Polis intiharlarının nedeni: "Eşim eve geldiğinde silahı saklıyordum"

"DEŞARJ OLAMAYAN POLİS..."

Polis intiharlarının nedeni: "Eşim eve geldiğinde silahı saklıyordum"


Polis intiharlarının nedeni: "Eşim eve geldiğinde silahı saklıyordum"

Polis intiharları konuşulmaya devam ederken, Emniyet-Sen Genel Başkanı Faruk Sezer, konuyla ilgili olarak Odatv'ye dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Son 10 günde 10 polis memuru intihar etti. 2021 yılında ise 100 polisin intihar ettiği belirtildi. Son olarak, Üsküdar'da Şile İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevli istirahatli polis memuru H.S. ölü bulundu.

Emniyet-Sen Genel Başkanı Faruk Sezer, polis intiharlarına ilişkin olarak Odatv'ye konuştu.

İntiharların arka planından bahseden Sezer, ne hükümetin ne muhalefetin bu konuda bir şey yapmadığını savunarak, "Bu teşkilatın yıkanıp, aklanıp, temizlenip yeni baştan yeniden kurulması lazım. Bu teşkilata yeniden bir nefes verilmesi lazım" dedi.

"DEŞARJ OLAMAYAN POLİS..."

"Baştan sona bu teşkilatın sıkıntıları var" diyen Sezer, "Bu intiharların ana çatısı 'çalışma şartlarının zorluğu' ancak onlarca iri yarı sorunlar var teşkilatta..." diye belirtti.

Sezer, sıkıntıları örneklerle anlatırken, şunları söyledi:

"Bunların içerisinde, çalışma şartlarının zorluğundan ve yoğunluğundan dolayı sosyal hayat sıfırlanıyor. Sosyal hayatı olmayan bir polisin kendini deşarj edecek herhangi bir alanı olmuyor. 'Polis 24 saat görevdedir' hükmü gereğince devamlı görevde olduğu bilinç altına yerleştiriliyor. Öyle ki, eşiyle çocuğuyla bir deniz kenarında piknik yapan bir adam bile kavga gördüğü zaman müdahale etme gereği duyuyor, çok ilginç bir şekilde... 'Sana ne' artık diyemiyor. Bu bir tanesi..."

"SEN POLİSİ AİLESİNDEN NEDEN AYIRISIYOSUN"

Atama yönetmeliğindeki sıkıntılardan da bahseden Sezer, intihar eden polisler için 'psikolojik sorunları vardı' sözüne karşı çıkarak, olayın arkasında yatan nedenlere odaklanmak gerektiğini söyledi.

Faruk Sezer, intiharların nedenlerini sıralarken, şunları söyledi:

"Ufak tefek hataların büyütülmesi, amir baskısı, yıldırma, mobing, sürgünler, tayin baskısı, ikinci şark baskısı hepsi bunda etken. Ki, şimdi yeni bir atama yönetmeliği değiştiriliyor. Çalışma bitmek üzere. Türkiye'yi dört bölgeye ayıracaklar Emniyet Teşkilatı için. Her bölgede çalışma zorunluluğu getirecekler. Şimdiye kadar 2 bölgede çalışan polislere şimdi 2 bölgede daha çalışma şartı koşacaklar. Bu şartı kaç yaşının üstüne, kaç yıllık memurun üstüne koşacaklar, belli değil. İşte, 52 yaşına gelmiş, üniversitede çocuğu okuyan abimizi tutup şarka gönderiyorlar. Ama daha 10 yıldan beri polislik yapıp da şark görevine gitmeyen kişiler var. Daha ilk Doğu görevine gitmeyenler varken sen 52 yaşındaki adamı şark görevine gönderiyorsun, adam da orada, tayini çıktıktan sonra ailesini götüremiyor, çocuğunu götüremiyor, polis evinde kalıyor, üçüncü ay kafasına sıkıyor. Diyorlar ki, psikolojik sorunları vardı, tamam da, psikolojik sebeplere getiren neydi acaba? 52 yaşındaki adamı sen neden ailesinden ayırıyorsun?"

"EVİM EŞE GELDİĞİNDE SİLAHI SAKLIYORDUM"

"Teşkilatta artık emirler sorgulanamıyor" diyen Sezer, kendisine her gün onlarca mesaj geldiğini, bunlardan bugün geleninin çok çarpıcı olduğunu belirterek, "Biz bu mesleğe sağlıklı giriyoruz, bizi neden sağlıklı şekilde bu meslekten emekli etmiyorsunuz?" diye sordu.

