Rusya’ya “Güven” Batı’ya “NATO” Sözü
Rusya ve ABD ile ilişkiler nasıl şekillenecek?
Rusya’ya “Güven” Batı’ya “NATO” Sözü
ANKARA - Ana muhalefet partisi CHP, gelecek seçimler ile birlikte iktidar olma iddiası kapsamında dış politika alanında boşluk olduğu algısını reddetti ve Türkiye’nin “kişisel değil kurumsal ilişkiler” kuracağını bildirdi.
Türkiye’de muhalefet cephesindeki CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin oluşturduğu “altılı masa” işbirliği, 30 Ocak’ta ortak seçim beyannamesini açıklayacak.
Söz konusu “Ortak Politikalar Metni”, seçim beyannamesi olması yanı sıra “Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı altılı masa tarafından gösterilecek ortak aday olacak” iddiasıyla hükümet programı niteliğinde.
Bu programda “Dış Politika” başlığı, beş sayfada Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çıkarları ekseninde özetlenecek. Bu başlık altında olası iktidar yürütülecek dış politikada hedefleri ve ilkeleri yer alacak. Ayrıca metinde, “Yurt dışındaki Türkler”, “Güvenlik” ve “Terörle Mücadele” başlıklarında bölümler de hazırlandı.
Kamuoyuna 30 Ocak’ta açıklanacak seçim beyannamesindeki “Dış Politika” başlığı için “Altılı masa, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’yle ilişkilerini önemli görüyor. Avrupa Konseyi’nin bütün belgelerine, AİHS’e ve AİHM kararlarına uyması gerektiğini savunuyorlar. Avrupa Birliği üyeliği konusu da Türkiye’nin en önemli konularından biri olarak görmektedirler. Bununla ilgili de herhangi bir görüş farklılığı yoktur. Kıbrıs konusunda ise, KKTC ve Kıbrıslı soydaşlarımızın eşit egemenlik esasına göre çözüm talep edilmektedir. Bu konuda da mutabıkız” vurgusu yapıldı.
"Kariyer diplomatlığının" önemi vurgusu
CHP ile birlikte altılı masadaki tüm partilerce Dışişleri Bakanlığı’na siyasi atamalar yapılmasına karşı olunduğu ve kariyer diplomatlığına önem verildiği de eklendi.
Bu ortak hükümet programı metninin yanı sıra CHP ise, lideri ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı aday adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD, İngiltere ve Almanya ziyaretlerinde diplomatik temaslarda bulunmaması dolayısıyla “dış politikaya ilişkin soru işaretleri” yaratılmasına tepkili.
Kılıçdaroğlu’nun dijital devrim, teknoloji ve kalkınma odaklı bilim insanlarıyla temasları söz konusuyken, CHP’nin dış politika alanını boş bırakmadığı mesajı verildi.
Bu süreçte CHP’de dış politikadan sorumlu Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz’ün yanı sıra diğer Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) üyesi ve diplomatik temasları yürüten isimlerince CHP adına diplomatik temaslarda bulunulduğu vurgulandı.
Almanya’ya yeniden gidilecek, peki diplomasi ne olacak?
CHP’li kaynaklardan edinilen bilgilere göre Kemal Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis cezası kararı nedeniyle yarıda kestiği Almanya ziyaretini önümüzdeki günlerde tamamlayacak.
Gelecek hafta içinde ise Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yeni yıl dolayısıyla AB elçileriyle buluşması öngörüldü.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun büyükelçiler düzeyinde ve İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Almanya’nın sosyal demokratlarındaki güçlü isim Martin Schulz gibi az sayıda uluslararası diplomatik teması söz konusu olsa da CHP’li isimlerce yurt dışı görüşmelerinde “olası iktidarında CHP’nin dış politikayı nasıl yürüteceğine ilişkin soruları” yanıtladığı ifade edildi.
CHP’nin temel dış politika yaklaşımı, “kişisel değil kurumsal ilişki kurulması” olarak özetlenerek, iktidar olunması halinde “Dışişleri Bakanlığı, dış politika yapımında asli görevine dönecektir” denildi.
