Özdağ'ın Kılıçdaroğlu'na desteği ve iki liderin imzaladığı protokol Diyarbakır'da nasıl yorumlandı?
CHP'den Diyarbakır'a heyet
Özdağ'ın Kılıçdaroğlu'na desteği ve iki liderin imzaladığı protokol Diyarbakır'da nasıl yorumlandı?
- Hatice Kamer
- Unvan,Diyarbakır
- Twitter,
Diyarbakır’da 14 Mayıs'tan önceki seçim heyecanı, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması ve Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) siyasetçilerin aday gösterildikleri Yeşil Sol Parti'nin (YSP) yaşadığı oy kaybı nedeniyle yerini derin bir sessizliğe bırakmış durumda.
Sadece halkta değil, siyasi partilerde de bir suskunluk hali söz konusu.
Sandıklara hile karıştığı inancı yüksek, birçok seçmenin morali bozulmuş ve sandığa gitme motivasyonu düşmüş görünüyor.
Kentin ana bulvarlarında, Diyarbakır Kalesi'nin birçok burcunda, köprülü kavşakların duvarlarında, tüm üst geçitlerde birçoğu Kürtçe olan ‘A rasti Erdoğan: Doğrusu Erdoğan’ pankartları ile Cumhur İttifakı'nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘huzur, doğru yol, büyük zafer için’ Diyarbakır'dan oy istiyor.
Buna karşılık kentte Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun posterleri daha az görünüyor. 14 Mayıs'tan önce Kılıçdaroğlu’nun bahar vadeden posterleri yerine bu sefer "Terör bi-te-cek" vurgusu ön plana çıkmış durumda.
14 Mayıs’ta seçime katılımın yüzde 82 olduğu Diyarbakır’da Kılıçdaroğlu yüzde 71,96 ile 651 bin 793 oy almıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı oy ise yüzde 26,48 ile 239 bin 827’di.
Diyarbakır’da Sinan Oğan’a 11 bin 378, Muharrem İnce’ye de 2815 oy çıktı.
Emek ve Özgürlük İttifakı çatısında seçime giren YSP Diyarbakır’da, 561 bin 272 oy ile 8; Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 201 bin 339 oy ile 3; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise 68 bin 478 oy ile 30 yıl aradan sonra bir milletvekili çıkardı.
Milletvekili seçiminde Emek ve Özgürlük İttifakı, Kılıçdaroğlu’na verilen oyların gerisinde kaldı.
Salı günü Diyarbakır’da basın açıklaması yapan YSP, oy kaybının nedenlerini açıklarken, birçok sandıkta oylarının MHP’ye yazıldığını savundu.
Diyarbakır YSP Milletvekili Serhat Eren, "Bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy YSP’ye" mesajının yanlış anlaşıldığını, birçok seçmenin aynı pusulaya hem CHP’ye hem de YSP’ye mühür bastığını, bu yüzden binlerce oyun iptal edildiğini söyledi.
Yeşil Sol Parti’yi halka tanıtmak konusunda yetersiz kaldıkları eleştirisini de yapan Eren, Diyarbakır’da tanınmayan Sol Parti’ye verilen 5 bini aşkın oyu örnek gösterdi ve bu tür teknik hatalar nedeniyle YSP’nin en az bir vekil kaybettiğini söyledi.
Öte yandan son seçimde Diyarbakırlı 210 bin seçmen sandığa gitmedi ki bu oran, AKP’nin Diyarbakır’da aldığı oylardan fazla. Sandığa gitmeyen bu kesimin HDP seçmeni olduğu ve kırsal kesimde yaşayan seçmenlerden oluştuğu tahmin ediliyor.
Bu kesimi ikna edecek olan da Yeşil Sol Parti ve HDP.
Oyunu HDP'nin çağrısına göre kullanacak büyük bir kesim var
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Kemal Kılıçdaroğlu ile imzaladığı protokol ise sahada Kılıçdaroğlu’na oy isteyecek siyasetçileri zora sokacak gibi görünüyor.
Diyarbakırlı bir seçmen ‘’Kim kaybederse kaybetsin ATA İttifakı kazandı’’ yorumunu yapıyor ve faturanın Kürtlere kesildiği düşüncesi hakim.
