Saadet Partisi'nden mağdur Harbiyeli öğrenciler için çağrı

Birol Aydın, "Mağdur olanların sesi arş-ı alâ'ya yükseldi

Saadet Partisi'nden mağdur Harbiyeli öğrenciler için çağrı




Darbe girişimi sonrası yargılama sürecine değinen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, "Mağdur olanların sesi arş-ı alâ'ya yükseldi daha ne kadar duymazlıktan gelinecek?" dedi.

 

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, partisinin Balgat'taki eğitim merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aydın, "Haksızlığa uğrayan kim olursa olsun şucu, bucu demeden mağduriyetine ses olmak, haksızlıkları gidermek mecburiyetindeyiz. 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte mağdur olanların sesi arş-ı alâ'ya yükseldi daha ne kadar duymazlıktan gelinecek? Annelerin acısı üzerinden kimse siyasi rant devşirmeye çalışmasın, annelerin acısı yarıştırılmasın. Harbiyelilerin, askeri okul öğrencilerinin, er annelerinin feryatlarına da kulak verilsin." dedi. 

TÜRKİYE TAM ANLAMIYLA ÖNGÖRÜLEMEZLİK DÖNEMİ YAŞIYOR

Düzenlediği basın toplantısında ekonomik gelişmelere dikkat çeken Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, "Ekonomide, dış politikada, eğitimde, sağlıkta Türkiyemiz tam anlamıyla bir öngörülemezlik dönemi yaşamaktadır. İş insanları, iç ve dış yatırımcılar, aileler, bir bütün olarak insanlar, yarın neye uyanacağını, bir hafta sonra, bir ay sonra nasıl bir tablo ile karşılacaklarını bilememektedir. Özellikle gençlerimiz yarınından kaygılı ve umutlarını her geçen gün yitiriyorlar. Ekonomi tam anlamıyla duvara toslamış vaziyettedir. İşsizlik her gün katlanarak artmakta, her yıl onbinlerce gencimiz diplomalı işsizler ordusuna katılmakta, insanlar borç batağına saplanmış, esnaf bir bir kepenk kapatmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. 

HER GÜN DAHA GERİYE GİDİYORUZ

İnsanların düşüncelerini rahatça dile getiremediğini belirten Aydın, "İfade özgürlüğü, basın hürriyeti gibi konularda her gün daha da geriye gidiyoruz. Adalete güven sarsılmış, ehliyet ve liyakatın adı, sanı unutulmuş, torpil, iltimas, adam kayırma, partizanlık almş başını gitmiş. Ahlak, sanki eski kitaplar arasında kalan, adeta unutulmuş bir kelime." diye konuştu. 

YENİ BİR HİKAYEYİ YAZMAYA İHTİYACIMIZ VAR

15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında yaşanan yargılama sürecine de işaret eden Aydın, "Havaya, suya ve ekmeğe ihtiyaç duyduğumuz gibi bugün ülke ve millet olarak özgürlük, adalet ve ahlak temelli yeni bir başlangıca, yeni bir sayfaya ve yeni bir hikayeyi yazmaya ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı. 

15 TEMMUZ SONRASI MAĞDURLARIN SESİ ARŞ-I ALÂ'YA ULAŞTI

"Kutuplaşmaları, kamplaşmaları, günlük kısır tartışmaları bir kenara bırakarak, bu topraklar üzerinde yaşayan hiçbir insanımızı ayırt etmeden, ötekileştirmeden, hain ilan etmeden bu aziz vatanda birlikte yaşama bilincimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var." diyen Aydın, şöyle devam etti: 

"Haksızlığa uğrayan kim olursa olsun, 'şucu, bucu' demeden mağduriyetine ses olmak, haksızlıkları gidermek mecburiyetindeyiz. İnsanların saçma sapan bahanelerle gözaltına alınması, işinden edilmesi, yıllarca cezaevinde yatması nasıl görmezden gelinebilir? 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte mağdur olanların sesi arş-ı alâ'ya yükseldi, daha ne kadar duymazlıktan gelinecek?

