Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu: "Liderler Eşgüdüm Kurulu’yla Ülkeyi Birlikte Yönetecek"
“Hesap sorulamaz varlık” yerine Cumhurbaşkanı ve Eşgüdüm Kurulu
Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu: "Liderler Eşgüdüm Kurulu’yla Ülkeyi Birlikte Yönetecek"
ANKARA — Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Birlikte yöneteceğiz” diyerek altılı masa seçimi kazanırsa Cumhurbaşkanı’nın tek başına değil liderlerden oluşacak Eşgüdüm Kurulu’yla kararlar alacağını ve parti lideri eğer seçilmişse TBMM’de milletvekili olacağını söyledi.
Karamollaoğlu, az sayıdaki gazeteci ile VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, altılı masa işbirliği açısından eğer ortak aday ile Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılırsa, karar mekanizmasında mutlaka birlikte yönetim modelini hayata geçireceklerine ilişkin görüşlerini aktardı.
Türkiye’deki mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yerine mutlaka Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçilmesini istediklerini anımsatan Karamollaoğlu, 28 Kasım Pazartesi günü altı siyasi parti imzasıyla açıklanan anayasa değişikliği önerisiyle, bu değişikliği nasıl yapacaklarını kamuoyuna sunduklarını kaydetti.
“Çünkü anayasa değişmeden sistemi değiştirmek mümkün değil. Anayasa’nın nasıl değişeceğini de biz kendi teklifimizle ortaya koymuş olduk” diyen Karamollaoğlu, “Şimdi yönetim nasıl olacak? Yani seçimden sonra anayasa nasıl değişecek, Cumhurbaşkanı bu süreçte nasıl çalışacak, istişareleri nasıl yapacak?” çalışmasını tamamlama aşamasına gelindiğini açıkladı.
Bugünkü sistem için “Fiilen dikta rejimi var” diyen Karamalloğlu, “tek adam yönetimi” yerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte Cumhurbaşkanı’nın mutlaka liderlere danışarak Türkiye’yi yönetmesi modelini öngördüklerini anlattı.
Altılı masa işbirliğinde Gelecek Parti’nin ev sahipliğinde yapılacak ikinci tur dördüncü toplantıda, artık yol haritası için karar verileceğini kaydeden Karamalloğlu, “Biz Türkiye’yi seçime kadar ve seçimden sonra nasıl yöneteceğiz, yol haritası dediğimiz bu. Bu metod, aktarılacak kamuoyuna. Burada kullanılacak ifadeler önemli. Biz şu konuda kararlıyız; birlikte yöneteceğiz” dedi. Bu noktada Karamollaoğlu, altılı masa iş birliğiyle gösterilecek ortak aday eğer Cumhurbaşkanı olursa siyasi parti liderleri olarak Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı yerine eğer seçilmişlerse Meclis’te milletvekili olmaları gerektiği görüşünde olduğunu açıkladı.
“Hesap sorulamaz varlık” yerine Cumhurbaşkanı ve Eşgüdüm Kurulu
Anayasa değişikliğiyle Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş yapılıncaya kadar mevcut sistemde Cumhurbaşkanı’nın “layüsel” yani “hesap sorulamaz varlık” olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, altı siyasi parti olarak birlikte yönetim modelinde seçilecek Cumhurbaşkanı’nın, istişare yani danışma ile kararlar almasında hemfikir olduklarını belirtti. Karamollaoğlu, “Ancak, birlikte yöneteceğiz de Cumhurbaşkanı anayasa değişmediği için layüsel. Nasıl olacak? Seçimden önce Cumhurbaşkanı adayı, siyasi parti genel başkanları ile birlikte ‘Ben bundan sonra kararlarımı bu değişiklik sağlanana kadar siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek Türkiye’yi yöneteceğim’ şeklinde taahhütte bulunacak o kadar. Burada iş geliyor, mesela bazen şunu söylüyorlar, ‘Parti genel başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı olsun’. Olamaz ki, mesela milletvekiliyse milletvekilliği düşer. Belli bir süre Türkiye’yi bu koalisyon yönetecekse, genel başkanların Meclis dışında kalması niye gerekli? Mühim olanı bu istişare mekanizması ve adı nasıl konulacak. Siz buna Cumhurbaşkanı Yardımcılığı derseniz, milletvekillikleri otomatikman düşer. Ama Cumhurbaşkanı kendiliğinden ‘Siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar alacağım’ derse kimsenin yapacağı bir şey yok. Bu kadar. Mesela buna teklif olarak ‘eşgüdüm’ de denilebilir. “Eşgüdüm Kurulu”. O kadar” diye konuştu.
