Sadece Bebekler Öldürülmüyor, Ak Parti ve Başkan Erdoğan'a Darbe Yapılıyor!

Adaletin Sessizliği ve İktidarın Körlüğü

Sadece Bebekler Öldürülmüyor, Ak Parti ve Başkan Erdoğan'a Darbe Yapılıyor!




YUSUF İNAN YAZDI...

Sadece Bebekler Öldürülmüyor, Ak Parti ve Başkan Erdoğan'a Darbe Yapılıyor!

Son birkaç gündür Türkiye’nin gündemini meşgul eden “Yenidoğan Çetesi” skandalı, sadece 10 bebeğin trajik ölümüne neden olmuş bir olay olarak kalmadı. Bu olay aynı zamanda devletin milyonlarca lirasının usulsüz yollarla hortumlandığını, nitelikli bir dolandırıcılık şebekesinin yıllardır iş başında olduğunu gözler önüne serdi. Bebeklerin ölüm sebeplerine yakından bakıldığında karşımıza çıkan gerçek çok daha karanlık: Devleti soymak için yapılan bir düzen.

Birçok medya organında manşetlerde yer alan "12 bebek öldü, 20 bebek öldü" haberleri, acıyı ve kayıpları anlatıyor ama bu olayların ardındaki esas skandala yeterince değinilmiyor: Bebeklerin ölümünün ardındaki asıl amaç devleti dolandırmak, Sosyal Güvenlik Kurumu'nu (SGK) büyük maddi zarara uğratmak. Peki, bu yolsuzluk ve dolandırıcılık çetesi sadece bir tane mi? Maalesef, yanıtı acı verici: Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle özel hastanelerde, bu tarz olayların ne kadar yaygın olduğunu kimse tam olarak bilmiyor.

Sağlık Bakanlığı Nereye Bakıyor?

Türkiye’de 572 özel hastane var ve bunların büyük bir kısmı denetimden uzak bir şekilde faaliyet gösteriyor. Sağlık Bakanlığı'nın yıllardır bu durumu görmezden geldiği ya da etkili bir denetim mekanizması kurmadığı aşikar. 10 özel hastanede bebeklerin ölümüyle sonuçlanan bu skandalın ortaya çıkması iki yıl sürdü. İki yıl boyunca bu hastanelerde bebekler ölüyor, devlet soyuluyor ve hiç kimse bu duruma müdahale etmiyor. Bu ne kadar kabul edilebilir bir durum?

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal MEMİŞOĞLU bu durumu izah edebilir mi?

Bebeklerin öldüğü, devletin milyonlarca lira zarara uğratıldığı bir düzende, kimse sorumluluk almıyor. İl sağlık müdürlükleri ne yapıyordu bu süreçte? Özel hastaneler denetlenirken göz mü yumdular? Sadece bir çete mi bu soygun işinde? Türkiye’deki özel hastanelerin yarısından fazlasında benzer sorunlar var mı? Bu sorular, halkın kafasında büyük soru işaretleri bırakıyor.

Adaletin Sessizliği ve İktidarın Körlüğü

Adalet Bakanı ise her gün gözaltı haberleriyle gündeme geliyor. Ancak bu skandala neden olan asıl sorunu çözmek yerine sadece sonuçlarla meşgul olunuyor. 12 kişi gözaltında, 22 kişi gözaltında… Peki ya bu dolandırıcılığı yıllarca sürdüren, bebeklerin ölümüne neden olan sistematik çöküş? Adaletin burada nerede durduğunu görmekte zorlanıyoruz.

Ak Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu skandalı göz ardı etmesi, büyük bir hata olur. İktidarda kalmayı hedefleyen bir partinin, devleti soyup halkın güvenini kaybettiren bu çetelerle mücadele etmesi gerekir. İl başkanları, bulundukları illerdeki yolsuzlukları, usulsüzlükleri tespit etmeli ve bu duruma göz yummamalı. Eğer ki bu çetelerin üzerine gidilmezse, halkın gözündeki güven tamamen sarsılabilir.

Adalet Bakanı'nın, hükümetin itibarını zedeleyen, devleti soyarken bebekleri ölüme terk eden bu suç örgütlerine karşı ciddi adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, bu tarz skandallar halkın öfkesini körükleyerek siyasi bir kriz doğurabilir. Hukuk ihlalleriyle devleti kemiren bu yapılar, sadece bebeklerin ölümünden sorumlu değil; aynı zamanda Ak Parti’nin halk desteğini de eriten yapılar haline geliyorlar.

Yeni Bir Kaddafi Sendromu Mu?

Devlet bürokrasisinin içinde oluşan bu yozlaşmış yapılar, devleti yavaş yavaş çürütüyor. Bu yapılarla mücadele edilmezse, Türkiye’nin geleceği büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilir. Libya’nın eski lideri Kaddafi, Irak’ın Saddam Hüseyin’i ve Romanya’nın Çavuşesku’su, benzer bir şekilde halk desteğini kaybettiklerinde yıkılmışlardı. Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin benzer bir kaderi paylaşmasını kimse istemez. Ancak eğer devletin çeşitli kurumları, bu ihanet şebekelerine karşı sessiz kalmaya devam ederse, Türkiye’nin de benzer bir çöküşle yüzleşmesi olası.

Yenidoğan bebeklerin ölümüne göz yuman Sağlık Bakanlığı, bu bebekleri kâr amacıyla birer malzeme olarak kullanan çeteleri yakalayamıyorsa, işte burada devleti koruyan yapıların yıkıldığı açıktır. Ak Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devleti soyan bu yapılarla mücadele etmesi, halk desteğini kaybetmemek için şarttır. Ancak adım atılmayan her gün, bu yapılar devleti biraz daha zayıflatıyor.

Sadece Sağlıkta Değil, Yargıda Da Yozlaşma

Yalnızca sağlık sektöründe değil, adalet sisteminde de benzer yozlaşmalar var. İzmir'de adliyede yaşanan rüşvet, FETÖ Borsası ve terör örgütlerine para aktarılması gibi skandallar yıllardır çözülmeyi bekliyor. Cimer’e, Adalet Bakanlığı’na ve HSK’ya yapılan şikayetler sessizce bekletiliyor. Devletin kurumları bebeklerin ölümüne göz yumarken, yargı sistemindeki bu yozlaşma da göz ardı edilemez. Bu yozlaşmaların üzerine gidilmezse, Türkiye’nin geleceği daha büyük skandallarla karşımıza çıkabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Büyük Sorumluluk Düşüyor

Sonuç olarak, devleti soyan bu yapılarla mücadele etmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve hükümetinin omuzlarında büyük bir sorumluluk. Eğer bu skandalların üzerine gidilmezse, halkın güveni sarsılacak ve daha büyük toplumsal patlamalar yaşanacak. Sağlıkta ve yargıda yaşanan bu ihanet şebekeleri, devleti kemirirken sessiz kalmak, Türkiye’nin geleceğini karartacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin halkın güvenini yeniden kazanmak için atacağı adımlar, sadece bir siyasi strateji değil, aynı zamanda devletin bekası için de hayati önem taşıyor. Aksi halde, bu yozlaşmış yapılar Türkiye’nin her köşesinde yıkım getirebilir.

YUSUF İNAN / ŞEHİTLER ÖLMEZ

www.sehitlerolmez.com

Twitter@Yusufinan2023

İnstagramyusufinan2023

İnstagramfondinan2016

Mail: [email protected]