HARBİYELİ ÖĞRENCİLERİN ANNELERİNİN FERYATLARINA KULAK VERİLSİN

Onlarca kişi bu süreçte intihar etti, kadınlar, hamileler, çocuklar cezaevlerinde, egede batan botlarda bebeklerin, çocukların, kadınların sular altında kalması ile birlikte aslında insanlık sular altında kaldı, daha ne kadar bu insanlık ayıbına sessiz kalınacak? Annelerin acısı üzerinden kimse siyasi rant devşirmeye çalışmasın, annelerin acısı yarıştırılmasın. Harbiyelilerin, askeri okul öğrencilerinin, er annelerinin feryatlarına da kulak verilsin.

"CAMİYİ YIK AMA ADALETİ YIKMA"

Hani Ömer'ler arıyoruz diyorlar ya işte size Hz. Ömer adaletinden bir örnek. Bir yahudinin, Şam valisini cami yapmak için topraklarını haksız yere gaspettiğini Hz. Ömer'e şikayet etmesi üzerine; Hz.Ömer, valiye şu notu gönderir; ''Vali, vali! Camiyi yık, ama adaleti yıkma. Ben Nuşirevan'dan daha az adil değilim.”

HERKES SUÇLU HERKES HAİN BİR TEK KENDİLERİ TERTEMİZ

'Sütten çıkmış ak kaşık' diye bir deyimimiz vardır bizim. Bu süreçte de iktidar öyle bir tutum sergiliyor ki; bu deyim artık 'sütten çıkmış Ak Parti' olarak kullanılacak nerdeyse. Herkes suçlu, herkes hain, bir tek kendileri tertemiz, pür-ü pak. Bu beyler, kendilerinden olmayan herkesi sudan bahanelerle, kendilerinin icat ettikleri kalıplarla suçlu, terörist, hain ilan ediyorlar; ama bu milletin evlatlarını bu yapıya aşık eden, mahkum eden kendilerinin hiçbir kabahati yok, öyle mi? Kendilerinden olanları aklamakla yetinmeyip, malum; bir de parası olanların kurtarıldığı bir borsanın kurulduğu iddiaları ayyuka çıktı. Zayıflara, güçsüzlere, arkası olmayanlara güç getirip güçlüler ve imtiyazlılara adaletsizlik borsası oluşturulması ne kötü bir durum."

BIRAKIN ARTIK BU ZIRVALARI

İktidarın en kronik davranış biçiminin kafasına göre iş yapmak olduğunu belirten Aydın, "Her konuda olduğu gibi bu süreçte de keyfi uygulamalardan hiç ama hiç vazgeçmediler, geçmiyorlar. Yaş kuru demeden herkesi aynı çuvalın içerisine koydular. İrtibat iltisak gibi ucu açık kavramlarla insanları işinden ettiler ceza verdiler. Sonra 'kurum kanaati' gibi absürd uygulamalarla bu süreci devam ettirdiler. Şimdilerde de sözde yeni kriterler belirlemişler. Vay efendim gazeteye abone olursa suçlu değilmiş de, abone yaparsa suçluymuş, digitürk aboneliğini şöyle iptal ederse değil de böyle iptal ederse, suçluymuş. Bankaya şu zamanda değil de filan tarihte para yatırırsa, çocuğunu şöyle değil de böyle okula gönderirse suçluymuş, yoksa değilmiş. Bırakın artık bu zırvaları. Bir bankaya para yatırmak da, çocuğunu okula-dershaneye göndermek de, şu dergiyi- filanca gazeteyi almak da suç falan değildir. Eğer bunlar suçsa, sizin çoğunuzun milletin yüzüne bakacak, insan içine çıkacak halinizin kalmaması gerekir. Bunlar sizin uydurma gerekçeleriniz, 'gözünün üstünde kaş var' uygulamalarınızdır. Oysa siz, taa başında bunların “üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet” demiştiniz. Ve doğru demiştiniz. Peki neden üstle değil de orta ve alt ile uğraşıyorsunuz?" şeklinde konuştu. 