Yürütme açısından Cumhurbaşkanı ve liderlerden oluşacak Eşgüdüm Kurulu yanı sıra Bakanlar Kurulu da olacağını işaret eden Karamollaoğlu, “Cumhurbaşkanı, bütün siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar alacak. Yine bir Bakanlar Kurulu oluşacak. Bakanlar birlikte belirlenecek. Vardığımız şey şu; seçim neticesine göre Cumhurbaşkanı parti genel başkanlarıyla görüşerek, bakanları onlardan bilgilerle belirleyecek. Ama o bakanlar da bir istişare mekanizmasının içinde karar alacaklar. Çünkü aslında karar alma yetkileri yok şu anda. O karar, Cumhurbaşkanı tarafından benimsenirse bir mana ifade ediyor. İmzayı Cumhurbaşkanı atacak” ifadesini kullandı.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı sözünü tutmazsa: Karaktersizlik olur
Liderlerden oluşacak Eşgüdüm Kurulu’nun örneğin; Cumhurbaşkanlığı Teşkilat Kararnamesi’nde düzenleme yapılmasıyla yasal yetkilere de sahip olabileceği yönündeki soru üzerine Karamollaoğlu, “Bu tamamen Cumhurbaşkanı’nın tavrıyla alakalı bir iş. Eğer Cumhurbaşkanı istişare ederek karar almaya razıysa, ‘böyle çalışacağım’ diye kamuoyuna deklare etmesi bir taahhüttür. Cumhurbaşkanlığı makamına gelecek kişi için de bu taahhüdüne güvenilir” görüşünde.
Altılı masada gelecek toplantıda Eşgüdüm Kurulu modelini konuşacaklarını açıklayan Karamollaoğlu, bu model için “Ortak görüşünüz mü?” sorusu üzerine “Şu anda ben bunu böyle teklif ediyorum, ama diğer arkadaşların da görüşü şu anda bundan farklı değil. Üzerinde durduğumuz konu şu, biz buna Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı diyemeyiz. Ama bu benim yaptığım bu açıklama istikametinde bir açıklama olacak” yanıtını verdi.
Bu noktada ortak aday seçilmesine rağmen altı siyasi partiyle birlikte yönetme sözünü tutmazsa ne olacağına ilişkinse Karamollaoğlu, “Latifeyle karışık diyorum, Cumhurbaşkanı seçildi, bütün bunları da yazdı, teşekkür ediyorum bana da yetkiyi verdiniz, ama aceleye ne ihtiyaç var, bunu 5 yıl içinde bunu gerçekleştiririz… Diyebilir mi, diyebilir. Ama bu karaktersizlik olur. Seçildikten sonra Cumhurbaşkanı’nın böyle bir tavır sergilemesi tam bir karaktersizlik olur” dedi.
Anayasa değiştirilemezse ne olacak: Böyle idare edeceğiz
Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu, TBMM’de sistem değişikliği için çoğunluğu sağlamak gerektiğini işaret ederek, “Tabii buradaki süreci şimdiden tahmin edemiyoruz. 400’ün üzerinde milletvekili çıkarılırsa, hemen anayasayı referanduma götürmeden değiştirebileceğiz. 360-400 arası olursa referanduma götürme mecburiyeti var, 360 yakalanamazsa biz, belli bir süre belki beş sene böyle idare edeceğiz. Anayasa değişikliği yapılmadan, birlikte Türkiye’yi sanki bir koalisyon hükümeti varmış gibi yöneteceğiz” dedi.
