Polislikten çobanlığa: KHK'lı Hasan Karpuz'un hikayesi
'O gece halka kim silah doğrultmuşsa onlar yargılansın. Bizim suçumuz ne?'
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağan Üstü Hal (OHAL) yönetimi sonrası çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle resmi rakamlara göre 125 bin civarı kamu çalışanı işten çıkarıldı.
Devletin güvenliği gerekçe gösterilerek ve “terör örgütleriyle irtibatlı” olmak suçlamasıyla kamudaki görevleri sonlandırılanlar sosyal güvenlik numaralarının kodlanması ve toplumda oluşan korku atmosferi nedeniyle özel sektörde iş bulamamak sorunlarıyla karşı karşıya kaldı.
Geçimlerini sağlamak için kaçak çalışmayı kabul etmek zorunda kalan ya da serbest mesleklere yönelen KHK mağdurları toplumsal hayattan dışlandı, ekonomik ve sosyal statülerini büyük ölçüde kaybetti.
Bunlardan biri de eski polis memuru Hasan Karpuz.
Üniversite eğitiminden polisliğe, polislikten çobanlığa
Erciyes Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun olan Karpuz, branşında iş bulamadığı için polis memurluğu sınavını kazanarak 2009 yılında mesleğe başlamış.
9 yıldan fazla polis memurluğu yapan Karpuz, 15 Temmuz darbe girişiminden 9 ay sonra açığa alınmış, 8 Temmuz 2018’de ‘terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçe gösterilerek’ kanun hükmünde kararname ile meslekten ihraç edilmiş.
Diyarbakır’da hakkında açılan “terör örgütü üyeliği” davasında 6 ay yargılandıktan sonra beraat eden ancak OHAL Komisyonu değerlendirmesi sonucu mesleğine geri dönemeyen Hasan Karpuz, Kayseri’nin İncesu ilçesi Üçkuyu köyünde çobanlık yaparak geçimini sağlıyor.
Beraat etti, aklanamadı: 'Sosyal ve ekonomik dışlanma devam ediyor'
Yaşadıklarını euronews Türkçe’ye anlatan Karpuz, kendisine isnat edilen ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasının çok ağır bir suçlama olduğunu belirterek, “Polislik mesleğimden açığa alındıktan sonra yakın çevremin ve toplumun bakış açısı birden bire değişti. Sosyal dışlanma ve ekonomik sorunlar yaşadık. Yargılanmadan böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalmayı kimseye anlatamadık” diye konuşuyor.
Konuşmasında sık sık ülkesine bağlılığını vurgulayan Karpuz: “Biz Anadolu insanıyız. Anadolu insanı devletine, vatanına, milletine, dinine, diyanetine bağlı insanlardır. Bizden terörist çıkmaz, çıkaramayacaklar. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Devletin verdiği silah hiçbir zaman kendi ülkemizin vatandaşına, kendi halkımıza yönelmedi, yönelmez. Bir gün bunu anlarlar inşallah” ifadelerini kullanıyor.
'O gece halka kim silah doğrultmuşsa onlar yargılansın. Bizim suçumuz ne?'
15 Temmuz darbe girişimine ordu içinde çok küçük bir azınlığın katıldığını fakat geniş kitlelerin cezalandırıldığını anlatan Karpuz: “Kim darbeye teşebbüs etmiş, kim vatandaşına silah doğrultmuş, kim tankları yürütmüş, kim uçaklardan bomba yağdırmışsa suç onlarındır, onlar yargılansın ve cezalandırılsın, bizim suçumuz ne? Sadece bir düşünceye yakın olduğundan dolayı insanları suçlamak, cezalandırmak acı bir durum. Nitekim bu devran böyle sürmez. Devran döndüğü zaman şu anki iktidar sahiplerinin de yandaşları bu işten yargılanabilir. Çünkü onların da irtibatlı, iltisaklı olduğu yerler var” diyor.
15 Temmuz süreciyle ayrışma ve kutuplaşmanın toplumda yoğunlaştığı ve kanun hükmünde kararnamelerle devletten atılanların sosyal izolasyon yaşadığına dikkat çeken Karpuz şunları söylüyor:
“Biz dedik okuyalım, çobanın oğlu çoban oluyor, biz bari memur olalım, bizden olanlar da memur olur diyerek polis memuru oldum. Ama kısmet etmediler, bu kadarmış dediler. Zulmün nereden geldiği beni daha çok yaraladı. Mütedeyyin insanlar, yani konuştukları zaman Allah’tan, kitaptan bahseden insanlar bize bu mağduriyeti yaşattı. Örnek verdikleri Hazreti Ömer adaletinden zerre kadar bize yansıtmadılar. Bu dönemde adalet inancı yerle bir oldu. Her zaman savunduğum şey şudur: Bir ülkede fikir ve ifade hürriyetini sağlayamadığınız zaman birileri iltisaktan, irtibattan yargılanır çünkü herkesin bir düşüncesi, inandığı bir şey var. Bunları yargılamaya başladığınız zaman ülkede temiz adam kalmaz. Umarım gelecek nesiller birbirlerinin düşüncelerine daha saygılı, daha hoşgörülü olur. Ocu, şucu, bucu değil de biz yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyacağı bir ortam oluşturulur. İnşallah o günleri umut ediyoruz”.
'Çobanlık baba mesleğim bir gün döneceğim'
Çobanlık yapmaktan rahatsız olmadığını ve bir gün görevine geri döneceğine inandığını kaydeden Hasan Karpuz şu ifadeleri kullanıyor:
“Çobanlık benim baba mesleğimdi, polislikten sonra bu işi yapmak ağır gelmedi. Sadece ailemin, çocuklarımın düzenleri değişti. Bir gün görevime döneceğimi umuyorum. Çünkü bir suçumuz yok. Bu mesleği alnımın akıyla kazandım. Kimseden bir yardım almadım, koyunların peşinde geze geze sınavlara çalıştım. 9-10 yıllık meslek hayatımda bir tanesi bana dese ki, sen şu işi yaparken devletin aleyhine çalıştın. Bir tanesi dese ki, sen şu işi yaparken devletin milletin malını çaldın çırptın, rüşvet aldın. Bana bunu diyemezler.”
Görüntü editörü • Mert Can Yilmaz
Ahmet Erkan Yiğitsözlü - euronews
EURO NEWS