‘‘Peker'in Kayıplarla İlgili İddiaları Araştırılsın”

Buldan: ‘‘Son günlerdeki itiraflar hakkında yargı harekete geçmedi, soruşturma başlatılmadı’’

‘‘Peker'in Kayıplarla İlgili İddiaları Araştırılsın”


‘‘Peker'in Kayıplarla İlgili İddiaları Araştırılsın”


İnsan Hakları Derneği (İHD), 1995 yılından beri 17 Mayıs-31 Mayıs arasındaki dönemi Kayıplar Haftası olarak anıyor.

Bu yılki Kayıplar Haftası'nın ana taleplerinden biri Birleşmiş Milletler’in 2006 tarihinde hazırladığı ve 2010 yılında yürürlüğe soktuğu Türkiye tarafından imzalanması oldu.

İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Türkiye’de gözaltında kaybetme insanlığa karşı suç olarak tanımlanmadığı için davaların ya hiç açılmadığını ya da cezasızlıkla sonuçlandığını söyledi.

Yoleri, ‘‘Kayıplarımız için, adalet için, içine çekildiğimiz karanlığa aydınlıkla cevap olmak istiyoruz. Gözaltında kaybetme insanlığa karşı bir suç. Uluslararası hukukta bu şekilde tanımlanmasına rağmen iç hukukta ‘insanlığa karşı’ başlığı altında düzenlenmediği için bugün halen zaman aşımıyla dosyaların kapatıldığını biliyoruz. Gözaltına kaybetme suçunun önlenmesinin en önemli ihtiyacı cezasızlığın son bulması. Cezasızlığın son bulabilmesi için de insanlığa karşı suç olarak tanımlanması, zaman aşımından kurtarılması ve buna ilişkin düzenlemelerin yapılması ihtiyacı hala acil bir ihtiyaç. Cumartesi İnsanları ve insan hakları savunucuları olarak yıllardır devlete gözaltında kayıplara karşı kişileri korumak için oluşturulmuş BM Sözleşmesi’ni imzalama çağrısında bulunuyoruz. BM sözleşmesinin devlete yüklediği en önemli sorumluluk gözaltına kaybetme suçunun önlenmesi ve cezasızlık politikasının son bulması’’ dedi.

Buldan: ‘‘Son günlerdeki itiraflar hakkında yargı harekete geçmedi, soruşturma başlatılmadı’’

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde yapılan basın açıklamasında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, TİP milletvekili Ahmet Şık, HDP’li milletvekilleri Musa Piroğlu ve Oya Ersoy’la birlikte HDP Eş Başkanı Pervin Buldan da vardı.

1994 yılında İstanbul Çınar otelden Hacı Karay ve Adnan Yıldırım’la birlikte kaçırılarak öldürülen Savaş Buldan’ın eşi olan Pervin Buldan, organize suç örgütü kurmak suçundan aranan Sedat Peker’in geçtiğimiz hafta ‘‘öldürülen Kürt işadamları’’ hakkında yaptığı açıklamalar hakkında bugüne kadar herhangi bir soruşturma açılmamasına tepki gösterdi.

Buldan, ‘‘Kayıp yakınları olarak ‘faili belli’ cinayetlerde faillerin yargılanmasını istedik. Bu yargılama sürecinde hiçbiri cezalandırılmadı ve beraat ettiler. Şimdi yeniden itiraflar yapılmaya başlandı. Son günlerde yapılan itiraflardan görüyoruz ki bu ülkede en üst düzeyde görev yapanların, emniyet genel müdürlerinin, başbakanların da bilgisi dahilinde olan cinayetler işlendi. Ama bu cinayetlerin aydınlatılması için hiçbir savcı ya da yargı merci harekete geçmedi, herhangi bir soruşturma dahi başlatmadı. Bu ülkenin vicdanlı savcıları varsa bu ülkede adaletin ve yargının kırıntıları kalmışsa eğer bu cinayetlerin aydınlatılması için acilen harekete geçilmesi gerekiyor. Biz kayıp yakınlarının bu talebi hiç bir zaman bitmeyecek, hiçbir zaman durmayacaktır. Kayıplar bu ülkenin kanayan yarasıdır. Artık bundan çıkılmalıdır’’ dedi.