Karamollaoğlu, bu noktada adına Eşgüdüm Kurulu denilecek istişare mekanizmasıyla seçilecek Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi birlikte yönetme iradesi göstermesi gerektiğini vurguladı. Mevcut durumda ise “iktidar kral gibi” görüşünü paylaşan Karamollaoğlu, “Siz nasıl olur da benim hükümranlığımla ilgili önüme engel koymaya kalkarsınız Tayyip beyin itirazı buna. ‘Nasıl bunu yapabilirsiniz, nasıl cesaret edebilirsiniz?’ diye. Biz dikta rejimine hiç razı olmadık. Siz (Erdoğan) milli görüş gömleğini çıkardığınız zaman biz bu gömleği giyiyorduk, halen giyiyoruz” tepkisi gösterdi.
“Meclis’te Komisyonlar, Yürütme’de Koalisyon” mesajı
Gelecek Partisi’nin ev sahipliğindeki altılı masa buluşması tarihini önümüzdeki günlerde açıklayacaklarını işaret eden Karamollaoğlu, artık seçim sonrasındaki yönetim modelini bu toplantıda konuşacaklarını vurguladı. “Saadet Partisi lideri olarak sizin de tercihiniz o zaman, milletvekili olmak, Meclis’te olmak?” sorusuna karşılık Karamollaoğlu, “Tabii ama yeterli oy alamazsa milletvekili seçilemez. Parti genel başkanı olması bunun garantisi olamaz. Ama seçilmişse Meclis’te bulunmasının faydası var. Bizim kanaatimiz bu” açıklaması yaptı.
Altılı masa işbirliği iktidar olursa yürütmenin yanı sıra yasama yani TBMM’de ortak kararlar alınmasına ve istişare mekanizmasına önem verileceğini belirten Karamollaoğlu, Meclis’teki çalışmalarda bunun için var olan Komisyon yapılarını işaret etti. Karamollaoğlu, “Meclis’teki çalışmalarda ise komisyonlara biz daha fazla önem vereceğiz. Meclis’te partilerin milletvekili sayılarına göre zaten komisyonlar belirleniyor. Orada yapılan çalışmalar, bizim düşüncelerimizi yansıtır tarzda öncelik kazanacak” görüşünü aktardı.
Dünyadaki demokratik ülkelerdeki başkanlık sistemlerinde tek başına karar alma durumu olmadığını anlatan Karamollaoğlu, “Şu anda Türkiye’de fiilen dikta rejimi var. Bizde kimse ne derse desin, cumhurbaşkanı karar alıyor, Meclis buna engel olamıyor, yanlış karar da alsa. Bir mekanizma yok. Yahu bunu Amerika istiyor, Türk halkı değil. Amerika diyor ki; ‘Ben kurumlarla muhatap olmak istemiyorum. Bir kişi bana muhatap olsun, onun kararı geçerli olsun, ben de o karara göre politikamı belirleyeyim. Biz de diyoruz ki; Amerika bizi böyle yönetemez. Çünkü bizi Amerika yönetiyor demiyorum, ama Amerika yönetiyormuş gibi bir intiba (algı) doğmasına vesile oluyor” eleştirisinde bulundu.
Erdoğan’a yanıt: Tek şirket çok şirkete dönüyor ondan üzülüyor
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, altılı masa tarafından Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş amaçlı anayasa önerisine karşı Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan’ın “Ucube bir teklif, tek vaadleri Türkiye’yi eski günlere döndürmek” açıklamasına da tepki gösterdi. Karamollaoğlu, “Ucubelik neresindeymiş? Ben bu kadar garip bir şekilde teklifin yorumlanmasını garipserim. Böyle bir tavır garip. Güçlendirilmiş parlamenter sistemde, bir hükümet eğer düşürülecekse, yeni hükümetin başbakanı da belirlenmiş olacak. Yani, Türkiye hiçbir zaman Meclis tarafından onaylanmamış bir başbakansız kalmayacak. Çok açık ve net. Biz Meclis’in şahsiyet kazanmasını istiyoruz. Şu anda Meclis’in bir kıymeti yok” dedi.