Kılıçdaroğlu’nun ikinci turdaki söyleminin sertleşmesinden ve ‘milyonlarca Kürt oyunun görmezden gelinerek milliyetçiler için seçim pazarlığı malzemesi gibi’ ele alınmasından rahatsız olanlar da çoğunlukta.
Kimliğinden ötürü Kılıçdaroğlu'na seçimi kaybettirenin ''ülkeye hakim kılınan milliyetçi kesim'' olduğunu savunanlar da fazla.
HDP’nin ilk turda cumhurbaşkanı adayını çıkarmamış olmasının da buna zemin olduğuna inanan birçok Diyarbakırlı seçmen, partisine kızsa da Pazar günü sandığa gidip gitmeme konusunda HDP ve YSP’nin verceği mesajın belirleyici olacağını söylüyorlar.
Kürtleri kırk katır ile kırk satır arasında tercih yapmaya mecbur bırakıyorlar
Kayapınar’da yaşayan Nurten, depremden sonra ailesiyle Antalya’ya gitmiş ve oy kullanmak için geri dönmüş. ilk turda YSP ve Kılıçdaroğlu’na oy vermiş ama Özdağ ile imzalanan protokol metninden sonra ikinci turda oy kullanmayacağını söylüyor ve “Kürtlerin kazanımları üzerine siyaset devşiren hiçbir partiye bir oy vermeyeceğim” diyor.
Hakim siyasetin "Kürtleri terörle eşdeğer gören" anlayışı topluma dikte etmeye çalıştığını savunan Nurten’e göre Kürtler, ''Kırk katır ile kırk satır arasında'' tercih yapmaya mecbur bırakılıyor.
Nurten, protokoldeki "kayyum" vurgusundan çok rahatsız. “AKP kayyum için kendi kılıfını uydurdu, Millet İttifakı da bu protokol ile kendine uygun bir kılıf bulmakta zorlanmayacaktır ve şimdiden belediye seçimlerine ipotek koyuyorlar. Eğer Kürtleri yok sayarsanız, bizden de kimse oy beklemesin, kimse Kürtleri çantada keklik görmesin’’ sözleriyle tepki gösteriyor.
Demirtaş’ın çağrısı ile Kürtlerin Kılıçdaroğlu’na oy verdiğini savunan Nurten, ''Bu aşamada Demirtaş bile oy verin dese sandığa gitmeyeceğim’’ diyor.
Dağkapı’da dekorasyon işleri yapan Delal ise insanların ikinci turda sandığa gitmesi için daha çok sebebi olduğuna inanıyor.
İlk turda o da YSP ve Kılıçdaroğlu’na oy vermiş ve Türkiye genelinde YSP’nin oylarının çalındığına ve seçimin sonucunun manipüle edildiğine inanıyor. Özdağ ile imzalanan protokol metnindeki vurguların, Kılıçdaroğlu’nun önceki açıklamalarından bağımsız olmadığını düşünüyor.
Delal , ''Sadece kayyumla ilgili kafa karışıklığı var ama ucu açık gibi, eğer söz verildiği gibi parlamenter sisteme dönülür ve yargı bağımsız olursa doğal olarak mahkeme kararları da adil ve hukuki olur. Bu yüzden kayyum atamak da kolay olmayacak ama bence bu konuyu netleştirmeliler aksi takdirde oy kullanmayacak çok kişi olur’’ diyor.
HÜDA PAR, Yeniden Refah gibi partilerin Meclis'teki varlığı ile siyasal İslam'ın günlük yaşama müdahalesinin artacağından kaygı duyuyor.
''Kürt karşıtı gibi görünse de sekülerliği savunan Millet İttifakı'nın hâlâ desteklenmesi gerektiğine inanıyorum çünkü siyasal İslam çok tehlikeli, hepimiz Müslümanız ama siyasal İslam korkunç, yanı başımızdaki İran gibi olmak istemiyoruz’’ diyor ve bu seçimi, yaşam biçiminin de oylanacağı bir referandum gibi görüyor.
Kılıçdaroğlu’nun stratejik davranacağına, Kürtlerin şu aşamada pazarlık gücünün olmadığını ama stratejik düşündüğüne inanmak istiyor.
Delal, ''Milliyetçi söylemin arttığı bu süreçte Kılıçdaroğlu Kürtlerin haklarını vereceğim dese kazanabilir mi, hayır ama eğer bu seçimi o kazanırsa, ülke biraz nefes alır, demokratik koşullar için uygun ortam oluşur, ilerde Kürtlerin talepleri de kabul görür’’ diyor ve Meclis'teki dengenin seküler yönetimle sağlanabileceğini inanıyor.
