Pelikancılar’da “çok yakınınıza geldik istesek ana hedefe ulaşabiliriz” kaygısı

Birinci, Sabah Gazetesi'nden 10 gündür tek bir satır açıklama gelmedi.  

Pelikancılar’da “çok yakınınıza geldik istesek ana hedefe ulaşabiliriz” kaygısı


Yargıda “İstanbul” ve “Pelikan” diye bilinen grupların, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül başta olmak üzere diğer gruplara karşı açtığı savaş malûm. 

İktidarın gazetesi Sabah'ta Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın kamusal faaliyetlerini izlemekle görevli muhabir olan Tülay Canbolat telefonunda ByLock tespit edildiği iddiasıyla geçen Salı gözaltına alındı, Perşembe günü de tutuklandı.

Tutuklama kararının ardından soruşturmayı yürüten Anayasal Suçlarla Mücadele Bürosu'ndan sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili Ender Coşkun'un süresiz olarak izne ayrıldığı, ayrıca Anayasal Suçlarla Mücadele Bürosu'ndan alındığı öne sürüldü.

Her açıdan ilginç bir olay.

Birinci, Sabah Gazetesi'nden 10 gündür tek bir satır açıklama gelmedi.  

İkincisi, herhalde Emine Erdoğan'ı izleyen bir muhabirin güvenlik soruşturması yapılmıştır. Hal böyleyken iddia edildiği gibi, Tülay Canbolat'ın telefonunda ByLock çıktıysa, bu bir güvenlik zafiyeti değil midir?

Üçüncüsü, iddialar doğruysa Canpolat'ın referanslarının kim olduğunun, bu görevlendirmeyi kimin yaptığının da araştırılması gerekmez mi?

 

MESAJ MI VERİLDİ?

Yargıda “İstanbul” ve “Pelikan” diye bilinen grupların, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül başta olmak üzere diğer gruplara karşı açtığı savaş malûm. 

İşte bu sebepten dolayı Tülay Canpolat'ın gözaltına alınıp, tutuklanmasının Sabah cenahında, “Birileri, 'Çok yakınınıza geldik, istesek ana hedefe de ulaşabiliriz' mesajı veriyor” şeklinde yorumlandığı, sonuçta da faturanın şimdilik Ender Coşkun'a kesildiği konuşuluyor. 

HANGİ DAİRE SARAY'A ŞİKAYET EDİLDİ?

Yargıda yeni savaşların habercisi niteliğindeki bu olayla ilgili notlardan sonra kulislerdeki diğer iddialara geçelim.

Bilindiği gibi, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, FETÖ, darbe davaları, ByLock ve ankesörde dikkat çekici kararlar verdi.

Öyle ki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski korgeneral Metin İyidil hakkında Ankara İstinaf 20. Ceza Dairesi'nin beraat vermesi, 21. Ceza Dairesi'nin ise yeniden tutuklama kararı almasından sonra Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, “Yargıtayımız dosyaları ince eleyip sık dokuyor, vicdani ve delillere göre karar veriyor. Barolardan, değişik yerlerden ‘İyi ki Yargıtay var' deniyor” açıklamasını yapmıştı.

Cirit'in işaret ettiği yer, 16. Ceza Dairesi'ydi.

Ancak aylardır Yargıtay kulislerinde bambaşka şeyler konuşuluyor.

İddialardan birisi şu:

İstanbul'dan Yargıtay'a gelen bazı üyeler, özellikle Cumhuriyet ve Ahmet Altan-Nazlı Ilıcak kararlarını Saray'a şikayet etmiş... Bundan sonra da Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin tüm kararları takibe alınmış!..

İkinci iddia; Yargıtay Başkanı olması beklenen Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca'nın yerine 16. Ceza Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil'in Başsavcılığa atanacağı, böylece bu dairenin tamamen belli bir grubun kontrolüne geçmesinin ve kararların tümüyle onların istediği yönde çıkmasının sağlanacağı söyleniyor.

YARGITAY ÜYELERİNDE ANKESÖR İDDİASI   

Yargıtay'ı son haftalarda sallayan ise “Ankesör” iddiaları oldu. Özellikle Ankara Adliyesi'nde görevliyken Yargıtay'a seçilen ve görüşleri itibarıyla “Mümkün değil” denilen bazı isimlerin “Ankesör ve ardışık araması” olduğu söylentileri çıktı.