Erdoğan’ın altılı masa için “Bunların derdi ülkeyi yönetmek değil, ülkenin gelirlerini kendi aralarında paylaşacak paravan şirket kurmaktır” yorumuna karşılıksa Karamollaoğlu, “Vay vay vay. Tek şirket, çok şirkete dönüyor ondan üzülüyor. Şu kesin. Cumhurbaşkanı tek başına bu kararları alamayacak bu tasarrufta bulunamayacak. Bunlar bir araya gelip devlet imkanlarını paylaşacaklar! Allah’tan kork bunu söylemek için, biz varız en azından. Biz devletin imkanlarını paylaşmak için mi biraraya geleceğiz? İnsan çekinir, utanır böyle bir şey olur mu? Şu anda Türkiye’deki yağma dünyanın hiçbir yerinde yok. İşin kötü tarafı sorgulanamıyor. Ama Meclis olduğu zaman hepsi sorgulanır. Cumhurbaşkanı da başbakan da, milletvekilleri de, bakanlar da sorgulanır. O imkan verilecek Meclis’e. Şimdi o imkan yok. Bir insanın bunları söylemesi! Bu demektir ki ben zaten bunu yiyorum da şimdi bunlar paylaşacaklar ya!” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı’nda ilk turda makası açma ve HDP mesajları
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin 23 Haziran 2019’daki İstanbul seçimi gibi fark ile sandıkta yenilmesi gerektiği görüşünde. Altılı masa olarak kesinlikle seçimleri kazanmayı öngördüklerini vurgulayan Karamollaoğlu, “Aklıma şu geliyor hakikaten olur da olmayabilir de: Ufak tefek fark olursa ittifak (Cumhur İttifakı) onun üstesinden gelir. Amma İstanbul seçimi gibi bir seçim olursa bunun üstesinden gelemez. Makas açılması” ifadesini kullandı.
Bu noktada HDP’nin altılı masa tarafından gösterilecek ortak Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili nasıl tutum alacağına ilişkin soru üzerine Karamollaoğlu, “Söylediğiniz HDP’nin tavrı çok önemli. Yani belirleyici faktör olacak ister istemez. Onlar (HDP) da kendi politikalarını dikkate alarak çalışıyorlar yani nasıl bir karar verirler bilemiyorum. Ama bu seçimin birinci turda bitmesi çok önemli. Yani bunun ikinci tura kalmaması lazım. Birinci turda bitmesi için inşallah gerekli adımlar atılır, gerekli ortam oluşur. İstanbul seçimlerinde Tayyip bey aradaki fark az olunca bize (Saadet Partisi’ne) yüklendi. ‘Siz olmasaydınız biz bu seçimi kazanacaktık’ dedi. Çünkü 13 bin farkla o kadar. Allah’tan ki ikinci seçimde fark 800 bindi. Oo bizimki devede kulak kaldı. 800 bine şaşırdım tabii. Ben 150-200 bin olabilir aklıma o geliyordu. Ama 800 bin benim aklımın ucundan bile geçmedi. AK Parti, öyle bir, o şoku atlatamadı halen bugün bile atlatamadı. Hep onun korkusu içinde yaşıyor acaba biz seçime gittiğimiz zaman böyle bir manzarayla ilk oylamada karşılaşır mıyız şu anda tir tir titriyorlar” diye konuştu.
Saadet’e ve İletişim Komisyonu’na mesaj: Oy toplama zamanı
Seçimlerde fark ile kazanarak, iktidar ittifakı ile oy oranı makasını açma noktasında Saadet Partisi’nin sosyal medya işlerini de yürüten ekip tarafından kendilerine yol gösterileceğini kaydeden Karamollaoğlu, söyleşi sırasında odada olan Saadet Partisi Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Sunar ile parti teşkilatına mesaj verdi.
Altılı masa kapsamındaki İletişim Komisyonu’nun yapacağı çalışmalar ile makası açmak gerektiğini de işaret eden Karamollaoğlu, kendi ekibi içinse “Bizim tanıtma ekibimizden Allah razı olsun. Genelde takdir toplayan bir ekip, ama şimdi artık bizim takdir toplama değil oy toplama zamanımız geldi. Takdir toplamak güzel ama şimdi değil. Tencerenin dibi sandığa ne kadar yansıyacak biz bunu önemsiyoruz şimdi. Onun için biz söylemlerimizi bu istikamette geliştirmeli, oluşturmalı, altı siyasi parti bu konuda bir mutabakat noktasına gelmeli. Bu hususta hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çalışacağız” diye konuştu.