''Özdağ ile Akşener arasında fark yok, Kürtlerin tüm bunlara tahammül etmesinin nedeni bu ülkede birlikte yaşıyoruz, hepimiz bu gemideyiz, batarsak hep beraber gideriz. Bu yüzden zaman az ve herkesin hayrı için, ülkenin geleceği için Kürtler Kılıçdaroğlu’na oy vermeli’’ diyen Delal, buna karşılık HDP boykot çağrısı yaparsa oy kullanmayabileceğini ifade ediyor.
Nebi Cami önünde oturan iki yaşlı adamdan biri ilk turda Kılıçdaroğlu'na oy vermiş, ''Madem ilk turda verdik, ikincisinde de oyumu yine vereceğim’’ diyor.
Onun protokolden haberi yok, içeriği ne olursa olsun ''Erdoğan'ın gitmesi için oyumu kullanacağım'' diyor.
Arkadaşı ise çekimser olduğunu söyleyerek konuşmak istemiyor.
Gazi Caddesi'nde mikrofonu yoldan geçenlere tutuyoruz, protokolden haberi olmayanlar çoğunlukta.
İçeriğe dair bilgisi olmayanlar protokolü olumlu buluyor, ‘Şükürler olsun’ diyen bir seçmen ''İnşallah bu sefer hırsızlık olmaz" diyerek seçimin sonucundan umutlu olduğunu ifade ediyor.
Bir diğeri de "Oyumuz şerefimizdir, gönül rahatlığı ile Kılıçdaroğlu’na oy vereceğim" diyor, onun da protokolden haberi yok ama ne olursa olsun o da Erdoğan'ın gitmesi gerektiğini söylüyor.
Oğlunun üç aydır üniversite hastanesinde tedavi gördüğünü söyleyen Mardinli bir seçmen de, sağlık sisteminden şikayetçi, sistemin insanları özel hastaneye mecbur bıraktığını savunuyor.
''Paramız yok diye üç aydır hastanede sürünüyoruz resmen'' diyor. Ülkenin iyiye doğru gitmesi için bu sistemin değişmesi gerektiğini savunuyor.
''Ben size Saddam Hüseyin diyeyim, siz gerisini anlayın, bu iktidar dengelenmezse valla idam da gelir, kimse çıtını bile çıkaramayacak’’ diyor. Protokole rağmen Erdoğan’ın gitmesi için oyunu yine Kılıçdaroğlu’na vereceğini söylüyor.
Son seçimde sadık görevlisi olan Mustafa, sandıkta yine görev almak için başvuru yaptığını söyleyerek belgeleri gösteriyor.
Özdağ ile imzalanan protokolden yeni haberdar olmuş, özellikle kayyumlar vurgusundan çok rahatsız.
''Bence bu yüzden bile olsa Kürt seçmen olumsuz etkilenecek. Sandıkta görev alacağım ama eğer partim HDP boykot ederse ben de oy kullanmayacağım'' diyor.
Terzilik yapan Mehmet'e göre en büyük hata cumhurbaşkanı adayı çıkarmayan HDP’nin.
''İki Kürt kenti kadar oyu olmayan Zafer Partisi pazarlık masasında ama Kılıçdaroğlu’na oy veren milyonlarca Kürt bir tek talep bile öne sürmedi, Kürdün esamesi okunmuyor, hatta masadaki anlaşma Kürtleri yok sayıyor’’ diyor.
Mehmet ilk turda oy verdiği için ikincisinde de Kılıçdaroğlu'na oy vereceğini belirtiyor.
''İlk seçimde severek oy verdim ama bu sefer hiç içime sinmiyor, durumun bu hale gelmesinde bizim partinin hatası da çok. Türkiye’de demokrasi için hak, adalet mücadelesini Kürtler veriyor ama günün sonunda onlar Kürtlerin belediyelerine kayyum atama vaadi veriyor, aklımızla dalga geçiyorlar galiba’’ diyor.
Çiçek: Protokolün kamuoyuna yansıma biçiminden dolayı Kürt seçmen etkilenebilir'
Diyarbakır’da yaşayan akademisyen Cuma Çiçek, Özdağ ve Kılıçdaroğlu görüşmesinde Kürt meselesi bağlamında yeni bir şey olmadığını söyledi.