Bu söylentiler öncesine dönelim.

20 Ocak'ta A Haber'de yayınlanan “Canan Barlas ile Gündemde” isimli programda konuşan Sabah Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, özetle şunları anlattı: 

“Yargıda FETÖ'cülerin hâlâ varlığını sürdürdüğünü, stratejik noktalarda olduklarını söylüyorduk. Bin 100 civarında FETÖ ile bir şekilde ardışık, periyodik, sıfır aramalı... Bununla ilgili Terörle Mücadele Daire Başkanlığı ciddi bir çalışma yapıyor. Sona geldiği bilgileri edindik. MİT de sadece yargı değil, askeri, emniyet boyutuyla her yönden on binlerce... Yargıda gelinen noktada araştırmalarımızda şu anda Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın 500 kişilik listeyi HSK Genel Sekreterine teslim ettiğine dair duyumumuz var. Polise göre, bin 100, ama HSK'daki bazı yetkililer, 'Şunları hesaplamaya koymayalım... Sıfır saniye aramayı delil kabul etmeyelim' diyor. Halbuki Yargıtay 16. Ceza Dairesi sıfır saniye aramanın bir metod olduğunu kabul etti. Buna rağmen HSK'da birileri, 'Sıfır saniye aramaları çıkarın' diye Emniyete yazı yazmış. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yoğun bir askeri operasyon yapıyor. TEM'in, KOM'un listeleri İzmir'in elinde. Her gün 150-200 asker alıyor. Peki HSK ne yapıyor? Aynı listeler gidiyor. Bir örnek vereyim, bir hakime, 'Lütfen' bir de 'Sayın hakim' diyerek, 'Hakkınızda şurada kaldığınıza, şuralarda hazırlandığınıza dair bir iddia var. Ardışık aramayla ilgili TEM'in raporu var' diye yazı yazıp, ekleriyle hakimlere, savcılara postayla gönderiyor. Böyle bir şey olur mu? Normalde operasyon yapacaksın. Bunu yazmak, 'Elinde bir şey varsa, yok et, tanıklarını bul' demektir... Hakim cübbesi var diye askerin ne suçu var. Gece gündüz görevinin başındayken gözaltına alıyorsun, hakime ise postayla lütfen çağrı kağıdıyla şey yapıyorsunuz. Burada büyük bir skandal var. HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, birinci, ikinci daire biliyor mu bilmiyor mu, bu bir skandal. Bu skandalın ortaya konması, HSK'nın derhal bir açıklama yapması lazım. Acilen toplanıp, bunları açığa alması, savcılığa talimat verip, gözaltına aldırması lazım.”

Bu açıklamalardan 4 gün sonra HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, Abdurrahman Şimşek'e konuştu. Sabah Gazetesi'nde manşetten, “Yargıda büyük FETÖ temizliği başlıyor” başlığıyla yayınlanan röportajda Yılmaz, şu bilgileri verdi:

“Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın ankesörlü telefon soruşturması kapsamında hazırladığı toplam 688 dosya incelendi. Hazırlanan dosyaları Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daire Başkanı Hasan Yiğit'e bir kez daha incelenmesi için teslim ettik. İncelemenin ardından Genel Kurul'da dosyalardaki hâkim ve savcılarla ilgili nihai kararı vereceğiz. Yiğit'e, 'Tespit ettiğiniz kim olursa olsun, ben bile olsam HSK'ya resmi yazıyla yollayın' dedim.”

Tesadüf müdür bilinmez, ama işte bu gelişmelerden sonra “Ankesör kaydı çıktı” denilerek, Ankara kökenli bazı üyelerin isimleri gündeme getirildi... Eş zamanlı olarak Sabah muhabiri Tülay Canpolat olayı yaşandı.

Özetle yargı, yangın yerine dönmüş durumda.

Adeta birileri, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ü hem yargı camiasında hem de dışarıya karşı zor duruma düşürüp, görevden alınmasını sağlamanın, yani gücü ele geçirmenin ötesinde, bu hayati davaları içinden çıkılmaz hale getirmenin peşinde...

Böyle bir gidişatın ise kime yarayacağı belli; Sadece ve sadece “FETÖ”ye!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com