“Partilerde farklı kanaatlar olabilir, altılı masada çekişme yok”
Temel Karamollaoğlu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olması ihtimaline karşı İyi Parti’den tepkiler gelebildiği ve altılı masada birliktelik görüntüsünde bozulma olduğu eleştirilerine karşılık da, “Masada böyle bir çekişme yok” dedi.
Bunu partilerle alakalı bir konu olarak gördüğünü söyleyen Karamollaoğlu, “Her partide kendi içinde farklı kanaati olan farklı insanlar var. İster istemez bu kanaatleri de yeri geliyor gündeme getiriyorlar. Ama bu genel başkanlar açısından genel yaklaşımını değiştiriyor mu, inşallah ben değiştirmiyor diye görüyorum, ben buna şahit olmadım. Onun için bu tip iddiaların altılı masayı şu anda bağlayamayacağı kanaatindeyim. Yarın ne olur onu da bilemeyiz. Gün doğmadan neler doğar. Ama dediğim gibi şimdiye kadar altılı masa dediğimiz masada yapılan görüşmeler genel kanaatler hep müspet yönde olmuştur” açıklamasında bulundu.
Karamollaoğlu, kamuoyunda altılı masa iş birliğine zarar verilmemesi açısından “Bunun içinde iletişim konusunda bir koordinasyon sağlanacak ama yine de de partiler sahaya indikleri zaman elbette kendi politikalarını aktarırlar, anlatırlar ama seçimden sonra alınacak kararlar bir konsensüsle alınır. Ben her noktada kendi politikalarımı tatbik edeceğim diyemem ki” değerlendirmesini yaptı.
Başörtüsü serbestliği ve aile tanımıyla ilgili anayasa teklifi
Karamollaoğlu, “AK Parti’nin başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliği ile ilgili tutumunuz ne olacak? Altılı Masa’da konuştunuz mu?” sorusu üzerine “Başörtüsü meselesini tek başına getirdi, yanına onu zedeleyecek başka şeyler koymadıysa biz buna ‘evet’ deriz. Bizim kabul edeceğimiz bir metin geldiği takdirde başörtüsü problemi tekrar Türkiye’nin gündemine gelmeyecekse biz buna tabii olarak ‘evet’ deriz. Ben buna diğer siyasi partilerin de ‘hayır’ diyeceğini şahsen düşünmüyorum. Ama bunu bulandırırlarsa bu ayrı konu. Yanına bir şart ekleyecek tarzda bir teklif olursa o ayrı değerlendirilir. Aile meselesini biz de önemsiyoruz. Aile toplumun temelidir. Biz aileyi korumakla mükellefiz. Aile yapısı ile ilgili net ifademiz var. Aile bir kadın erkek ve çocuklardan meydana gelir” diye konuştu.
Bu durumda başörtüsü serbestliğinin yanı sıra aile tanımı getirilirse anayasa değişikliğinde nasıl tutum alacakları sorusuna karşılık Karamollaoğlu, “Biz buna itiraz etmeyiz. Altılı Masa’da gündeme gelmedi, konuşmadık. Biz farklı kanaatlerimiz de olsa kendi aramızda bunları konuşabiliyor, müzakere edebiliyoruz. Bizim tutumumuzu kararlılığımızı da ifade ettik. Bundan sonra da ifade etmeye çalışacağız. Ama bizim Türkiye’de istemediğimiz şu; Ben kürsüye çıkacağım önce iktidar partisine küfredeceğim, sokakta bile ağza alınmayacak lafları kullanacağım sonra da gidip tokalaşacağım. Bu karaktersizlik. Onun için söylüyoruz, siyasi partiler birbirinin düşmanı değildir, hasmı değildir, rakibidir. Ben Türkiye’yi şöyle idare edersek insanlar daha mesut olur, siz böyle idare edersek mutlu olur diyorsunuz. Tercihi vatandaş yapacak. Bu kadar. Bu bizim düşman ya da hasım olduğumuz manasına gelmez, gelmemeli. Bu, bizim havayı devam ettirebilmemiz, medeni insanlar gibi konuşacak üslubu takınmamızla mümkün” görüşünü aktardı.