Özlem Gürses’in Gözaltı Süreci: Alternatif Plan Yokluğu ve Mağduriyet Eleştirisi

Özlem Gürses’in gözaltı sonrası açıklamaları, kişisel mağduriyet algısını ve Türkiye’deki toplumsal adalet eksikliğini yeniden gündeme taşıdı.

Özlem Gürses’in Gözaltı Süreci: Alternatif Plan Yokluğu ve Mağduriyet Eleştirisi


Türkiye’de Mağduriyet Algısı: Özlem Gürses’in Gözaltı Süreci ve Görünmeyen Hikayeler

YUSUF İNAN / YEREL GÜNDEM / TÜRKİYE

Bireysel Mağduriyet mi, Toplumsal Adalet mi?

Özlem Gürses’in gözaltına alınması ve ardından elektronik kelepçe ile ev hapsine tabi tutulması, Türkiye’de mağduriyet algısının sınırlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Gürses’in yaşadığı bu süreç, yalnızca kişisel bir dönüm noktası olarak değil, aynı zamanda toplumsal adaletin sınavı olarak değerlendiriliyor. Televizyon programında yaptığı "Benim bir alternatif planım yokmuş" açıklaması, hem yalnızlık itirafı hem de hazırlıksızlık eleştirileri ile gündeme geldi.

Türkiye’nin Mağduriyet Haritası: Kimin Hikayesi Önemli?

Türkiye’de her yıl binlerce birey özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Ancak bu hikayelerin büyük bir kısmı medyada temsil edilmezken, Gürses gibi bilinirliği olan isimlerin yaşadıkları, geniş  yankı buluyor. Medyanın ve siyasetin seçici bakışı, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi isimlerin hikayelerini sürekli gündemde tutarken, toplumun diğer kesimlerinden gelen mağduriyet çığlıklarını sessizliğe mahkûm ediyor.

Unutulan Hikayeler: Elif ve Ayşe Bebekler

Gözlerden uzak kalan mağduriyetlerin en çarpıcı örneklerinden biri, Ukrayna’da bir bağ evinde sahipsiz bırakılan ve ölüme terk edilen Elif ve Ayşe bebeklerin 7 yıldır süren trajik hikayesi. Bu acı dolu öykü, medyada bir kelimeyle bile yer bulmazken, Gürses’in gözaltı süreci ve açıklamaları uzun süre gündemde kalmaya devam etti. Bu durum, Türkiye’de medyanın ve siyasetin mağduriyetleri seçerken nasıl bir kriter uyguladığını sorgulattı.

FOTO:  Foto: Elif ve Ayşe - 2024  Ukrayna'da sığınakta...

Medyada Mağduriyet Kriteri: Siyasi Bağlantılar mı?

Türkiye’de medyada yer bulabilmek için siyasi bir kimlik veya belli bir statü sahibi olmak mı gerekiyor? Özlem Gürses ve CHP’li isimlerin yaşadığı mağduriyetlerin geniş bir medya temsiline sahip olması, diğer kesimlerin sorunlarını görünmez kılıyor. Bu durum, medya ve toplum arasında bir güven bunalımını derinleştirirken, toplumsal adaletin yalnızca belirli kesimler için işler hale geldiği algısını güçlendiriyor.

Toplumsal Empati ve Adalet Arayışı

Türkiye’nin 85 milyonluk nüfusunun büyük bir kısmı, bireysel ve toplumsal mağduriyetlerle mücadele ederken, medyada ve siyasi arenada bu hikayelerin büyük bir kısmı yok sayılıyor. Gürses’in gözaltı süreci, kişisel düzeyde bir dönüşüm yaratsa da, daha geniş bir toplumsal farkındalık yaratmadığı sürece eleştirilere açık bir konu olmaya devam edecek.

Sonuç: Medyanın Rolü ve Toplumun Adalet İhtiyacı

Medya, yalnızca belirli bir kesimin değil, tüm toplumun sesini duyurması gereken bir araçtır. Türkiye’de adaletin eşit uygulanması ve herkesin hikayesinin temsil edilmesi, daha adil bir toplum için kaçınılmazdır. Elif ve Ayşe bebeklerin hikayesi gibi görünmeyen mağduriyetlerin gündeme taşınması, toplumsal empati ve adalet algısının güçlenmesi için kritik önem taşımaktadır.

www.yerelgundem.com