Anayasa’nın ilk dört maddesi ve vatandaşlığı tanımlayan 66. Madde'nin ve kayyum maddesinin Millet İttifakı'nın daha önce kamuoyuyla paylaştığı anayasa değişikliği paketi ve ortak mutabakat metnine aykırı öğeler içermediğini ifade etti.
''Yani ortak mutabakat metninde de kayyum bir bütün olarak kaldırılmıyordu, Ümit Bey ve Kemal Bey’in imzaladığı protokolde, Kürt meselesi bağlamında Kemal Bey’in daha önce söylediklerinin ötesinde çok yeni bir şart yok. Burada daha çok öne çıkan göçmenler meselesi ama kayyumlar ve anayasa maddelerinin kamuoyuna yansıma biçimi önemli, eğer iyi yönetilmez ise Kürt seçmene negatif yansıyabilir’’ yorumunu yapıyor.
Mutabakat metninde yer alamayan ama sosyal mecralarda dolaşıma giren ve protokol metninden daha çok ses getiren iddialara da değinen Çiçek’e göre, bu iddiaların da netleştirilmesi gerekiyor:
''Haber olarak değeri olan bu iddia, İçişleri ve Kültür Bakanlığı’nın Zafer Partisi'ne verileceği yönünde. Bunun gerçekleşmesi durumunda Kürt meselesinin kısıtlanması gibi bir çerçevenin oluşması ihtimali çok yüksek.
"Kürt meselesiyle ilgili en önemli iki bakanlık sayın derseniz, biri İçişleri Bakanlığı diğeri de Kültür Bakanlığı. Yani bu iki bakanlığın ultra milliyetçi bir partiye verilmesi önümüzdeki dönem Kemal Bey’in kazanması durumunda Kürt meselesine ilişkin reform yapma çerçevesini çok zor kılacaktır."
Kılıçdaroğlu’na en çok desteğin çıktığı bölge Kürt seçmenin yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriydi. Bu protokol Kürt seçmenin sandığa gitme eğilimini etkiler mi?
Cuma Çiçek içerik olarak yeni bir şey söylemese de bu protokolün kamuoyuna yansıma biçiminden dolayı Kürt seçmeni etkileyebileceğini düşünüyor.
İlk turda HDP seçmeni içinde Türkiye ortalamasının altında katılımın olduğunu hatırlatan Çiçek şöyle devam ediyor:
''İlk turda hatırı sayılır Kürt seçmen sandığa gitmedi ve çoğunluğu HDP seçmeniydi. Bu protokol, kayyuma ve vatandaşlık tanımına dair yeni şeylermiş gibi sunulursa, Kemal Bey bunu iyi yönetemezse, Kürt seçmeni negatif etkileyebilir.
"Burada kritik olan şey Kemal Bey’in bunu kitleye nasıl taşıyacağı ve HDP’nin nasıl bir kampanya yürüteceği ve bu söylemi dengeleyecek bir söylem inşa edip edemeyeceği.’’
Vahap Coşkun: Milliyetçiliğe yatırım yaparak seçim kazanmak zor
Türkiye’de milliyetçiliğin beslendiği iki kaynağın Kürt meselesi ve sığınmacılar konusu olduğunu belirten Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Vahap Coşkun da, Özdağ ve Kılıçdaroğlu arasında imzalanan ortak metnin bu iki kaynağa dayandığını savunuyor:
''Özellikle kayyum uygulamasının devam edeceği açıklaması hem muhalefet hem de Kemal Kılıçdaroğlu açısından büyük bir geri dönüşü ifade ediyor’’ diyen Coşkun, muhalefetin bugüne kadar hazırlamış olduğu belgelerde kayyumun halk iradesinin gaspı anlamına geldiğini, kabul edilemez olduğunu ve bu yüzden uygulamalarına son vereceklerini açıkladıklarını hatırlattı.
Coşkun'a göre Millet İttifakı, milliyetçi kesimin oyları için bu genel duruştan vazgeçmiş görünüyor.
Bu durumun özellikle de Kılıçdaroğlu’na oy veren Kürt seçmeni çok etkileyeceğine söyleyen Coşkun şu tespite yer veriyor:
''Çünkü bölgede 14 Mayıs'ta Türkiye ortalamasının altında bir katılım vardı ve bu mutabakat Kılıçdaroğlu’na oy vermeyi düşünen bazı seçmenlerin sandıktan uzak durmasına neden olabilir.