Türkiye, Suriye, İran ile Irak’ın ilişkilerini geliştirmek üzere Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kurmak üzere adımlar atılacağını belirtilerek, bölgedeki “uluslararası terör” ve “göç” şeklindeki iki ana sorunu çözmeye çaba harcanacağı açıklandı. Bu teşkilat yapılanması kapsamına Lübnan ve Ürdün’ün de dahil edilebileceği ifade edildi.
Rusya ve ABD ile ilişkiler nasıl şekillenecek?
“CHP’nin izleyeceği dış politika, ‘Her ülkeyle gerek komşularımızla gerek küresel düzeydeki büyük aktörlerle eşitler arası, uluslararası hukuka dayanan şeffaf ve yapıcı ilişkiler geliştirilmesi’ temeline dayanacak” görüşü de paylaşıldı.
Dolayısıyla Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin arasında var olan “kişisel ilişkiler” odaklı değil, Moskova yönetimiyle kurumsal, ilkesel ve ulusal hedefler odaklı ilişkileri sürdüreceği kaydedildi.
Türkiye’nin soğuk savaş döneminde de Rusya’yla çok yakın ilişkiler yürüttüğünü belirten CHP yönetimi, “Bugün Putin ile Erdoğan arasında eğer güven ilişkisi söz konusuysa Türkiye’nin seçilecek yeni Cumhurbaşkanı da Putin ile güven temelli ilişki kuracaktır” görüşünde.
Ancak olası bu yeni dönemde NATO müttefikliği açısından artık Türkiye’nin soru işaretlerine maruz kalmayacağını da kaydeden CHP yönetimi, “NATO, Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan ve ittifak ilişkilerden kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmesi konusunda şüphe duyulmayacağını” düşüncesinde.
ABD ile ilişkilere de NATO müttefikliği bağlamında ancak “eşitler arası ilişki” olarak bakılacağını vurgulayan CHP yönetimi, yeni dönemde ne Moskova ne de Washington ile sıkıntılar yaşanmayacağı inancında.
Özetle hem Moskova hem de Washington’daki temaslar sırasında her iki ülkeyle Dışişleri bakanlıkları yetkilileri aracılığıyla ikili ilişkilere ilişkin CHP tarafından “yeni iktidar döneminde eşitler arası ve kurumsal ilişki kurulacağı” mesajı verildiği dile getirildi.
“ABD yeşil ışık vermez” yorumu
Bu arada, Suriye ile sürecin seçimlere diyalog başlatılsa dahi iddia edildiği gibi AKP iktidarınca Türkiye’deki sığınmacıları gönderebilecek süreç başlatılamayacağı görüşü de söz konusu.
CHP cephesinde “İktidar diyalog sürecine başlamayı, seçim kampanyasında kullanmak için istiyor. Ancak ABD istemiyor. Çavuşoğlu neden gidiyor ABD’ye? Muhtemelen bunun için ancak ABD’den yeşil ışık alarak döneceğini beklemiyoruz” yorumu gündemde.
Rusya ve Türkiye’deki seçimler
CHP, aynı zamanda Rusya’nın son dönemde “BOTAŞ’ın yapması gerekli doğalgaz ödemelerinde erteleme kolaylığı göstermesi” ve “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat ile Erdoğan’ı barıştırma stratejisi izlemesiyle Türkiye’deki seçim sürecine etki ettiği görüşünde.
Ancak “seçim sonucuna etki olasılığı yok” görüşü var. Bu noktada, “Bizde Fransa’daki ya da başka yerlerdeki gibi dijital bir sistem yok. Bizim ülkemizdeki sistem böyle bir müdahaleye imkan tanımıyor. En çok güvendiğimiz şey sandıklardan, sandık kurullarından ıslak imza ile alınacak olan belgeler. Biz bunlara seçim sandıkları kapanıp sayımlar bittikten sonra almaya niyetliyiz. Bu konuda da sandık görevlilerimizi aşağı yukarı bir yıldır eğitiyoruz. Burada herhangi bir kuşkumuz da yok” yaklaşımı aktarıldı.