunduğuna dair hiçbir bulgu olmadığını söyleyen Kavala, "Casusluk faaliyetinde bulunmak için sivil toplum çalışmaları yaptığıma dair kurgu da tamamen gerçeklerden kopuktur" diye konuştu.

Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Anadolu Kültür hakkındaki iddialara da değinen Kavala, "Anadolu Kültür’ün ayrımcılığı körüklediği, vatandaşlarımızın devletle bağlarını zayıflatma amacı güttüğü çirkin bir iftiradır" dedi. Kavala, yirmi yıldır faaliyetlerini sürdüren organizasyonun etkinlikleriyle ilgili olarak bugüne kadar devlet birimlerinin casusluk faaliyeti yapıldığından şüphe etmediğini hatırlatarak, "Buna rağmen iddia makamının bu faaliyetlerde casusluk amacı güdüldüğünü iddia etmesi, ülkemizin devlet kurumlarının işleyişini ve denetim kapasitelerini hafife almak anlamına da gelmektedir" ifadelerini kullandı.

Kavala sözlerini şöyle noktaladı: "Gerçeklikten bu kadar kopuk, bu kadar tuhaf suçlamalar gerekçe gösterilerek bir ihlal, bir beraat, iki defa da tahliye kararına rağmen yıllarca tutuklu kalmam, sıradan bir hak ihlali değildir, benim için bir tür manevi işkence haline gelmiştir. Umarım yurttaşlarımızın özgürlüklerinden mahrum kalmasına yol açan, temelsiz, delilsiz, mantıksız suçlamaların en aşırılarını içeren bu iddianame türünün son örneği olur."

 Deutsche Welle Türkçe