PKK açıklamasında isim vermeden Demirtaş ve HDP’ye gönderme…
PKK arasında büyük bir uçurum oluştu
PKK açıklamasında isim vermeden Demirtaş ve HDP’ye gönderme…
Türkiye'de demokratik siyaseti savunan, çoğu cezaevinde olan Kürt siyasetçiler ile 'çözümü' hâlâ silahta, şiddette, ölümde, öldürmede arayan PKK arasında büyük bir uçurum oluştu
Seçimlere az bir süre kala herkesin aklında aynı soru vardı: Ya Türkiye bir anda 7 Haziran-1 Kasım arasında yaşananlara benzer bir sürece savrulursa?.. Suruç'tan Ankara'daki Garı'ndaki patlamaya 862 kişinin dört ay içinde hayatını kaybettiği kâbus günler… Terörün her şeklinin yaşandığı… Haziran'da tek başına hükümet kuramayacak haldeki AKP'nin bu süreçten sonra oylarını yüzde 50'ye yakın bir noktaya taşıması… Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun o günlerle ilgili olarak "Bazı konuları açıklasam kimileri sokağa çıkamaz hale gelir" sözleri…
Gelelim bugüne… Olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa seçimlere yedi aylık bir zaman kaldı… Türkiye'de 'kavgalı da olsa' bir araya gelmiş bir Altılı Masa muhalefeti var. Diğer yanda, sol partilerle bir araya gelerek Emek ve Özgürlük İttifakı'nı kuran HDP bulunuyor. Altılı Masa ile doğrudan temas halinde olunmasa bile çıkarılacak adayın bu ittifakça desteklenmesi seçimlerin kaderini değiştirebilir. Yani ilk turda Tayyip Erdoğan yenilgiye uğrayarak, iktidarı kaybedebilir. Erdoğan bir yandan Altılı Masa partileriyle HDP'nin arasını açık tutmaya çalışıyor, bir yandan da kendisine henüz açıklamadığı bir yol arıyor.
Bu süreçte cezaevinden yaptığı açıklamalar ve yazdığı yazılarla Türkiye'de siyasetin önemli figürlerinden Selahattin Demirtaş Türkiye'nin önüne barış içinde yaşanacak yeni bir yol haritası koymaya çalışıyor. "Türkiye Cumhuriyeti ortak devletimiz" çıkışından PKK'nin silahları susturması gerektiği açıklamalarına, bölünme korkusu yaşayanların anlaşılması gerektiğine dair önemli köşe başları… "Kürt sorununun çözümünde ana aktörün Meclis olması gerektiği" de geçmişte "çözüm arayışının şeffaf olmadığına" dair özeleştiri de ondan. Burada HDP'nin de bu çizgiye yakın ve kurumsal durduğunu da eklemek gerekiyor.
Pazartesi gece yarısı Mersin'in Mezitli ilçesinde yaşanan terör saldırısı sonrası yaşananlar da önemli idi. PKK'nin yaptığı açık olan bu saldırı ve orada hayatını kaybeden polisin, yaralıların topluma hissettirdiği acıyı net bir şekilde paylaştı Demirtaş ve HDP'li yöneticiler. Şöyle dedi Demirtaş:
"Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim."
HDP ise şu açıklamayı yaptı:
"Demokratik siyaset alanını daraltmak ve işlevsiz hale getirmek amacında olanların bu hesabını boşa çıkarmak hepimizin görevidir."
Bugün PKK saldırıyı resmen üstlendi. Saldırıyı yapan isimleri açıkladı, Türkiye kamuoyuna yansıtılan ismin yanlış olduğunu belirtti. Türkiye'deki pek çok mecrada bu haber oldu. Ancak açıklamanın ilerisindeki önemli bir nokta atlandı. PKK açıklamasının son paragrafında şu cümleler yer alıyordu:
"Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendini feda edenlerin, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınanması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir."
PKK ilerleyen cümlede de "bu dili kullananların halkın değerlerini temsil etmediğini" söylüyor.
Türkiye'de demokratik siyaseti savunan, çoğu cezaevinde olan Kürt siyasetçiler ile 'çözümü' hâlâ silahta, şiddette, ölümde, öldürmede arayan PKK arasında büyük bir uçurum oluştu. Demokrasiden, barıştan, silahların susmasından, birlikte yaşamdan yana olanların sesinin daha gür çıkması gereken zamanlar…