'Rusya ile ilişkiler gölgesinde' Trump- Erdoğan zirvesi: İki lider için riskler neler?
Su-35 savaş uçakları koz mu olacak?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’da Amerikalı mevkidaşı Donald Trump ile Washington’da gerçekleştireceği görüşmeye bir gün kalmışken, iki liderin müzakere masasında nelerin olacağı şimdiden merak konusu. Zira ilişkilerde çözül(e)memiş sorunlar günbegün masada birikiyor.
Ziyaret, ikili ilişkiler açısından oldukça gergin bir dönemde gerçekleşiyor; zira geçtiğimiz hafta Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen ve 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak tanıyan karar ve yine aynı gün Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda düzenlediği harekata karşı yaptırım yasa tasarısının kabulü iplerin gerilmesine yol açtı. Erdoğan, Kongre’yi şiddetle kınamasına rağmen, 13 Kasım ziyaretini iptal etmedi.
Kamuoyları açısından riskli bir ziyaret
ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından biri olan Alman Marshall Fonu’nun Ankara direktörü Özgür Ünlühisarcıklı’ya göre, “Bu ziyaret gerek ABD Başkanı Trump’ın gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi kamuoyu algıları açısından ciddi riskler içeriyor.”
Ünlühisarciklı söz konusu riskleri şu şekilde açıklıyor:
“Barış Pınarı Harekatı başladığından beri Washington’da Türkiye’ye yönelik iki partili ve çok güçlü bir öfke açığa çıktı ve bu öfkenin odağında Erdoğan’ın yanı sıra Türkiye’ye harekat için yeşil ışık yaktığı öne sürülen Trump da var. Tam da bu ortamda Trump’ın Erdoğan’ı Washington’a davet etmesi bu duruma tuz biber ekti. Türkiye’de ise gerek ABD Temsilciler Meclisi’nin yaptırım paketine gerekse Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği ve diplomatik teamüller bir yana asgari nezaketten yoksun mektubuna büyük tepki var ve Erdoğan’ın bir de bunun üzerine Washington’a ziyaret düzenlemesi muhalefetin tepkisini çekiyor.”
Bu durumda, Ünlühisarcıklı’ya göre, bu ziyaret ancak Trump-Erdoğan ikilisinin ikili ilişkilerin üzerindeki kara bulutları dağıtacak bir anlaşmaya ulaşmaları durumunda bir anlam taşır, aksi halde iki lider de kendi kamuoylarında itibar kaybettikleri ile kalır.
Ünlühisarcıklı, Erdoğan’ın dosyasında Türkiye’ye yönelik son yaptırım paketinin yanı sıra Türkiye’ye Amerika'nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) yaptırımlarının uygulanmaması, Halkbank’a ceza verilmemesi, Türkiye’nin F-35 programına geri kabul edilmesi, Mazlum Kobani’nin Washington’a davet edilmemesini içeren uzunca bir talepler listesi varken, Trump’ın öncelikli gündem maddesinin Türkiye’nin S-400 sistemini aktif hale getirmemesi talebi olacağını ve Trump’ın aksi taktirde Türkiye’nin yaptırımlara muhatap olacağını Erdoğan’a bizzat ileteceğini düşünüyor.
Rusya’nın gölgesi hissedilecek
Merkezi Roma’da bulunan NATO Savunma Koleji’nde Eisenhower Savunma Araştırmacısı Doç. Dr. Giray Sadık ise, euronews Türkçe’ye verdiği demeçte, “görüşmedeki konu başlıklarına bakıldığında Rusya’nın gölgesinin hissedilmesi beklenebilir” diyor.
“Hem Suriye hem de S-400 ve bağlantılı F-35 ve Patriot gibi ABD sistemlerinin konuşulması beklentileri buna işaret ediyor” diyor ekliyor.
Washington ziyaretine bir hafta kala Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400’ler konusunda uyarı niteliğinde bir açıklamada bulunmuş, gazetecilerin ‘ABD F-35’leri vermediği takdirde Rusya’dan savaş uçağı alımı olacak mı?’ sorusuna, “S-400’ü alırken bir yerlere sorduk mu? Sormadık, değil mi? Aldık mı, aldık. Böyle bir şey yaparken de eğer alma kararını verirsek alırız. Bütün mesele anlıktır. Çünkü burada bizim hakkımız var ve burada biz bir pazar değiliz” yanıtını vermişti.
