"RUSYA ELE GEÇİRDİĞİ TOPRAKLARDA TÜRKSÜZLEŞTİRME ÇALIŞMALARI YAPTI!"
Kırım’ı işgal eden Rusya, uluslararası kurallara aldırış etmeden hareket ediyor.
Çarlık döneminden Rusya Federasyonuna kadar Rus idareleri kurulduğu günden bu yana, Türk yurtlarını ve çevresindeki toprakları işgal etmeye/çalmaya devam ediyor. Son olarak Kırım Tatarlarının yaşadığı Kırım’ı işgal eden Rusya, uluslararası kurallara aldırış etmeden hareket ediyor.
Ozan Barış Erim/ QHA Ankara
İşgalci Rusya’nın, Türk halklarına yönelik çok yönlü baskı ve asimilasyon politikalarına bugün de durmak nedir bilmeden devam ediyor. Çevresindeki Türk topraklarını işgal eden Rusya, buralarda bölge halkını çeşitli baskı yöntemleri ile sindirmeye çalışıyor.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, Rusların bugüne kadar işgal ettiği Türk toprakları ve Türklere uyguladığı baskılar ile ilgili Kırım Haber Ajansı’na (QHA) değerlendirmelerde bulundu.
“RUSYA HAKİMİYETİ ALTINA ALDIĞI YERLERE BÜYÜK KİN VE NEFRETLE GİRDİ”
Prof. Dr. Ercilasun, Rusya’nın tarih sahnesinde yavaş yavaş güçlendiğini ve hakimiyeti altına aldığı yerlere büyük bir nefretle girdiğine dikkat çekti. Kazan’ı aldığında bölgedeki Kazan Tatarlarını topraklarından sürdüğünü hatırlatan Ercilasun, “Rusya yavaş yavaş güçlendi. 1552 yılında Kazan’ı ele geçirdi, 1557’de Astarhan’ı alınca Hazar Denizi’ne dayandı ve bayağı büyüdü. Ama hala Kırım Hanlığından zayıftı. 18. yüzyılda Türkistan’a doğru inmeye başladı. Önce dolaylı hakimiyet kurdu. Ama 19. yüzyılda doğrudan doğruya Türkistan’ı da kendisine bağladı. Dolayısıyla 300 yıl boyunca devam eden bir işgal süreci bu… Hakimiyeti altına aldığı yerlere büyük bir kin ve nefretle girdi. Kazan’ı hakimiyetine aldığında, Kazanlıları topraklarından sürdü, Kazanlıların Kazan şehrine 60 km’den fazla yaklaşmalarını yasakladı ve Kazanlıları zorla Hristiyanlaştırma çalışmalarını sürdürdü.” diye konuştu.
SOVYETLER BİRLİĞİNE KARŞI İLK MİLLİ HAREKET: JELTOKSAN HAREKETİ
Rusların kurulduğu dönemden bu yana Türklere karşı katliamlar yaptığını belirten Ercilasun, ele geçirilen yerlerde Rusların Türksüzleştirme faaliyetleri uyguladığını belirtti. Sovyetler Birliği döneminde de bu durumun devam ettiğine dikkat çeken Ercilasun, bu dönemde buna karşı ilk milli hareketin Kazakistan’daki Jeltoksan Hareketi olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“Rusya’nın dönem dönem farklı uygulamaları oluyor. 20. yüzyılda 1944 Kırımlılara yapmış olduğu sürgün aynı yıllarda Kafkas halklarına ve Ahıska Türklerine yapıldı. Rusya büyürken bir yandan da ele geçirdiği topraklarda, yoğun olarak bir Türksüzleştirme faaliyeti de uyguladı. 20. yüzyıla kadar Rusya, Türkleri açıkça Hristiyanlaştırmaya ve Ruslaştırmaya çalıştı. 20. yüzyılda ise Sovyetler Birliği komünist idealler adı altında Türkleri Ruslaştırmaya çalıştı ve sadece üstteki etiket değişmiş oldu. Sovyetler Birliğinde ilk milli hareket Jeltoksan Hareketidir. Kazakistan’a Kazakistanlı olmayan bir Rus atanınca, Kazak gençleri bu duruma karşı çıktı ve sonucunda büyük bir katliam yaşandı.”
SOVYETLER BİRLİĞİ’NDEN İLK AYRILMAK İSTEYEN DEVLET: AZERBAYCAN
Sovyetler Birliği döneminde ilk kez ayrılmak istediğini dile getiren devletin de Türk devleti olduğunu söyleyen Ercilasun, bu nedenle büyük katliamlar yaşandığını söyledi. Ercilasun, Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan Dağlık Karabağ sorununda Sovyetlerin açıkça taraf tuttuğunu vurgulayarak, “Azerbaycan’da da milli hareket çok ileri gitti. Sovyetler Birliği, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ konusunda Sovyetler, Ermenistan’ın tarafını tuttu. Bunun sonucunda 1989’un Aralık ayında Azatlık Meydanı’nda 1 milyon Azerbaycan Türkü toplandı ve Moskova’nın bu taraflı tutumunu protesto ettiler. O dönem Azerbaycan’ın nüfusu 7 milyondu ve Azerbaycan’ın 7’de 1’i tepkisini dile getirmek için toplandı. Protestolarda şu dile getirildi, ‘Sovyet Anayasasına göre biz gönüllü bir birlikteliğiz. Cumhuriyetler anayasada yazdığına göre kendi rızaları ile bu birliktelikte yer almaktadır ve kendi rızalarıyla çıkma hakları vardır. Eğer Moskova bu konuda tarafsız davranmıyorsa, bizim bu birlikte yer almamıza gerek yoktur. O zaman biz birlikten ayrılmak istiyoruz’ dediler. Sovyetler Birliği’nde bu hak ilk defa dile getirilmişti. Bu sebeple 1990’da 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gecede Bakü sokaklarına girerek büyük bir katliam yapıldı.” dedi.
“ABD’NİN BAŞINA BUYRUK DAVRANMASI PUTİN’E ÖRNEK OLDU”
Ercilasun, Kırım’ın işgalini dünya dengelerinin değişmesine bağladığını belirtti. Rusya’nın ABD’den öğrendiği yöntemle Kırım’da fiili bir durum yaratarak işgali meşru göstermeye çalıştığını söyleyen Ercilasun, şunları söyledi:
“Dünyanın dengesinin bozulması Rusya’nın işine yarıyor. Aslında denge biraz 2003’te bozuluyor. 2001’de ‘İkiz Kuleler’ saldırısı oldu. İkiz Kuleler saldırısına cevap olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) terörle mücadele edeceği savunmasıyla Afganistan’a girdi. Ama o Afganistan’a giriş meşru bir girişti. Bunu ahlaki bir meşruluk anlamında söylemiyorum, uluslararası hukuk anlamında meşruydu. Çünkü bütün Birleşmiş Milletlerin onayını aldı. ABD, 2001’de kendine olan bu desteği yanlış değerlendirerek, 2003’te uluslararası hiçbir meşruyet oluşturmadan Irak’a girdi. ABD süper güç olduğu için yaptığı yanına kar kalıyordu. Bunlar da Putin’e örnek oldu. Putin’de ilk hamlesini maalesef Kırım’la yaptı. O da fiili durum yarattı. Çünkü ABD’nin fiili durumuna dünyanın karşı koyamadığını gören Putin, Kırım hamlesine de kimsenin karşı koyamayacağını hesap etti. Hatta Ukrayna’nın doğusunda da işgal durumu devam ediyor.”