Besna Tosun: ‘‘26 yıldır ‘kayıplarımızın failleri yargılansın’ diye mücadele ediyorken bugün geldiğimiz noktada biz yargılanıyoruz’’

1995’te İstanbul Avcılar’da evinin önünden ailesinin gözü önünde beyaz bir Renault arabaya bindirildikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, İnsan Hakları Derneği’nin Kayıplar Komisyonu’nun üyesi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Besna Tosun, Cumartesi Anneleri’nin 1995 yılında gözaltında kayıpların bulunması için sorduğu soruları bugün Cumartesi İnsanları’nın sormaya devam ettiğini söyledi.

Tosun, ‘‘26 yıl önce Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’na çıktıklarında üç talepleri vardı. Birincisi, gözaltında kaybetmelerin son bulması; ikincisi, kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması, üçüncüsü, kaybedenlerin yargılanması. Aradan 26 yıl geçti ama hala aynı taleplerle mücadele ediyoruz. Hiçbir talebimiz karşılanmadı. Türkiye’nin kayıplar politikası tamamen inkar ve cezasızlık üzerine kurulu. Göstermelik de olsa 2000’lerde bir demokratikleşme süreci vardı. O süreçte dönemin başbakanı Erdoğan, Cumartesi Anneleri ile görüştü. ‘Sizin sorununuz kabinenin sorunudur, ben bunu çözeceğim’ dedi. İktidar değişmedi, aradan on küsur yıl geçti ve bugün aynı iktidarın talimatıyla Galatasaray Meydanı bize yasaklandı. Haftalarca darp edildik. Yetmedi, iki yıl sonra Galatasaray Meydanı’ndaki 700. haftadan sonra hakkımızda dava açıldı ve bugün 26 yıldır kayıplarımızın failleri yargılansın diye mücadele ediyorken bugün geldiğimiz noktada biz yargılanıyoruz. Kayıplarımızı aramamız suç sayıldı’’ dedi.

‘‘Türkiye’de hiçbir kayıp dosyasında bugüne kadar adalet sağlanmadı’’

Sedat Peker’in iddialarının fersah fersah fazlasını 26 yıldır Galatasaray Meydanı’ndan tüm Türkiye’ye duyurmaya çalıştıklarını söyleyen Besna Tosun, gözaltında kaybedilenlerin faillerin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması için hiçbir çabanın olmadığını ifade etti.

Tosun, ‘‘Bugün konuşulanları 26 yıldır biz söylüyoruz. 26 yıldır her Cumartesi günü bir kayıp dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz ve faillerini açıklıyoruz, aslında suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu ülkede hukuk cezasızlık üzerine kurulu. 26 yıldır mücadele etmemize rağmen birçok kayıp dosyası daha soruşturma aşamasında kapatıldı. Davaya dönüşebilen sadece 15 dosyamız oldu. Davaya dönüşebilenlerden şu an devam eden iki tane dava var. Öbürleri sanıkların beraati ile sonuçlandı. Sadece iki davada sanıklar ceza aldı ama şöyle bir şey bu insanlığa karşı işlenmiş suç olmasına rağmen açılan bütün davalarda yargılama insanlık suçları üzerinden yürümüyor. Zorla kaybetme, zorla kaybedilme Türk Ceza Kanunu’nda ‘insanlık suçu’ olarak tanımlanmıyor. Dolayısıyla o iki dosyada da ceza alan sanıklar, adli sıradan cinayetlerden ceza aldılar. Türkiye’de hiçbir kayıp dosyasında bugüne kadar adalet sağlanmadı diyebiliriz’’ diye konuştu.

VOA