"Burada Kılıçdaroğlu yeni seçmenler elde etmek için milliyetçilerin desteğini arkasına almaya çalışırken birinci turda yoğun şekilde destek gösteren Kürtlerin bir kısmının oyunu kaybedebilir. Milliyetçiliğe yatırım yaparak seçimi kazanması da zor görünüyor.’’
HDP ve YSP 'tek adam rejimini değiştireceğiz' dedi
HDP ve Yeşil Sol Parti MYK’sı, Özdağ ve Kılıçdaroğlu’nun imzaladığı ortak metinden sonra olağanüstü toplandı ve seçim hukuku ve halk iradesini, yerel demokrasiyi ''yerle bir eden kayyım atamalarının'' demokrasi ve hukuk açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Dünkü açıklamasında ''Bu konudaki yaklaşımımız değişmezdir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bugün açıkladığı protokoldeki bu konuyla ilgili belirlemeler evrensel demokratik ilkelere aykırıdır. Tutumumuz ve eleştirimiz net ve açıktır. Kayyım uygulamaları sadece Diyarbakır’ın değil İstanbul’un ve bir bütün olarak hepimizin sorunudur’’ diyen HDP ve YSP, seçimle ilgili nihai kararlarını da bugün Ankara'da düzenledikleri bir basın toplantısıyla duyurdu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "21 yıllık tek adam rejimiyle karşı karşıyayız. 28 Mayıs seçimi demokrasiden yana olanlarla tek adam rejimini isteyenler arasındadır" dedi ve ekledi:
"Göçmen veya mültecilerin siyasi çıkarların malzemesi haline getirmek yanlıştır ve insani değildir.
"Bu tablonun sorumlusu mülteciler değil, savaş politikalarında ısrar edenlerdir.
"Bizler HDP ve Yeşil Sol Parti olarak halkın eşitlik, adalet, hak, hukuk ve özgürlük mücadelesine kefiliz.
"Bugünkü ucube rejim, yaşanan toplumsal sorunların temelidir. 28 Mayıs'ta oylanacak olan da, bu ucube rejimin devam edip etmeyeceğidir.
"Bugünkü sistem karşısında birleşen milyonlarca oy, daha çok demokrasi içindir.
"Erdoğan bizler için asla bir seçenek değildir. Tek seçenek onu ve temsil ettiği iktidarı değiştirmektir.
"28 Mayıs'ta milyonlarla başarabileceğimize dair umudu büyütüyoruz. Bizler inanıyoruz, sizler de inanın. Sandığa eksiksiz gideceğiz ve tek adam rejimini değiştireceğiz."
CHP'den Diyarbakır'a heyet
CHP ise bugün Diyarbakır'a heyet gönderdi.
CHP milletvekilleri İbrahim Kaboğlu, Levent Gök ve Sezgin Tanrıkulu’ndan oluşan CHP heyeti Diyarbakır’da Gazeteciler Cemiyeti'nde basın açıklaması yaptı ve ardından Diyarbakır Barosu, Tabip Odası, İHD, THİV, Ticaret Odası gibi birçok sivil toplum örgütünü ziyaret etti.
İbrahim Kaboğlu, basın açıklamasında “Anayasa madde 127’de kayyum yoktur, kayyum OHAL düzenlemesidir ve Anayasa’ya aykırıdır” dedi ve ekledi:
“Bu anayasa yürürlükte olduğu sürece kayyum uygulaması Anayasa’ya aykırıdır.
“Pazar günü yaşamsal bir eşiktir, o eşiği aşarsak bunları tarihe gömmek ortak irademizle gerçekleşecektir.”
Sezgin Tanrıkulu da “Vatandaşlarımızı sandıktan uzaklaştıracak bir tutumun doğru olmayacağını düşünüyorum” diye konuştu:
“Öncelikli hedefimiz Erdoğan rejimine son vermektir. Bu rejime son vermediğimiz sürece kayyum uygulaması devam edecek. Bunun bilinmesini istiyorum.
“Oysa ortak politikalar metninde, kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan hiçbir seçilmişin görevden alınmayacağına dair bir düzenleme var. Dünkü protokolde de bu ifade edilmiş.”
BBC TÜRKÇE