Faruk Sezer, şu ifadeleri kullandı:

"Bir meslektaşımızın eşinin bana attığı mesaj çok çarpıcı. Diyor ki, 'Biz mecburen emekli olmak zorunda kaldık. Son 2 aydır, eşim eve geldiğinde silahı saklıyordum. Göreve gidince de telefonun başında tedirgin şekilde bekliyordum, bir telefon çalacak, eşim bir şey yaptı diyecekler diye. Artık dayanacak halimiz kalmadı, emekli olalım dedik' diyor. 'İnanın sırf daha kötü bir şey olmasın diye emekli olmayı kabul ettik' diyor, 'kime başvursak, anlatsak, anlamıyor. İntiharlar artıyor, ölünce mi bizi anlayacaklar' diyor.

Bu arkadaşımız çok büyük ihtimalle, intihar etmiş olsaydı, 'psikolojik sorunlar vardı' diyecekler. Ama biz bu teşkilata girerken, heyet raporundan tam teşekküllü hastaneden raporlar alarak giriyoruz. Daha sonra mesleğe başladıktan 1 yıl sonra tekrar heyet raporu alıyoruz. Biz bu mesleğe sağlıklı giriyoruz, bizi neden sağlıklı şekilde bu meslekten emekli etmiyorsunuz?"

"TEŞKİLATTA BİR ŞEYLER OLUYOR..."

Türkiye İstatistik Kurumu'ndan bir veri paylaşan Sezer, hükümetin de muhalefetin de sessizliğine sitem etti:

"TÜİK'in kendi verisinde ne diyor? Türkiye'nin yaş ortalaması 74.7 diyor. Meslek gruplarındaki yaş ortalaması en düşük meslek grup bizim teşkilatımız. Bizden sonra madenciler geliyor. Teşkilatın yaş ortalaması 55.9... Neden? İşte bir şeyler oluyor teşkilatta... Biz bunun ne olduğunu Meclis'in sorgulamasını istiyoruz.

Defalarca kez hem hükümetle hem muhalefetle görüştüm. Hükümet, 'Şimdi muhalefet bunu hükümetimizi zayıf göstermek için kullanabilir' diyor. Kardeşim bana ne bundan? İnsanlar canına kıyıyor. Geçen hafta Edirne'de intihar eden arkadaşımız Hac'ca gitmişti, hacıydı. Hacı arkadaşımızı bile bu noktaya ne getirebilir? Bunu söylüyoruz. Muhalefet de diyor ki, 'Soru önergesi verdik, hükümetin oylarıyla reddedildi' diyorlar. Bitti mi, bu kadar mı yani?"

ÇÖZÜM İÇİN NE DEDİ

"Bu teşkilatın yıkanıp, aklanıp, temizlenip yeni baştan yeniden kurulması lazım. Bu teşkilata yeniden bir nefes verilmesi lazım. Şu an ne yapılırsa yapılsın bunun adı yama olur" diye ifade eden Sezer, "Yine de kısmı çözümler olmaz mı? Olur. Mesela, atama/yer değiştirme puan usulüne göre yapılmalı" dedi.

Sezer, yaşanmış kritik bir örneği, şu sözlerle anlattı:

"Nedir bu? Bir örnekle anlatayım. 22 yaşında bir çocuk, kendisine çay getirmedi diye kırk yedi yaşındaki birinin o Karakol'dan başka Karakol'a tayinini çıkarttırabiliyor. 22 yaşında, Komiser yardımcısı... 'Memur oradan bana çay getir' diyor, oradan birisi diyor ki, 'Sen benim evladım yaşındasın. Ben polisim, görevim çay getirmek değil, ayıp değil mi' diyor. Dediği anda onunla uğraşmaya başlıyor. Önce tayinini çıkarttırıyor. Daha sonra o tayin çıktığında oranın amirini de arayıp 'Gelen bu adamla uğraş, saygısız, amirlerine karşı gelen birisi, sürt burnunu' diyor. Bu sefer orada veriyorlar bu arkadaşa sabit nöbet. Bu adam da diyor ki, 'Amirim yanlış anlama ama benden başka birisi yok mu, neden hep ben nöbet tutuyorum?' diye soruyor. 'Sen cezalısın' deyince bu adam da 'Ben 80 saat de nöbet tutarım ama kimse bana ceza nöbeti tutturamaz' diyor. Ve silahı masaya atıyor, 'Yeter ulan' diyor. Bu arkadaşımız 'Amirine karşı gelmekten' ihraç oldu bu arkadaşımız.

Atıyorum, mesela, şimdi bu arkadaşımız ihraç edildikten sonra; kredi kartı borcunu düşünse, çocuklarını, ailesini düşünse, 'nasıl bakarım onların yüzüne' dese, parkın köşesinde kafasına sıksaydı, neden intihar etmiş olacaktı bu arkadaşımız? Bir çay götürmedi diye... Bu bir örnek, yüzlerce intiharın arkasındaki nedeni belirginleştiriyor diye düşünüyorum...

Kısacası, tüm bu nedenlerden dolayı bu teşkilat sahipsiz..."

Odatv.com