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Doç. Dr. Sinem Ünaldılar Kocamaz ise, görüşülecek konuların zorluğu ve çokluğu bağlamında ABD ve Türkiye ilişkileri açısından bu ziyaretin ciddi anlamda dönüm noktalarından birisi olacağını ve Suriye’ye ilişkin izlenecek yol haritasının iki liderin ele alacağı en çetrefilli konu başlığı olacağını düşünenlerden.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington ziyareti öncesi Suriye'deki gelişmelerle ilgili Ankara Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulunurken, Suriye'nin kuzeyindeki YPG güçlerini işaret ederek, “Teröristlerin çekildiğini söylemek mümkün değil. Teröristleri ne Rusya ne de ABD temizleyebildi. Bunları Trump ile dönünce de Vladimir Putin ile telefon görüşmesiyle değerlendireceğiz” demişti.
Yeni bir operasyona üstü kapalı destek mi istenecek?
Euronews Türkçe’ye konuşan Ünaldılar-Kocamaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 16 Ekim’de ABD ile mutabakatın YPG’nin sınırın 120 km’lik bölümünde 32 km geri çekilmesi koşuluyla imzalandığının ancak YPG’nin sınırlardan uzaklaşmadığının altını çizmesinin de yeniden operasyona başlamak için Trump’tan üstü kapalı bir destek alabileceğinin bir sinyali olduğunu düşünüyor:
“Ancak ABD’nin Suriye’deki çıkarlarını korumak için vekalet savaşını YPG eliyle yürütmeyi ısrarla tercih etmesi, Türkiye’nin bu konuda istediklerini almasını zorlaştıracaktır. Büyük ihtimalle Başkan Trump’tan yeni bir operasyonun yapılmasını önleyecek bu konuda kendisine zaman kazandıracak öneriler gelecektir ancak terörle mücadele konusunda ABD’den somut bir destek ve sonuç almak güç gibi görünüyor.”
Bu çerçevede 13 Kasım görüşmesi, Ünaldılar-Kocamaz’a göre, Türkiye’nin terörle mücadelesinin siyasi arenası olması açısından da önem taşıyor.
Ünaldılar-Kocamaz, görüşme sırasında Erdoğan’ın SDG lideri Mazlum Kobani ile ilgili bilgilerin olacağı bir dosya sunmasının ise ABD açısından ciddi bir anlam ifade edeceğini düşünmüyor ve ekliyor:
“Zira ABD’nin bu istihbarata ve bilgilere sahip olmadığını beklemek hata olur. Dolayısıyla bu bilgi paylaşımının somut bir sonucu olmayacaktır.”
Su-35 savaş uçakları koz mu olacak?
Uzmanlar, Erdoğan’ın Rusya’dan savaş uçağı alma opsiyonunu da, Trump’a karşı bir koz olarak kullanabileceği görüşünde. ABD’nin Türkiye’yi ortağı olduğu F-35 programından çıkarması ardından Ankara yeni bir arayışa girmiş ve Rusya kozunu vurgulamaya başlamıştı. Türkiye ile Rusya’nın SU-35 uçağı alımı konusunda görüştüğü iddia ediliyor.
Bu açıdan, Ünlühisarcıklı’ya göre, S-400/F-35 krizinin çözülmesi çok kolay olmasa da Erdoğan’ın Washington’a eli boş döneceğini bile bile gitmesi de çok olası değil: “Bu da ister istemez akla iki liderin perde arkasında bir anlaşma pişirmiş olmaları olasılığını getiriyor.”
Kişisel diyalog sorunları çözmeye yeter mi?
Bununla birlikte, uzmanlar, Erdoğan-Trump arasındaki kişisel diyalogun, ABD-Türkiye arasında çetrefilleşmiş meselelerin çözümünde önemli ancak yetersiz bir etmen olduğu düşüncesindeler.
“Sorunların çözümü konusunda sadece başkanı esas almak ve ilişkileri başkanla kurulan diyaloğa indirgemek Kongre ve Pentagon’un Türkiye’ye bakışı son derece sorunluyken önemli bir risk oluşturuyor” diyor Ünaldılar-Kocamaz.
Zira, ABD Temsilciler Meclisi'nin Demokrat ve Cumhuriyetçi üyeleri, ziyaret öncesinde Trump'a yazdıkları bir mektupta Erdoğan'ın Washington ziyaretine karşı çıktıklarını ve davetin geri çekilmesi gerektiğini ifade etmişlerdi.
Sistemin Kongre boyutunu da yorumlayan Ünaldılar-Kocamaz, “Başkan Trump’un azil sürecinin baskısı da düşünüldüğünde Kongre’nin başkan üzerinde oluşturduğu baskı ile uğraşması zor olacaktır. Bu konudaki uzlaşma Suriye konusu ile birlikte düşünüldüğünde Türkiye’nin elini güçlendirmesi için uzlaşma formüllerini açık tutacağı konu başlığı olabilir. Eğer uzlaşamazlarsa Kongre'nin yaptırımlar konusunda sert biçimde bastırması Türkiye-ABD ilişkilerini daha da ciddi bir çıkmaza sokacaktır” diye açıklıyor.
Menekse Tokyay EURO NEWS