Rusya ile büyük kriz

Erdoğan “ölmeyi göze aldık” diye de konuştu.

Rusya ile büyük kriz




TAHA AKYOL YAZDI...

Rusya ile büyük kriz

Rus internet sitesi Meduza, Türkiye ile Rusya’nın “istemeden de olsa bir savaşın eşiğine” sürüklenmekte olduğunu yazdı. 

Türkiye’de, saygın diplomatlarımızdan Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan’ın Rusya ile patlak veren İdlib krizi hakkında yazdıkları ise şöyle:

“Krizi dindirecek yollar bulunamadığı takdirde başta insani alan olmak üzere Türkiye’nin güvenliği bağlamında yakın ve açık tehditlerin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir.”

Kriz gerçekten çok ciddi. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esat güçlerinin, aslında Rusya’nın Türk gözlem noktalarının gerisine çekilmesini şart koşuyor. Erdoğan “ölmeyi göze aldık” diye de konuştu.
Türkiye İdlib’de şehitler verirken Rusya Türkiye’yi İdlib’te teröristleri korumakla suçluyor, geri adım atma yönünde en ufak bir işaret vermiyor!

S-400’LERİ NİYE ALDIK?

Strateji araştırmaları kurumu EDAM’ın sitesindeki makalesinde Fatih Ceylan, bu tehlikeli krizin “Türkiye’yi NATO’dan ‘somut destek’ istemeye yönelttiğini” yazıyor.

Peki, biz Rusya’dan S-400’leri niye almıştık?!!

Diplomasi alanında güvenilir ve uzman gazeteci Murat Yetkin, “Sınıra, mesela Hatay bölgesine yerleştirilecek Patriot bataryaları hava savunmasını sağlayabilir” şeklindeki istihbaratını yazdı. (Yetkin Report, 18 Şubat)

Pentagon 21 Şubat’ta “Türkiye, Suriye yakınına Patriot konuşlandırılmasını talep etti ancak henüz karar alınmadı” diye açıklama yaptı.

Patriot’larla ilgili bu haberleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ile “her an her türlü dayanışmamız olabilir” şeklindeki açıklamasının ışığında okumak lazım.

Ve niye geliyoruz aynı soruya: Biz Rusya’dan S-400’leri niye aldık?!!

Bu noktada Rus TASS ajansının şu haberini de hatırlamak lazım:

“Türkiye ile yapılan S-400 anlaşmasında teknoloji transferi ‘kısmen’ bile yok.” (21 Ocak 2020)

HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ

Türkiye Suriye’de kara kuvveti olarak elbette üstündür. İdlib’deki gözlem üslerimizi askeri olarak takviye ediliyor, yeni savunma mevzileri kuruluyor. 

Fakat hava üstünlüğü, Rusya-Esat tarafının elindedir.

Rusya, Suriye’ye S-400’ler yerleştirmiştir.

Gerçi İsrail uçakları belirli zamanlarda Suriye mevzilerini vuruyor. Fakat Rusya ile İsrail arasında bir sorun yoktur. Putin İsrail’e büyük özen göstermektedir. İsrail de Suriye’de belirli hedefleri beş on dakika öncesinde Rusya’ya bildiriyor, Rusya orada kendi askerleri yoksa ses çıkarmıyor.

Ama İdlib’de Allah korusun ‘savaş’ denilebilecek bir çatışma çıkarsa, Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelmiş olacak.

Putin, bu noktadaki tehdidini uçak krizi sırasında açıkça dile getirmişti:

“Türkiye, Suriye’nin hava sahasını sürekli ihlal etti. Şimdi isterse bunu yeniden yapsın. Suriye’de artık hava savunma sistemi var. Rusya, uçağı düşürüldükten sonra bölgeden geri çekilecek bir ülke değil.” (Sputnik, 17 Aralık 2015)

Ankara caydırıcılık yaratmak ve masada elini güçlendirmek için “askeri güç” vurgusu yapabilir, yapmalı, yapıyor da… Ama çatışma kimsenin lehine olmaz.

SAVAŞTAN SAKINMAK

Rusya Türkiye ile büyük ticari çıkarlarını kaybetmek istemez. S-400 satımı da Rusya için çok büyük bir ticari ve satratejik başarıydı, bunu da işlevsiz hale gelmesini istemez.

Öyle bir askeri karşılaşmanın Türkiye için zararlarını anlatmaya gerek yok; uçak krizinde bunu bir ölçüde gördük.

Savaştan sakınmak iki tarafın da yararınadır.

21 Şubat akşamı Erdoğan ve Putin’in telefon görüşmesinden çözüm çıkmadı ama “Soçi ilkelerine uymak” gibi muğlak bir ifadeyle tansiyon biraz düşürüldü.

Halbuki zaten kriz Soçi’ye farklı, hatta zıt anlamlar verilmesinden kaynaklanıyor. 

Rusya’nın Esat’ı İdlib’te son bir ayda aldığı yerlerden geri çekeceğini sanmıyorum.

Ancak ortalama bir yol bulunabilir. 

Türkiye’nin güvenliğini güçlendirecek ve göçmen akışını durduracak yeni bir güvenlik şeridi düşünülebilir…

Fakat bu da neticede Esat’ın ve Putin’in İdlib’deki alan kazanımın onaylanması olur.

DIŞ POLİTİKADA EKSEN 

Suriye‘de durum Türkiye’nin hoşuna gidecek bir yönde değil, aksi yönde gelişiyor.

2011’den itibaren Batı’dan gelen hukuk ve demokrasi eleştirilerine kızarak Rusya’yı, Şanghay Beşlisi’ni falan bir denge seçeneği gibi görmenin yanlışlığı ortadadır.

Rusya ile elbette iyi komşuluk, daha çok ticaret ve turizm… Ama Rusya’yı “stratejik ortak” diye nitelemek yanlıştı. 

Dış politikamızın sabit ayağı tarihsel Batı ekseni olmalıdır.

Gerçekten, Türkiye’ye hava saldısı hangi coğrafyalardan gelebilir?

TAHA AKYOL / KARAR