PKK görmek istemiyor
Türkiye'deki barış-demokrasi-özgürlük mücadelesini sekteye uğrattığını görmüyor mu?
PKK görmek istemiyor
Soner Yalçın yazdı: Kürt kardeşlerimiz ya da HDP severler terörde ısrarın Türkiye'deki barış-demokrasi-özgürlük mücadelesini sekteye uğrattığını görmüyor mu?
Frantz Fanon (1925-1961)…
Fransız kolonisi Karayip Adası Martinik'te doğdu.
Fransa'da öğrenim gördü.
Psikiyatr olarak gittiği Cezayir'de kurtuluş savaşının aktivisti ve ideologu oldu. Hayatının sonuna kadar ‘El Mücahit'te makaleler yazdı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sömürgecilik karşıtı ulusal kurtuluş mücadelelerinin zafer çağında yaşadı Fanon.
Onun için sömürgeciliğin psikolojisini inceleyen ilk kuramcılardan diyebiliriz…
Ölümünden birkaç gün sonra yayımlanan “Yeryüzünün Lanetlileri” kitabı 20. yüzyılın en etkili eserlerinden oldu. Dünyada anti-emperyalist hareketin rehberlerinden biriydi kitap; Ali Şeriati'den Che Guevara'ya kadar devrimci önderleri etkiledi…
Fanon'un ayırt edici özelliği, şiddet üzerine düşünceleri idi. Radikal ve ödünsüz şiddet eylemini meşrulaştıran ve öven teorisyen olarak tanındı.
Hannah Arendt'tan Barbara Deming'a kadar şiddet karşıtları Fanon'u eleştirdi:
– “Şiddet, politikayı felç etmez mi?”
-“Kin dolu intikam isteği üzerine bir fikir, bir siyaset inşa etmek, bizi nereye götürür?”
Sadece şiddet değil…
Marksistler de Fanon'u, sömürgeden kurtuluş imkânını, tarihsel-iktisadi-toplumsal bağlamından koparıp sınıf bilincini/kapitalizmi atlayarak salt “kimlik meselesiyle” sınırlamasını eleştirdi…
Yani kabaca Fanon, etnisiteye sarılıp şiddet uygulayarak insanı dönüştürerek “kurtuluşun” mümkün olduğunu savundu.
Gelelim Fanon'un bizi ilgilendiren yönüne:
PKK'NIN YOL AYRIMI
1970'ler…
PKK, Marksist-Leninist-Maocu bir örgüt olarak kuruldu.
O yıllar Fanon'un dünyada unutulduğu dönemdi. İlk dönem PKK yayınlarında Fanon adı hiç geçmez. Bu dönem Marksist-Leninist klasik eserler, örgütün ideolojik çerçevesini belirleyen tek referans kaynağıydı.
1990'lar…
Sovyetler Birliği dağıldı.
Neoliberalist küreselcilik dünyaya hâkim oldu.
PKK adını, bayrağını, ideolojisini değiştirdi. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi uluslararası “yeni-sömürgeci” kurumların yarattığı yeni dünya düzeni ile uzlaştı; bunların ideolojik hegemonyasına boyun eğdi.
Düşmanları ortaktı; ulus devletleri parçalamak!
Neoliberalizmin, etnisite ve inanç ekseninde kültürel farklılıklara vurgu yaparak yarattığı, mikro milliyetçi kimlik siyaseti bu “gizli savaşın” ana ögesi oldu. Ulus devletleri bölmek için “biz ve öteki” kavramı moda yapıldı.
Zygmunt Bauman'ın dediği gibi, “kimliklere bağlı siyaset gürültü ve öfke dolu” idi. (Türkiye'deki bugün süren sert kamplaşmanın sebebi de budur. Neyse, bu ayrı yazı konusu.)
Sınıf çelişkisini artık ağzına almayan PKK, Fanon ile tanıştı! Bunu sağlayan İskilipli Sarı Hoca/ İsmail Beşikçi oldu. “Devletlerarası Sömürge Kürdistan” kitabını 1991'de yayınladı. Ve, “Kürtlerin Fanon'u” olarak anılmaya başlandı.
Ardından… Başta Mehmet Can Yüce gibi PKK ideologları Özgür Halk dergisinde Fanon'a göndermelerde bulunmaya başladı.
Neoliberalizmin şiddete dayalı kimlikçi politikaları Fanon'u diriltti. Güya, sömürülerek insanlıktan çıkan Kürt, şiddet yoluyla benliğine kavuşup özgürleşerek kendini yeniden yaratacaktı! 1990'larda Öcalan'ın dilinde sadece bu “argüman” vardı. O yıllar Cizre vd. ayaklanmalar organize ettiler.
Gelelim bugüne…
HDP'NİN YOL AYRIMI
Bu yazının konusu teorik Fanon tartışması yapmak değil.
Gelmek istediğim yer şurası:
Fanon'un yeni insanı yaratmaya ve şiddete yüklediği “mesiyanik” anlamların sonu geldi.Çünkü, onun yıldızını 1990'larda tekrar parlatan neoliberalizm yolun sonuna geldi. Neoliberalizm ulus devletleri yıkamadığı gibi onların siyaseten güçlenmesini sağladı. Bugün dünyada ulus devletleri savunanlar iktidara gelmeye başladı.
Son otuz yılda… Arkasına neoliberal yeni-sömürgecileri alan PKK, küreselleşme rüzgârına rağmen başarıya ulaşamazken, bugün hâlâ zafer kazanacağını mı sanıyor? PKK kaybettiğini görmek istemiyor.
Şiddeti benimseyen kimlikçi hareketlerin artık “yeni bir yol” arayışına girmesi gerekmiyor mu? Baksanıza:
Ortada artık ideoloji/dava filan da yok; her on-yirmi yılda politik çizgi değişiyor. Yaptığı her seferinde sadece “kan davasını” sürdürmek!
Kürt kardeşlerimiz ya da HDP severler terörde ısrarın Türkiye'deki barış-demokrasi-özgürlük mücadelesini sekteye uğrattığını görmüyor mu?
Çok kutuplu yeni bir dünya düzeni kuruluyor bugün. Ve, ABD'nin başını çektiği grup PKK'yı maşa olarak kullanmayı sürdürmek istiyor…
Ayrım budur:
Ya kimlikçi şiddete/teröre sarılıp -kişiliği asıl yok eden- emperyalizmin kuyruğuna takılmayı/efendi köle ilişkisini sürdüreceksin…
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.
Odatv.com