ÖZAL’A DA BU HAVALAR KAYBETTİRMİŞTİ

Kanal İstanbul Yüzyılı ve paralel devlet

ÖZAL’A DA BU HAVALAR KAYBETTİRMİŞTİ




Kanal İstanbul Yüzyılı ve paralel devlet

AKİF BEKİ YAZDI

İmamoğlu ceketi çıkarıp “tam yol ileri” sloganıyla kolları sıvadı da Murat Kurum boş mu duruyor; o da “İstanbul Yüzyılı” için hızlı başladı.

Ama doğru yerden başladı mı, emin değilim.

İlk fotoğrafını Ulaştırma Bakanı’yla verdi, toplu ulaşıma zammı gündeminden düşürdü ve İstanbul’un trafik çilesini bitirme sözü verdi. İlk vaatleri arasında şehri depreme hazırlamak ve göçmen sorununu çözmekle sokakta güvenliği sağlamak da var.

CHP’li İmamoğlu, halka ucuz ekmek büfesi açmaya ya da kaçak bir kafeyi yıkmaya kalktığında bile paralel devlet kurmaya çalışmakla suçlanıyor. Zabıtanın karşısına polis dikiliyor.

İmarla ilgili yetkileri de tırpanlandı... İBB bünyesindeki Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nde hükümet bürokratlarının sayısı artırılıp oylamada belediye azınlığa da düşürüldü... Taksi sayısından toplu ulaşım zammına karar yetkisi, söz hakkı da kısıtlandı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan bile şehre ihanetten kendilerini de sorumlu tutup, acımasız inar yolsuzlukları yapıldığını söylüyordu.

Ama çarpık şehirleşmeye yol açan rant vurgunu, peşkeş, yağma gibi şehre ihanet ve yolsuzluk dosyaları da İmamoğlu’nun elinden alındı, inceletilmedi.

Nerede kaldı İmamoğlu, kadınların geceleri korkmadan yürüyeceği güvenli sokaklar vaat etmenin yanından bile geçirilsin!

Şimdi AK Parti adayı Kurum, kazanırsa sokak asayişini de göçmen sorununu dahi halledeceğini anlatıyor. İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı seçmiyoruz; paralel devlet kurmayacaksa hangi belediye başkanı yetkisiyle! Nasıl olsa kimse sormayacak, onun rahatlığı içinde.

Fakat 2019’da bu yaklaşım denendi, avantaj sanılırken handikapa döndü. Adil yarış duygusunu zedeledi. İktidarın adayını seçmezse cezalandırılmakla tehdit edilmek, seçmenin hoşuna değil gücüne gitti.

Ayrıca bir muhalefet belediyesi, iktidarın çıkardığı engel ve zorlukların üstesinden gelebilirmiş. Görüldü, İmamoğlu ve Yavaş gösterdi.

Bu kez adına Türkiye Yüzyılı belediyeciliği, deniyor. Adını değiştirmek, sonucu değiştirir mi?

Çözse çözse AK Parti’ye çözdürme, muhalefete verirseniz çözdürmeme belediyeciliği, yeni değil. 2019’da etkili olmadı, şimdi niye olsun?

Aksine, şu tepkiyi davet etmez mi:

Madem İBB yetkilerini dahi kendinizde topladınız, elinizdeki imkan ve yetkilerle deprem, göçmen, asayiş, taksi ile köprü, Marmaray zammı sorunlarını çözmek için neyi beklediniz? Seçimi mi? İmamoğlu’nu başarısız göstermek için bizi mi cezalandırıyorsunuz? Hem sizden başkasını seçemeyeceksek ne demeye sandığa gidiyoruz? Bu bir.

İkincisi, Murat Kurum’un üzerinde Kanal İstanbul lobisinin gölgesi dolaşıyor. Sanki arkasında müteahhitler var da onların desteğiyle önü açılmış gibi konuşuluyor. Asayiş, göçmen ve trafik çilesine el atmadan önce bu şüpheyi gidermesi gerekmez mi? Yani Türkiye Yüzyılı belediyeciliğinin Kanal İstanbul belediyeciliği olmayacağına halkı inandırması!

ÖZAL’A DA BU HAVALAR KAYBETTİRMİŞTİ

Seçmeni korkutarak, muhalefet adayını seçerse çalıştırmamakla tehdit ederek kendine mecbur bırakma yöntemini, 1989 seçimlerinde Özal da kullanmıştı.

Şu gazete kupürlerine bir daha bakın, o kampanyadan.

Birinde Özal, “belediyeleri anarşiye teslim etmeyin” diyor.

Bir diğerinde, muhalefet adayları kazanırsa merkezi hükümetten yardımların kesileceği ile göz yıldırıyor.

Bir başkasındaysa “ANAP’a oy vermezseniz başınıza felaket gelir” cümlesiyle seçmeni uyarıyor.

“Özal yine korku saldı” haberleri, gırla.

Hatta Özal’ın, “yanlış yaparsanız 5 tane Özal gelse de sizi kurtaramaz” demişliği dahi var.

O dönemin öcüsü, terör değil sokak çatışmaları. “Özal yine anarşiyi kullandı” başlıklarına da sık rastlarsınız.

Muhalefetle seçim yarışını anarşiyle mücadele havasına sokmak için ne gerekirse söylüyordu Özal.

Yine de ölümü göstererek milleti sıtmaya razı edemedi

“Eli kolu bağlı bir başkan seçmek ister misiniz” propagandası yürüttü.

Ona karşı SHP ise “beş yıl daha limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı”, diye sordu.

Seçmen, bu ikincisine ikna oldu.

ANAP oyları, üçüncülüğe düştü.

En çok karaladıkları, hedefe koydukları SHP, birinci geldi ve İstanbul’la Ankara’yı ellerinden aldı.

AK Parti kampanyasının açmazı burada.

Bugün de iradesine ipotek konması, iktidarın yerel siyaseti de tekeline almak istemesi İstanbulluları daha çok ürkütmez ve ters tepmez mi?

Aynı hatayı ikinci kez tekrarlamaz da İmamoğlu’na karşı adil yarışırlarsa seçimin kaybedeni olmaz. Mağlup bile galiptir o yolda.

*