Adil yargılama sürecinin bir an önce başlatılmasına gerektiğine vurgu yapan Aydın, şunları kaydetti: 

"Takipsizlik ve beraat alan binlerce insan işlerine iade edilmelidir. Harbiyelilerin, askeri öğrencilerin ve er annelerinin göz yaşları dindirilmelidir. Hamile kadınlar, bebekler, çocuklar özgürlüklerine kavuşmalıdır. Affedilmelidir demiyorum dikkat edin. Kim kimi affediyor Allah aşkına. Kalkışma organizasyonun şeması dışındakiler için ortada suç mu var da af etmekten bahsediliyor. Affetmek, affedilmek söz konusuysa; haksız gerekçelerle bu süreçte özgürlüklerinden, işinden, ekmeğinden itibarından edilmiş onbinlerce insanın kendilerini mağdur eden başta iktidar olmak üzere buna çanak tutan insanlara haklarını helal edip etmeyeceğini konuşmak gerekir.  Sorumluluk ve yetki sahibi olan iktidar çıkacak, ''Kandırıldık, Rabbim de milletimiz de bizi affetsin..'' diyecek ve bu iş bitecek öyle mi. Peki, kendilerine aldatılma hakkı kullandırmadığınız onbinlerce insanımız ne olacak. Rab sizin Rabbiniz de onların değil mi? Rabbimiz ve milletimiz sizi affedecek ama bu insanları affetmeyecek, öyle mi?" 

KHK'lılar hakkında da çağrıda bulunan Birol Aydın, "Gelin bir an evvel KHK'lılar başta olmak üzere yaşanan adaletsizlikleri gidermekle işe başlayalım." dedi.

Çözüm yollarını sıralayan Aydın konuşmasını şöyle sonlandırdı:

ADALET GÖZETİLEMEDİ, AHLÂK MUHAFAZA EDİLEMEDİ

"Tüketime, gösteriş ve şatafata yönelik tavır ve davranışlarla ülkemiz ekonomisi duvara toslatıldı. Üretim, helal ve dürüst kazanç rafa kaldırıldı, paylaşımda adalet gözetilmedi. Toplum yapımız yıllardır ciddi alarmler veriyor, aile kurumu çatırdıyor, evlatlarımız ihmal edildi, çocuklarımız sahipsiz, eğitim sistemi keşmekeş ve problemlerimiz gittikçe kangrenleşiyor. Adalet gözetilemedi, merhamet nedir adeta unutuldu, ahlâk muhafaza edilemedi. Üretime yönelik ve doğru yatırımlara öncelik verelim. Sürekli üretimle insanlarımızın helal ve dürüst kazanç temin etmesini sağlayacak ve adil paylaşımın olduğu bir ekonomi politikası benimseyelim.

ADALET AÇIĞININ OLDUĞU YERDE BÜTÇE AÇIĞININ KAPANMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR

Zihniyet değişmeden, yanlış politikalardan dönülmeden, ehliyet ve liyakati esas almadan ciddiyetten uzak, powerpoint sunumlarla ekonomi programı açıklamanın bizi düzlüğe çıkarmayacağını idrak edelim. Sözde değil, özde, reel yeni bir ekonomik bir program benimsensin, açıklansın. İktidara çağrımızı yineliyoruz; gelin bu yanlış politikalardan hala vakit varken vazgeçin, zararın neresinden dönülürse kardır. Ekonomi yönetimini ehil kişilere teslim edin, zihniyetinizi değiştirin. Ekonomide atılacak tüm bu adımların yanı sıra özgürlük ve adalet açığını da hızlı bir şekilde kapatmaya ülke olarak ihtiyacımız var. Adalet açığının olduğu bir yerde bütçe açığının kapanması mümkün değildir. Özgürlük açığının olduğu bir yerde cari açık kapansa ne olur, kapanmasa ne olur. İktidarın kendilerinden olmayan herkesi düşman ilan etmesiyle, 'hain enflasyonu'nun yaşandığı bir ülkede enflasyon  yüzde 5 olmuş, yüzde 20 olmuş, ne fark eder.  Garibanın, parası olmayanın cezalandırılıp, zengin ve güçlü olanın parayı verip kurtulduğu, 'Adaletsizliğin Borsa'sının oluştuğu iddialarının konuşulduğu bir adalet sisteminin olduğu ülkemizde Borsa İstanbul değer kazanmış, kazanmamış ne değişir."

Kaynak: milligazete.com.tr